ABD'de idam karşıtı protesto, 2017. (Fotoğraf: Amnesty International)
Dünya İdam Karşıtı Koalisyon, idam cezasının geri dönülemez bir hak ihlali olduğunu, yaşam hakkının kutsal ve temel bir hak olduğunu ve hiçbir kurumun, hatta devletin bile bu hakkı ihlal etme yetkisine sahip olmaması gerektiğini vurguluyor.
İdam cezası tabu olması gereken kavramdır. İnsan onuruna aykırı olan bu ceza, idam karşıtı hareketlerin sürekli mücadele ettiği bir konudur. 10 Ekim Dünya İdam Karşıtı Gün kapsamında, her yıl idam cezasının yıkıcılığı gözler önüne serilmeye çalışılıyor. Tarihi, insanlık tarihinin ilk dönemlerine kadar uzanan idam cezası, bugün 170 civarında ülkede yasaklı. Dünyadaki birçok ülkede idamın yasaklanması, insanlığın bu konuda ulaştığı görece iyi düzeye işaret etse de hala idam cezasının uygulandığı ülkeler var.
Dünyada idam cezasının en fazla uygulandığı beş ülke Çin, İran, Suudi Arabistan, Somali ve Amerika Birleşik Devletleri. İnfaz edilen idam cezalarının yüzde 74’ü İran’da gerçekleşiyor. Avrupa kıtasında idam cezasının infaz edildiği tek ülke baskıcı yönetimiyle bilinen Belarus. İdam cezası infaz edilen 1000’den fazla mahpusun en az 31’i kadın. 2023 itibarıyla dünya genelinde haklarında verilen idam cezasının onaylanmasını bekleyen 27 bin 687 mahpus var ve bunların yüzde 5’i kadınlardan oluşuyor. İçinde bulunduğumuz yıl itibarıyla hala asma, zehirli iğne, kurşuna dizme/ateş etme gibi yöntemler hala yaygın bir şekilde kullanılan infaz yöntemleri arasında yer alıyor. Ayrıca elektrikli sandalye ve zehirli gaz gibi yöntemler de kullanılıyor.
Geri dönülemez bir hak ihlali
İnsan hakları hareketi, diğer hak ihlallerinde olduğu gibi idam cezasıyla ilgili de yoğun çabalar sarf ediyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) olarak üyesi olduğumuz Dünya İdam Karşıtı Koalisyon, bu yıl “İdam Cezası Kimseyi Korumaz” teması ile çalışmalar yürüttü. Koalisyon, 2024 ve 2025 dönemlerinde idam cezasına ilişkin yanlış algı ile mücadele etme üzerine bir program izliyor. İdam cezasını uygulayanlar, bu cezanın insanları ve toplumu daha güvenli kıldığı iddiasına başvuruyor. Ancak Koalisyon ise temel sloganı kapsamında, “idam cezasının insanları ve toplumu daha güvenli kıldığına dair yanlış algıya” karşı çıkıyor. Koalisyon, idam cezasının geri dönülemez bir hak ihlali olduğunu, yaşam hakkının kutsal ve temel bir hak olduğunu ve hiçbir kurumun, hatta devletin bile bu hakkı ihlal etme yetkisine sahip olmaması gerektiğini vurguluyor. Ayrıca, idam cezasının adil olmadığını ve daha fazla acıya yol açtığını dile getiriyor.
İdam cezasına karşı çıkarken temel argümanımız, bu cezanın sadece etkisiz olmaktan öte, kapitalist sistemin insana yaklaşımıyla ilgili olması. İdam cezası, özellikle de infaz edildiğinde, insanın kötülüğe bulaşmış dahi olsa düzelebileceğine olan inancın yokluğunu simgeler. Dahası, kapitalist sistemin yılmaz savunucularının idam cezası ile aşikâr ettiği bir diğer konu da kapitalizmin toplumu iyileştirme, (haklarında hüküm verilenlerin adil yargılanma hakkından tam olarak faydalandığını varsaysak bile) suçluları rehabilite etme noktasındaki kabiliyetsizliğini ortaya koyuyor. Kapitalizmin politikalarını uygulayan baskıcı, tek adam rejimlerinin insanların içindeki iyiye inanmadığına işaret eden bu olgu, kapitalizmin insanlık açısından ne kadar yıkıcı olduğunu da ortaya koyuyor. Bu baskıcı rejimlerdeki karar vericiler izledikleri politikaların insanları iyiye doğru evriltemediğini dolaylı da olsa itiraf ediyor.
İdam cezasına ilişkin uluslararası düzeyde bir dizi sözleşme var. İlki, yaşam hakkının korunması gerektiğini belirten İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi. Bildirgenin yaşam hakkını düzenleyen 3. maddesi bizlere yol gösteriyor. Ayrıca, Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin idam cezasını ortadan kaldırmayı amaçlayan İkinci Seçmeli Protokolü de bir diğer önemli belge. Benzer şekilde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) idam cezasının kaldırılmasına ilişkin 6 No’lu Ek Protokolü de ölüm cezasının kaldırılmasına ilişkin temel bir metin. Türkiye olarak doğrudan parçası olmasak dahi İdam Cezasının Kaldırılmasına Yönelik Amerikan Sözleşmesine Ek Protokol de önemli bir metin. Dünya İşkence Karşıtı Koalisyonu ve idamın insanlık gündeminden tamamen çıkarılması yönünde mücadele edenler için bu metinler önemli bir işlev görüyor.
Üyesi olduğumuz koalisyonda, Türkiye ile ilgili tartışmalar, idam cezasının siyasetçiler tarafından gündeme getirilmesinin yol açtığı riskler çerçevesinde yürütülüyor. İdam cezası kavramının toplumun gündeminden düşürülmemesi, bu cezanın normalmiş gibi algılanmasına yol açıyor. Ayrıca, mevzuatında artık idam cezası doğrudan yer almasa dahi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, fiilen idam cezasına denk geliyor. Haklarında verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükmü nedeniyle ömür boyunca cezaevinde tutulan mahpuslar, idam cezası koşulları altında yaşıyor. İnfaz edilmese dahi idam cezası bir dizi insan hakkı ihlaline yol açma riski içerir. Cezaevinden ne zaman tahliye edileceği belirtilmeyen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış mahpusların durumu, haklarında idam cezası verilen ve infazını bekleyen mahpusların içinde bulunduğu koşulları hatırlatıyor. Hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen Abdullah Öcalan’ın durumunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşınması sonrası 18 Mart 2014’te açıklanan kararda, mahpusun şartlı salıverilme hakkına sahip olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmesini umut hakkı bağlamında değerlendirerek AİHS’ye aykırı bulmuştur. İnsan hakları ve hukuk örgütleri yaptığı ortak açıklamada kararın taraf olduğumuz AİHS’nin işkence yasağını düzenleyen 3. maddesine aykırı olduğuna dikkat çekiyor.
İdam cezasına karşıyız çünkü…
İnfaz edilmese dahi, idam cezası ciddi hak ihlallerine yol açar. İnsan hakları savunucuları olarak, doğrudan infaz edilen veya dolaylı olarak uygulanan idam cezasına karşıyız. Aynı şekilde, savaş ve silahlı çatışmalar dahil, her koşulda işkence ve kötü muamele yasağına mutlak surette riayet edilmesi gerektiğini savunuyoruz. Yaşam hakkı kutsaldır ve kişiye, zamana veya politik koşullara göre değiştirilemez. İşkence yasağı da mutlak bir prensiptir. Yaşam hakkı ve işkence yasağı ile ilgili prensibin etrafından dolanma imkânı sunan mevzuat düzenlemeleri ve uygulamalara yönelik sorunlar ortadan kaldırılmalıdır.
Son söz olarak, adalet sağlamayan idam cezası tabu sayılmalı ve bir daha başvurulmamak üzere lügatimizden ve zihin dünyamızdan tamamen çıkarılmalıdır. (OSMAN İŞÇİ - BİANET)