Gidecek yerimiz yok, yaşanacak bir hayatımız da

Eğer bir ülkede 20 yaşında genç bir kadın yoksulluktan gelen çaresizlikle canına kıyıyorsa…

Yemekhane kartında 1 lira kaldığını sosyal medyada paylaştığı için ağır küfür, hakaret ve tacizle karşılaşıyorsa…

Muktedir kalemşörler ve soysuz tetikçiler tarafından terörist, yalancı, deli ve provokatör olmakla suçlanıyorsa…

Hastalığı ve dış görünüşü nedeniyle ağır alay ve aşağılanmaya maruz kalıyorsa…

Hakkında ‘Komünistin biri intihar etmiş, 1 lirası da yokmuş, telefonunu satsaydı’ cümleleri kuruluyorsa…

Tüm medya genç kadının intiharı üzerinden aşağılık bir ahlakçılık yarışına giriyorsa…

Bazıları siyasi rant için bu trajediyi kullanmaktan zerre kadar utanmıyorsa…

Mezarının toprağı daha tazeyken siyasi ve sosyal linçten kurtulabilmek için ailesi kamuoyuna genç kadının majör depresyon yaşadığı ve siber zorbalığı kaldıramadığı açıklaması yapmak zorunda bırakılıyorsa…

Genç kadının sosyal medyadaki paylaşımlarda içki içmek istemesi bel altı saldırıların hedefi haline geliyorsa…

Arkadaşlarının anlattığına göre hayvanları sevmesi, çok okuması, yoksullara çorba dağıtması, neşeli, hareketli olması, felsefe konuşması, muhalif ve solcu olması onun ölmeyi hak ettiği yargısına neden oluyorsa…

Belki de geleceğin yazarının, şairinin ya da öğretmeninin kalemi eline alamadan hayatımızdan kayıp gitmiş olması umursanmıyorsa…

Bir kız çocuğunun kötülüğün sıradanlığına dayanamayıp hayatının son perdesini yüzümüze kapatmasına üzülenler sevinenlere göre azınlıktaysa…

Çantasından çıkan üzdüklerinden özür dilediği ve kitaplarını bir kütüphaneye bağışladığını söylediği intihar mektubu dahi çürümüşlüğümüzü durduramıyorsa…

O zaman Sibel çok haklı. Hiçbirimizin gidecek yeri yok, yaşanacak bir hayatımız da! (ELÇİN POYRAZLAR - CUMHURİYET) 
Daha yeni Daha eski