Sivasspor teknik direktörü Rıza Çalımbay Antalyaspor’la oynadıkları kupa rövanş maçı sonrası; “Maçın saati, günü... Tabii ki olumsuz etkiledi. Sıkıştırıldı. Bence kupa maçı böyle olmamalıydı. Dinlenme zamanı olmalıydı. Futbolcunun kendine gelmesi için en az 72 saat dinlenme olmalı. Yarın Trabzon'a gidiyoruz maç oynamaya. Sakatların yetişeceğini zannetmiyorum” dedi.
Hoca söylediklerinde tümüyle haklı. Bu turnuva boyunca neredeyse bütün teknik direktörlerin sürekli dile getirdiği bu maç sıkışıklığı durumu, turnuvanın devam ettirileceği önümüzdeki yıllarda da devam edecek, hatta artarak devam edecek. Çünkü Türkiye Kupası adı verilen bu turnuva, maç sıkışıklığı gibi olumsuz etkenler de dahil, birçok nedenden dolayı devam ettirilmesi gereksiz bir noktaya gelmiştir.
Bu yazının amacı bu nedenlerin tespiti olduğu için sözü uzatmadan bu turnuvanın neden gereksiz olduğuna geçmek istiyoruz.
1) Bu turnuvada oynayan her kulüp için turnuva maçları bir angarya, bir risk olarak görülmektedir. Bunun böyle olduğu, (kulüplerin lig maçlarına çok daha fazla önem vermeleri ve özellikle sakatlanmalara veya görülen kartlara bağlı olarak sayısal anlamda azalma riski nedeniyle) maçlara çıkardıkları genellikle yedek ağırlıklı takım kadrolarından bellidir. Bu noktada örneğin, Abdullah Avcı'nın Başakşehir'inin bile isteye, hem de 2 defa bu kupadan elenmiş olması unutulmamalıdır.
2) Turnuvanın ekonomik anlamda herhangi bir getirisi kalmamıştır. Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe kulübü başkanıyken 25 Ocak 2014 günü yaptığı bir açıklama bu bakımdan oldukça önemlidir. O açıklamasında Yıldırım; “Kazanırsanız 40 bin dolar alıyorsunuz. 6 maçta sadece futbolculara 1,5 milyon Euro ödüyorsunuz. 6 maçın hepsini kazanırsanız 240 bin dolar. Diğer olayları da yaşarsanız büyük takımlar için handikap” derken bu turnuvanın ekonomik olarak bir getirisinin olmadığını çok net bir biçimde ortaya koymuştur. Aynı Aziz Yıldırım 30 Ocak 2016 günü kulübün yüksek divan kurulunda yaptığı konuşmanın bir yerinde de; “Türkiye kupası bize her sene 3 milyon euro’ya yakın bir para kaybettiriyor. Bu kupa ya farklı olacak ya da biz Türkiye kupasına katılmayacağız. Ceza verseler de katılmayacağız” diyerek bu turnuva hakkındaki düşüncesini pekiştirmiştir.
3) Bu turnuva seyirci ilgisi giderek azalan bir turnuvaya dönüşmüştür. 12 Şubat Çarşamba günü oynanan Galatasaray – Alanyaspor rövanş maçında tribünde yerini alan seyirci sayısı, Galatasaray’ın tur atlama ihtimalinin olmasına karşın o maça gitmeyen seyirci sayısına eşittir. Kuşkusuz Galatasaray ilk maçta tur atlamaya yakın bir skoru bulsaydı kendi sahasındaki rövanş maçına gelen o seyirciyi de bulamayacaktı. Çünkü seyirciyi tribüne çeken etkenlerden bir tanesi takımının başarısıysa, diğeri de takımının yıldız oyuncularıdır. Seyirci maçlara hiçbir zaman yedek oyuncuları izlemek için gitmez. TFF'nin kupa statüsünü değiştirip grup maçları yerine eleminasyon usulünü getirmesi bile kulüplerin ve seyircinin kupa maçlarına olan ilgisini artırmamıştır.
4) Türkiye Kupası tarihine baktığımızda, bu turnuvada alt liglerden gelip de kupayı kazanan bir kulübün olmadığı görülmektedir. Sadece 7 alt lig takımı uzun aralıklarla çeyrek ya da yarı final oynamışlardır. Hepsi de bu kadardır. Bu turnuva eğer, alt liglerden de bir kupa şampiyonu çıkabilir ihtimali üzerine kurgulanmışsa, böyle bir ihtimalin, turnuvalar tarihi boyunca kulüplerin yüklenmek zorunda kaldıkları maddi ve manevi kayıplara eşit olup olmadığına bakılması gerekir diye düşünüyoruz. Bir gün bu türden bir artı – eksi hesabı yapılırsa, kayıpların ihtimale oranla ne kadar yüksek olduğu da hemen ortaya çıkacaktır. Kaldı ki, alt liglerdeki takımların teknik altyapı, her türlü donanım ve ekonomik güç noktasında üst liglerdeki takımlarla, özellikle de süper lig takımlarıyla şimdiye kadar çok ama çok büyük bir eşitsiz mücadele içine girdikleri ve bundan sonra da girecekleri açıktır. Bu söylediğimizin en güzel örneklerinden biri Galatasaray’ın Balçova Yaşamspor’la eşleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Galatasaray bu eşleşmedeki iki maçta toplam 12 gol atmıştır. Bu iki maç da bize göre gerçek anlamda birer futbol maçı değillerdir.
5) Bu turnuvanın kupasını kazanan takımlar listesinde her zaman süper lig takımlarının adı vardır. Ve bu durum daha uzun yıllar böyle olacak gibi görünmektedir. Kupayı kazanan takımın, süper ligi üçüncü ve dördüncü bitiren iki takımla birlikte UEFA Avrupa Ligi’ne gitmesi üzerine kurulmuş olan kupa statüsünün az önce sözünü ettiğimiz kazananlar listesine etkisi, üçüncü takımın da hep süper lig takımları arasından çıkmış olmasından öteye gidememiştir. Sırf bu gerçeklik bile Türkiye Kupası’nın anlamsızlığını ve gereksizliğini bize göstermeye yetmiş olmalıdır.
Türkiye Kupası adlı turnuvanın oynatılmasının gereksizliği noktasında bizim şimdilik kaydıyla tespit ettiğimiz nedenler ve gerekçeler bunlar. Hiç kuşkusuz maddeler çoğaltılabilir. Son bir not düşüp bu yazıyı bitirelim. UEFA Avrupa Ligi’ne katılabilmek için süper ligi üçüncü ve dördüncü bitirmek yetiyorsa, yani bir başka deyişle Avrupa Ligi’ne katılabilmek için kupa şampiyonu olmak bu anlamda kesin şart değil ise Türkiye kupası adı verilen bu turnuva yıllardır neden oynatılıyor? Örneğin, Türkiye Kupası’ndan elenmiş olmasına karşın, süper ligi beşinci bitiren takım neden Avrupa Ligi’ne katılabilecek üçüncü takım olmasın? Böyle bir takım, kupayı kazanan takımdan daha mı az güçlüdür?
Türkiye Kupası adlı turnuvanın kaldırılması, bu turnuvayla birlikte ortaya çıkmış olan bütün kayıpların da ortadan kaldırılması anlamına gelecektir.
Sevgiyle, dirençli ve uyanık kalın! (HAYRİ GÜNEL - GAZETE DEMOKRAT - 14.02.2020)