Mao Zedung’un işaret ettiği üzere, büyük bir kaos olumlu bir şey de olabilir. Büyük bir düzenlilik, sermayenin birikime devam etmek için ihtiyacı olan toplumsal çimentodur. Fakat kaos, şeyleri dönüştürmeye yetmez. Sistem, eğer bizler mevcut durumu halkların yararına bir senaryoya döndürmenin yollarını bulamazsak, onları kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek, kendisi açısından yararlı olabilen kafa karışıklığından faydalanmak adına toplumsal protestoları istismar edecektir...


Şili’nin Santiago şehrinde otobüs bileti 830 pesoya yükseltildi (720 peso 1 dolara eşit bu arada), yapılan zam 30 peso kadardı. Halkın kitlesel tepkisinin bilet başına 0,04 dolarlık artıştan değil, bir adı da olan oldukça derin nedenlerden kaynaklandığı açıktır: Bu ad, “neoliberalizm/istihraç*/mülksüzleştirerek birikim”dir.

Ekvador’daki Quito isyanı, görünürde, gıda fiyatlarının artmasına ve genel olarak fiyatların yükselmesine yol açan yakıt desteğine son verilmesine karşıydı. Yerli halklar ve işçiler, hâkim ekonomik modelin şah damarına basmak üzere halk yararına değil şirketlerin çıkarına çalışan nakliye araçlarına el koydular.

Diğerleriyle birlikte bu iki örnekte de olan şey, halkların birbirinden farklı simgelere sahip hükümetlerin yönetiminde sürekli büyüyen eşitsizlikten bıkıp usanmasıdır. Çünkü eşitsizlik yapısaldır ve toplumsal kutuplaşma, artan yoksulluk ve iktidarın finans elitleri ve büyük çok-uluslu şirketlerin elinde yoğunlaşması anlamına gelen yeni-madenci model ile yakından ilişkilidir.

Barcelona, Hong Kong ve Paris’in yanı sıra Quito, Santiago ve Port-au-Prince’te yaşanan muazzam kitle seferberlikleri, mevcut duruma yön veren iki işaret göstermektedir: halk seferberliğinin elde ettiği, derin siyasal dönüşümlere yol açma kapasitesine sahip olan güç ve aşağıda sefalet ve yukarıda lüks üreten bir modeli sorgulayarak hükümetleri aşan kolektif eylemler.

Haiti’nin Port-au-Prince şehrindeki protestolar. Fotoğraf: The Nation

Açık konuşalım: 350 kent merkezinde 20 milyon Brezilyalının sokaklara çıktığı Haziran 2013 eylemleri, [2003’ten 2016’ya kadar iktidarda kalan Brezilya İşçi Partisi’nin lideri; ç.n.] Lula’nın yönetme becerisinin, bu çığlığın ne kadar derin bir çığlık olduğunu kavrayamamış bir hükümet eliyle ortadan kaldırılmasına yol açan biçimde, eşitsizliğe karşı bir çığlıktı. Aralık 2017 tarihi kilit bir tarihti fakat bu sefer [dönemin Arjantin devlet başkanı ç.n.] Macri’nin muhafazakâr ve sınıf temelli yönetme becerisini ortadan kaldıran ters yönde dönen bir anahtar.

Gelgelelim, bu değerlendirmeler genel olmaya mahkûm ve meselenin özüne inmiyor. Ekim günlerinde yanan lastiklerin insanın genzini yakan dumanının tütmekte olduğu Quito sokaklarında yürümek, düşünüp taşınmayı gerektiriyor. Kırsal ve kentsel çok çeşitli hareketlerden gelen insanlarla konuşmak, içinde dolandığımız sistemsel kafa karışıklığı dumanını dağıtmaktadır.

İlk değerlendirmemiz, kadınların ve gençliğin tarihsel önderler çıkarmaya başlayan isyanda belirleyici bir rol oynadığıdır. İsyancılar, üreme sağlığı ve bakım konularındaki kamu bilgisine katkı yapan ve mücadeleci tavırlarından vazgeçmek bir yana gençliği daha da ateşli hale getiren şekilde, Ekvador tarihindeki en geniş katılımlı kadın yürüyüşünü gerçekleştirdi.

İkinci değerlendirmemiz, örgütlü bir isyan ile bir kendiliğinden patlama arasındaki farka işaret etmektedir. Ekvador Yerli Ulusları Konfederasyonu (Confederación de Nacionalidades Indígenas del Ecuador – CONAIE), oldukça güçlü bir yapıya sahip topluluk-temelli bir örgüttür ve bu örgütün maskeli olanlar da dahil provokatörleri yürüyüşün dışına atma becerisine sahip olmasının nedeni de budur. Bu durum, polis ajanlarının sistemli bir biçimde gösterilere sızdığı ve halkı protestocuların aleyhine düşünmeye iten yağmaları kışkırttığı Şili’de mümkün olmayan bir şeydir.

Üçüncü değerlendirmemiz, isyanın en başta kırsal topluluklar sayesinde mümkün olduğudur. Kırsal topluluklar, uzak Quito’da isyanın 12 gün boyunca devam etmesi için ne gerekiyorsa yapmışlardır. Burada iki güç öne çıkmıştır: Başkentin kuzeyine ve güneyine akan dağlı yerli toplulukları ve başkente gelmeleri bir yerli muhafız birliği tarafından organize edilen Amazon halkları isyanın son günlerinde belirleyici oldu.

İspanya’nın Barcelona şehrindeki bağımsızlık yanlısı protestolar. Fotoğraf: El Pais

İsyanlarda, genç insanların etkin ve belirleyici bir rol oynadığı kenti topluluklar ve yoksul mahalleler de önemli bir varlık gösterdiler. Kentli orta sınıfların bir kesimi, medya eliyle kışkırtılan ırkçılığı bir kenara attı ve yerli halklara su ve gıda ulaştırarak destekledi.

Son olarak, olan bitenleri yorumlayalım. Farklı analizler arasında benim en geçerli olduğunu düşündüğüm analiz, Juan Cuvi ve meslektaşlarının kaleme aldığı “Bir toplumsal denetim modelinin tükenişi” (El agotamiento de un modelo de control social) başlıklı çalışmasında yer alan analizdir. Bahsi geçen bu [toplumsal denetim] model, 2000’lerin başında Lucio Gutiérrez tarafından başlatılmış ve Rafael Correa’nın iktidarda olduğu on yıl boyunca geliştirilmiştir.

Aslında bu model krizdedir fakat kısa vadede bu modelin yerini alabilecek bir başka model görünmemektedir. Yaşanan ve bu modeli aşma yeteneğine sahip olan güçlerin olgunlaşacağı zamanın henüz gelmemiş olması nedeniyle ne kadar daha süreceği belli olmayan kaosun nedeni de budur. Burada yıllardan ziyade on yıllar üzerinden düşünmek ve alttan alta yaşanan değişimleri seçim tarihlerine sıkıştırmamak durumundayız. Yine, gelmekte olanın illa ki vadesi dolandan daha iyi bir şey olacağını da düşünmemeliyiz.

Mao Zedung’un işaret ettiği üzere, büyük bir kaos olumlu bir şey de olabilir. Büyük bir düzenlilik, sermayenin birikime devam etmek için ihtiyacı olan toplumsal çimentodur. Fakat düzensizlik, şeyleri dönüştürmeye yetmez. Sistem, eğer bizler mevcut durumu halkların yararına bir senaryoya döndürmenin yollarını bulamazsak, onları kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek, kendisi açısından yararlı olabilen kafa karışıklığından faydalanmak adına toplumsal protestoları istismar edecektir.

*“Extraction” sözcüğünün Türkçede “çıkarma”, “özütleme” ve “istihraç” gibi karşılıkları vardır. Madencilik faaliyetlerine ilişkin olarak “çıkarma” anlamında kullanılan sözcük, Marksist literatürün güncel metinlerinde kapitalizmin işleyişine dair bir kavram olarak “wealth extraction” tamlaması içinde kullanılıp burada “servetin çekilip çıkarılması ve el konulması” kastedilmektedir ancak kavramın genel kabul görmüş bir Türkçe karşılığı bulunmamaktadır. Sendika.Org çevirilerinde, kavramın özel olarak ifade ettiğinin ötesinde yanlış anlamalara yol açmamak için “madencilik”, “çıkarma” gibi karşılıklarını kullanmak yerine “istihraç”/”değer istihracı” şeklinde çevrilmesi tercih edilmektedir.

(Chiapas Support’taki İngilizcesinden Soner Torlak tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir)
Daha yeni Daha eski