“78 Kuşağı”, 12 Eylül darbesine gelinceye kadar bir önceki kuşaktan aktarılan tecrübe ve derslere göre hareket etmeye, davranmaya çalıştı hep.

Öğrendiklerinin başında ise daima şu iki şey vardı: Hayatta kal, dışarıda kal, yani tutuklanmamaya bak!

Hayatta kalmak, hayatta kalırken de dışarıda kalmak, diğer her şey bir yana, mücadelenin kendisi açısından önemliydi çünkü. Ve bu anlamda sonuna kadar da mantıklıydı.

Hayatta kalmak ve bunu yaparken de dışarıda kalmak hiçbir zaman kişisel bir amaç olmadı yani.

Ölü ya da tutuklu bir devrimcinin hiç kimseye, hiçbir şeye faydası olmayacaktı. Bu 
açıktı.

Ölüm orucuna yatıran talepler ne denli haklı olursa olsun, Helin Bölek’in hayatını kaybetmesine biz üç gündür böyle bakıyoruz. Bundan sonra da böyle bakmaya devam edeceğiz.

O yüzden, herkesin biraz da eveleye geveleye söylemeye çalıştığı ama bir türlü söyleyemediği şeyi söylemenin yeri ve zamanı da geldi diye düşünüyoruz.

Helin Bölek ölüm orucuyla öldürülmüştür, sırada –bu satırlar yazılırken henüz hayatta olan- İbrahim Gökçek vardır!

Ve hiç duraksamadan, herkesin biraz da eveleye geveleye söylemeye çalıştığı ama bir türlü söyleyemediği birkaç şey daha söyleyelim az önceki cümlemizin gerekçeleri anlamında.

Helin Bölek ve İbrahim Gökçek’in ölüm oruçları halk ve işçi sınıfı desteğinden yoksundur.

Böyle olduğu için;

Helin Bölek ve İbrahim Gökçek’in ölüm oruçları egemenleri geriletmekten yoksundur.

Böyle olduğu için;

Helin Bölek ve İbrahim Gökçek’in ölüm oruçları faşizmi geriletmekten de yoksundur.

Helin Bölek ve İbrahim Gökçek’in ölüm oruçlarından halkın ve işçi sınıfının hala haberi bile yoktur.

Helin Bölek’in hayatını kaybetmesinden ve sırada İbrahim Gökçek’in olduğundan halkın ve işçi sınıfının hala haberi bile yoktur.

Helin Bölek ve İbrahim Gökçek’in ölüm oruçlarından sadece içinde yer aldıkları çevre ile sol, sosyalist çevrelerin haberi vardır.

Helin Bölek’in hayatını kaybetmesinden ve sırada İbrahim Gökçek’in olduğundan sadece içinde yer aldıkları çevre ile sol, sosyalist çevrelerin haberi vardır.

Halk ve işçi sınıfı desteğinden yoksun olmak işte böyle bir şeydir.

Helin Bölek’in ölüm orucu 230. günündeyken annesinin söylediklerine kulak verelim mi? “Kaf Dağı’nın arkasında bir çözüm olduğuna inansam, oraya giderim; yeter ki kızım yaşasın”

Bu yazının başında; “78 Kuşağı, 12 Eylül darbesine gelinceye kadar bir önceki kuşaktan aktarılan tecrübe ve derslere göre hareket etmeye, davranmaya çalıştı hep. Öğrendiklerinin başında ise daima şu iki şey vardı: Hayatta kal, dışarıda kal, yani tutuklanmamaya bak!” demiş sonra da eklemiştik; “Ölü ya da tutuklu bir devrimcinin hiç kimseye, hiçbir şeye faydası olmayacaktı. Bu açıktı.”

Evet, aynen öyle, çok açık! Hem çok açık, hem de örneğin örgüt fetişizminden, hatta ölü fetişizminden her zaman çok çok önde. 

Örgüt ve ölü fetişizminden neyi kastettiğimizi merak edenlere, Helin Bölek’in cenaze törenini yansıtan görüntülere bakmalarını öneririz.

Şunu hiçbir zaman unutmayalım. Devrimin fetişizmlere ve onca yıldır var olmaya rağmen kendi çevresi dışında hiç kimseyi harekete geçiremeyen ve böyle olunca da ölüm oruçlarıyla ve buna benzer eylemlerle ses duyurmaya çalışan yapılara değil, akıla, mantığa, sosyalizme, yani bilime ve işçi sınıfına ihtiyacı var!

Ve gelin yazımızı o tekrarla bitirelim: Helin Bölek ölüm orucuyla öldürülmüştür!

Sevgiyle, dirençli ve uyanık kalın! (HAYRİ GÜNEL)
Daha yeni Daha eski