Son 5 yılın istatistiklerine bakarak söylersek Galatasaray’ın gruptan çıkma olanağının olmadığını söylemek kehanet olmasa gerek. Ama mesele bu değil… Mesele, Türkiye futbolunu yönetenlerin, yani futbol federasyonunun, Galatasaray ve diğer tüm kulüp ve takımlarımızın “marka olma” peşinde koşmak için yabancılara mahkûm, ticari futbolu sadece ticaretten ibaret sanan ve günü kurtarma adına popülist davranışlara itibar eden kişiler ve kurumlar olmaktan çıkmaları veya çıkmamaları meselesidir...


İlk olarak 1956-1957 sezonunda Avrupa kupalarında mücadele etmeye başlayan Galatasaray tarihinde UEFA Kupası ve UEFA Süper Kupa zaferleri bulunan bir kulüp.

UEFA Şampiyon Kulüpler Kupası’nda 1 kez yarı final, 2 kez çeyrek final oynama başarısı da gösteren Galatasaray, UEFA Şampiyonlar liginde 3, UEFA Kupa Galipleri Kupasında da 1 kez son 8 takım arasına kaldı. Lakin elde ettiği sonuçlarla Türkiye futbolunun Avrupa kupalarındaki en başarılı takımı olan Galatasaray, son yıllarda bu görüntüsünden bir hayli uzaklaştı.

Son olarak 2012-2013 ve 2013-2014 sezonlarında UEFA Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkma başarısı gösteren sarı-kırmızılılar, ilk sezonunda çeyrek final, ikinci sezonunda ise son 16 turunda boy gösterdi.

Galatasaray, sonraki 5 sezonluk süreçte Avrupa’da istediği sonuçları elde edemedi. 2014-2015 sezonunda doğrudan katıldığı UEFA Şampiyonlar Ligi’nde 1 puan alabilen Galatasaray, grup sonuncu olarak elendi.

2015-2016 sezonunda yine UEFA Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden sarı-kırmızılılar, 1 galibiyet, 2 beraberlikle 5 puan topladı ve grup üçüncüsü olarak yoluna UEFA Avrupa Liginde devam etti. Galatasaray, “Kupa 2″de ise son 32 turunda İtalyan ekibi Lazio’ya elenmekten kurtulamadı.

Galatasaray, UEFA’nın finansal fair play kriterlerine uymadığı gerekçesiyle men edildiği için 2016-2017 sezonunda Avrupa kupalarına katılamadı. Sarı-kırmızılılar, 2017-2018 sezonunda ise UEFA Avrupa Ligi 3. ön eleme turunda, tarihinde ilk kez Avrupa kupalarına katılan İsveç’in Östersunds takımına sürpriz bir şekilde elendi.

Sarı-kırmızılı ekip, son sezonunda ise UEFA Şampiyonlar Ligi’nde aldığı 4 puanla grup üçüncüsü olarak yoluna UEFA Avrupa Ligi’nde devam etti. Galatasaray, son 32 turunda Benfica takımını geçemedi.

Galatasaray, Avrupa kupalarında son 5 sezonda çıktığı 24 maçta sadece 2 kez kazandı. Sarı-kırmızılı ekip, söz konusu süreçte UEFA Şampiyonlar Ligi’nde 18, UEFA Avrupa Ligi’nde ise 6 maça çıktı. “Devler Ligi”nde 2 galibiyet, 4 beraberlik, 12 mağlubiyet alan Galatasaray, “Kupa 2″de ise üçer beraberlik ve mağlubiyet yaşadı. Galatasaray, son 24 maçta 19 gol atarken, kalesindeki 46 gole engel olamadı.

Galatasaray, Avrupa kupalarındaki son 7 maçında galip gelemedi. Sarı-kırmızılı takım, bu sezon UEFA Şampiyonlar Ligi grup aşaması ilk maçında Rus ekibi Lokomotiv Moskova karşısında elde ettiği galibiyetten sonra Avrupa arenasında çıktığı 7 müsabakayı da kazanamadı. Galatasaray, bu süreçte 2 beraberlik alırken, 5 kez mağlup oldu. Bu karşılaşmalarda 3 kez ağları havalandıran sarı-kırmızılı takım, kalesinde 10 gol gördü. Galatasaray, söz konusu 7 maçın 5’inde rakibe gol atamadı.

Galatasaray, uluslararası organizasyonlarda dış sahada yaptığı son 17 maçta galip gelemedi. Avrupa kupalarındaki son deplasman galibiyetini, 2012-2013 sezonu UEFA Şampiyonlar Ligi son 16 turunda Almanya’nın Schalke 04 takımıyla yaptığı maçta alan sarı-kırmızılılar, sonrasında dış sahadaki 14 karşılaşmada yenildi, 3 müsabakada berabere kaldı. Galatasaray, bu süreçte  Chelsea ve Arsenal, Kopenhag, Lazio, Real Madrid (2 kez), Atletico Madrid, Borussia Dortmund, Schalke 04, Anderlecht, Benfica, Porto, Östersunds ve Lokomotiv Moskova takımlarına mağlup oldu. Sarı-kırmızılı ekip, dış sahada Juventus, Astana ve Benfica takımlarıyla yaptığı maçlardan ise beraberlikle döndü.

Evet… Bütün bu bilinenleri neden tekrar ettik ve paylaştık? Durumun iyiye gitmediğini, bir sorun olduğunu ve çözümün başka yerlerde aranması gereğini söylemek için. Bütün bu bilinenler sadece Galatasaray özelinde değil, diğer kulüplerimiz ve takımlarımız genelinde bir şeylere işaret etmektedir. Dolayısıyla işaretlerden yola çıkarak şu soruları sormamız ve çözüm için harekete geçmemiz gerekmektedir.

Avrupa futbolu ilerlemeye devam ederken, biz gerilemiş veya durağanlaşmış olabilir miyiz?

Antrenörlük ve teknik adamlık konusunda Avrupa’nın gerisine düşmüş olabilir miyiz?

Son 5 yılda neredeyse her maçta 11 yabancı oyuncu ile oynayacak kadar yabancı oyuncu transfer etmiş olmak, futbol oyun gelişimi ve “marka olma” adına yeterli çözüm olamadığı görülmüş müdür?

Gelişmek ve başarılı olmak için futbolun ticari kuralları ve piyasa futbolunun yetmediğini, aidiyet ve bazı değerlerin başarıyı olumlu ekiliyor olduğu anlaşılmış mıdır?

Galatasaray veya bir başka kulübümüzün artık daha başka yollar ve arayışlar içinde olması gerektiğini, yoksa önümüzdeki 5 yılda işlerin daha da kötüye gideceği konusunda ilgili kulüplerin ve kurumların stratejik bir arayışı söz konusu mudur?

Türkiye’deki futbolun, “Türkiye Futbolu” aşamasına geçmesi için taklitçi, kopyacı, piyasacı ve kayırmacı zihniyetten uzak, güncel siyasetin dışında kalarak adil, eşitlikçi bir yapılanma ile kendi kişilikli futbolunun peşinde olan ve bir futbol oyun kimliği oluşturma peşinde koşan kurumlaşma sürecine girmesi gereği ne zaman hayatın futbol pratiği haline gelecektir?

Yabancı oyuncuya karşı olunmadığı ama yabancı oyuncuya mahkûm bir takım yapısı ile bir futbol kişiliği ve kimliği oluşturulmayacağını, gelenlerin kendi futbollarını oynayan oyuncular değil, kendi futbollarını geldiği takımın oyununa uyarlaması gereken bir düzeyde “akım” olmamız gerektiği ne zaman anlaşılacaktır?

Galatasaray ile başladık, onunla bitirelim. Son 5 yılın istatistiklerine bakarak söylersek Galatasaray’ın bu gruptan çıkma olanağının olmadığını söylemek kehanet olmasa gerek. Ama mesele bu değil… Mesele, Türkiye futbolunu yönetenlerin, yani futbol federasyonunun, Galatasaray ve diğer tüm kulüp ve takımlarımızın “marka olma” peşinde koşmak için yabancılara mahkûm, ticari futbolu sadece ticaretten ibaret sanan ve günü kurtarma adına popülist davranışlara itibar eden kişiler ve kurumlar olmaktan çıkmaları veya çıkmamaları meselesidir. Mesele evrensel ölçülerin yerelliği, yerelliğin evrenselliği ile ilgili kişi ve kurumlar olabilme meselesidir. (İSMAİL TOPKAYA - SENDİKA.ORG)
Daha yeni Daha eski