Deprem bölgesinden hastanelere, okullardan adliyeye kadar ülke sorun yumağı. Emeklisinden gencine, çalışanından işsizine kadar durumundan me...
Deprem bölgesinden hastanelere, okullardan adliyeye kadar ülke sorun yumağı. Emeklisinden gencine, çalışanından işsizine kadar durumundan memnun olan kimse kalmadı. Bu koşullar altında meseleyi uzatmak, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük olacaktır. Bu durumun değişmesinin önündeki engel Meclis matematiği değil. Mesele değişimin iradesinin sahaya çıkmasında. Yarın değil, şimdi bu iktidardan kurtulma zamanı.
Topal ördek durumunda olan Erdoğan cephesi, durumu toparlamak için her yolu deniyor. Eski düşmanlarıyla görüşüyor, yapmam dediklerini yapıyor, tüm fikirlerinden vazgeçiyor. Ama bir türlü olmuyor. Olmaz, çünkü bitmiş bir hikayeden bahsediyoruz. Meclis çoğunluğuna, elinde tuttuğu yargı ve güvenlik bürokrasisine güvenerek efelenmesine bakmayın. Hiçbir şey yapacak gücü kalmayan bir iktidarla karşı karşıyayız.
Bozkurt tantanasının üzerine atlamalarından çaresizlikleri ortada. Kayseri, Suriye, emeklilik konuları konuşulmasın diye Erdoğan bile bozkurt antrenmanı yapacak. Cumhur İttifakı, oyun kuramayacağını bilerek bir kez daha umudunu muhalefete bağlamış durumda.
ARTIK BİR ZAVALLI
Türkçede “kuyruğu dik tutmak” diye bir deyim var. Deyimin karşılığı, ne kadar kötü durumda olursan ol, ele güne iyi olduğunu gösterme çabası olarak özetlenebilir. Bu deyim bugün en çok etrafta hâlâ afrayla tafrayla dolaşan Erdoğan ve avenesine yakışır. Çaresizce düştükleri zavallı durumu göstermemek için çırpınıyorlar.
Ekonomi çöktü: IMF programı uygulayıp halkı soyarken adına millî demeye devam ediyorlar. Uluslararası güçler, memur olarak atadıkları Mehmet Şimşek’e verdikleri her kuruşu takip edip sürekli rapor istiyorlar. Erdoğan’a “Bizim paramızla ağalık yapamazsın” dedikleri için o da standartlarını aşağı çekmek yerine milletin boğazına sarıldı. İtibardan kısmamak için milletin rızkını kesmeyi seçti. O kadar ki Avrupa kupası maçı için torun tombalak gittiği Almanya’da bile uzun konvoyunu göstermeyi ihmal etmedi.
Esad’a çark: Dış politika tam anlamıyla fırdöndüye döndü. Ortadoğu’da sıkıştı. İsrail meselesinde bile inisiyatif alamadı. Kendi eliyle içine sürüklendiği Suriye kapanından kurtulmak için Esad’la görüşmeye çalışıyor. Bunu yaparken de yandaş gazeteciler üzerinden “Esad’ın adımlarına göre” diyerek ön şartı koyabilecek güçte olduğunu göstermeye çalışıyor. Yersen…
İflas etmiş dış politika üçüncü dünya savaşı, yükselen milliyetçilikle açıklanmaya çalışılıyor.
Bahçeli kelepçesi: Cumhur İttifakı içinde içerisi daha da karışık. Koalisyonun ve rejimin ana iki partisi ayrı dünyalarda yaşıyor gibiler. Bahçeli’nin MHP’si İslamcılığı reddetmeden esasen yükselen milliyetçiliğin rüzgarıyla yol almak istiyor. Erdoğan ve AKP için bu rota bilinmezliklerle dolu. Şimdilik susarak bazı konularda da kerhen destek açıklayarak ortağını idare etmeye çalışıyor. İç siyasette eli kolu bağlı, manevra kabiliyeti en aza inmiş durumda.
ESNERSE KIRILACAK
Bir yıl önce yapılan seçimden galip çıkmasına rağmen bir yıl içinde yaklaşık 15 puan kaybetti. Yapılan hiçbir hamle, iktidar blokundaki erimeyi durduramadı. Tıpkı enflasyon gibi sadece yavaşladı. Erdoğan bu durumu görüyor ve daha önceki deneyimlerden kaynaklı yapması gerekenleri de üç aşağı beş yukarı tahmin ediyor. Ama bir problem var ki artık devir o devir değil. Ekonomiden dış politikaya, oradan göç sorununa kadar onlarca açmazla çevrilmiş durumda. AKP, 22 yıllık iktidar tarihinin en kırılgan dönemini yaşıyor. Yıllardır izlediği siyaset o kadar köşeli ve sert ki herhangi bir konuda esnemeye kalkarsa kırılma ihtimali çok yüksek. O yüzden bugünlerde başladığı esneme egzersizinden öteye gidebileceği yer yok. Açma-germe hareketleriyle maçı saha dışından izlemeye devam etmek zorunda. Göçmen konusunda bir şey söylese ABD ve ÖSO kızacak. Ekonomide arayışa girse IMF elinde sopa bekliyor. İttifakı büyüteyim diye aklından geçirse Bahçeli’nin resti ortada. Para yok, itibar yok, örgüt yok.
NEDEN HÂLÂ İKTİDAR?
Bu yokluklar içinde Erdoğan’ın hiçbir şey olmamış ve ayaktaymış gibi ortalıkta dolaşması kuşkusuz bir başarı olarak hanesine yazılmalı. Ama burada kalınca bir paragrafı da muhalefet için açmakta fayda var. Türkiye’de emekliler, asgari ücretliler, çalışanlar son iki haftada zor duruma girmedi. Cumhur İttifakı, 14-28 2023 Mayıs seçiminden hemen sonra ülkeyi yönetemeyeceğinin sinyalini verdi. Son bir yılda çoğu devlet krizine dönen onlarca sorun yaşandı. Tüm bunların sonucu da 31 Mart 2024 yerel seçiminde yurttaş iktidara artık git dedi. Yurttaşın yaklaşık beş ay önce söylediği şeyi CHP’nin ancak bir haftadır söylemesi iktidarın en büyük şansı oldu.
Deprem bölgesinden hastanelere, okullardan adliyeye kadar ülke sorun yumağı. Emeklisinden gencine, çalışanından işsizine kadar durumundan memnun olan kimse kalmadı.
Bu koşullar altında meseleyi uzatmak, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük olacaktır. Bu durumun değişmesinin önündeki engel Meclis matematiği değil. Mesele değişimin iradesinin sahaya çıkmasında.
Yarın değil, şimdi bu iktidardan kurtulma zamanı. (YAŞAR AYDIN - BİRGÜN)
Hiç yorum yok