12 eylül 1980 tarihi ile başlayan darbe süreci ile, ezilen tüm emekçiler gibi TSK’ da görev yapan emekçi astsubaylar da süreçten paylar...
12 eylül 1980 tarihi ile başlayan darbe süreci ile, ezilen
tüm emekçiler gibi TSK’ da görev yapan emekçi astsubaylar da süreçten paylarına
düşeni almışlardır. Darbenin mağdurlarından biri de bu kesimdir.
O tarihte yarbay rütbesi ile eşdeğer maaş alan 25 yıllık bir
astsubay kıdemli başçavuşun maaşı, zaman içinde “eritilerek” “sefalet noktası”na
inmiş, yeni mezun bir teğmen maaşına kadar gerilemiştir.
Gata’dan mezun olan doktor subaylara; “önce askersiniz sonra
doktor” diyecek kadar insani vasıflarını kaybeden Kenan Evren ve havarileri,
bir sonraki aşamada, “teğmen üst, astsubay asttır” diyecek ve maaş kıyımına
başlayacaktır.
Aynı dönem sonunda başlayan “ezme politikası yoğun” süreçte,
iç hizmet yasasından aldıkları kontrolsüz güç ile hem savcı hem hakim hem
avukat olan subaylar, canları sıkıldıkça gereksiz cezalarla sindirme eğilimine devam
etmiş, sicil verirken adaletsizlikler uygulanmış, cephede dağda “malum taraf”la
mücadele eden birine bile çok düşük notlar verilebilmiştir
Yanı sıra, üniversite okumak isteyen astsubayların
engellenmesi için hiç çekinilmeden ve insafsızca tüm yollar denenmiştir..
Şu gerçek artık iyice bilinmelidir ki; TSK içerisinde
faydası yokmuş muamelesi gören, ya da emeklerinin tam karşılığını bir türlü alamayan,
ama birinin eksikliği kışla içerisindeki işlerin yürümemesine, yavaşlamasına
neden olabilen bir kesim vardır: Astsubaylar!
Özellikle geçtiğimiz hafta içinde açıklanan ve sadece
subayların yararlandığı zam haberinden sonra astsubaylar çok rahatsızdır. Bu
rahatsızlıklarını artık yüksek sesle dillendirmeye başlamışlardır
İşte bu anlamda olmak üzere, merkezi yönetimden ve iş
başındaki hükümetten bir dizi “haklı” talepleri vardır.
Buna göre;
1- Başta bahsettiğimiz, subaylara yansıyan maaş jestinin
astsubayları kapsamaması ciddi rahatsızlık uyandırmıştır. Astsubaylar, bu zammı
kabul eden hükümete tepkilerini yansıttıkları kadar, bu zammı öneren ve kabullenen
“silah arkadaşları”na da "vicdanınız rahat mı?" sorusunu sormadan
edememektedirler.
2- Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in emri ve
Genelkurmay 2'nci Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın imzasını taşıyan 16 Ocak
2012 tarihli "hizmete özel" duyuruyla, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait
orduevleri ile diğer sosyal tesislerdeki yemek salonlarında, kuaförlerde,
plajlarda vs. rütbe farkının ortadan kaldırıldığı belirtilmektedir.
Lakin, genelkurmay kaynaklı bu emrin, pratikte hiçbir
biçimde uygulanmadığı görülmekte, "tesislerde genel kullanıma açık tüm
yerlerde, statüleri belirten (general, üstsubay, subay, astsubay) 'bölümleme
yapılmayacaktır" duyurusuna rağmen, hâlâ asılı duran; "subaylara
aittir" "astsubaylara aittir" tabelaları, ayrımın aynen sürdüğünü
göstermektedir.
Yani söz konusu genelgeye ve emre itaat edilmediği ve ayrımın
eskisi gibi devam ettiği gözlemlenmektedir.
Bu da, statü ve konum farkının en fazla yaşandığı yerlerden
birinin,.elbette kesinlikle bir bütün olması gereken TSK olduğu gerçeğinin
belli başlı kanıtlarından biri olarak herkesin önünde durduğu anlamına
gelmektedir.
Bu noktada çelişki şudur;
Dağlarda omuz omuza çarpıştığınız bir silah arkadaşınızla
sosyal hayatta aynı yerde yemek bile yiyemiyorsunuz, çarpışmayı bir kenara
bırakalım bir mesai arkadaşınızla ailece kendi kurumunuzun sosyal tesislerinde
bir akşam ya da hafta sonu, yerine göre yaz tatili geçiremiyorsunuz, sebepse elbette
ki sadece rütbedir!
3- Astsubayların, TSK personelinin büyük çoğunluğunu
oluşturmakla birlikte özlük hakları noktasında çok iyi durumda oldukları
söylenemez.
Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının ve Kanunu'nda
belirtilen diğer kişilerin emeklilik birikimlerini yöneten tamamlayıcı bir
mesleki emeklilik fonu sayılan OYAK'ın çoğunluk üyesini astsubaylar
oluşturmaktadır.
Dolayısıyla OYAK sermayesindeki payları yüksek orandadır.
Buna karşılık OYAK yönetim organlarında temsilleri yoktur.
Çok değil, bir tane de astsubayın, OYAK’ın % 80 nini
oluşturan bir kesim olan astsubayların haklarını savunsun istiyoruz.
Bu anlamda olmak üzere, astsubaylar ve OYAK arasındaki ilişki
ciddi bir şekilde masaya yatırılmalı mağduriyetler giderilmelidir.
OYAK yönetiminde gerçek bir temsilin sağlanması noktasında,
atanma yöntemi yerine seçilme yönteminin devreye girmesi veya yönetimde astsubayların
da mutlaka bulunmasının sağlanması.çok büyük önem kazanmaktadır.
4- 28 Şubat ile alakalı yargı süreci başlamıştır. Süreç
paralelinde, YAŞ kararları ile ordudan uzaklaştırılanlara iade-i itibar
getirilmiş, fakat, soruşturma sonucu ordudan uzaklaştırılan astsubaylar
konusunda, bu anlamda olmak üzere bir iyileştirme gerçekleşmemiştir.
Oysa ki, mütedeyyin ve eşlerinin başörtülü olmaları nedeniyle
ordudan atılanların büyük çoğunluğu astsubaylardan oluşmaktadır.
5- TSK personelinin yaklaşık %80i astsubay olduğu halde
lojman kapasitesinin yarıdan azı astsubaylara tahsis edilmiştir. Benzeri durum
kamp tesisleri ve ordu evleri için de geçerlidir.
6- Hepsinden belki de daha adaletsiz olansa, "Derece Durumu”dur.
Bugün lisans mezunu bütün devlet memurları birinci derecenin
dördüncü kademesine yükselebilirken, astsubaylar bırakın lisansı; master ve
doktora yapsalar bile 1'inci derecenin 4'üncü kademesine yükselememektedir.
Hiçbir ayrım gözetmeden tüm TSK personeline tek bir
derecelendirme sisteminin uygulanması bu noktada en doğru olanıdır.
Zaten katsayı ve tazminat ile bu derecelendirmenin anlamı
sembolik bir haldedir.
7- İç hizmet kanunu değiştirilmelidir.
8- Görev kadroları düzenlenmelidir.
1 yıllık astsubayla, 35 yıllık astsubay aynı kadroda ve
görevde çalıştırılmakta ve aynı performans beklenmektedir, ama öte yandan, albay
kadrosuna bırakın teğmeni, binbaşıyı, yarbay bile verilmemektedir.
9- Mecburi hizmet süreleri yeniden düzenlenmelidir.
Bir yıllık Sınıf okulu veya MYO bitiren astsubay. ile 4 yıl
Lise 4 yıl da Harp Okulu okuyan subay. aynı mecburi hizmet sürelerine tabidir.
10- 2 yıllık meslek yüksek okulunu bitiren astsubay 9-1'den,
1 yıllık Sınıf okulunu bitiren astsubay. 10-1'den mesleğe başlamaktaydı. Bu
okuduğumuz 1 yılın karşılığı olarak 1 kademe verilmesi akla ve hakkaniyete en
uygun olanıdır.
Gerek muharip gerekse teknik personel olarak ordunun %80'ini
oluşturan astsubaylar, TSK'nin bel kemiği konumundadır. Ama üvey evlat
muamelesi gördükleri de çok açıktır.
Astsubaylar, sivil asker ayrımının ayyuka çıktığı dönemlerde
dahi halkla/sivillerle iç içe yaşayan, asker ile siviller arasında köprü
vazifesi gören bir kesimin mensuplarıdır.
Buna göre;
hayatı boyunca operasyonlara, tatbikatlara, hiyerarşiye ayak
uydurmanın yanında, kazandıkları birkaç sosyal hakkın “birilerine batmasının” artık
önüne geçilmeli diye düşünmekteyiz.
Meşrutiyet döneminden başlayarak Osmanlı Devletinin
yıkılmasında büyük payı olan, askeriye içerisindeki "Alaylı-Mektepli
ayrımı" bugün TSK içerisinde subay- astsubay ayrımı olarak yeniden önümüze
çıkarılmamalıdır.
11) Emekli bir astsubay 1200 lira civarında maaş almaktadır,
emekli bir subayın maaşı bu tutardan 2,5 kat fazladır ve artık bıçak kemiğe
dayanmıştır.
Astsubaylar düştükleri yerden kalkmakta gaflet uykusundan
uyanmaktadırlar.
Facebookta kurulan ve “Bu Kadarına da Pes” diyen astsubaylar
gurubu bir hafta gibi bir sürede 100 000 üye sayısına ulaşmış ve her gün
çoğalmaktadırlar.
Haklarını alana kadar emekli astsubaylar önce basın
aracılığı ile daha sonra yürüyüş ve mitinglerle devam edecekleri hak arayışlarına
sonuç alana dek devam edecekler ve bu mücadeleden aileleri çalışanları adına
vazgeçmeyeceklerdir.
Gerekirse 700 000 oy potansiyeline sahip bu güç siyasi
olarak da artık meydanlara inecektir, ama bu noktada asıl sorun, muhalefetin
tüm başvurularımıza rağmen duyarsızlığıdır.
Haklarını arayan astsubaylar kararlılıklarından
vazgeçmeyecektir.
Saygılarımla.
T.K
Emekli Hava İkmal Astsubay Kıdemli Başçavuş