9 Kasım günü girdiğim çiçekçilere karanfil sordum, kalmadı dediler. Bu yıl, okulların talebinden olsa gerek, istediğimiz kadar karanfil temin edemedik, bulamayabilirsiniz dediler.
Yeni veli olmuş bir baba olarak kırmızıya yakın başka iki çiçek aldım çocuklara. Atatürk için hazırladıkları bir masaya bırakacaklarmış sırayla.
Karanfil geleneği solculara aittir diye biliyorum ama… 10 Kasım’larda hep böyle mi olur onu da hiç bilmiyorum. Yeni veli oldum ya hiç haberim yok bu tip organizasyonlardan.
Olsun dedim “karanfil deste gider, kokusu dosta gider.” Nasılsa herkes her şeyi kendine mal edebildiğinden, herhangi bir şeyin en özgün halinin kendi dünya görüşlerine içkin olduğunu çok rahat söyleyebildiğinden, bu tuhaf haller kimseyi çok rahatsız etmediğinden ve nihai amacımızın da “karanfili elden ele dolaştırmak” olduğundan… “Dedim olabilir.”
Biz, iflah olmaz eşitlikçilere/özgürlükçülere zaten hiçbir bahçede/masada/düzende yer olmadığından halkın Mustafa Kemal resminin altında toplanmasına bir şey diyemiyorum. Kemalizm’in ne olduğunun dışında ayrı bir Kemalizm, daha doğrusu Mustafa Kemal imgesi var halkın kafasında. Onu bir çeşit zırh/zemin/çıpa olarak görüyorlar kendilerine. Devletin, dinin, hükümetin, baskıların, hayat pahalılığının karşısında çıkaramadıkları hislerin/seslerin tercümanı olarak kabul ediyorlar. Kendilerine ait meseleleri o duvarın arkasından dile getirmeyi daha risksiz buluyorlar. Güçlerini, kendilerinden çok, onun yanlarında olmasından alıyorlar. Haklılıklarının meşruiyetini onun tarihi prestiji ile sarmalıyorlar.
Tarihi Kemalizm’le halkın bugün metroda, yolda, sınıfta, anmalarda başvurduğu Mustafa Kemal aynı değil. Halk, bulamadığı kendi bayrağı yerine yeniden diriltmek zorunda kaldığı kahramanının resmini Türk bayrağının bir yüzüne taşıyarak yeni bir çıkış arıyor. Bulamadığı/bilemediği marşların yerine eskiyi cover ediyor: “Neredesin mavi gözlüm, nerde nerde?”
Ebeveynsiz bir çocuk gibi halk, yetim büyümüş Mustafa Kemal’de kendini koruyacak, sarıp sarmalayacak bir ulus, bir devlet, bir önder buluyor, daha doğrusu hayal ediyor.
“Biz Kemalist değiliz ama Kemalizm’den geri düşmeyiz” gibi bir cümle kurmuştu yıllar önce Yalçın Küçük. Tarihin ironilerinden olsa gerek 2023’te Kemalist Cumhuriyet tamamen göçmemek için, dudak büktüğü, kenara ittiği, etmediğini bırakmadığı irili ufaklı toplumsal kesimlere, partilere, gruplara fena halde ihtiyaç duyuyor. En çok da verilmiş ama tutulmamış sözlerin sahibi Kürtlere. En azından sokaklarda panzerler/ zırhlı araçlar Kürt çocukları ezmez ve anadillerini kullanma konusundaki engeller kaldırılırsa 2023 yeni bir başlangıç olabilir (mi?…“).
Karanfillerin bir kısmı Kürtlere verilirse “DEDİM OLABİLİR”... (FATİH ŞAHİN - SENDİKA.ORG)