HIDE

GAZETE DEMOKRAT / EKONOMİ

GRID_STYLE

SON HAVADİS

SHOW_BLOG

Bir organize suç örgütü liderinin İçişleri Bakanı'na; "Uyuşturucu ticaretinin en büyük patronu sensin" dediği bir ülkede yaşıyoruz, varın gerisini siz düşünün artık!

Peker'i bir süreliğine de olsa elinde tutan artık bellidir. Mehmet Ağar ve ekibini yanında tutansa en başından beri Soylu ile derin bir ...

Peker'i bir süreliğine de olsa elinde tutan artık bellidir. Mehmet Ağar ve ekibini yanında tutansa en başından beri Soylu ile derin bir gelecek mücadelesi veren unsurdur. Peker bu mücadelenin kullanılanı olmuştur...


Organize Suç Örgütü lideri Sedat Peker, yaklaşık 1 aydan bu yana peş peşe yayınladığı malum videolarıyla ülke gündeminin tam ortasında yer almaya devam ederken, hedefindeki isim olan Süleyman Soylu da kaçınılmaz olarak yazılı ve görsel medyayı kullanmak suretiyle, videolarda yer alan iddialara cevap veriyormuş gibi yaparak bu iddiaları karşılamaya çalışıyor.

'Cevap veriyormuş gibi yaparak' diyoruz, çünkü şu ana kadar medyayı ve dolayısıyla da halkı tatmin edecek herhangi bir açıklamasını duyabilmiş değiliz.

Tıpkı örneğin kripto para dolandırıcısı ve Thodex'in sahibi Fatih Faruk Özer için; "kendisini tanımıyorum" dedikten hemen sonra, öz yeğeninin, bu dolandırıcının yakın arkadaşı olduğunun ortaya çıkması üzerine çok zor durumda kaldığı herkesin, hepimizin malumu iken, bununla ilgili olarak şu ana kadar kendisinden herhangi bir açıklama duymamış oluşumuz gibi.

İşte tam da bu noktadaki temel soru; Soylu neden cevap vermek yerine veriyormuş gibi yapıyor? olmalıdır diye düşünüyoruz. Bu sorunun cevabı ise videolarda yer alan Peker cümlelerinde saklı duruyor.

Gelin şimdi ilkinden başlayarak sonuncusuna kadar bu videolardaki söz konusu cümlelerin bazılarının kronolojik bir sıralamasını yapalım.

"Tolga Ağar'ın bir kız arkadaşı var Kırgız ya da Kazak uyruklu. Kızcağız jandarmaya gidiyor, Tolga Ağar bana tecavüz etti diye. Kız şikayet ediyor. Daha sonra kızı helikopterle aldırıyorlar. Kız ertesi gün ölü bulunuyor. Orada bir garipcağız öldü, herkes biliyor, kimse sesini açmıyor"

"Tolga Ağar, Sezgin Baran Korkmaz, Emir Sarıgül, Emir Sarıgül'ün evinde birlikte kokain içiyorlar. Tolga Ağar Nusret'e telefon ediyor, "Akıllı ol" diyor. Nusret de küfür etmeye başlıyor. Ardından Tolga Ağar öfkelenerek ateş ediyor. Sesi duyan Mustafa Sarıgül ve Sezgin Baran Korkmaz yukarı geliyorlar. Sarıgül "Gereğini yapın" diyor. O gün orada ayrıca İl Emniyet Müdür Yardımcısı Cevdet Hürol var. Sururi Saydam, Beykoz'dan sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı. Sunay Balıklıkaya, C Bölge Müdürü, şu an emekli. Bu müdürlerimiz de orada. İl Emniyet Müdürü işlem yapacağız diyor. Mehmet Ağar ve Tolga Ağar engelliyor. Sonucunda Emir Sarıgül'ün şoförüne tek el ateş ettiriliyor ve arkadaş cezaevine gidiyor."

"Rahmetli kızcağız (Yeldana Kaharman'dan bahsediyor) Jandarma'ya gidiyor, 'Tolga Ağar'a röportaj yapmaya gittim, bana tecavüzde bulundu' diyor. 'Hanımefendi şikayetinizi aldık, siz doktora gidip konuyla ilgili yarın bir rapor alın' (Jandarmanın cevabı). Ertesi gün 18 yaşındaki kız öldü, kendiliğinden! Cıvıl cıvıl, hayat dolu kız nasıl ölür? 1 gün evvel şikayet eden kız 1 gün sonra öldü! Jandarma komutanı, bir üst komutanını arar, 'yanıma gel' der. Büyük komutan öbür komutana "yav kardeşim zaten kızın psikolojisi iyi değilmiş, ülke zaten gergin, tahkikata gerek yok' der. Tiyatro bu ya! Ayriyeten de 'Sen çok başarılı bir komutansın. İnşallah ileriki zamanlarda iyi bir paşa olacaksın' der. 'Emredersiniz efendim!"

"Senin yengene, yengenin annesine, Cumhurbaşkanımızın eşine küfür etti diye ben milletvekilinin devletin karakolunda kemiklerini kırdırdım. Yetmedi mahkemeye çıkarken biraz daha kırdırdım. Pişman mıyım? Değilim. Karıya. kıza, anaya kötü laf olmaz. O adam yapmıştır. Bir milletvekili yanıma geldi dede ki ‘Bu namus meselesi. Böyle söylüyorlar. O geldi söyledi. Hemşerimiz, onu da pasifize etmişler. Yeni MYK’ya aldılar. Karakol amirini ayarlayacaklar, iki çocuk girecek ve orada kavga edecek. Karakol amirine bile söz getiremediler. Ben avukat kardeşimi yolladım. Uzak doğu dövüşçüsü. Devletin karakolunda içinde ben onların namusunu korudum. Siz ne yaptınız? Siz ne yaptınız? Benim karımın iç çamaşırını erkek polise aratmaya kalktınız? Pezevenklerin evine giderken kadın polis getirdiniz, benim evime getirmediniz"

"Türkiye'ye getirilmem karşılığında Fas'a İHA hibe edildi. Allah'tan Fas Kralı namuslu adam. Babasından gelen bir geleneği varmış, kendisine teslim olan kimseyi vermezmiş. Suudi Arabistan'dan gelenleri de vermiyormuş"

"Sayın İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu, temiz Süleyman, aslan Süleyman... Benimle ilgili bir tweet atmış "Pislik, mafya" demiş. Ondan önce "Suç örgütü" demişti. Bugün size temiz Süleyman'ı anlatacağım. Silivri Emniyet Müdürü genç tertemiz bir arkadaş. Basında çıktı, kafasına sıktı, intihar dediler. Emniyetteki arkadaşları biliyor neden intihar etti. Neden söylemiyorlar. Temiz Süleyman'a da soracağız bunu, temiz tertemiz Süleyman, süslü Süleyman, Sülü Süleyman... Söylemediler, çünkü söyleseler inanmayacaklardı. Şu bu sebeple onları cezaevine atacaklardı, en iyi ihtimalle onları sürgüne yollayacaklardı. Berat Bey'e sen (Süleyman Soylu) beni düşman etmedin mi arkadaş? Akrabam Reşat Hacı Fazlıoğlu, senin bütün organizasyonlarını yapan. Yav sen değil miydin, DYP'nin başına ulaşmak için, seni kongrelere almıyorlardı, eski arşivlerden çıkarın. Olaylı kongreleri vardı, çok eskiden, yanında kim var bakın, benim arkadaşlarım. Onların tabiriyle 'adam', benim tabirimle arkadaşlarım, benim akrabalarım. Sen oralara giderken onlar yanında değil miydi? Daha çok konuşacağız. Yalan makinası ve diyet koyacağız ortaya; ben koyacağım sen koyma, sen temiz Süleyman'sın çünkü"

"Sen demedin mi 'Sedat Peker'e dosya hazırlıyorlar.' 'Ben tehlikeli bir durum olunca haber vereceğim' demedin mi?"

"Başka bir şey daha söyleyelim, beşinci  parmak; sen benim koruma polisi kararımı vermedin mi, sen uzatmadın mı ondan sonraki sene de? Temiz Süleyman, eyvah eyvah."

"Bir de bizim temiz Süleyman'ın istifa olayı var ya; hani o an duygusal bir hale girip istifa etti; bir gün evvel robot hesaplardan tweetler hazırladı. O 1 milyon 300 bin tweet var ya... E sen de biliyon, benim kardeşim gibi o çocuklar hepsi. Benim destek olduğum, benim açılmasına destek olduğum haber portalları da sana destek oldular. Orada duruyor kayıtlar. Şimdi sen akıllısın ya, Pelikancılar gibi olmayacaksın, taktikleri hazırladın, robot hesaplarda tweetler hazır. Ey Süleyman ey, temiz Süleyman, aslan Süleyman"

"Tayyip Abi'nin altını oyduğunu herkes biliyor. 'Tayyip Bey siyaseti bıraksın, ben de bırakacağım.' O kadar küfür ettin. O kadar hakaret ettin. Vallahi bu dünya böyle, kim kötü laf söyler kıymetli olur. Sarmışsınız Tayyip Abi'nin çevresini, dünyayla temasını kesmişsiniz, Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı'ndaki halleri gibi. Ayrı bir ülke anlatıyorsunuz, 'Ülke böyle büyüyor, ülke şöyle büyüyor.' İnsanlar intihar ediyor. Bakan değil misin, intihar edenlerle ilgilensene. Sizin televizyon kanallarının anlattığı gibi siz onu seyredip onu görüyorsunuz, ülke öyle değil kardeşim. Pide alamadığı için insanlar intihar ediyor. senin görevin değil mi bunları engellemek? Beni alacakmış, gençler diyorlar ya çok tın. Mahsuni Şerif ne diyor; yiğit muhtaç olmuş kuru soğana. Millet kuru soğana muhtaç olmuş."

"Silivri'de intihar eden o emniyet müdürünü anlatsana. O Gaziosmanpaşalı adamı bıraktırmak için telefon açtın ya. Pardon senden önce Koruma Daire Başkanı Ekrem Güler aradı. İki sene önce intihar etti, Hakan Çalışkan. Bir adam niye intihar eder; kumara düşmüştür, borç batağı, devlet memuru haciz gelecek maaşa, rezil olacağım intihar. Bunları çok duyduk, bir aşk üçgenine düşer çıkamaz işin içinden, duyduk. Gencecik bir adam. Terör, organize gibi sorunlu bir yer değil ki orası, Silivri, en keyifli yer. Niye intihar eder bu adam? Sebep yok. Ben anlatayım sebebini. Vallahi Gayretullah'a savaş açtılar. Bir tripoda, bir kameraya yenileceksiniz. Bunun Gaziosmanpaşa'dan tanıdığı zengin, varlıklı, kelle; gözaltı yapıyor. Namuslu adam Silivri Müdürü. Bunu arıyorlar hemen, Koruma Daire arıyor. Herhalde eski Emniyet Müdürü Mustafa Bey'le arası iyi. İl Emniyet Müdürü Mustafa Bey 'Hayır' diyor. Sonra Süleyman Bey kendi arıyor ilçe müdürünü. Artık koruma müdürünün telefonundan mı arıyor... Ekrem Güler, Süleyman Bey'in Koruma Müdürü değil, Koruma Daire Başkanı, yani Türkiye'de korunan insanların bağlı olduğu polislerin daire başkanı. Sonra Süleyman Bey konuşuyor, artık kendi koruma müdürünün telefonundan mı, kimden konuşuyorsa... 'Bırak' diyor, bırakıyor tabii, kayıt da yapmamış. Çünkü oradan alındığında hemen Süleyman'a ulaşıyorlar, Süslü Süleyman'a, temiz Süleyman'a, cici Süleyman'a. Bana 'pis' diyorsun ya."

"Adam FETÖ'cü, parası var. Parası olan FETÖ'cülükten yırtıyor, para olmayan cezaevinde. Bu nasıl bir adalet; fakir-zengin hepsini atacaksın cezaevine. Ama gerçek FETÖ'cüyü atacaksın. Bu çok zengin FETÖ'cü olan insanlar var mesela. Onların üzerlerindeki tapular, akrabalarının üzerlerindeki tapular... Tapu dairelerine bir yazı yazılsın... Devlete irat edilenler ayrı. Adam -herkes biliyor- FETÖ'cü, ama milyarder. Bakın tapularının yarısı nerelere gitmiş? Adam 'FETÖ'den alınırsam hepsi gidecek devlete' diyor. Yarısını istiyor bizim 'derin'ciler"

"Ben DYP başkanlığına oynarken yanımda Sedat Peker'in arkadaşları ve akrabaları yoktu' de, bir. İki; 'Berat Bey'i Sedat Peker'e ben düşman etmedim' de. Beni düşman etti, 'O yapıyor, ben İstanbul'a karışamıyorum' dedi. Üç; 'Cenazede Sedat Peker'in akrabası Reşat Hacı Fazlıoğlu'na böyle demedim' de. Dört; 'Sedat Peker'e koruma vermedim' de. 'Korumasını ondan sonraki sene de vermedim' de. Niye demiyorsun. Ben pis, beni bir rezil etsene ya"

"Hürriyet gazetesi… Sizin gazetenizi ben bastırdım. Suç ikrarı yapıyorum. Bastırtmadan önce gelen milletvekilinin telefon sinyallerine bakabilirsiniz. Milletvekili, ‘Bizim gençlik kollarından birtakım arkadaşlar gidecekler. Onlar profesyonel değil. Sen böyle artık… Ben gönderdim…’ Lan ne oldu maaşı kadar namusu olanlar. Savcılar işte ikrar, delil. Ben yaptım. Milletvekili söyledi… Aydın Doğan yaşlı adam. Bir taraftan ölüm korkusu sardı. Bir taraftan devam eden mahkemeyle… Lan senin oturduğun koltukta benim emeğim var. Ben pislik, siz temizlik he… Namussuzsunuz ulan"

"Lan dünyanın en büyük uyuşturucu operasyonunda yarım kilo uyuşturucu olmaz mı? Nerede bu uyuşturucu? Allah aşkına dinleyin sayın savcılar delilleriyle anlatacağım. O operasyonda Nevzat Kaya diye şahıs var. Yeniköy Motors’un sahibi operasyondan 10 gün öncesine kadar kendi bindiği arabada Süleyman Soylu’nun oğlunun ihtisaslı plakası var. Yani Emniyet’ten oradan buradan geçer. Yani İçişleri Bakanı’nın ailesine ait görünüyor plaka. Durdurulmaz. Ayrıcalıklı benim gibi. Ben de öyle ayrıcalıklıydım. Şimdi küstüm benim ayrıcalıklarımı  aldılar ellerimden. Küstüm ben onlara."

"Şehit Kuddusi Okkır’ın memleketine gidecek ambulans parası yoktu. Ölüsünü evine getirecek parası olmayan adamı Ergenekon’un finansörü diye ülkeyi inandırdılar."

"Evinde arama yapıyorsunuz general adamın, çocuk pornosu çıktı diye gazetelere haber verdiniz. Başka bir general otele kız arkadaşıyla gidiyor. Otelde ihbar var deyip kadının çantasını ararken avuç içinde bir ekstaziyi bırakıp, ‘Büyük skandal, general-kadın uyuşturucu partisi’ diye haber yaptınız. Kan tahlili bile yok, çünkü siz koydunuz. General namuslu adamdı istifa etti. Daha örnek vereyim mi Ali Tatar… Herkes uyansın diye adam kafasına sıktı. Bunlar gazetede ‘Hesap vermeden nereye gidiyorsun?’ diye yazdılar. Sizin elinizde cennetin anahtarı olsa ben o cennete girmem."

"Şimdi televizyona çıkmışsın. Seni rezil rezil rüsva edeceğim. Üzülüyorum, utanmıyorum, mahcup oluyorum. Devletin bakanına inanan en fazla yüzde 9 çıkıyor. Yüzde 91 onun suç örgütü dediği insana inanıyor. Orada oturmuşun (TRT'deki yayın), vücut dili okuyanların hepsi, 'psikolojisi, suç üstü yakalanmış bir insanın ezikliği hali vardı üzerinde' diyor. Gördüm resmini. Sen mahallede okey masası kuracak adam toplayamazsın o sevimsiz suratınla. Vicdan ya, yarım saat orada uyuşturucu konusunu (Süleyman Soylu'nun TRT'deki yayını) anlatmışsın. Benim hayatım, uyuşturucu satanların ölümüyle suçlanmakla geçti. Oraya çıkıp onları söyleyip benim bu şekilde seni rezil edeceğimi düşünemedin mi?"

"Devletin bakanısın neden gazetecilerle FaceTime üzerinden konuşuyorsun? Niye müdürünün telefonundan? Sana sözüm olsun... Devletin o şerefli makamından ayrıldığında bir gün yüzleşeceğiz, bu dünya böyle sürmez. Senin boynuna köpek tasması takıp sokaklarda gezdireceğim. Sülü, köpek tasmasıyla dolaştıracağım seni, işemek de yasak sana."

"Erkam Yıldırım, Halil Falyalı'nın otelinde veya casinosunda misafiriydi. Mehmet Ağar bu senkronizenin ortasında. Erkam Yıldırım'ın Süleyman Soylu ile çevresinde bu konularla ilgili dostluğuna bakın. Kokain önceden Kolombiya üzerinden geliyordu. Geçen seni haziran ayında 4 ton 900 kilo yakalandı. Sonra yeni güzergah çalışması yapıldı. Çünkü Amerika uyuşturucuyla mücadele, çok güçlü orada, sürekli üstlerinde. 800 kilometre Venezüella’yla sınırları var. Oraya geçirmek kolay çünkü Amerika’nın kontrolü yok. Suriye Lazkiye de Amerika kontrolünde değil. Bu mal yakalandıktan sonra yeni bir güzergah kurmak için Venezüella’ya kim gitti? Binali Yıldırım'ın oğlu Erkam Yıldırım. Ocak ayında ve Şubat ayında gidip 4 gün kaldı. Mehmet Ağar. Tüm uyuşturucu işlerini yapanlar bunun arkadaşı. Kürt iş adamı diyorlar ya, hayır uyuşturucu işi yapıyorlardı hepsi. Hepsinden para aldı ve işlerini halletti."

"1996’da Kutlu Adalı’nın cinayetine değineceğiz dedik; söz namus. Belki bunu anlattığımda biraz böyle şey olacaksınız… Devletimizle hiçbir alakası yok. Biz o zaman Korkut eken, Mehmet Ağar hep beraberiz. Korkut abinin odası, Mehmet Ağar’ın odasının yanında. Çok iyi dinleyin burayı, çok iyi... Genciz, vatanseveriz, işte şu PKK’ya yardım ediyor ama genelde bana işadamlarını yönlendiriyorlar. Faili meçhullerden ziyade. Onları da anlatacağım ama bugün yetişmez. (Korkut Eken) Bana dedi ki “Kıbrıs’ta bir adam var.” “Evet abi” dedim, “Bu Kıbrıs’ı Rumlara satmak istiyor” dedi. Dedi ki “Bana iki profesyonel…” “Ben kendi öz kardeşimi vereceğim sana” dedim. Atilla Peker’i dedim. Çok iyidir, uzmandır dedim. THY uçak biletlerini, hard disklerini atmıyor. Biletlerden bakabilirler, Korkut Eken, Atilla Yıldırım bu cinayetten ne kadar önce (Kıbrıs’a) gittiler. Allah o insanın kanını bize nasip etmedi. Aradan zaman geçti, döndüler 3-4 gün sonra. Korkut abi ile konuştuk, dedi tekrardan gideceğiz. Sonra orada başka bir bunlara bağlı ekip öldürmüş. Karşılaştık Korkut abi ile, “Halloldu” dedi."

"Uğur Mumcu bence şehittir. Neden öldürüldü? Öldürüldüğü zaman yazdığı yazılara bakın. Hep terör bölgelerinde uyuşturucu tarlaları olur ve silah ticareti. Şehit olduğunda yanına ilk gelen kim? Mehmet Ağar. Katil hep ilk gelir."

"Yapın devletten resmi açıklama uluslararası hukuku bağlayacak... Sabah buradan ayrılmazsam şerefsizim. Nasıl gözünde suçluluk psikolojisi yakalanmışsın. Bana neler etttiniz Sülo. Parça parça koparma evresi bitiyor Sülo. Kütle kütle koparacağım. 'Bu çocuğunun gözyaşı için olacak hikaye değil' diyorlar. Bizim insanımızı tanımıyorsunuz. Pireden dolayı yorgan yakmak bizden geliyor. Marazım tuttu. Sülü geliyor gelmekte olan. Senin akraban var ya Sadık Soylu. Bir iş yeri var Ankara'da NEXT LEVEL diye geçiyor. Bu devletin bir yeri bütün bürokratlar orada. Murat Kurum mu yönetiyor Sadık bey mi?"

"Uyuşturucu ile mücadele ediyoruz, etmişiz'' diyen Soylu'ya yanıt veren Peker, ''Uyuşturucuyla mücadelede başarıdan bahsediyorsun süslü süleyman. İstanbul uyuşturucu kullanımında dünya ikincisi, adana dünya üçüncüsü. Yalan söylüyorsun. Kia marka araban varken bu zenginliğe nasıl ulaştın... Seni pazar günü mahvedeceğim Süslü Sülü."

"Ticaret Bakanlığı’yla beraber Kolombiya ile irtibat kurduk diyorsun. Kokain kaçakçılığını ticaret olarak mı görüyorsun? Uyuşturucu ticaretinin en büyük patronu sensin, fiyatları sen bilirsin. Bu yüzden ucuz olanı yakalattırdınız, kamuoyunu kandırmak için. Süslü Sülü doğru söyle, yakaladığınız uyuşturucular senin rakiplerinin malları mı?

"Süslü Süleyman, kardeşim Atilla Peker’in Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili ifadesi burada. Resmi kayıta girdi. Adamsan Mehmet Ağar'la korkut ekeni de tutuklattırsana."

Buraya kadar, Sedat Peker'in yayınladığı videolardan tam 27 alıntı yaptık. Soylu'nun neden cevap vermek yerine veriyormuş gibi yaptığına cevap bulabilmek için koyduk bu alıntıları yazımızın içine. Alıntılardaki cümleler Soylu için gerçekten yenilir yutulur cinsten değil ve hiç kuşkusuz kesinlikle hukuki bir soruşturma gerektiriyor. Alıntılardaki cümlelerin bu anlamda muhatabı Soylu olmakla birlikte hukukun alanı içerisine girmesi gerektiği de ortada. Soylu'nun cevap vermek yerine veriyormuş gibi yapması bu gerçeği bütün ülkenin gözüne sokuyor.

Tam da burada, Sedat Peker ile Süleyman Soylu arasında cereyan eden bu sürecin arka planında ne var sorusu kendisini güçlü bir biçimde hissettiriyor. Şimdi de ana hatlarıyla o arka plana bakalım.

İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Nisan 2021 başlarında Sedat Peker'in de aralarında olduğu 63 kişi hakkında organize suç örgütü yöneticisi ve üyesi olmak suçlamasıyla bir soruşturma başlatıyor. Bu soruşturma kapsamında Sedat Peker'in eşi ve çocuklarının yaşadığı eve bir baskın düzenleniyor. Operasyonun ardından Peker, evinin polis tarafından arandığı sırada kızına silah doğrultulduğunu söyleyip, "Ben kızımın bir damla gözyaşına dünyayı yakarım. Bu dünyayı vallahi yakacağım billahi yakacağım" ifadelerini kullanıyor. Açıklamasının devamında ise hakkındaki soruşturma ve operasyonların eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ve Pelikancılar tarafından koordine edildiğini belirtiyor. 

Peker o açıklamasında daha sonra sözü, "Dünyanın en değerli adamlarından biri" diye anlattığı ve FETÖ’den ceza alıp tahliye edilen Palmali Holding’in sahibi, Forbes'in dünyanın en zengin 500 iş insanı listesine giren Mübariz Mansimov Gurbanoğlu'na getiriyor ve Mehmet Ağar'a şöyle sesleniyor:

"Sen hiçbir şeyken, tüm itibarın bitmişken, seni yanına aldı. İtibar verdi. Para verdi. Ve sen, gidip bazılarıyla anlaşıp, FETÖ'cü diye adamı içeri attırdın. Mübariz; FETÖ'cülük. Ya buna deliler bile inanmaz ama yapıldı bu ülkede. Adamın, Bodrum'daki milyar dolarlık yerini aldınız, el koydunuz"

Peker'in 'milyar dolarlık' diye tanımladığı yer Mübariz Mansimov'un sahibi olduğu Yalıkavak Marina. Yani Bodrum Yalıkavak Turizm ve Yat Limanları Yatırımı. Mansimov aynı zamanda Erdoğan ailesiyle ticari ilişkileri de olan biri. 

Fetö'cü olmak suçundan 5 yıl ceza alan Mansimov Mübariz Mansimov’un sahibi olduğu Bodrum Yalıkavak Turizm ve Yat Limanı Yatırımları’nın satışı tartışma yaratmıştı. 

Cumhuriyet'ten Furkan Karabay süreci şöyle aktarıyor: 

"Mansimov, marinadaki hisselerinin bir bölümünü, 2016 yılında satmıştı. Aradan bir yıl geçtikten sonra Gurbanoğlu, otel ve marinanın değerinin altında hatalı biçimde devrinin gerçekleştirildiği iddiasıyla Palmarina Holding ve RSR Holding’e dava açmıştı. İddialara göre, hisseleri satın alan isimler SOCAR’la bağlantılıydı. Mansimov açtığı davada söz konusu devir bedelinin hatalı bir biçimde belirlendiğini iddia etmişti. Bodrum Yalıkavak Turizm ve Yat Limanı Yatırımları’na 2014 yılında eski içişleri bakanı Mehmet Ağar’ın oğlu AKP’li vekil Zülfü Tolga Ağar şube müdürü olarak atanmıştı. Palmali’nin sahibi olan Mübariz Mansimov geçen sene tutuklanırken Bodrum Yalıkavak Turizm ve Yat Limanı Yatırımları’nın Yönetim Kurulu Başkanlığı koltuğuna Mehmet Ağar oturmuştu."

Kısacası Sedat Peker'in Mehmet Ağar'ı hedef almasının arkasında hemen anlaşılacağı üzere milyonlarca liralık bir ağ ve inanılmaz bir paylaşım mücadelesi var.

Peki Mehmet Ağar bu noktaya nasıl gelebiliyor? Hemen belirtelim, gelmiyor, "getiriliyor!" Hem de yanına Korkut Eken, Engin Alan ve özel bir afla ve Devlet Bahçeli sayesinde cezaevinden çıkartılan Alaattin Çakıcı da konularak. 

Mehmet Ağar'ın; "Rica ettiler, devlete geri döndük" demesinin nedeni de bu!

Hiç kuşkusuz bu noktada; bu şemayı çizip bu düzeneği kim kuruyor sorusu önem kazanıyor. 

Bu sorunun cevabı Peker'in videolarında kurduğu cümlelerde saklı olabilir mi? 

Ne diyordu Peker Soylu için: "Sen demedin mi 'Sedat Peker'e dosya hazırlıyorlar. Ben tehlikeli bir durum olunca haber vereceğim' demedin mi? Sen benim dönüş biletimdin" Yani Peker'in "iddiasına" göre Soylu ile aralarında "haber uçurmalara" kadar vardırılmış bir "ilişki" söz konusuydu. Bu "ilişki"nin tam karşısında yer alan düzenek düşünüldüğünde, o düzeneğin asıl sahibinin hangi unsur ya da unsurlar olduğu açıkça ve hemen ortaya çıkmaktadır diye düşünüyoruz.

Burada cevap bulması gereken bir soru daha var: Soylu ile Peker bu noktaya nasıl geldi? Bu soruya, cevaplanması kolaylaşsın diye, "Peker fena halde kullanıldı" şeklinde bir yol açmak artık mümkün. 

Kısacası, Ağar ve ekibini yanında tutan unsur, Peker ve çevresini yanında tutan unsurla karşı karşıya gelmiştir ve kullanıldığını anlayıp ülkeye dönmesinin zor olacağını gören Peker videolar sürecini başlatmıştır.

Peker'i bir süreliğine de olsa elinde tutan artık bellidir. Mehmet Ağar ve ekibini yanında tutansa en başından beri Soylu ile derin bir gelecek mücadelesi veren unsurdur. Peker bu mücadelenin kullanılanı olmuştur.

Bu arada, bu hikayede Peker'in şu cümlesi asla atlanılmamalı, göz ardı edilmemelidir: "Lan dünyanın en büyük uyuşturucu operasyonunda yarım kilo uyuşturucu olmaz mı? Nerede bu uyuşturucu? 

Sahi nerede bu uyuşturucu? Yaklaşık 5 ton hem de!

Sevgiyle, dirençli ve uyanık kalın... (HAYRİ GÜNEL)

Business News