Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

DÜNYANIN SESİ

HIDE_BLOG

SON EKLENENLER

latest

Paramiliter güçlere ve diğer silahlı gizli oluşumlara neden ihtiyaç duyuluyor?

Denilebilir ki ilkeli ve moderniyle tüm devletlerin, resmi ordu, polis ve istihbarat oluşumları dışında bir de yerel ve küresel alandaki gay...


Denilebilir ki ilkeli ve moderniyle tüm devletlerin, resmi ordu, polis ve istihbarat oluşumları dışında bir de yerel ve küresel alandaki gayrı meşru kirli işlerini yaptırdıkları gayri resmi, illegal oluşumları hep olagelmiştir. Fakat özelikle de 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası dönemde Varşova Paktı ile ABD’nin başını çektiği Batı Avrupalı devletlerinin oluşturduğu emperyalist pakt (yani özetle NATO) arasında başlayan “Soğuk Savaş” sürecinde bu gayri resmi güçler, Pentagon koordinatörlüğünde, uluslararası oluşumlar karakteri kazanır.

“NATO’nun bütün cephe gerisi operasyonlarının gayri resmi adı” olarak kimi yerde Gladio veya “Süper NATO”, T.C. Devleti’nde “Özel Harp Dairesi” veya “kontrgerilla” adlarıyla bilinen bu illegal oluşumların temel kuruluş gerekçesi; genel olarak muhaliflerin ve ama özel olarak da sosyalist ve komünistlerin mücadelelerini bastırmak ve iktidara gelmelerini engellemek ve keza olası Varşova Paktı saldırısı karşısında, o ülkelerin cephe gerisinde kontrgerilla faaliyetleri organize edip, yürütmekti.

Sonraki yıllarda bunun yan kolları olarak kimi bölgelerde “komünizm ve Sovyetler Birliği tehdidine karşı Yeşil Kuşak Projesi” adı altında bugünün Müslüman Kardeşler, Taliban, El-Kaide ve IŞİD-vari, siyasal İslamcı/cihatçı yapıları ve keza Türkiye ve K. Kürdistan’da siyasal İslamcıların paramiliter güçlerini ise “Komünizmle Mücadele Cemiyeti”, “Mill Türk Talebe Birliği” vs adı altında; Türk milliyetçisi ırkçı faşistler ise MHP’nin “gençlik örgütü” de olan “Ülkü Ocakları” adı altında (ki birer Pentagon projesi olarak hayata geçirilen bu her iki oluşumdan ilkinin başını çekenlerden bir Fethullah Gülen iken; diğerinin başın çeken ise A. Türkeş’tir), bir nevi, “milis kuvveti” olarak organize edip, “komando kampları”nda eğitimlerden geçirerek ilerici, demokrat ve sol-sosyalist devrimci güçlere ve keza yaygın bir şekilde azınlık halklara, Alevilere ve işçilere karşı kitlesel boyutlara da varan (örneğin tarihe “6-7 Eylül” olarak geçen, Rum azınlığa karşı gerçekleştirilen göçertme amaçlı şiddet, yağma, çapul ve mülke çökme olayları, ardından Alevilere yönelik 1974 Erzincan, ardından 1978-1979 Maraş, Çorum ve Sivas ve sonraki yıllarda Gazi Mahallesi ve Madımak gibi ve keza işçilere yönelik kanlı 1977 1 Mayıs’ı gibi), binlerce katliam gerçekleştirmişlerdir.

Ve günümüze, siyasal İslamcı AKP-Erdoğan iktidarı dönemine geldiğimizde ise; bu yapılanmaların, artık o uluslararası genel Gladio oluşumlarının bir parçası olarak değil de doğrudan yerel iktidarın ihtiyaçları temelinde şekillendirilen, daha özel karakterli oluşumlara dönüştürüldüğünü görmekteyiz.

Erdoğan, devlet içindeki diğer kliklerin belli başlılarının tasfiye süreciyle birlikte, öncelikle kendisini ve iktidarını bu güçlere karşı koruyacak şekilde, adeta orduya alternatif olarak, tamamen Türk-İslam sentezi ideolojisi mensuplarından seçmece bir polis ve gece bekçilerinden oluşan resmi bir “özel ordu” oluşturdu. Ancak bundan daha da önemlisi, Erdoğan ve AKP iktidarının, kendi savunma ve saldırı gücünü, bu resmi güçler dışında oluşturdukları gayri resmi silahlı oluşumlarla sağlamaya çalışmasıdır. Başını, “şeriat kurulmalı” diyen emekli bir tuğgeneralin çektiği (ki bir dönem Erdoğan’ın baş danışmanlarından biri olarak da “Saray’da” hizmette de bulundu), son derece profesyonel ve organize bir paramiliter güç olan SADAT (bu oluşumun çalışma sahası sadece yerelde de değil, uluslararası alanda, örneğin Suriye, Libya, Afganistan, Türki cumhuriyetler ve daha pek çok yerdeki bir yığın siyasi İslamcı/cihatçı oluşumlardan özel devşirme güçler oluşturmakta ve ihtiyaç temelinde Türkiye ve K. Kürdistan’da kullanmakta da. Örneğin Ankara Gar Katliamı, Antep’teki üç saldırı, Amed, Reyhanlı, Sultanahmet, İstiklal Caddesi, Suruç katliamları ve keza çok tipik olarak “Hendek Olayları” olarak anılan süreçte bu türden profesyonel yabancı kelle avcılarının kullanılması vs. bunlardan sadece bazılarıdır), “Osmanlı Ocakları” adı altında son derece yaygın, “sivil” silahlı bir kitlesel güç ve keza MHP ile oluşturulan Cumhur İttifakı ve daha sonra buna katılan gerek BBP ve gerekse eli kanlı bir kontra örgütü olan Hizbullah’ın legal partisi HÜDA-PAR’ın yaygın paramiliter güçlerinin ve ek olarak, çoğu yine ideolojik olarak ırkçı-faşist ve de dinci yobaz bir yığın çete oluşumunun da ayrı bir koldan hizmete sokulmasıyla, adeta devasa bir paramiliter “ordu” oluşturulmuş durumda.

Keza bilinen bir gerçek ki Fetullahçı darbe girişiminin bastırılması sürecinde ordu ve polise ait kayıtlı ve ama daha çok da kayıtdışı onbinlerce silaha el konularak, kendilerinin ideolojik-kemik militan taraftarlarına dağıtıldı. Bunu organize edenlerden birinin de eski İçişleri Bakanlarından Süleyman Soylu olduğu, zaten basında çokça yazılıp çizildi de.

Bunun vahametini en çarpıcı şekilde ortaya koyan örneklerinin başında herhalde mahalle sakini bir kadının sosyal medyada paylaştığı “Apartmanımızda ve yakın çevremizden 50 kişilik bir liste oluşturmuştuk, emir gelmesi halinde bunların işini bitirecektik” mealindeki beyanı gelir.

Keza gerek MHP ve BBP’nin özellikle de son dönemlerde “saklı/gizli güçlerini” sokaklara salma tehditleri, gerek çeşitli tarikat mensupları ve HÜDA-PAR’ın “uyuyan hücre” militanlarının sokakları terörize eder nitelikteki pervazsız etkinlikleri ve keza MHP’nin kendi içindeki “aykırı ses” olarak nitelediği eski bir kadrosunu katlederek susturma tercihi; işte bütün bunlar aslında hiç ama hiç hayra alamet şeyler değil.

Keza bilindiği gibi kısa bir süre önce de sanki elinde topladığı yetkiler yetmezmiş gibi, Erdoğan’a bir de ihtiyaç oluşması veya zatıalilerinin gerek görmesi halinde; gelişen veya gelişme olasılığı olan toplumsal olayları ezmek için, devletin tüm açık ve gizli güçlerini ve imkanlarını kullanma yetkisinin verilmesi anlamına gelen: “seferberlik ilan etme yetkisi” verildi.

Her birimizce ve kendisini bu sistemin ve iktidarın muhalifi addeden herkesçe sorulması ve tartışılması gereken soru şu: Bütün bunların anlamı nedir? Neden ve hangi hesaplarla böylesi devasa boyutlara varan hazırlık ve organizasyonlara ihtiyaç duyuluyor? (HALİL GÜNDOĞAN - SENDİKA.ORG)