Aralarında emekli Oramiral Özden Örnek ile emekli Orgeneraller Halil İbrahim Fırtına ve Çetin Doğan'ın da bulunduğu 361 sanıklı &q...
Aralarında emekli Oramiral Özden Örnek ile emekli Orgeneraller Halil
İbrahim Fırtına ve Çetin Doğan'ın da bulunduğu 361 sanıklı "Balyoz
Planı" davasının, Yargıtay 9. Ceza Dairesindeki temyiz duruşmasına
bayram tatilinin ardından devam edildi.
TSK'YI BERTARAF EDEN TERTİP DAVASI: Sanıklar Erhan Şensoy ve Murat Özenalp'in avukatı İrfan Sütlüoğlu, mahkemenin askeri gizlilik prosedürlerini suç kabul ettiğini belirterek, "Seminerin darbe provası olduğu kabul edilse bile seminere katılmayanlar nasıl suçlanabilir? Darbeci kabul edilenler seminere katılmadan görev ve sorumluluklarını nasıl kavrayacaktı, deniz subaylarının hiçbirinin seminere katılmaması ilginç değil midir? Bu dava TSK'nın tümden bertaraf edilmesini öngören tertip davasıdır. Bu davaların kimler tarafından, neden kurgulandığı ve neden bu sanıkların seçildiği sorgulanmalıdır" dedi.
BAŞKAN'DAN "AHLAKSIZ" UYARISI: Sütlüoğlu'nun "hukuksuz, ahlaksız, pervasız" nitelemeleri üzerine Daire Başkanı Ekrem Ertuğrul "Bir hukukçu olarak lütfen seçtiğiniz kelime ve tabirlere dikkat ediniz. Hukuki kelimeleri seçmeye dikkat etmeniz gerekir" dedi.
Avukat İbrahim Şahinkaya, müvekkili Muharrem Nuri Alacalı'nın, mahkum olmasına neden olan belgeyi düzenlediği iddia edilen tarihte ABD'de resmi görevli olduğuna dair belgeler, pasaport ve Genelkurmay Başkanlığının görevlendirme yazısını mahkemeye sunduklarını, ancak itibar edilmediğini belirtti.
TATBİKAT GÖRÜNTÜLERİ: Şahinkaya "Müvekkilim Şafak Yürekli'nin, 3 Ocak 2003'te Aksaz'da alternatif eğitim toplantısı yaparak, Suga Hareket Planı'na iştirak ettiğinin öne sürülmüştür. Ancak bu tarihte ABD, İsrail ve Türkiye'nin İsral'in Hayfa limanında düzenlediği ortak tatbikatta, TCG Giresun gemisinin komutanı olarak görev alıyordu" dedi. Gemi içinden ve tatbikata ilişkin fotoğrafları slayt eşliğinde heyete gösteren Şahinkaya, fotoğraflarda müvekkilinin yanında dönemin Tel Aviv Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu'nun da yer aldığının görüleceğini söyledi.
F-16 KANADINA MI YAPIŞTIRMIŞLAR? Şahinkaya, mahkemenin kararında, "sanıklardan bazıları, suç tarihinde yurt dışında veya açık denizde olduklarını belirtmiş iseler de teknolojinin ulaştığı aşama dikkate alındığında, sanıklar arasında bilgi iletişiminin olabileceği göz önüne alındığında" denildiğini belirtti. "Somut bir şey söylenmesi gerekmez mi? Bir e-mail, cd gönderilmiş mi? Açık denizde olan bu kişiler, F-16'nın kanadına mı yapıştırmışlar? Açık denizde gemiden dumanla mı haberleşmişler? Bu kadar varsayıma dayalı hükümle sonuca ulaşamazsınız" dedi.
KARDAK KOMUTANI, DENİZİN ALTINDAYDI: Müvekkili Ali Türkşen'in dijital veri hazırlamakla suçlandığını belirten Şahinkaya "Adam suç tarihinde ve saatinde yerin üstünde bile değil, suyun altına, SAT Subayı, dalış yapıyor" dedi. Türkşen'in bu dalışının TRT'nin bir programınca görüntülendiğini ifade eden Şahinkaya, görüntüleri ekrandan izletti. Şahinkaya, "Teknoloji gelişti, suyun altına, kaya kovuğuna bilgisayar sakladı da veri hazırladıysa bilemem. Bu insan tutuklandı. Cezaevinde benimle konuşmak bile istemiyor. 'Ne yaparsan yap' diyor. Bu kadar haksızlık yapılan, avukatıyla bile görüşmeme noktasına gelen adam 1996'da Kardak krizinde Türk sancağını kayalıklara diken komutandır" dedi.
DESTAN YAZAN POLİS: İki terörle mücadele polisinin, donanmada ele geçirilen verilerle ilgili hazırladığı tespit tutunaklarındaki ifadeleri eleştiren Şahinkaya "Bu değerlendirmeleri anayasasında; 'hukuk devleti' yazan hiçbir ülkede kolluk yapamaz. Savcının, hatta mahkemenin yerine geçilen bir ülkede sanık haklarından, hukuk devletinden, demokrasiden bahsetmek mümkün olabilir mi? Kimilerince 'rejimin güvencesi' ilan edilen ve hergün sokaklarda yeni bir destan yazan polis, bu davada da kelimenin tam da sözlük anlamıyla 'destan' yazmaktan geri durmamıştır. İşin en acı tarafı, bu yanlı tutanakların, mahkeme kararlarına yansımasıdır. Mahkeme, kolluğun yönlendirici, ideolojik anlayışında boğulmuştur.
HAYYAM BİLE TUTUKLANACAKTI: Mahkeme savunma hakkı kapsamındaki sözler nedeniyle sanıklar ve avukatlar hakkında suç duyuruları yaptı. Ve nihayetinde sözün bittiği yer anlamında, Ömer Hayyam'ın bir rubaisinden dörtlük okuyan meslektaşımız hakkında suç duyurusu yapıldığını gördük. Mahkemenin karşısına birini getirseniz, bu Ömer Hayyam deseniz o bile tutuklanacaktı.
MUSTAFA KEMAL'E DE İDAM VERİLMİŞTİ: Cumhuriyet tarihinde bugün içinde bulunduğu duruma düşürülemeyen TSK'nın yargılanan personeli hakkında ağır mahkumiyet kararları verildi. 'Türkiye bağırsaklarını temizliyor', 'Darbecilerden hesap sorulmalı' çığlıkları altında yaşanan hak ihlalleri, adil soruşturma olmadığını açıklıkla göstermekteydi. Bu ve benzeri davalar 'demokratikleşme adımı' olarak mı tarihe geçecek, yoksa yürütmenin bir kolu haline getirilmeye çalışılan yargıyı kirleten ve hiç hak etmediği bir konuma sokan davalardan biri olarak mı anılacak, hep birlikte göreceğiz.
Bu topraklarda, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları hakkında bile vatan hainliği suçlamasıyla idam kararları verilmişti. Siz de bu temyiz incelemesinde tarihteki yerlerinizi nasıl alacağınıza da karar vermiş olacaksınız.
KURT BİZİ YEMEYE KARAR VERMİŞ: Sanıklar Metin Yavuz Yalçın, Behzat Balta, Tuncay Çakan, Tevfik Özkılıç, Güllü Salkaya ve Erhan Kubat'ın avukatı Salim Şen, "Biz bu davada kuzu durumundayız. Kurt bizi yemeye karar vermişse biz ne dersek boş" diye konuştu.
TSK'YI BERTARAF EDEN TERTİP DAVASI: Sanıklar Erhan Şensoy ve Murat Özenalp'in avukatı İrfan Sütlüoğlu, mahkemenin askeri gizlilik prosedürlerini suç kabul ettiğini belirterek, "Seminerin darbe provası olduğu kabul edilse bile seminere katılmayanlar nasıl suçlanabilir? Darbeci kabul edilenler seminere katılmadan görev ve sorumluluklarını nasıl kavrayacaktı, deniz subaylarının hiçbirinin seminere katılmaması ilginç değil midir? Bu dava TSK'nın tümden bertaraf edilmesini öngören tertip davasıdır. Bu davaların kimler tarafından, neden kurgulandığı ve neden bu sanıkların seçildiği sorgulanmalıdır" dedi.
BAŞKAN'DAN "AHLAKSIZ" UYARISI: Sütlüoğlu'nun "hukuksuz, ahlaksız, pervasız" nitelemeleri üzerine Daire Başkanı Ekrem Ertuğrul "Bir hukukçu olarak lütfen seçtiğiniz kelime ve tabirlere dikkat ediniz. Hukuki kelimeleri seçmeye dikkat etmeniz gerekir" dedi.
Avukat İbrahim Şahinkaya, müvekkili Muharrem Nuri Alacalı'nın, mahkum olmasına neden olan belgeyi düzenlediği iddia edilen tarihte ABD'de resmi görevli olduğuna dair belgeler, pasaport ve Genelkurmay Başkanlığının görevlendirme yazısını mahkemeye sunduklarını, ancak itibar edilmediğini belirtti.
TATBİKAT GÖRÜNTÜLERİ: Şahinkaya "Müvekkilim Şafak Yürekli'nin, 3 Ocak 2003'te Aksaz'da alternatif eğitim toplantısı yaparak, Suga Hareket Planı'na iştirak ettiğinin öne sürülmüştür. Ancak bu tarihte ABD, İsrail ve Türkiye'nin İsral'in Hayfa limanında düzenlediği ortak tatbikatta, TCG Giresun gemisinin komutanı olarak görev alıyordu" dedi. Gemi içinden ve tatbikata ilişkin fotoğrafları slayt eşliğinde heyete gösteren Şahinkaya, fotoğraflarda müvekkilinin yanında dönemin Tel Aviv Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu'nun da yer aldığının görüleceğini söyledi.
F-16 KANADINA MI YAPIŞTIRMIŞLAR? Şahinkaya, mahkemenin kararında, "sanıklardan bazıları, suç tarihinde yurt dışında veya açık denizde olduklarını belirtmiş iseler de teknolojinin ulaştığı aşama dikkate alındığında, sanıklar arasında bilgi iletişiminin olabileceği göz önüne alındığında" denildiğini belirtti. "Somut bir şey söylenmesi gerekmez mi? Bir e-mail, cd gönderilmiş mi? Açık denizde olan bu kişiler, F-16'nın kanadına mı yapıştırmışlar? Açık denizde gemiden dumanla mı haberleşmişler? Bu kadar varsayıma dayalı hükümle sonuca ulaşamazsınız" dedi.
KARDAK KOMUTANI, DENİZİN ALTINDAYDI: Müvekkili Ali Türkşen'in dijital veri hazırlamakla suçlandığını belirten Şahinkaya "Adam suç tarihinde ve saatinde yerin üstünde bile değil, suyun altına, SAT Subayı, dalış yapıyor" dedi. Türkşen'in bu dalışının TRT'nin bir programınca görüntülendiğini ifade eden Şahinkaya, görüntüleri ekrandan izletti. Şahinkaya, "Teknoloji gelişti, suyun altına, kaya kovuğuna bilgisayar sakladı da veri hazırladıysa bilemem. Bu insan tutuklandı. Cezaevinde benimle konuşmak bile istemiyor. 'Ne yaparsan yap' diyor. Bu kadar haksızlık yapılan, avukatıyla bile görüşmeme noktasına gelen adam 1996'da Kardak krizinde Türk sancağını kayalıklara diken komutandır" dedi.
DESTAN YAZAN POLİS: İki terörle mücadele polisinin, donanmada ele geçirilen verilerle ilgili hazırladığı tespit tutunaklarındaki ifadeleri eleştiren Şahinkaya "Bu değerlendirmeleri anayasasında; 'hukuk devleti' yazan hiçbir ülkede kolluk yapamaz. Savcının, hatta mahkemenin yerine geçilen bir ülkede sanık haklarından, hukuk devletinden, demokrasiden bahsetmek mümkün olabilir mi? Kimilerince 'rejimin güvencesi' ilan edilen ve hergün sokaklarda yeni bir destan yazan polis, bu davada da kelimenin tam da sözlük anlamıyla 'destan' yazmaktan geri durmamıştır. İşin en acı tarafı, bu yanlı tutanakların, mahkeme kararlarına yansımasıdır. Mahkeme, kolluğun yönlendirici, ideolojik anlayışında boğulmuştur.
HAYYAM BİLE TUTUKLANACAKTI: Mahkeme savunma hakkı kapsamındaki sözler nedeniyle sanıklar ve avukatlar hakkında suç duyuruları yaptı. Ve nihayetinde sözün bittiği yer anlamında, Ömer Hayyam'ın bir rubaisinden dörtlük okuyan meslektaşımız hakkında suç duyurusu yapıldığını gördük. Mahkemenin karşısına birini getirseniz, bu Ömer Hayyam deseniz o bile tutuklanacaktı.
MUSTAFA KEMAL'E DE İDAM VERİLMİŞTİ: Cumhuriyet tarihinde bugün içinde bulunduğu duruma düşürülemeyen TSK'nın yargılanan personeli hakkında ağır mahkumiyet kararları verildi. 'Türkiye bağırsaklarını temizliyor', 'Darbecilerden hesap sorulmalı' çığlıkları altında yaşanan hak ihlalleri, adil soruşturma olmadığını açıklıkla göstermekteydi. Bu ve benzeri davalar 'demokratikleşme adımı' olarak mı tarihe geçecek, yoksa yürütmenin bir kolu haline getirilmeye çalışılan yargıyı kirleten ve hiç hak etmediği bir konuma sokan davalardan biri olarak mı anılacak, hep birlikte göreceğiz.
Bu topraklarda, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları hakkında bile vatan hainliği suçlamasıyla idam kararları verilmişti. Siz de bu temyiz incelemesinde tarihteki yerlerinizi nasıl alacağınıza da karar vermiş olacaksınız.
KURT BİZİ YEMEYE KARAR VERMİŞ: Sanıklar Metin Yavuz Yalçın, Behzat Balta, Tuncay Çakan, Tevfik Özkılıç, Güllü Salkaya ve Erhan Kubat'ın avukatı Salim Şen, "Biz bu davada kuzu durumundayız. Kurt bizi yemeye karar vermişse biz ne dersek boş" diye konuştu.