Uzun bir yol bu aslında. Vahdetle başlıyor ve biraz cesaretle zorlandığında materyalizme kadar uzanıyor.
Yolun üzerine şuhud var, ilhad var, panteizm var, panenteizm var, panmateizm var, antropomorfizm var, monizm var ve nihayet de materyalizm var.
Hatta bir kere yürümeye başlanınca, yol belki de anarşizme kadar gidebiliyor.
Mesele tanrıyı kodlamak ve konumlandırmak olunca bu durakların önümüze çıkmasına şaşırmamak gerekiyor.
Vahdet-i Mevcud'tan söz ediyoruz çünkü.
Batıdaki ekürisi panteizme çok yakın duran bir formattan yani.
Vahdet-i Mevcud materyalizm olabilir mi?
Buna benzer bir sürü soru var. Ama meseleyi kavramaya çalışırken belki de en temel belirleyici öge bu soru olabiliyor.
Tanrı; var olan her şey midir, yoksa var olan her şeyde midir sorusu Vahdet-i Mevcud'un materyalizm olma ihtimalini anlamamıza yol açma durumunu güçlendirebiliyor.
İnsanı ve doğayı, tanrıya bakıp mı anlayıp kavrayacağız, yoksa insana ve doğaya bakıp tanrıyı ancak bu yolla mı anlayıp kavrayacağız.
Bu anlama ve kavrama biçimlerinden ikincisi bizi materyalizme götürebilecek mi?
Ve sözünü ettiğimiz ikincisi bize Vahdet-i Mevcud=materyalizm formülünü çözdürebilecek mi?
Ne diyor bizlere Vahdet-i Mevcud?
Evren tanrıdır diyor.
Yani diyor, evreni oluşturan tüm varlıkların toplamına tanrı denir.
varolan her şey tanrıdır diyor.
Biz de buna rahatlıkla tanrıyı evrenle sınırlandırmak diyoruz.
Evrenin sonsuz olduğu düşünüldüğünde, Vahdet-i Mevcud, yalnızca dünya lehine bir tanrının varlığını reddeder diyoruz.
İşte bu nedenle bile, sapkınlık olarak tanımlanmıştır diyoruz.
Peki gerçekten öyle mi? Bir sapkınlık mı Vahdet-i Mevcud?
Tarihsel sürece baktığımızda, panenteizmle örtüşmesi mümkün olan Vahdet-i Vücud'un sünni İslam'la olan çok kolay uyuşması ve işbirliğine bakarak, Vahdet-i Mevcud'un tam karşısında yer almış olması bu anlamda bize hangi ipuçlarını veriyor.
Ya da bu bakış biçimi tek başına yeterli olabiliyor mu?
"Uzun bir yol bu aslında. Vahdetle başlıyor ve biraz cesaretle zorlandığında materyalizme kadar uzanıyor" demiştik ya, işte bu yolu anlamaya çalışırken Maşukilik, Melamilik, Batınilik, Alevilik... İsmail Maşuki, Molla Kabız, Şeyh Bedreddin, Spinoza, Giordano Bruno, Albert Einstein, Baba İlyas, Baba İshak bize neler söyleyecektir sorusu bizimle sürekli birlikte olabiliyor, önümüze çıkabiliyor.
10. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar varlığını korumuş olan döneminin anarşistleri Kalenderiler yanımızda yürüyebiliyor.
Evet, uzun bir yol bu aslında.
Yola çıkıp adımlamaya başlıyoruz.