Duayen gazeteci, Cumhuriyet gazetesi yazarı Ali Sirmen hayatını kaybetti. Basın dünyası, 84 yaşındaki Sirmen'in ölüm haberiyle sarsıldı....
Duayen gazeteci, Cumhuriyet gazetesi yazarı Ali Sirmen hayatını kaybetti. Basın dünyası, 84 yaşındaki Sirmen'in ölüm haberiyle sarsıldı. Cumhuriyet gazetesi yazarları, verdikleri demeçlerle usta isme veda etti.
Cumhuriyet gazetesi yazarı, usta gazeteci, hukukçu ve oyuncu Ali Sirmen yaşamını yitirdi.
Bir süredir İstanbul'da tedavi gören Sirmen, 84 yaşında hayata veda etti. Sirmen'in ölümü basın dünyasını yasa boğdu.
Barış Derneği'nin kuruluşunda yer alan, 2015 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü'ne layık görülen Sirmen; aynı zamanda Türk sanat müziği bestekârı ve keman sanatçısı Sadi Işılay'ın da torunuydu.
CUMHURİYET YAZARLARINDAN SİRMEN'E VEDA
Cumhuriyet gazetesi yazarları, verdikleri demeçlerle usta isme veda etti.
İşte Cumhuriyet yazarlarından Sirmen'e veda mesajları...
Alev Coşkun: Cumhuriyet Vakfı Başkanı: Gazetemizin değerli yazarı, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu'nun saygın başkanvekili Ali Sirmen'i kaybettik. Ali Sirmen, gazetecilikte onurlu bir yaşam sürdü. Yerinin doldurulması çok zor olacaktır. Tüm ailesinin ve sevenlerinin acısını paylaşıyoruz.
Mine Esen: Cumhuriyet gazetesinin usta kalemi, Aydınlanma yolunda ilkeli, dik duruşundan taviz vermeyen değerli yazarımız, basınımızın çınarı Ali Sirmen'i kaybettik. Çok üzgünüz... Devrimci, dürüst, mücadeleci ve her zaman zarif, sakin güç olarak bizlere ışık oldu. Onun fikirleri, mizahi bakış açısı, yazıları, bizlere yol gösterdi. Bir solukta okuduğumuz “Dünyada Bugün” ve pazarlarımızın vazgeçilmezi “Sevgiliye mektuplar” köşesi... Cumhuriyet değerlerinin yılmaz savunucusu, Cumhuriyetimizin belleği sevgili Ali abimiz hiç unutulmayacak...
Işık Kansu: Pırıl pırıl bir bilinç, beyefendilikle örülmüş saygınlık, eleştirel ince bir zekâ, yurtseverliği evrensel insancıllıkla bütünleştiren aydınlanma algısı. Sevgisiyle güneşlendiğim, ustalığıyla biçimlendiğim, ağabeyliği ile kardeşlendiğim, aklıyla yönlendiğim büyüğümü yitirdim. Babamın ölüm yıldönümünde varoluşun uzamında bir yıldızım daha ışıklı izler bırakıp gitti. Ah, Ali ağabey...
Müjdat Gezen: Çok eski dostumdu. Çok sevip saydığım bir gazeteciydi. Yeri kolay doldurulamayacak bir cumhuriyetçiydi. Ailesinin, Cumhuriyet Ailesinin ve sevenlerinin başı sağ olsun. Onu hiç unutmayacağım.
Özdemir İnce: Cumhuriyetin 30’lu yıllarında doğmuş, ilkokuldan itibaren cumhuriyetin ilkelerini hazmederek ona beyniyle ve yüreğiyle inanmış, bir kuşağın en yiğit en verimli temsilcilerinden biriydi. Çok zarif, çok iyi bir insandı ve çok iyi bir yazardı. İyi bir dosttu. Ölümü bana tarifsiz acı verdi. Sağlığının bozuk olduğunu elbette biliyordum ama bir gün ölebileceğini asla düşünmemiştim. Ah..
Erdal Atabek: Sevgili Ali Sirmen, renkli kişiliğiyle yalnız basın hayatında değil, hepimizin hayatında değişmez izler bırakmıştır. Barış Derneği Davası’nda onunla yaşadığımız hapishane arkadaşlığı hepimizin hayatı için çok öğretici dönemler olmuştur. Ali Sirmen, Cumhuriyet Gazetesi’nde, laik cumhuriyetin yılmaz savunucusu olarak tarihimizde gereken yerini almıştır. Hepimiz için çok büyük bir kayıp olan Ali Sirmen, artık yaşadıklarımızla ve yazdıklarıyla kalbimizde hep yaşayacaktır.
Altan Öymen: Ali Sirmen gazetecilik hayatımda en yakından çalıştığım ve arkadaşlık yaptığım çok iyi bir gazeteciydi. Bütün meslek hayatımız boyunca ortak çalışmalar ve araştırmalar yaptık. Birlikte hapiste de yattık. Ankara’da hapisteyken eşi Mine hanım İstanbul’dan ziyarete gelirdi. Onu da tanımıştım. 5 yıl önce onu da kaybetmiştik. Ali’yi de kaybetmek benim için çok acı bir haber oldu. Tüm yakınlarına, arkadaşlarına ve meslektaşlarına başsağlığı dilerim.
Mustafa Balbay: Ali Sirmen, Cumhuriyet’in felsefesini en iyi kavramış meslek büyüğümüzdü. Dokunulması çok sorunlu konuları ortasından tutar, ustaca kaleme alırdı. En zor anlarda bile mizaha pay bırakır, acı acı gülümsetirdi. Ali Sirmen, yazarlığa, aydınlanmaya ve cumhuriyetçiliğe dair her şeydi.
Sinan Meydan: Başımız sağ olsun, çok üzgünüm. Cumhuriyet 100 yaşında bir değerini daha kaybetti.
Zülal Kalkandelen: Laik Cumhuriyet’in yılmaz savunucusu, gerçek aydın, onurlu gazeteci Ali Sirmen, bu ülkenin ve gazetemizin büyük kazancıydı. 6 Mart’ta “Laiklik nedir?” başlıklı son yazısını yazdı, direnmeyi son ana kadar hiç bırakmadı. Kalemini daima halk için kullandı. Ülkemiz ve gazetemiz için çok büyük bir kayıp.
Barış Terkoğlu: Cumhuriyet çınarı, kendisini bugünlere taşıyan en dirençli dallarından birini yitirdi. Sıkıyönetimlerde, darbelerde, baskı dönemlerinde kalemini eğmeyen bir aydını kaybettik. Cumhuriyet'in kazanımlarını ödünsüz savunan bir devrimciydi. Boşluğu doldurulmaz, anısını ve düşüncelerini yaşatmak ise boynumuzun borcu. Hepimizin başı sağ olsun.
Barış Pehlivan: Ustamızdı. Paltosundan çıktıklarımızdandı. Aynı sayfada yazma şansına sahip olduğum çınardı. Cumhuriyet’ti…
Orhan Bursalı: Ali Sirmen'i kaybettik.. Bir devrimciyi ve hem Cumhuriyet tarihinin hem gazetemizin önemli belleğini yitirdik.. Hepimizin başı sağolsun..
Murat Ağırel: Cumhuriyet Vakfı üyesi ve gazetemizin çınarı, karanlığın üzerine meşale ile yürüyen düşün insanı Ali Sirmen'i kaybettik. Yattığı yer incitmesin, ruhu şad olsun.
Mehmet Ali Güller: Gazete için de ülke için de büyük kayıp. Sadece çok başarılı bir gazeteci-yazar değil, laik cumhuriyet için kalemiyle en sert mücadeleyi yürüten aydınların başında geliyordu... Darbelere, baskılara karşı kalemini halktan, emekten, namustan yana kullanan bir devrimci aydındı. Türkiye'nin başı sağ olsun.
Mine Kırıkkanat: Yeri boş kalacak bir büyük yazarı, asıl sevgi ve saygının dürüstlükle, onurla kazanılacağını kanıtlayan kocaman bir yüreği kaybettik. Ali Sirmen en değerli dostum, ağabeyim, gazetecilik koçumdu. Daima yolundan yürüyeceğim. Meslek yaşamını adadığı ve adıyla, aydınlığıyla bütünleştiği Cumhuriyet gazetesi, çınarını yitirdi. Onu çok seven Cumhuriyet’çi yoldaşlarının, hepimizin başı sağolsun. Ali Sirmen, yüreklerimiz ve emeklerimizde yaşayacak.
Emre Kongar: Ah Ali Sirmen Ah. O parlak zekâ. O dirençli ruh. O ses. O beyin. O yazılar. Sen ölmezsin, ölemezsin! Gözyaşlarım: Türkiye için Cumhuriyet gazetesi için Uğur Mumcu için İlhan Selçuk için Mine için Devrim için. Sensiz yalnız kaldığını hisseden herkes için!
Ataol Behramoğlu: Kardeşim, arkadaşım, düşündaşım, cezaevi ve hücre yoldaşım Ali Sirmen. Büyük kültür insanı, büyük zekâ, büyük öngörü. İnanması kolay değil, fakat yaşam böyle bir şey.. Mine’sine kavuştu diyelim. Şimdilik geride kalan bizler, ona, Uğur Mumcu’ya, İlhan Selçuk’a, hepimize, doğru dürüst insan olmaya yaraşan bir Türkiye için canımızı dişimize takarak savaşmayı sürdüreceğiz.
Nilgün Cerrahoğlu: Son yazısı “Laiklik Nedir?”… Sadece 11 gün önce. Evet, “Ağaçlar Ayakta Ölür”… Sevgili Ali Sirmen de öyle gitti. Umarım Mine’si ile buluşmuştur. Işıklar içinde uyusun. (CUMHURİYET)
ALİ SİRMEN'İN SON YAZISI: LAİKLİK NEDİR / 06.03.2024 - CUMHURİYET
Mümtaz Soysal o enfes yazılarından birini şöyle bitiriyordu yıllar önce:
“Türkiye daha bu konuyu uzun süre hararetle tartışacaktır. Laiklik Türk demokrasisinin en kritik sorunudur.”
Haklıydı. Hele siyasal İslamın boy gösterdiği ülkelerde laiklik karşıtları alanı kolayca terk edecek görünmüyordu. Aslında tartışma yalnızca İslam toplumlarına ait değil. Demokrasi söz konusu olduğu zaman toplumun ortak yaşamından elini çekmesi gereken din buna bir türlü gönül rahatlığıyla yanaşmıyordu. Oysa demokrasi büyük ölçüde din ve vicdan özgürlüğü olan laiklik olmadan olamazdı. Laiklik demokrasinin olmazsa olmazıydı. Türkiye laiklik ilkesinin anayasasına kayıtlı olduğu üç ülkeden biridir. Mümtaz Soysal’ın da öngördüğü gibi uzun yıllarda tartışmanın odağı oldu. Ve olmayı da sürdürecek, şu anda da her şeyle tartışma konusu olan Cumhuriyetin en sıcak çatışma alanı.
***
Sanayi Devrimi’ni yakalayamamış olan Türkiye’nin ıskaladığı Rönesans, Reform ve Aydınlanmanın yaşanmadan gündeme girmiş olması egemen din faktörünün Cumhuriyete toplumsal yaşamın tümünü kontrol etmek itirazıyla karşı çıkması kaçınılmazdı. Bu durum hayatın tümünü denetlemek savında olan siyasal İslama özgü değildir ve hiçbir yerde din sivil hayat üzerindeki egemenliğinden vazgeçmeyi itiraz etmeden kabullenmemiştir. Kilise ile sivil toplumun yüzyıllar süren mücadelesinde kimi toplumlarda kilise dirençli çıkmış ve sivil otorite üzerindeki kontrolünden kolayca vazgeçmemiştir.
Burada yeri gelmişken bir aldatmacaya değinmek gerekir. Aralarında çok katı bir ast-üst ilişkisi olan dinsel kuruluşlar sivil toplum değillerdir. Nitekim Fransa’da sivil okuldan bahsederken laik okullar kastedilmektedir. O bakımdan laik olmayan eğitimden söz ederken tarikat ve cemaatleri “sivil olarak” nitelemek mümkün değildir.
Laiklik mevcut değilse bir yerde demokrasi de yok demektir. Demokrasinin özü, düşünce ve inanç özgürlüğü olduğuna göre laik düzen dinin temellerini ne yadsır ne de doğrulamaya çalışır. Dolayısıyla ladini (din karşıtı değil din dışı, dinle ilgilenmeyen, dinle her ikisinin de kendilerine ait sorumluluk alanlarıyla uğraşmak güdümünde olan) de değildir. O dinin varlığıyla ilgilenmez. Yalnızca kendi yetki alanına giren sivil yaşamın müdahalesine karşıdır. Yani laik düzen din ve vicdan özgürlüğünün savunuculuğunu herkes adına üstlenir. Eğer ibadet özgürlüğü sınırlanıyorsa orada laiklerin ciddi itirazlarıyla karşılaşması lazımdır. Yani “bir zamanların seçme saçma sorularından biri olan önce laiklik mi yoksa demokrasi mi” sorusunun bir anlamı yoktur. Eğer laiklik yoksa ve herhangi birisi tarafından yok ediliyorsa devletin derhal duruma el koyarak müdahalenin menedilmesini sağlamak görevidir laik düzenlerde. O açıdan bir zamanlar kimi sosyal demokratların, daha doğrusu demokratik sosyalistlerin şu ifadeleri akla geliyor: “Biz de laiklikten yanayız ama din ve vicdan özgürlüğüne saygılı laiklikten!” Sanki din ve vicdan özgürlüğüne saygısız bir laiklik olabilirmiş gibi... Din ve vicdan özgürlüğüne saygılı olmayan uygulamalar zaten laiklik değildir.
***
Laik düzende devletin dini inançların her birine eşit mesafede bulunması ve bunlar arasında birinin veya birilerinin diğerlerinin özgürlüğüne karışmasına izin vermemesi, yansızlık (nötarite) yalnızca buna saygı göstermek, inançların tehdit altında olması karşısında hareketsiz kalıp duruma müdahale etmemek, laik düzenin gereğini yerine getirmemek halinde laiklikten söz edilemez.
Bu durumda önde gelen isimleriyle laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu bizzat kendi kararıyla sabit bulunmuş olan AKP’ye karşı yaptırım olarak Hazine yardımının azaltılması gibi ihlal fiilinin ağırlığı ile orantılı olmayan ve herhangi bir caydırıcı yanı da bulunmayan kararlar verilen ülkelerde laikliğin gerçekten korunduğu söylenemez.
Hiç yorum yok