Haziran hareketi, her ne kadar kuruluş hedefinde öngördüğü üzere başkanlığa giden geçiş sürecini durduramamış olsa da bu yıllardaki tüm kırılma noktalarında AKP’ye karşı tavizsiz bir mücadelenin onurunu üzerinde taşıyarak solun geleceğine değerli bir deneyim ve miras bıraktı.
Birleşik Muhalefet Hareketi çağrısı, Şubat 2014’te Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nın (ÖDP) çağrısıyla başladı.
ABD’nin (Büyük Ortadoğu Projesi eksenindeki) desteğiyle AKP’nin iktidara getirilmesinin ardından Türkiye siyasal İslamcı faşizm doğrultusunda bir dönüşüm süreci içine sokuldu. Bu şekilde liberal ve ulusalcı eğilimler arasında bir süre pat durumunda ilerleyen çatışmanın, siyasal İslam lehine sonuçlandırılmasıyla Türkiye bugüne uzanan karanlık bir yola sokuldu.
Bu süreçte, şeriat ve darbe ikilemi üzerinden Ergenekon operasyonlarına uzanan dönemde liberal yaklaşımlar giderek öne çıktı. 2010 referandumu bu anlamda bir kırılma noktası oldu. Solda bir kesim demokratikleşme adına referandumda AKP ve Cemaat saflarında yer almayı seçti. Sosyalist solun ana gövdesi ise bunun ülkenin siyasal İslamcı faşizme sürüklenmesi anlamına geldiğini savunarak bu gidişata karşı çıktı. Birleşik mücadele fikri bu doğrultuda ortak hayır mücadelesinin örgütlenmesinden başlayarak birleşik muhalefet çağrısına dönüştü.
Şubat 2014’te yayınlanan Birleşik Muhalefet Hareketi’ne çağrı hedefini, AKP’nin “Başkanlık Sistemi yönündeki siyasal hedefine ulaşma” ve yeni rejimin yollarını açma” yönünde güç topladığı tepsitiyle, “demokratik muhalefet güçlerine, AKP ve Erdoğan şahsında simgelenen gerici, baskıcı ve yağmacı sömürü düzenine son vermek” olarak ifade ediyordu.
Bunun için “birleşik bir muhalefet ve dayanışma hareketiyle, halkın direnme eğilimlerinin ortaklaştırılması, direnme mevzilerinin dayanışmasını güçlendirecek bir ilişkiler ağı ve sisteminin oluşturulması” hedefi ile yola çıkıldı. Birleşik Muhalefet bu doğrultuda okullarda, mahallelerde, ilçelerde halk toplantıları düzenleyerek birleşik bir mücadelenin olanaklarını tartışarak, taban inisiyatiflerine dayanan bir hareket zemini oluşturmaya başladı.
Birleşik Muhalefet bu yönüyle muhalefet içindeki seçim ve sandık üzerine kurulacak ittifaklar üzerine şekillenen siyasetten de ayrıldı. Devrimci demokratik tüm güçlerin siyasal İslamcı rejime karşı birleştirilmesi fikrini, taban inisiyatiflerine dayanarak örgütleme yolunu açtı.
Birleşik muhalefetin oluşturduğu bu zemin, giderek sol ve toplumsal muhalefet içinde de yankı uyandırdı. Bilim insanları, akademisyenler, sanatçıların katıldığı toplantılarla birlikte, giderek solun farklı örgütlenmelerinin de dahil olmaya başladığı bir süreç içinde birleşik muhalefet zemini Vişnelik toplantılarıyla başlayan süreçte Haziran Hareketi’nin kurucu zemini oldu.
***
HAZİRAN’A GİDEN YOL
Birleşik muhalefet arayışları belli bir noktada, sendika, emek ve meslek örgütleri temsilcilerinden aydınlara, gazeteci ve sanatçılardan sol örgütlere kadar geniş bir tartışma zeminine dönüştü.
ODTÜ Vişnelik tesislerinde Ağustos 2014’te gerçekleştirilen ilk toplantı “olanaklarımızı birleştirmek” ve “aklımızı, gücümüzü ve enerjimizi bir araya getirmek” üzere bir eğilim birliğine varıldığı kamuoyuna ilan edildi. Kamuoyunda geniş yankı bulan bu toplantının ardından, 21 Eylül’de yapılan ikinci toplantı bir adım daha ileri giderek, “direnmeye ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz” bildirisiyle duyuruluyordu.
Bu duyuruda hareketin temel hedefi de “ülkemiz AKP iktidarı eliyle hızla İslami faşist bir diktatörlüğe sürükleniyor” tespitini en başa yazarak, buna karşı “bütün eşitlikçi, özgürlükçü, ilerici halk güçlerini birlikte direnmeye” çağırıyordu.
HAZİRAN FİKRİ
Vişnelik toplantıları yaratılan umut ve beklentiye uygun olarak 19 Ekim’de yola çıkma kararını duyurdu. Gezi isyanının içinden doğan birleşik mücadelenin adı HAZİRAN olmuştu. Birleşik Haziran Hareketi önerisi alkışlarla kabul edilirken, ilk çağrıcılar içinde Korkut Boratav, Taner Timur, Serpil Güvenç, Emin Koramaz, Oğuzhan Müftüoğlu, Beyazıt İlhan, Bülent Forta, Metin Çulhaoğlu, Merdan Yanardağ, Gökhan Günaydın, İlhan Cihaner, Hayri Kozanoğlu, Tülin Öngen, Aydemir Güler, Masis Kürçügil, Erkan Baş, Mehmet Yeşiltepe yer alıyordu.
Yayınladığı bildiride HAZİRAN fikri şöyle özetleniyordu: “Ülkemiz emperyalizmin bölge politikalarıyla uyum içinde, mezhepçi faşist bir diktatörlüğe sürükleniyor. AKP iktidarı baskı ve hileyle, sokak çeteleri kurup, devlet şiddetini sonuna kadar kullanarak bu yolda ilerliyor. Bu gidişata dur demek, yarınlarımızı AKP’nin pençesinden kurtarmak için bir araya geliyoruz.”
Birleşik Haziran Hareketi, bir çağrı olarak yola çıkarken, “sokak ve mahallelerde, işyerlerinde ve okullarda, köylerde ve kentlerde bir araya gelelim”, “Meclis oluşturalım”, kararlarımızı “Forumlarda birlikte alalım” çağrısı ülkenin her yanında büyük bir yankı bulacaktı.
Bu çağrının ardından ülkenin her yanında gerçekleşen Forum’larla Haziran Meclis’leri kurulmaya başladı. İki aylık bir sürecin sonunda 41 ilde 137 Meclis kurularak, bu Meclislerin belirlediği 1500’ü aşkın temsilci Ankara’da toplanarak Birleşik Haziran Hareketi’nin yol haritasını oluşturdu.
Haziran Türkiye Meclisi’nde konuşan, Haziran çağrıcılarından Korkut Boratav, "Ülkenin emekçi kesimlerine karşı, ilericilere ve yurtseverlere karşı dinci faşizan bir saldırı söz konusu. Tüm bu saldırılara karşı Haziran karşı koyma sorumluluğunu almıştır” sözleriyle hareketin hedefini özetleyecekti.
***
TEK PARTİ VE TEK ADAM DİKTASINA KARŞI SÖZ HALKA, YETKİ HALKA, KARAR HALKA
Haziran Hareketi, birleşik mücadele fikrini yeni bir siyaset anlayışı olarak ortaya koydu.
Haziran Hareketi'nin I. Türkiye Meclisi kararlarında, mevcut rejim ve siyaset alanı şöyle tanımlanıyordu, “Yüksek seçilme barajı, antidemokratik seçim/parti yasaları, tek parti diktatörlüğünün sandık hileleri, ülkemizde seçme-seçilme hakkını hukuken ve fiilen ortadan kaldırmıştır. TBMM, tek parti ve tek adam diktatörlüğünün iradesini onaylayan bir mekanizma işlevi görmektedir.”
Siyasetin giderek tüm işlevini kaybedecek parlamento düzlemine sıkıştırılması, bir tür parti başkanları arasına sıkıştırılması karşısında Birleşik Haziran Hareketi, “emekçilerin hak ve istemlerinin en katılımcı biçimde ortaya çıkarılması” ve bunun için “yerel meclislerin halkın kolektif karar alma ve uygulama organı olarak” çalışmasına dayanan bir siyaset anlayışını ortaya koyuyordu.
Haziran Hareketi kendi karar süreçlerini Meclis’lere dayanan bir katılımcılık üzerine kurguladı. Meclislerin kendi temsilcilerini belirleme ve geri çağırma hakkı üzerine kurulu demokratik anlayış, bireyler, inisiyatifler ve örgütlerle geniş kitleleri bir arada tutacak bir zemin olabildi.
***
BÜYÜK EĞİTİM BOYKOTU
Haziran Hareketi’nin 27-28 Aralık 2014’te Ankara’da toplanan I. Türkiye Meclisi’nde aldığı kararlardan birisi, eğitimdeki gerici saldırılara karşı boykot kararı oldu.
Bu kararın gerekçesi olarak, “mezhepçi faşizme geçiş doğrultusundaki politikaların parçası olarak” eğitim başta olmak üzere “devletin ve toplumun dinsel referanslarla yönetilmeye çalışılması” ifade edildi. Zorunlu din derslerinin kaldırılması, İmam Hatipleştirilmenin sonlandırılması, eğitimdeki ticarileştirilmeye son verilmesi için “kamusal, eşit, ücretsiz ve anadilinde bir eğitim anlayışından hareketle” “Bilimsel ve Laik Eğitim İçin Ayaktayız!” başlığıyla eğitim boykotu gerçekleştirildi.
DEVRİMCİ EYLEMİN BİRLİĞİ
13 Şubat Boykot’u Haziran Hareketi’nin bir eylemi olmanın ötesinde toplumun geniş kesimlerinin katılımıyla birlikte tüm toplumsal muhalefet güçlerinin de birleşik bir mücadelesi olarak örgütlendi. Haziran çağrısıyla başlayan boykot çalışmaları, eğitim sendikalarından meslek örgütlerine, veli inisiyatiflerinden öğrenci hareketlerine kadar muhalefetin birleşik bir eylemine dönüşebildi.
HAZİRAN MGK LİSTESİNDE
Haziran Hareketi’nin çağrısıyla gerçekleşen 13 Şubat eğitim boykotu, büyük bir yankı uyandırdı. Ülkenin her yanında okulları boşaltarak sokaklara akan muhalefet, havuz medyasında günlerce manşetlerden inmedi. Gezi korkusuyla Haziran Hareketi’ni yeni bir isyan çağrıcısı olarak hedef gösterirken, Hazirancılara gözaltı ve tutuklama dalgası başlatıldı.
Bu dönemde toplanan MGK da Haziran’ı “Türkiye’nin 4. tehlikeli örgütü” olarak ilan ederek, baskıyı daha da ileri taşıdı. Bu baskılara rağmen Haziran Hareketi boykotun ardından toplumdaki etkinliğini giderek artırmaya devam etti.
***
İLK KIRILMA 7 HAZİRAN SEÇİMLERİ
13 Şubat boykotu ile Haziran Hareketi tüm dikkatleri üzerine çekti. Haziran Hareketi’nin 7 Haziran 2015’te yapılacak seçimlerde nasıl bir tavır alacağı da bununla birlikte çok daha önemli bir konu olarak öne çıktı.
Haziran Hareketi, seçimlere ilişkin tutumunu Meclisleri üzerinden tartışmaya açtı. Tartışmalar için yapılan ön belirlemede “bir diktatörlük rejimi kurmak” ve bunu besleyecek “yeni bir anayasa yapmak” isteyen iktidarın bunun için 7 Haziran’da çoğunluk elde etmeyi hedeflediği işaret ediliyor. Haziran Hareketi’nin, AKP’yi geriletmeyi temel alan “aktif bir mücadele çizgisi” ile faşizme karşı tüm “ilerici-devrimci ve demokratik güçlerle dayanışma” içinde mücadele kararlığına vurgu yapılarak, seçim kararının Haziran’ın bu fikri doğrultusunda “bağımsız siyasi hattı” ve “örgütsel bütünlüğünü” korumayı temel alan bir sorumlulukla ele alınması gerekliliği vurgulanıyor.
İTTİFAK BASKISI VE KIRILMA NOKTASI
Haziran Hareketi ülkenin her yanındaki Meclis’lerinde seçim tutumuna ilişkin tartışmaları başlattı. Bu tartışmalar seçimlere -bağımsız aday yerine ilk kez- parti olarak katılan HDP’nin baraj üzerinden ortaya konulan ittifak baskısı altında şekillendi. Yaygın medyanın desteğiyle yaratılan bu dalga ile, HDP’nin de vekillik teklifleriyle kışkırttığı tartışma Haziran içinde bir kırılma noktasını giderek açığa çıkarttı.
28 Şubat - 1 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek Türkiye Yürütme Kurulu toplantısı öncesinde, Meclislerin yönelimlerini ifade edecek raporlar oluşturuldu. Haziran Meclis’leri farklı görüşlerle birlikte, büyük bir çoğunluk CHP ve HDP ittifaklarının dışında kalarak, seçimlerde iktidarı geriletme hedefi için mücadele edilmesini vurguluyordu.
Türkiye Yürütme toplantısının sonucunda, “CHP ve HDP olmak üzere hiçbir kesimle parlamentoda temsiliyet kavgası üzerinden bir müzakere içinde olunmadığı” vurgulanarak, Haziran’ın seçim sürecinde muhalefet güçleriyle dayanışma içinde mücadele edileceği vurgulanıyordu.
Bu Meclislerin açık ve demokratik bir katılımla yürüttüğü tartışmalarla belirlenen, büyük bir çoğunluğun eğilimi olarak şekillenen karara rağmen Haziran Hareketi Yürütme Kurulu içinde farklı görüşlere sahip olanlarca HDP’nin desteklenmesi yönünde bir kırılma yaratıldı. Öte yandan da karar sürecinde Haziran’ın tartışmalarının parçası olan TKP, karar sonrasında seçimlere kendi katılma kararı alarak, Haziran’dan kopuş sürecini başlattı. Bu eğilimler etrafında 7 Haziran seçimlerinin bu anlamda Haziran Hareketi için “örgütsel bütünlüğünde” yaşanan ilk kırılma olarak ortaya çıkması önlenemedi.
***
1 KASIM KARANLIĞI, 10 EKİM VE RÜZGÂRA KARŞI HAZİRAN
7 Haziran seçimlerinde AKP’nin tek başına iktidarı kaybetmesiyle başlayan süreç, yeni bir kriz döneminin kapısını araladı. CHP eski lideri Deniz Baykal’ın, Erdoğan’la Saray’da içeriği hâlâ açıklanmayan bir görüşme gerçekleştirmesini takip eden süreç içerisinde, Erdoğan adım adım inisiyatifi ele aldı.
Seçimin ardından, dönemin AKP Genel Başkanı ve Başbakanı Ahmet Davutoğlu, CHP ile uzun bir koalisyon görüşme sürecine girerken, HDP de AKP’nin içinde yer alacağı koalisyon seçeneklerini destekleme yönünde bir eğilim ortaya koydu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin koalisyon seçeneklerini dışlayarak, yeni seçimi işaret ettiği bu dönem PKK tarafından özerklik ilanıyla başlayan “hendek savaşlarıyla” birlikte hızla bombaların patladığı bir kaosa dönüştü.
Haziran Hareketi 7 Haziran sonrası ilk adım olarak AKP’yi iktidarda tutmaya yönelik tüm seçenekleri dışlayarak, hesap verme çağrısı etrafında AKP’nin suçlarını ortaya dökme amacıyla “Görülmemiş Hesap Kalmayacak” kampanyasını başlattı. Savaşın derinleştiği ve siyasetin çatışan güçler arasına sıkıştığı karanlık sürecin en başında, Haziran Hareketi emek ve meslek örgütlerinin çağrısıyla gerçekleşecek “Demokrasi ve Barış” mitinginin öncülüğünü üstlenerek, ülkenin dört bir yanında bu savaş rüzgârına karşı mücadeleyi yükseltmeye çalıştı. Haziran Hareketi, ülkenin dört bir yanından binlerce insanın oluşturduğu büyük bir umut kortejini oluşturdu. 10 Ekim’de IŞİD tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırı, Haziran Hareketi ve toplumsal muhalefetin bu rüzgâra karşı yürüyüşünü kırarak, 1 Kasım’a ve sonrasına uzanacak kanlı sürecin önünü açtı.
10 Ekim tüm toplumsal muhalefet için büyük bir kırılma noktası haline gelirken, bu geri çekilme içinde Haziran Meclisleri bir anlamda bir dayanışma merkezi olarak işlev kazandı.
***
BAŞKANLIK REFERANDUMUNDA HAZİRAN'IN HAYIR DALGASI
1 Kasım sonrasında MHP ile kurulan ittifak, 15 Temmuz darbe girişimi ile derinleşmesinin ardından ülke hızla tek adam rejimine doğru yöneltildi. Bahçeli’nin “anayasayı Erdoğan’ı uydurma” adına gündeme getirdiği, Başkanlık Sistemi'ne geçiş referandumu OHAL altında toplumun baskılandığı koşullarda gündeme getirildi.
Siyasal İslamcı faşizme geçiş sürecine karşı bir barikat oluşturmak için kurulan Haziran Hareketi, bu referanduma karşı öncü bir rol oynadı. OHAL ve baskı altında toplumun sindirildiği bir ortamın kırıcılığını üstelen Haziran’ın, ilk adım olarak İstanbul Kartal’da “Teslim Olmayacağız” çağrısıyla gerçekleştirdiği miting, “tek adam diktatörlüğüne” ve “saltanata” karşı tüm muhalefeti de birleştiren bir cesaret buluşması oldu.
Haziran Hareketi, ardından “1 Milyon Mektup” kampanyası ile tüm toplumu “Hayır”ı örgütlemek üzere harekete geçmeye çağırdı. Haziran Meclisleri ülkenin her yerinde büyük bir seferberlik içinde, toplumu harekete geçirecek bir öncülük rolünü üstelenirken, OHAL’in yarattığı baskı çemberinin de kırılmasında önemli bir rol oynadı. Kadınların HAYIR şarkılarıyla sürecin en önünde yer aldığı kampanya, adım adım tüm topluma da moral verdi.
Haziran’ın bu büyük çabalarının da sonucu olarak tek adam diktatörlüğüne karşı HAYIR’ın çoğunluk olması başarılırken, YSK’nın son dakika mühürsüz oyları sayarak yaptığı hile, ana muhalefet partisinin liderinin “silahları vardı karşı çıkamazdık” teslimiyetinin de sonucu olarak kaybedildi. Sonrasında Haziran’ın da öncülük ettiği “Hayır Bitmedi” eylemlerine de rağmen, “Atı alanın Üsküdar’ı geçerek” ülkeyi bugünlere uzanacak karanlığa taşımasına engel olunamadı.
***
ORTAK ADAY ARAYIŞINDAN DAĞILMAYA DOĞRU
24 Haziran 2018’de gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Haziran Hareketi tüm sol ve ilerici güçlerle ortak Cumhurbaşkanlığı adaylığı için çalışma başlattı.
Bu amaçla bütün örgütlerle toplantılar yapılarak, solun ilk turda kendi programı ve adayıyla seçimlere katılması önerildi. Ancak buna karşın, sol hareketlerin çoğunluğunun parlamento temsilini önceleyen siyaset anlayışının bir sonucu olarak HDP’nin göstereceği cumhurbaşkanı adayında ısrarcı olurken, kimi partiler de “enerjilerini kendi parti çalışmalarına verme” adına bu çağrıya olumlu yanıt vermediler. Bunun ötesinde de asıl olarak Haziran Hareketi içinde, sonrasında TİP olarak kendisini ifade edecek grup, vekillik üzerine kurulu bir siyasetle HDP listelerinden seçimlere katılmayı tercih ederek ortak adaylık süreci bir yana Haziran Hareketi’nin bütünlüklü bir seçim tutumu alabilmesini imkânsız hale getirdi.
Böyle bir süreç içinde seçimlerde Erdoğan’a karşı kampanya yürütülse de Haziran Hareketi büyük oranda seçimin dışında kaldı. Bu süreçte hareket içerisindeki farklı örgütler arasındaki çelişkiler yoğunlaşırken, Haziran’ın kurucu inisiyatiflerinin bu durumu tersine çevirebilecek bir önderlik gösterememesinin sonucunda böylesine geniş kitleleri harekete geçiren bir hareket, dağılmaktan kurtulamadı.
HAZİRAN DERSLERİ
Haziran Hareketi, toplumsal muhalefetin son yıllardaki en kitlesel ve etkili hareketlerinden birisi oldu. Geniş kitleleri harekete geçirebilen, ülkenin en kritik eşiklerinde doğru politika ve eylem gücüyle etkili olabilen böyle bir hareket solun birikmiş zaaflarının sonucu olarak dağılmaya sürüklendi.
Sol içindeki rekabetçi tutumları, parçalanmaların yarattığı gerilimleri başından beri içinde taşıyan Haziran Hareketi, sonrasında bu faktörlerin de etkisiyle kırılmalara uğradı. En önemli kırılma noktaları ise seçim süreçlerinde, ağırlıkla da parlamentarist yaklaşımlar etrafında yaşanmaya devam etti.
Haziran Hareketi’nin bütünlüklü ve sağlıklı olarak kendi yoluna devam etmesinin güvencesi olacak Meclislerin adım adım etkinliğini kaybetmesi bu dağılmanın en önemli nedenlerinden birisi oldu. Haziran Hareketi, örgütlerin de içinde yer aldığı birleşik bir mücadele zemini olmakla birlikte, bir örgütler ittifakı olarak şekillenmedi. Kuruluş ve sonrasındaki karar süreçlerini Meclislere dayandıran hareket giderek bu özelliğini kaybederek, karar süreçleri örgüt temsilcileri üzerinden şekillenen bürokratik yönetim aygıtlarına dönüşmüş yürütmelere doğru daraldı. Bu da Haziran Hareketi’ni siyasetler arası gerilimlerin ve farklılıkların içinde boğulması anlamına geldi.
Haziran hareketi, her ne kadar kuruluş hedefinde öngördüğü üzere başkanlığa giden geçiş sürecini durduramamış olsa da bu yıllardaki tüm kırılma noktalarında AKP’ye karşı tavizsiz bir mücadelenin onurunu üzerinde taşıyarak solun geleceğine değerli bir deneyim ve miras bıraktı. (YOL POLİTİKA KOLEKTİFİ / BİRGÜN)