2,5 aylık tutukluluğun ardından adli kontrolle serbest bırakılan havalimanı işçileri yaşadıklarını anlattı: “Biz bir ezberi bozduk. İşçiler artık sadece öldüklerinde değil, direnişleriyle de gündeme gelecek”
İstanbul Havalimanı inşaatında insanlık dışı çalışma ve barınma koşullarını protesto ettikleri için tutuklanan ve 2,5 aylık tutukluluğun ardından ilk duruşmada serbest bırakılan işçiler ve sendikacılar, yaşadıklarını anlattı. İşçiler, “Biz bir ezberi bozduk, işçiler artık sadece öldüklerinde gündeme gelmeyecek, bundan sonra direnişleriyle de gündeme gelecek” dedi. Sendikacılar ise “Biz görevimizi yaptık, yine olsa yine yaparız” diye konuştu.
3. Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu tarafından dün Eğitim Sen İstanbul 6 No’lu Şube’de düzenlenen basın toplantısında konuşan işçiler, özetle şunları söyledi:
Söylenen maaşı vermediler
“İnternette gördüğüm bir iş ilanı üzerine havalimanında çalışmaya karar verdim. Söz konusu ilanda 2 bin 500 lira maaş vaat ediliyordu, ama bana bin 800 lira verdiler. Fırsatçılık yaptılar. Ben bin 200 kilometre yoldan gelmişim, cebimdeki tüm paramı harcamışım, bir de böyle bir durumla karşılaştım.”
Üç kere zehirlendim
“Yemek yemek için yüzlerce metre kuyrukta 1 saat bekliyorduk. Dışardan getirilen yemekler konusunda itiraz edildiğinde İGA CEO’su Kadri Samsunlu, ‘ Bakın pilav, kuru fasulye var, daha ne kadar menünün genişletilmesini istiyorsunuz’ diyordu. Orada hiçbir işçinin menüyü genişletmek için bir talebi olmadı; bizim menüyle değil, yemeklerin temiz ve sağlıklı olması konusunda bir sorunumuz var. Özellikle kahvaltıda verilen ambalajlı ürünlerin çoğunun kullanma tarihinin geçtiği gördük, o nedenle yemiyorduk. Aynı şekilde getirilen yemekler çok kötü olduğu için 1 ay içerisinde tam üç kez zehirlendim; ancak revire gittiğim zaman kusmama rağmen sadece ağrı kesici verilerek geri gönderildim.”
Arkadaşım ölümden döndü
Yağmurun altında 1 saat otobüsleri bekliyorduk. Bizi taşıyan bu 1990 model otobüslerin kapıları kapanmadığı için kaza yaptık, birçok arkadaşımız yaralandı. Yine iş sağlığı ve güvenliği alınmadığı için enerji odasında gözümüzün önünde kaynakçı bir işçi arkadaşımıza elektrik çarptı, ölümden döndü ama çağırdığımız iş güvenlik uzmanı tutanak bile tutmadı. Çıktığımız merdivenlerde aydınlatma sistemi olmadığı için elimden 20 kiloluk panel taşırken ben de kaza geçirdim, parmağım ezildi ama yine tutanak tutulmadı. 30-40 TL’lik bir tepe lambası talep ettim ancak bu da karşılanmadı.”
Ranzadan iğreniyorduk
“Maaşlı çalışmamıza rağmen zorunlu ek mesai uygulamasına tabi tutulduk. Yattığımız koğuşlar da çok kötüydü. Ranzalar tamamen kir ve pas içindeydi; öyle ki insan dokunmaya iğreniyor. Yataklarımızda koca koca lekeler, üzerine bir çarşaf serilmiş. Tahtakuruları yüzünden birçok arkadaşımızın vücudunda yaralar çıktı.”
Kayıtsız kalamazdım
“Ben orada bir aydır çalışıyordum, canıma tak etti. Bir de orada aylardır, yıllardır çalışanlar var. Onların halini düşünün. Son noktaya gelmişler, isyan etmişler. Gittik baktık ki eylem var. Binlerce işçi isyan etmiş artık. Ben de katıldım. Kayıtsız kalmam mümkün değil, kendim de yaşamışım. Yaşamamış olsam da binlerce insanın mağduriyetine karşı sesimi yükseltirim.”
Torbacıların arasındaydık
“Gözaltında baskılara maruz kaldık, birçok arkadaşımız darp edildi. Polisler HDP’li kadın milletvekillerine küfrediyorlardı. Cezaevinde ise uyuşturucu çetelerinin arasına konulduk. Biz insanca çalışma koşulları istedik, suç işlemedik, bu koşullara kavuşana kadar da mücadele edeceğiz.”
“Biz bir ezberi bozduk, işçiler artık sadece öldüklerinde gündeme gelmeyecek, bundan sonra direnişleriyle de gündeme gelecek.”
Yine olsa yine yaparız
İnşaat-İş Sendikası yöneticisi Özkan Özkanlı ise şunları söyledi: “Biz sendikacılar olarak görevimizi, yapmamız gerekeni yaptık. Ama bunu suç olarak göstermeye çalıştılar. Yine olsa yine yaparız. Bu baskılar bizi yıldıramayacak. ”
Dev Yapı-İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut da “Herkes üzerine düşen görevi yaptı. Orada direnen işçilerle yan yana olmak, o direnişi bir adım öteye taşımak bizlerin göreviydi. Bizler görevimizi yaptık, yarın olsa yine yapacağız. Devlet de görevini yaptı. Patronların yanında olmak, onların çıkarı için işçiye zulmetmek de onların göreviydi, onlar da bunu yaptı. Bu tür suçlamalarla bizi bir gün bile yatıramaz ama haklarını arayan işçilere gözdağı vermek amacıyla bizleri üç ay cezaevinde yatırdılar” diye konuştu.
İstanbul Havalimanı inşaatında insanlık dışı çalışma ve barınma koşullarını protesto ettikleri için tutuklanan ve 2,5 aylık tutukluluğun ardından ilk duruşmada serbest bırakılan işçiler ve sendikacılar, yaşadıklarını anlattı. İşçiler, “Biz bir ezberi bozduk, işçiler artık sadece öldüklerinde gündeme gelmeyecek, bundan sonra direnişleriyle de gündeme gelecek” dedi. Sendikacılar ise “Biz görevimizi yaptık, yine olsa yine yaparız” diye konuştu.
3. Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu tarafından dün Eğitim Sen İstanbul 6 No’lu Şube’de düzenlenen basın toplantısında konuşan işçiler, özetle şunları söyledi:
Söylenen maaşı vermediler
“İnternette gördüğüm bir iş ilanı üzerine havalimanında çalışmaya karar verdim. Söz konusu ilanda 2 bin 500 lira maaş vaat ediliyordu, ama bana bin 800 lira verdiler. Fırsatçılık yaptılar. Ben bin 200 kilometre yoldan gelmişim, cebimdeki tüm paramı harcamışım, bir de böyle bir durumla karşılaştım.”
Üç kere zehirlendim
“Yemek yemek için yüzlerce metre kuyrukta 1 saat bekliyorduk. Dışardan getirilen yemekler konusunda itiraz edildiğinde İGA CEO’su Kadri Samsunlu, ‘ Bakın pilav, kuru fasulye var, daha ne kadar menünün genişletilmesini istiyorsunuz’ diyordu. Orada hiçbir işçinin menüyü genişletmek için bir talebi olmadı; bizim menüyle değil, yemeklerin temiz ve sağlıklı olması konusunda bir sorunumuz var. Özellikle kahvaltıda verilen ambalajlı ürünlerin çoğunun kullanma tarihinin geçtiği gördük, o nedenle yemiyorduk. Aynı şekilde getirilen yemekler çok kötü olduğu için 1 ay içerisinde tam üç kez zehirlendim; ancak revire gittiğim zaman kusmama rağmen sadece ağrı kesici verilerek geri gönderildim.”
Arkadaşım ölümden döndü
Yağmurun altında 1 saat otobüsleri bekliyorduk. Bizi taşıyan bu 1990 model otobüslerin kapıları kapanmadığı için kaza yaptık, birçok arkadaşımız yaralandı. Yine iş sağlığı ve güvenliği alınmadığı için enerji odasında gözümüzün önünde kaynakçı bir işçi arkadaşımıza elektrik çarptı, ölümden döndü ama çağırdığımız iş güvenlik uzmanı tutanak bile tutmadı. Çıktığımız merdivenlerde aydınlatma sistemi olmadığı için elimden 20 kiloluk panel taşırken ben de kaza geçirdim, parmağım ezildi ama yine tutanak tutulmadı. 30-40 TL’lik bir tepe lambası talep ettim ancak bu da karşılanmadı.”
Ranzadan iğreniyorduk
“Maaşlı çalışmamıza rağmen zorunlu ek mesai uygulamasına tabi tutulduk. Yattığımız koğuşlar da çok kötüydü. Ranzalar tamamen kir ve pas içindeydi; öyle ki insan dokunmaya iğreniyor. Yataklarımızda koca koca lekeler, üzerine bir çarşaf serilmiş. Tahtakuruları yüzünden birçok arkadaşımızın vücudunda yaralar çıktı.”
Kayıtsız kalamazdım
“Ben orada bir aydır çalışıyordum, canıma tak etti. Bir de orada aylardır, yıllardır çalışanlar var. Onların halini düşünün. Son noktaya gelmişler, isyan etmişler. Gittik baktık ki eylem var. Binlerce işçi isyan etmiş artık. Ben de katıldım. Kayıtsız kalmam mümkün değil, kendim de yaşamışım. Yaşamamış olsam da binlerce insanın mağduriyetine karşı sesimi yükseltirim.”
Torbacıların arasındaydık
“Gözaltında baskılara maruz kaldık, birçok arkadaşımız darp edildi. Polisler HDP’li kadın milletvekillerine küfrediyorlardı. Cezaevinde ise uyuşturucu çetelerinin arasına konulduk. Biz insanca çalışma koşulları istedik, suç işlemedik, bu koşullara kavuşana kadar da mücadele edeceğiz.”
“Biz bir ezberi bozduk, işçiler artık sadece öldüklerinde gündeme gelmeyecek, bundan sonra direnişleriyle de gündeme gelecek.”
Yine olsa yine yaparız
İnşaat-İş Sendikası yöneticisi Özkan Özkanlı ise şunları söyledi: “Biz sendikacılar olarak görevimizi, yapmamız gerekeni yaptık. Ama bunu suç olarak göstermeye çalıştılar. Yine olsa yine yaparız. Bu baskılar bizi yıldıramayacak. ”
Dev Yapı-İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut da “Herkes üzerine düşen görevi yaptı. Orada direnen işçilerle yan yana olmak, o direnişi bir adım öteye taşımak bizlerin göreviydi. Bizler görevimizi yaptık, yarın olsa yine yapacağız. Devlet de görevini yaptı. Patronların yanında olmak, onların çıkarı için işçiye zulmetmek de onların göreviydi, onlar da bunu yaptı. Bu tür suçlamalarla bizi bir gün bile yatıramaz ama haklarını arayan işçilere gözdağı vermek amacıyla bizleri üç ay cezaevinde yatırdılar” diye konuştu.