Bundan kırk yıl önce, elli yıl önce başka türlü düşünüyor ve başka şeyler söylüyorduk.
Ama artık hem koşullar, hem bağlam, hem de kapsam epeyce genişledi.
Örneğin, önceden asla öngöremediği Paris Komünü için "işte proletarya diktatörlüğü budur" diyebilen Marx'a atfen biz de, Ekim Devrimi'ne bakarak, bu devrim, maddeci tarih tezinin doğrulanmasıdır diyebiliyoruz rahatlıkla.
Komün 72 gün, Ekim Devrimi 72 yıl yaşamıştı ama her ikisi de kesinlikle birer tesadüf değil, tam tersine, toplumsal gelişme yasalarının vücut bulmuş haliydi.
Yani her iki deneyim de birer gerçekti ve diğer gerçekleri ateşledi.
Fakat hem Paris Komünü, hem de Ekim Devrimi, Marx'ın; “kapitalizm bir dünya sistemidir ve o çökmedikçe yerine başka bir sosyo ekonomik formasyon geçemez” dediği buluşunu boşa çıkarmışlardır.
Çünkü her ikisi de, dünya devrimi ve tek ülkede devrim noktasında Marx'ı epeyce yanılttı.
Lenin "Ne Yapmalı"da; "Bizim devrimimizin yol açıcılığı bir şey ama sosyalist dünya devriminin gerçekleşmesi başka bir şey. Bunun için elimizden geleni yapmalıyız" derken belki de burayı işaret etmişti.
Ama nedir ki, sanayi devrimiyle birlikte tarih sahnesinde yerini alan kapitalizme rağmen, Marx'ın "işte proleterya diktatörlüğü budur" dediği Paris komünü ve bizim de "maddeci tarih tezinin doğrulanması" diyebildiğimiz Ekim Devrimi gerçekleşmişti.
Ertuğrul Kürkçü Gazete Duvar'da yayınlanan bir röportajda Marx'ın bu yanılgısıyla ilgili olarak şunları söylüyor:
"Marx’ın bunu öngörmemiş olması anlaşılır bir şey. Marx’ın çağında Rusya henüz kapitalist gelişimle tam manasıyla eklemlenmemişti. Fakat bu Marx sonrasında çok büyük bir hızla gerçekleşti ve Bolşevik hareketi yaratan da bu oldu. Bir devrimi başarmak için gerektiği kadar çelişkiyi biriktirdi ama yeni bir düzen kurmak için gereken üretim güçlerini, kültürel temeli, eğitimi, uzmanlığı vb, ihtiyaçları karşılayamadı. (…) Marx’ın bunu öngörebilmesi için kendi çağının tamamen ötesine geçmiş olması gerekirdi."
Bu alıntıdaki cümlelerde birçok ipucu görebiliyoruz. Ama en önemlisi, “Marx’ın bunu öngörebilmesi için kendi çağının tamamen ötesine geçmiş olması gerekirdi” cümlesi bize göre.
Bu cümle, sadece çağının ötesine geçemeyen bir Marx’ı değil, aynı zamanda çağının ötesine geçemeyen bir Marksizm’i de işaret ediyor gibi durmuyor mu?
Düpedüz öyle!
Burada, önceden öngöremediği Paris Komünü, tarih sahnesinde yerini aldıktan sonra onu teori düzeyine çıkarmaya çalışan bir Marx’tan söz ediyoruz. Yani pratiğin ardına hem de nefes nefese takılmış bir Marx’tan. Keza Ekim Devrimi ile ortaya çıkan temel yanılgısından…
Hiç kuşkusuz bütün bunların olmaması için az önceki alıntıda da altı çizildiği gibi, Marx’ın, çağının ötesine geçmesi gerekirdi, bu noktada bir sıkıntı yok ama buna rağmen, ortada duran iki önemli temel gerçekliği göz ardı etmemiz mümkün değil.
Birincisi; pratik daima teorinin önündedir. İkincisi; Marksizm’in her tarafı –yok, hayır, yanıldınız, dökülmüyor- yeni şeyler duymak istiyor… Yanılıyor muyuz? (HAYRİ GÜNEL)