1) Maçtan sonra özellikle sosyal medyadaki taraftarların,
takımdaki yabancı futbolcuları kastederek, "bu ülkeye sadece para
kazanmaya geliyorlar" deyip ayağa kalktıklarını gördük. Burada temel bir
yanlış var, o da şu; hayır onlar gelmiyor, sen ayaklarına kadar gidip, günlerce
kapılarında yatıp getiriyorsun. O ana kadar kazanabildikleri paranın 2, 3,
hatta 4 katı parayı vererek hem de. E haliyle adamlar da geliyorlar. Burayı hep
atlıyoruz.
2) Real Madrid maçında oynayan Galatasaraylı futbolcuların
maçtaki durumlarını sadece "ruhsuzluk"la ya da "aidiyet duygusu"yla açıklamak pek mümkün
görünmüyor. Tam da bu noktada, meseleyi bize en iyi anlatabilecek soru şudur;
Galatasaray dün gece hangi sistemle oynadı, ne oynadı? Maçın büyük bir bölümünü
neredeyse kendi ceza sahası içerisinde (geçiren değil) geçirmek zorunda kalan
ve skorun 9'lara, 10'lara çıkmasını engelleyen kalecisi en iyi oyuncusu olarak
öne çıkan bir Galatasaray için dün geceki durum sadece ruhsuzluk çerçevesi
içerisine yerleştirilmeye çalışılırsa bunu böyle yapmaya çaba gösteren herkes
çuvallıyor demektir.
3) Futbol denilen oyunun her zaman bir organizasyon ve plan
oyunu olduğunu en önce teknik direktörler bilmelidir. Dün geceki maç için de
geçerliydi bu. Maç boyunca 800'e yakın pas yapmış ve bunların hemen hemen tamamını
isabetli kullanmış bir Real Madrid karşısında 295 pas yapmış ama bu sayının
neredeyse tamamını rakibe kullanmış olan Galatasaray noktasında futbolun bu
temel belirleyicisinden ne derece söz edilebileceğinin değerlendirmesini
yapmamız gerekmiyor mu?
4) Galatasaray'ın uğradığı hezimetten çok memnun olan, buna
sevinen çok geniş bir kesim olduğu ortadadır. Ama o kesime şu gerçek hatırlatılmalıdır:
Galatasaray'ın dibe vurması başka hiçbir takımı yükseltmeyecektir. Diğer
takımların yükselmesinin yolu buradan geçmiyor. İyi bir Galatasaray'ın,
mükemmele yakın bir Galatasaray'ın rekabet koşulları içerisinde ilk ve doğrudan
etkileyeceği yer,
olumlu ve olması gerektiği bir biçimde etkileyeceği yer rakipleridir. Bu nokta hep ve daima atlanmaktadır.
5) Bu arada mutlaka belirtmek gerekiyor, spor medyasının
Galatasaray’ın teknik direktörünü dün geceden sonra bile eleştirmekten sürekli
kaçan tavrını, arada bir ve büyük ihtimalle ayıp olmasın düşüncesiyle
eleştiriyormuş gibi yapan tavrını anlamak pek mümkün görünmemektedir. Spor medyasının
tam da bu noktada, teknik direktörü eleştirmeyen, teknik direktöre ne olursa
olsun dokunmayan tavrını dayandırmaya çalışıldığı iki temel argümanı icat
ettiği görülmektedir. Birincisi; bu takımı teknik direktörün kurmadığıdır ki, bu
bir medya yalanıdır, çünkü kulüp içerisinde teknik direktörün haberi, onayı,
izni ya da oluru olmadan sinek bile uçmayacağı herkesin malumudur. İkincisi;
teknik direktörün bu sezon her puan kaybından sonra tekrarladığı cümledir ki,
aslında bu cümle sorumluluğun başka yerlere, en başta da futbolcu topluluğunun
üzerine kurnazca atılması anlamına gelmektedir. Nedir o cümle? Şudur; “Bütün
sorumluluk benimdir”. Peki bu noktada “madem bütün sorumluluk senin, 10
haftadır neden bir çözüm bulamıyorsun?” diye sormazlar mı adama. Ya da medya
neden sormaz?
6) Çok büyük paralar verilerek getirilen futbolcuların
başarılı olamayıp gönderildikleri takımlarda yaptıklarını ballandıra ballandıra
anlatan spor medyasının pişkinliğine de ayrıca vurgu yapmak gerekiyor. Yurt
dışından başarılı oldukları için getirilen futbolcuların bir süre sonra
gönderilmelerine ve gönderildikleri takımlarda gösterdikleri performansa bakıp
şaşıran spor medyasının bu tersine gelişme sürecini asla sorgulamamasının, bunu
yapmak yerine sadece şaşırıp durmasının, getirilen futbolcuların buralarda yapamamış
olmalarının altında yatan temel gerçeğin en başta teknik direktörler olduğunu
görmemesinin, bugün kulüplerin önünde duran maddi ve manevi çöküş sürecini
meşrulaştıran birçok etkenden biri olmadığını hangimiz iddia edebilirz?
7) Dün geceki maç bize şu gerçeği bir kez daha göstermiştir:
Galatasaray uzun bir süredir sadece “hiçbir şey” oynamaktadır. Bu o kadar
böyledir ki, bu yıl takıma gelen yeni oyuncular tek tek eminiz ki, “ben nereye
geldim, burada neler yapılıyor, neden böyle yapılıyor” diye her maç kendilerine
sormaktadırlar. Bu açık ve net tuhaflığın bir tek sorumlusu vardır o da teknik
direktördür. 15’e yakın maça çıkıp hala ve sürekli yerini kaybeden stoperlerden
de, çıktığı her maçta akıl tutulmasına yakalanmış gibi ceza sahası içerisinde gol
atmak yerine sağa sola koşup duran ikinci santrafordan da teknik direktör
sorumludur. Takım içerisindeki futbolcuların neredeyse tamamı kendi ülke milli
takımlarının oyuncusudurlar. Çıktıkları milli maçlarda, Galatasaray’daki
görüntülerinden çok farklı bir görüntü
çiziyorlarsa bu durumu görecek, kavrayacak, anlayacak ve buna çözüm bulacak, bulduktan sonra da bunu bizlere anlatacak olan kişi teknik direktördür.
8) Bu noktada spor medyası Galatasaray teknik direktörünü
eleştirmekten korkmamalıdır. Teknik direktör için yapılan tek eleştirinin (?!) “teknik
direktör formsuzluğu” (?!) olduğu bir ülkede Galatasaray için birçok bakımdan
sonuç almak imkansız gibi durmaktadır. Aslında mesela bir takım için epey korkunç bir
şey olan “futbolcularla teknik direktör arasında bir kopukluk var” vurgusu
yapıldıktan sonra bu durumu sadece “teknik direktör formsuzluğu” ile açıklamaya
çalışmak ve bu tuhaflığa bir de “Galatasaray’ın ilacı yine teknik direktörüdür”
cümlesini eklemek korkaklıktır.
9) O teknik direktör ki, yaklaşık 2 aydan bu yana, "Ocak ayına kadar bu futbolcularla devam edeceğiz" diyerek artık hepimizin malumu bir futbolcu grubunu işaret edip durmakta ve sonra o gruptan verim bekleme ahmaklığının altına girmektedir. Evet aynen öyle, bu tutum ahmaklıktan başka hiç bir şeyle açıklanamaz.
10) Bu sezon Avrupa kıtasında UEFA’nın turnuvalarında oynayan
24 yaş altı 80’e yakın Avrupa kulüp futbolcusu varken Galatasaray’ın, hatta bu
kupalara katılma hakkı elde etmiş diğer Türk takımlarının bu pozisyonda kaç
futbolcusu vardır sorusunun cevabı Galatasaray ve ülke futbolunun içinde
bulunduğu son durumu açıklayacak kafa ve zihin açıcı bir cevap olacaktır.
11) Bu cevabı verirken işimizi çok kolaylaştıracak ya da
yönümüzü doğru yere çevirmemizi sağlayabilecek bir argümanımız da mevcuttur.
Dün Galatasaray, UEFA Gençlik Ligi A Grubu 4. maçında Real Madrid'i Süleyman
Luş, Yunus Akgün, Atalay Yıldırım ve Kaan Arslan’ın gölleriyle 4-2 yenmiştir.
Sevgiyle, dirençli ve uyanık kalın. (HAYRİ GÜNEL)