Bugün bayram yazısı yazacaktım aslında. Biraz 'Cemaat ile Ak Parti arasında bir kavga olabilir mi?' sorusuna kendi zaviyemden ba...
Bugün bayram yazısı yazacaktım aslında. Biraz 'Cemaat ile Ak Parti
arasında bir kavga olabilir mi?' sorusuna kendi zaviyemden bakacaktım.
Bir gönüllü hizmet hareketi olarak kendini tanımlayan cemaatin neden bir
savunma ya da 'bizim ile kavga size zarar verir' mesajını vermek gereği
hissettiğini soracaktım. Ergenekon davasındaki yargılamaların
Türkiye'nin askeri vesayetten kurtuluşu için mühim bir adım olduğunu
ancak cezalardaki adalet terazisinin vicdanlarda soru işareti
oluşturduğunu söyleyecektim. Gazeteci Tuncay Özkan'ın kızının 'unutursam
kalbim kurusun' sözünü okurken (AK Parti kapatma davası içinden birisi
olmama rağmen ) kalbimin burulduğundan söz edecektim. Ve de Ali İsmail
Korkmaz'ın cinayet görüntülerini izlerken katiller tespit edilse bile bu
acının bir anne için bedeli olmadığından söz edecektim. Uludere'den,
Gezi'ye Mısır'a, Suriye'ye ölümlerin gölgelediği bir bayramın hüznünü
yazacaktım. Beyrut'ta- ki kaçırma olayı ile birlikte uluslararası
sistemin Türkiye'ye 'Ortadoğu'dan çekil' mesajının giderek güçlendirerek
vermesinin öneminden söz ederken 'Uluslararası sisteme rağmen dünyada
bir şey yapılamaz mı?' sorusunun esaretinden söz edecektim.
Taa ki Ceren'in yazısı mail kutuma düşene kadar.
Tüm yaralı kalplere gönül ferahlığı duası ile hayırlı bayramlar…
Tüm babasız büyümek zorunda bırakılan kızlara ve kahraman babalarının anısına...
Aşk demek çoğu kız çocuğu için baba demektir, o kocaman ellerde kaybolan küçücük parmaklar, yetişmek için hızlanan adamlar, Kaf Dağı'nın ardından tüm kötülüklere karşı seni korumak için kaçıp gelmiş o dev gibi adamın kollarında kaybolmak demektir... Çoğu kız çocuğu için bu böyle devam eder, benim geldiğim coğrafya içinse bu güzel aşk hikâyesi beyaz Toros'larla bölünür; polis telsizleriyle, gece baskınlarıyla birden dünyanın en acı hikâyesine dönüşür... Babalar giderler kimi zaman beyaz Toros'lara bindirilerek, kimi zaman bir silahla vurularak, kimi zaman asit kuyularında sonsuz yolculuklarına çıkarlar... Asıl acı işte orda başlar, hayat biter kalan kız çocukları için. Durur hayat, aşk biter. Bir gecede hazin bir hikâyenin yürekli, acı dolu kahramanlarına dönüşür her biri. İçlerindeki kız çocukları bir daha hiç çıkmayacakları bir yere suskunluk yemini etmiş gibi gömülürler. Acırlar, acıdıkça bilenirler, dünyaya kızarlar, iyi insanların, kahramanların ve güzel sonların olduğu bütün masallar son bulur bir anda; hayat beyaz Toros'larla bölünen acı bir hikâyenin öbür adıdır artık.
25 yaşındayım... Babam ben altı yaşındayken gözlerimin önünde öldürüldü... 7 yaşında bütün gece doğum günümde eve gelsin diye dua ettim, gelmedi. Meğer ölüler dönemezlermiş gittikleri yerden... Üniversite sınavını kazandım, derece yaptım anlatmak için koştuğum yerde sadece eski bir resimden benim gözlerimle bana bakan bir adam vardı... Aşık oldum, 'aşkla başlar her şey' diyen o güzel adama aşkı anlatamadım, acı çektim dizlerinde ağlayamadım. Dünyanın en iyi okullarından birinden mezun oldum, kafamı çevirdim kimse yoktu... Evlendim, 'Ben nasıl evlendiririm bu kızı?' diyen o güzeller güzeli adamla ilk dansımı yapamadım... Büyüdüm bir günde, o şen şakrak kız çocuğundan öfkeli bir kadına dönüştüm, gözlerimin içine ne yapsam gitmeyen bir hüzün yerleşti. Ben, o bir günde çocuklukları çalınan onbinlerden biriyim.
Şimdi kimileri kalkmış babamı öldüren o korkunç adam için üzülmem gerektiğini söylüyor, demokratlığımın ölçüsü çocukların babalarını gözlerinin önünde öldüren adamlar için adalet istemekten geçiyormuş. Hem o adam benim babamı ve babam gibileri öldürdüğü için değil bir iktidar savaşının sonucu olarak ceza almış. Umurumda değil, ben çığlığını duydum ya umurumda değil neden ceza aldığı. Bir gün gelir elbet babalarını öldürdükleri her bir çocuğun çığlığında boğulur her biri. Ama şimdilik bir umut var elimde çünkü çocuğuma 'Bak küçüğüm ne yaparsan yap bir çocuğun çocukluğunu öldürme, ne yaparsan yap bir çocuğun babasını ellerinden alıp gitme. Çünkü dünya aşk üzerine kuruludur, sen bir aşkı öldürürsen o aşk elbet bir gün gelip senden intikamını alır!' diyebileceğim.
Son olarak, sevgili babam katillerinden biri çığlık attı hapis cezasını duyduğunda, sen ölümün üzerine korkusuzca yürürken ve son nefesinde haykırırken ismimi, o, sığ, çiğ bir çığlık attı. Selam olsun ölümün üzerine korkusuzca yürüyen, tek çığlıkları aşkları olan babalara, selam olsun onların bir günde büyüyen kızlarına! Kardeşlerim siz merak etmeyin aşk gelir, bir gün intikamını alır! Bir gün gelir o küskün kız çocuklarının her biri çıkar saklandıkları yerden, uzun, neşeli bir halaya tutuşur...Ceren Gökoğlu Akdemir
AYŞE BÖHÜRLER-YENİ ŞAFAK
Taa ki Ceren'in yazısı mail kutuma düşene kadar.
Tüm yaralı kalplere gönül ferahlığı duası ile hayırlı bayramlar…
Tüm babasız büyümek zorunda bırakılan kızlara ve kahraman babalarının anısına...
Aşk demek çoğu kız çocuğu için baba demektir, o kocaman ellerde kaybolan küçücük parmaklar, yetişmek için hızlanan adamlar, Kaf Dağı'nın ardından tüm kötülüklere karşı seni korumak için kaçıp gelmiş o dev gibi adamın kollarında kaybolmak demektir... Çoğu kız çocuğu için bu böyle devam eder, benim geldiğim coğrafya içinse bu güzel aşk hikâyesi beyaz Toros'larla bölünür; polis telsizleriyle, gece baskınlarıyla birden dünyanın en acı hikâyesine dönüşür... Babalar giderler kimi zaman beyaz Toros'lara bindirilerek, kimi zaman bir silahla vurularak, kimi zaman asit kuyularında sonsuz yolculuklarına çıkarlar... Asıl acı işte orda başlar, hayat biter kalan kız çocukları için. Durur hayat, aşk biter. Bir gecede hazin bir hikâyenin yürekli, acı dolu kahramanlarına dönüşür her biri. İçlerindeki kız çocukları bir daha hiç çıkmayacakları bir yere suskunluk yemini etmiş gibi gömülürler. Acırlar, acıdıkça bilenirler, dünyaya kızarlar, iyi insanların, kahramanların ve güzel sonların olduğu bütün masallar son bulur bir anda; hayat beyaz Toros'larla bölünen acı bir hikâyenin öbür adıdır artık.
25 yaşındayım... Babam ben altı yaşındayken gözlerimin önünde öldürüldü... 7 yaşında bütün gece doğum günümde eve gelsin diye dua ettim, gelmedi. Meğer ölüler dönemezlermiş gittikleri yerden... Üniversite sınavını kazandım, derece yaptım anlatmak için koştuğum yerde sadece eski bir resimden benim gözlerimle bana bakan bir adam vardı... Aşık oldum, 'aşkla başlar her şey' diyen o güzel adama aşkı anlatamadım, acı çektim dizlerinde ağlayamadım. Dünyanın en iyi okullarından birinden mezun oldum, kafamı çevirdim kimse yoktu... Evlendim, 'Ben nasıl evlendiririm bu kızı?' diyen o güzeller güzeli adamla ilk dansımı yapamadım... Büyüdüm bir günde, o şen şakrak kız çocuğundan öfkeli bir kadına dönüştüm, gözlerimin içine ne yapsam gitmeyen bir hüzün yerleşti. Ben, o bir günde çocuklukları çalınan onbinlerden biriyim.
Şimdi kimileri kalkmış babamı öldüren o korkunç adam için üzülmem gerektiğini söylüyor, demokratlığımın ölçüsü çocukların babalarını gözlerinin önünde öldüren adamlar için adalet istemekten geçiyormuş. Hem o adam benim babamı ve babam gibileri öldürdüğü için değil bir iktidar savaşının sonucu olarak ceza almış. Umurumda değil, ben çığlığını duydum ya umurumda değil neden ceza aldığı. Bir gün gelir elbet babalarını öldürdükleri her bir çocuğun çığlığında boğulur her biri. Ama şimdilik bir umut var elimde çünkü çocuğuma 'Bak küçüğüm ne yaparsan yap bir çocuğun çocukluğunu öldürme, ne yaparsan yap bir çocuğun babasını ellerinden alıp gitme. Çünkü dünya aşk üzerine kuruludur, sen bir aşkı öldürürsen o aşk elbet bir gün gelip senden intikamını alır!' diyebileceğim.
Son olarak, sevgili babam katillerinden biri çığlık attı hapis cezasını duyduğunda, sen ölümün üzerine korkusuzca yürürken ve son nefesinde haykırırken ismimi, o, sığ, çiğ bir çığlık attı. Selam olsun ölümün üzerine korkusuzca yürüyen, tek çığlıkları aşkları olan babalara, selam olsun onların bir günde büyüyen kızlarına! Kardeşlerim siz merak etmeyin aşk gelir, bir gün intikamını alır! Bir gün gelir o küskün kız çocuklarının her biri çıkar saklandıkları yerden, uzun, neşeli bir halaya tutuşur...Ceren Gökoğlu Akdemir
AYŞE BÖHÜRLER-YENİ ŞAFAK