Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

GAZETE DEMOKRAT / İKTİDAR DOSYASI

HIDE_BLOG

Bir Jön Türk’ün ölümü

O sabah Berlin'in en eski ve en çok satan gazetesi 'Vossische Zeitung' şu manşetle çıkmıştı; "Bir siyasi cinayet daha&qu...

O sabah Berlin'in en eski ve en çok satan gazetesi 'Vossische Zeitung' şu manşetle çıkmıştı; "Bir siyasi cinayet daha". Haberin spotu ise şöyleydi; "Uhland caddesinde cinayet- Bu akşam iki Türk öldürüldü. Polis saldırganlar için 50 bin Mark para ödülü koydu". 

Berlin, faali meçhul cinayetlerle kaynıyordu. Çok değil, daha iki hafta önce Rus politikacılara karşı yapılan silahlı saldırı nedeniyle Filarmoni Orkestrası kan gölüne dönmüştü.

Köşede bekliyorlardı. Görgü tanıklarına göre üç kişiydiler, biri uzakta ağacın altında gözlemciydi. Uhland caddesinin diğer ucunda 80 numaralı restoranda akşam yemeğini yiyip, içkilerini yudumlayıp sohbetlerini ettikten sonra onlara doğru geliyorlardı. Kadın ve çocuklar önde, arkadaki iki adam ise aralarına aldıklarla kadınla (bu ayrıntıyı unutmayın) yürüyorlardı. İşte bu saldırı için bulunmaz bir fırsattı. 

Saat 00.30'a doğru, grup 47 numaralı binanın kapısına ulaştığında silahları çekildi. Çığlıklar, bağrışmalar. Arkadaki iki adam ilk ateşte yere devrilmiş, kadın ve çocuklar korkudan yüz üstü yere yatmışlardı. Arkadaki kadın ise saldırganların üstüne yürümüş ve darp edilmişti. Silah seslerini duyan bekçi saldırganların peşine düşmüş, hatta arkalarında iki el ateş etmişti. Olay mahalline 50 metre uzaklığında Amerikan yapımı Parabellum tabanca bulundu. O yıllarda herkesin gözdesi tabanca, sokak lambası altında parlıyordu.

Polis alarmdaydı. Binanın kadın kapıcısı uzun boylu, siyah ve kahverengi paltolu, 25-30 yaşlarındaki iki saldırganın saatlerdir köşede beklediğini söyleyecekti. Berlin'in siyasi polisi A1 ekipleri olaya el koydu. Aynı gece cinayetin işlendiği Charlottenburg semtinde insan avı başlatıldı. Gece saat 2'e doğru iki şüpheli gözaltına alındı. Biri Rus aksanıyla Almanca konuşuyordu. Fakat kısa bir süre içinde cinayetlerle hiçbir bağlantılarının olmadığı anlaşıldı.

Berlin Emniyet Müdürü, cinayeti aydınlayacaklar için sabaha doğru 50 bin Mark para ödülü koyduğunu açıkladı. O günkü gazetenin en çarpıcı haberi işte bu bilgiyle sona eriyor. Ancak haberin altında sonradan yapıştırıldığı belli olan bir kutuda siyah puntolarla "Çok sayıda Ermeni gözaltında" başlıklı şu ek bilgi yer alıyor; "Gazetemiz baskıya girdiği saatte A1 ekipleri, 15'e yakın Ermeni'yi gözaltına aldı. Polis, cinayet önceden çok iyi eğitim görmüş gizli bir Ermeni örgütü üyelerinin Berlin'e geldiğini tahmin ediyor. (1)

ERMENİ TAHCİRİNİN 7. YILDÖNÜMÜNE HAZIRLIK!

Ermeni katliamının 7. yıl dönümüne 7 gün kala, 17 Nisan 1922'de Dr. Bahattin Şakir ve Cemal Azmi Bey öldürülmüştü. İkisinden 9 ay önce yine Berlin'de hatta aynı semte, 15 Mart 1921'de Talat Paşa, Soromon Tehlerjan isimli Ermeni gencinin kurşunlarına hedef olmuştu. Dr. Şakir ve Azmi Bey emindi; Talat Paşa'dan sonra sıra onlardaydı. Hatta tehdit mektubu bile almışlardı.

Ertesi gün aynı gazetenin sabah baskısında "Çifte siyasi cinayette hiç bir iz yok" başlıklı bir haber daha yer aldı. Haberde gözaltına alınan Ermenilerin çoğu serbest bırakıldığını polisin katillerin Berlin'i çoktan terk ettiğini düşündüğü aktarılıyor. Katliamdan kurtulup Berlin'e sığınan çok sayıda Ermeni'nin ikametgahını bildirmeden yaşaması polisin işini zorlaştırmıştı. Haberin son cümlesinde bir ayrıntı daha; olay mahalline iki cadde uzağında ikinci bir tabanca daha bulundu. (2)

Cinayetten sonraki günlerde olay gazetenin üst köşelerinden düştü, artık kısa haberlerde "Çifte siyasi cinayet" başlığıyla yer alıyordu. Olayı gecesi maktullerle birlikte yürüyen ve saldırganların üstüne atlayan kadın ise 1926 yılına kadar Berlin'de yaşayan Talat Paşa'nın dul eşi Hayriye hanımdı. Güya bir tetikçinin eşkalini vermişti. Onun anlatımlarıyla Baruyr Hovnanian adlı bir Ermeni öğrenci tutuklandı. (3) 

Ancak cinayeti işleyenler ise 'Nemesis Operasyonu' elemanları Arshavir Shiragian ve Aram Yerganian'dan başkası değildi. Yunan mitolojisindeki intikam tanrıçası Nemesis'ten ismini alan operasyonda Berlin'deki üç cinayetin dışında İttihat ve Terakkiçilere yönelik yurt dışında iki kişi daha öldürüldü. Cemal Paşa 22 Temmuz 1922'de Tiflis'te, Sait Halim Paşa ise 6 Aralık 1921'de Roma'da Ermeni tetikçilerin hedefi oldu.

Aram Yerganian hem Berlin'de hem de Tiflis'te tetiği çekmişti. Hiç yakayı ele vermeyen Yerganian, 1930 yılında 34 yaşındayken Arjantin'in Cordoba kentinde tüberkülozdan öldü. Arshavir Shiragian ise Berlin'in dışında Roma'da da tetiğe basmıştı. 1973 yılında 71 yaşında ABD'de vefat eden Shiragian, daha sonra ailesi tarafından yayınlanan anılarında ikinci cinayet anını şöyle anlatacaktı:

"Dr. Bahattin Şakir, tabancamın namlusunu gördüğü zaman 'Ah' diye haykırdı. Alnına nişan alarak 'Ah tabii' diye bağırdım. Kurşun hedefine ulaşmayarak sol yanağına isabet etti. Hala ayakta duruyordu. Bu arada Aram yetişti. Elindeki Mauser'i Dr. Bahattin'in alnına doğrultarak tetiği çekti. Yerde yatmakta olan katil arkadaşının cesedinin üzerine düştüğünü gördüm.

Cesetler haç şeklinde korkunç bir manzara oluşturmuştu. Binlerce Ermeni çocuğunun birbirine bağlanarak Karadeniz'e atılmasını emreden Trabzon canavarı Cemal Azmi ile aslen doktor ve tıp fakültesinde profesör olan, muazzam bilgisini kitlesel imha hareketini uygulamaya koymak için kullanan önde gelen İttihatçılardan Bahattin Şakir; sonunda her ikisi de cehennemin yolunu tutmuştu." (4)

TACİRİ 1910'DA İLK O ÖNERDİ

Dr. Bahattin Şakir'in hedef seçilmesi tesadüfü değildi. Çünkü birçok kaynak Ermeni tacirinin asıl planlayıcısının Dr. Şakir olduğunu gösteriyor. Hatta 1910 yılındaki Jön Türk kongresinde Ermenilerin artık Doğu Anadolu’da önemli bir sorun teşkil ettiğini söyleyen Dr. Şakir, Ermenilerin Anadolu topraklarından sürülmesini önermişti. O kongrede dikkatleri üstüne çeken Dr. Şakir, hayatına mal olacak girişimin ne kadar zorlu olacağını biliyormuşçasına konuşmuştu:

“Ermenilerin Rus hududu civarında yaşamlarının memleketimin bekası bakımından büyük bir tehlike olduğu anlaşılmıştır. Tehlikeyi ortadan kaldırmak için ne mümkünse yapmak, milli selametin icabıdır. Bu yolu tutmak belki de milli ve insani kanunlara karşı gelmek demektir. Bunun vebalini canımla ödemeğe hazırım. Hedefe varsam da varmasam da beni ayıplayanlar çok olacaktır.” (5)

Dr. Şakir daha sonra 1913 yılında Teşkilat-ı Mahsusa'nın siyasi bölüm şefliğine getirildi. 1903 yılında kurulan Teşkilat-ı Mahsusa, devletin yasal yollarla yapamadığı işleri hal eden gizli bir örgüttü. Arkasında da Enver Paşa başkanlığındaki İttihat ve Terakki vardı. Zaten 14 Mayıs 1915’de “Tehcir Kanunu”nu çıkaran ve "düşman dışarıda değil, içeride" diyen Jön Türklere kulak veren İstanbul hükümeti, bu görevi teşkilata vermişti.

Yakın aile çevresinde birçok Ermeni'nin olduğu söylenen Dr. Şakir, Mondros anlaşmasından sonra "savaş çıkarmak" ve " Ermeni katliamı" nedeniyle idama mahkum edildi. 2 Kasım 1918’de Enver Paşa ve Talat Paşa ile birlikte bir Alman savaş gemisiyle Berlin’e kaçan Dr. Şakir, Eylül 1920’de Bakü’de toplanan Birinci Doğu Halkları Kurultayı’na katıldı. Burada bambaşka bir kimliğe bürünen Dr. Şakir radikal bir 'komünist' kesilmişti. Arkadaşı Hüseyin Cahit Yalçın, 'O Dr.Şakir'i şöyle anlatıyor:

"Bahattin Şakir, İttihat ve Terakki'nin meclis ve merkezlerindeki toplantılarda daima en radikal tedbirlerin en ateşli taraftarı idi. O, uzlaşmak için fikir ve kanaat fedakarlığını zihnine sığdıramıyordu. Onun nazarında dünya yoktu, karşıdakiler yoktu, zorluk yoktu, yalnız bir ideal ve akide vardı. Ve buna doğru, hiç bir şey düşünmeden, keskin ve kati adımlarla yürümek vardı." (6)

BERLİN'DEKİ MEZARINDA YAZILAN NOT!

Dr. Şakir, 1921 yılının başında Moskova'dan Berlin'e gelmişti. Trabzon valisiyken Ermenileri kıyımdan geçiren ve hakkında idam cezası verilen Cemal Azmi Bey ise ondan öne Berlin'e yerleşmiş, bir tütüncü dükkanı açmıştı. Charlottenburg semtindeki o küçük dükkan sürgündeki İttihatçıların da buluşma merkezindeydi.

1. Dünya Savaşı sırasında eli kana bulaşmış Jön Türklerin iadesi İtilaf Devletleri ve savaşı kaybeden Almanya arasında süre giden diplomatik bir krizdi. 1920'de İngilizler, talimat niteliğinde Almanlara iadesini istediği kişilerin yer aldığı bir liste verdi. Listenin "Ermeni katliamı" başlığında 9 Türkün ismi vardı. Enver Paşa ile başlayan listenin 5. sırasında Dr. Bahattin Şakir'in ismi geçiyor. İngilizler "Şayet bunlar Almanya'da ise bize teslim edin" diyordu. (7)

Ancak Almanya'daki 'derin yapılanma' anlaşmaları ihlal ederek İttihatçılara kol kanaat gerdi. Hatta Talat Paşa'nın aksine Dr. Şakir ve Cemal Azmi Bey'in cenazelerinin Berlin'de kalmasında ısrar ettiler. Her ikisinin mezarı şu anda Berlin'deki "Türk Şehitlik Camisi'nin bahçesinde bulunuyor. Mezar taşlarında Türkçe ve Almanca yazılan "Ermeni teröristlerce öldürüldüler" notu ise aslında bütün hayatlarını özetliyor.

Kaynaklar;

1- Vossische Zeitung gazetesi, 18 Nisan 1922

2- Vossische Zeitung gazetesi, 19 Nisan 1922

3- Vossische Zeitung gazetesi, 22 Nisan 1922

4- Dr. Bahattin Şakir- İttihat ve Terakki'den Teşkilatı Mahsusa'ya Bir Türk Jakobeni, Hikmet Çiçek, Analiz Yayınları

5- Birinci Dünya Harbinde Teşkilat-i Mahsusa ve Hayber’de Türk cengi, Cemal Kutay, Tarih Yayınları

6- Tanıdıklarım, Hüseyin Cahit Yalçın, Yapı Kredi Yayınları

7- Vossische Zeitung gazetesi, 12 Şubat 1920



Perwer Yaş -ANF