Behzat Ç.’nin meçhul “Ç”sinin doğru okunuşu, “Behzat Che” olsa gerek...
Önceki geceki bölüme anca bu isim yaraşırdı.
* * *
Hükümet’ten ve RTÜK’ten “Evlilik dışı ilişkiyi özendiriyor” itirazı gelince Behzat’ın birlikte olduğu savcı sevgilisiyle apar topar başgöz edilmesi, ciddi bir taviz gibi gelmişti bana...
Ardından RTÜK, “Bu adam çok içiyor. Alkolü özendiriyor” diye kanala para cezası kesince, bu bölümde de Behzat’ın “İçki mideme dokunuyor” deyip oralete başlamasından endişelenmiştim.
Dizinin yönetmeni Serdar Akar’a “Bırakacak mı” diye sordum. Gülerek, “Siroz olmadıkça bırakmaz” dedi.
Hakikaten de öyle oldu.
Pazar gecesi Behzat, içkiyi bırakmak şöyle dursun, dozu artırdı adeta; amirine de ikram etti.
“Ekrandan kaldırılacak” söylentileri eşliğinde sezon sonu finaline giden dizi, bu bölümde cami duvarı önünde “Eteğimizdeki bütün taşları dökelim” der gibiydi.
Anlaşılan “vuruşarak çekilmeye” karar vermişlerdi.
“Bip”lenen küfürler tavan yaptı.
Emniyet dayağı, zanlıya “paintball atışları”yla renklendirildi.
Suriyeli muhaliflere giden tüfekler, mafyanın kucağında kiralık fahişeler, tehditle alınan ihaleler gırla gitti.
Behzat Che, lafı hiç çevirmeden çırılçıplak bir Türkiye manzarası sundu bize...
Uludağ Sözlük’ten alınmıştır.
* * *
Bölümün asıl gözüpekliği, anlatılan hikâyenin özündeydi.
Behzat’ın savcı eşi ihale yolsuzluğunun üzerine gitmeye kalkışınca ihaleyi alan “derin devlet”, Savcı’yı bertaraf etmeye karar verdi. Bu aralar pek muteber sayılan bir yöntemle çekmecesine bir flashdisk yerleştirdiler. Sincan Ağır Ceza’dan arama kararı çıkarttırıp odasını bastılar. Bulunan flashdiskle Savcı’yı örgüt üyeliğiyle suçladılar. Sonra da Behzat’ı çağırıp “Karın bu işin peşini bıraksın. Yoksa içeri girer” dediler.
Behzat eşiyle konuşurken hepimizin bildiği gerçeği söyledi:
“Bu iş çığırından çıktı. Senin hukukun bitti. Onların hukuku var artık...”
Esra’nın yanıtı, umudun tükenmediğine kanıttı:
“Behzat; ben seni bırakırım, bu işin peşini bırakmam.”
* * *
“Bir Ankara polisiyesi”, sadece iktidarın kirli çamaşırlarını deşifre etmekle kalmıyor, aynı zamanda bize onlarla nasıl mücadele edileceğinin dersini de veriyor.
Üzerlerine gideceksiniz; tuzak vuracaklar.
Afişe edeceksiniz, bürokrat satın alıp saklayacaklar.
Yılmazsanız çetesiyle, tetikçisiyle, emniyeti, yargısı, cemaatiyle üstünüze çullanacaklar.
Teşhir etmek için dizi yapacaksınız, RTÜK’üyle, milletvekiliyle, bakanıyla, türlü çeşit bahaneyle durdurmaya çalışacaklar.
Korkup sözünüzü sakınmayacak, tersine daha üst perdeden söyleyeceksiniz.
Erken tatile sokacaklar, yayından kaldıracaklar, yasaklayacaklar.
O zaman belki Ankara’da her pazar yapıldığı gibi, diziyi meydanlara kurulan perdelerde göstereceksiniz ya da internete taşıyıp alternatif bir yayıncılığın öncülüğünü üstleneceksiniz.
Medyada baskı karşısında susup oturanlara, hatta susmayanlara sataşarak göze girmeye çalışanlara, giderek bir halk kahramanına dönüşen Behzat Che’yi tavsiye ederim.
Ekranda gerilla savaşı nasıl verilirmiş, izleyip öğrensinler.CAN DÜNDAR-MİLLİYET
Önceki geceki bölüme anca bu isim yaraşırdı.
* * *
Hükümet’ten ve RTÜK’ten “Evlilik dışı ilişkiyi özendiriyor” itirazı gelince Behzat’ın birlikte olduğu savcı sevgilisiyle apar topar başgöz edilmesi, ciddi bir taviz gibi gelmişti bana...
Ardından RTÜK, “Bu adam çok içiyor. Alkolü özendiriyor” diye kanala para cezası kesince, bu bölümde de Behzat’ın “İçki mideme dokunuyor” deyip oralete başlamasından endişelenmiştim.
Dizinin yönetmeni Serdar Akar’a “Bırakacak mı” diye sordum. Gülerek, “Siroz olmadıkça bırakmaz” dedi.
Hakikaten de öyle oldu.
Pazar gecesi Behzat, içkiyi bırakmak şöyle dursun, dozu artırdı adeta; amirine de ikram etti.
“Ekrandan kaldırılacak” söylentileri eşliğinde sezon sonu finaline giden dizi, bu bölümde cami duvarı önünde “Eteğimizdeki bütün taşları dökelim” der gibiydi.
Anlaşılan “vuruşarak çekilmeye” karar vermişlerdi.
“Bip”lenen küfürler tavan yaptı.
Emniyet dayağı, zanlıya “paintball atışları”yla renklendirildi.
Suriyeli muhaliflere giden tüfekler, mafyanın kucağında kiralık fahişeler, tehditle alınan ihaleler gırla gitti.
Behzat Che, lafı hiç çevirmeden çırılçıplak bir Türkiye manzarası sundu bize...
Uludağ Sözlük’ten alınmıştır.
* * *
Bölümün asıl gözüpekliği, anlatılan hikâyenin özündeydi.
Behzat’ın savcı eşi ihale yolsuzluğunun üzerine gitmeye kalkışınca ihaleyi alan “derin devlet”, Savcı’yı bertaraf etmeye karar verdi. Bu aralar pek muteber sayılan bir yöntemle çekmecesine bir flashdisk yerleştirdiler. Sincan Ağır Ceza’dan arama kararı çıkarttırıp odasını bastılar. Bulunan flashdiskle Savcı’yı örgüt üyeliğiyle suçladılar. Sonra da Behzat’ı çağırıp “Karın bu işin peşini bıraksın. Yoksa içeri girer” dediler.
Behzat eşiyle konuşurken hepimizin bildiği gerçeği söyledi:
“Bu iş çığırından çıktı. Senin hukukun bitti. Onların hukuku var artık...”
Esra’nın yanıtı, umudun tükenmediğine kanıttı:
“Behzat; ben seni bırakırım, bu işin peşini bırakmam.”
* * *
“Bir Ankara polisiyesi”, sadece iktidarın kirli çamaşırlarını deşifre etmekle kalmıyor, aynı zamanda bize onlarla nasıl mücadele edileceğinin dersini de veriyor.
Üzerlerine gideceksiniz; tuzak vuracaklar.
Afişe edeceksiniz, bürokrat satın alıp saklayacaklar.
Yılmazsanız çetesiyle, tetikçisiyle, emniyeti, yargısı, cemaatiyle üstünüze çullanacaklar.
Teşhir etmek için dizi yapacaksınız, RTÜK’üyle, milletvekiliyle, bakanıyla, türlü çeşit bahaneyle durdurmaya çalışacaklar.
Korkup sözünüzü sakınmayacak, tersine daha üst perdeden söyleyeceksiniz.
Erken tatile sokacaklar, yayından kaldıracaklar, yasaklayacaklar.
O zaman belki Ankara’da her pazar yapıldığı gibi, diziyi meydanlara kurulan perdelerde göstereceksiniz ya da internete taşıyıp alternatif bir yayıncılığın öncülüğünü üstleneceksiniz.
Medyada baskı karşısında susup oturanlara, hatta susmayanlara sataşarak göze girmeye çalışanlara, giderek bir halk kahramanına dönüşen Behzat Che’yi tavsiye ederim.
Ekranda gerilla savaşı nasıl verilirmiş, izleyip öğrensinler.CAN DÜNDAR-MİLLİYET