HIDE

GAZETE DEMOKRAT / EKONOMİ

GRID_STYLE

SON HAVADİS

SHOW_BLOG

Alper Görmüş ağzındaki baklayı neden çıkarmıyor?

Taraf gazetesi yazarı Alper Görmüş, Odatv davasında mahkemeye sunulması geciktikçe geciken TÜBİTAK bilirkişi raporunu konu edindi. Görmüş, ...


Taraf gazetesi yazarı Alper Görmüş, Odatv davasında mahkemeye sunulması geciktikçe geciken TÜBİTAK bilirkişi raporunu konu edindi. Görmüş, sahte dijital delilleri "zannedildiğinden daha karmaşık" bir süreç sonucunda Oda Tv bilgisayarlarına konulduğunu iddia etti.
Oda Tv davasında TÜBİTAK'tan istenen bilirkişi raporu gelmediği için, mahkeme tekrar ertelenmişti. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Oda TV davasıyla ilgili olarak TÜBİTAK'tan istenen yanıtların 1-1,5 ay içinde mahkemeye iletilmiş olacağını belirterek, avukat ve mahkeme heyetinin talepleri doğrultusunda konunun genişlemesi nedeniyle yanıtların geciktiğini söylemişti.
Aslında süreç bundan ibaret değil. Oda Tv davasında yargılanan gazeteciler ve avukatları, en başından itibaren bilgisayarlarında bulunduğu iddia edilen dijital delilleri daha önce görmediklerini vurgulamış ve bu dijital verilerin bir virüs yoluyla bilgisayarlara yerleştirildiğini iddia etmişlerdi. Bununla da kalmamış, avukatlar, üç üniversite ve bir bağımsız kuruluşa delil olduğu iddia edilen belgeleri inceletmiş ve bu kurumlardan belgelerin virüslü olduğu yönünde raporlar elde etmişlerdi.
Mahkeme, ilgili raporları "bilirkişi raporu" olarak kabul etmeyince, dava başladıktan 4 ay sonra TÜBİTAK'a başvurma kararı alınmış, ama kurumun hazırlayacağı rapor sürekli sürüncemede bırakılmıştı. Ayrıca, TÜBİTAK'ın daha önce Balyoz davasında sunduğu rapor ve dahası TÜBİTAK'ın doğrudan siyasi iktidara bağlı oluşu, büyük soru işaretlerine neden oluyordu.
Alper Görmüş'ün 'nitelikli' eleştirisi
Taraf yazarı Alper Görmüş'ün bugün yazdığı "‘Oda TV’ davası ve TÜBİTAK raporu" başlıklı yazı da, yukarıdaki süreci özetleyerek işe başlıyor. Mahkemenin sırf rapor gelsin diye bir sonraki celseyi 100 gün sonraya koymasına rağmen raporun gelmediğini belirten Görmüş, iddianamede "delil" olarak gösterilen dijital delillerin davanın merkezinde durduğunu belirtiyor ve sanıklarla avukatların iddialarını inceliyor. Görmüş, "Savcılar, bu belgelere o kadar büyük bir önem atfediyorlardı ki, sanıkların ve sanık avukatlarının 'virüs' iddialarının doğru olması durumunda iddianamenin de davanın da çökmesi kaçınılmazdı" diyor.
Mahkemenin diğer kurumların raporlarını hukuki kabul etmeyerek TÜBİTAK'tan görüş istemesini eleştiren Görmüş, savcıların ve hakimlerin daha önce bu iradeyi göstermesi gerektiğini söylüyor.
Görmüş'ün "dijital deliller sahteyse davanın çökmesi kaçınılmazdı" açıklamasını hatırlamakta fayda var. Görmüş bu noktada şöyle diyor:
"TÜBİTAK ya savcılığın ya sanıkların iddialarını doğrulayacak...
Eğer TÜBİTAK, dijital belgelerin 'virüs' yoluyla Oda TV bilgisayarlarına yüklendiği yönünde bir rapor verirse, o zaman bir sorumuz daha olacak: Bu sahteciliği kim yaptı?"
Görmüş'ün uyanıklığı...
Tam bu noktada, Alper Görmüş AKP dönemindeki neredeyse tüm davalarda sergilenen uyanıklığı sergiliyor ve meseleyi bulandırmayı tercih ediyor. Dijital delillerin sahteliği ortaya çıkarsa davanın hiçbir temeli kalmayacağını bilen Görmüş, "ya bu delilleri zannettiğimiz cenah oraya koymadıysa" diyerek konuyu değiştiriyor:
"Rapor açıklandıktan sonra konuya yine dönmek üzere şimdilik şu kadarını söyleyeyim: Bu sorunun cevabı akla ilk gelen cevap olmayabilir. Cevap, sanılandan çok daha karmaşık olabilir."
Yani Görmüş, "siz cemaat ve polis operasyonu diyorsunuz ama o işler öyle değil" demiş oluyor. Üstelik bunu isim vermeden "Ergenekon" imasına bağlıyor. Ancak adres göstermediği için, yalnızca suyu bulandırmakla kalıyor, dikkati başka bir noktaya çekiyor, AKP'nin ve cemaatin siyasi muarızlarını, "sahte delil" üretiminin merkezinde olduğunu ima ederek tekrar kriminal ediyor ve davanın siyasi yükünü çeken AKP ile cemaati aklamış oluyor.
(soL - Haber Merkezi)

Business News