HIDE

GAZETE DEMOKRAT / EKONOMİ

GRID_STYLE

SON HAVADİS

SHOW_BLOG

EZEN EZİLEN ULUSLAR LENİN VE STALİN

EZİLEN ULUSLAR PROLETERYANIN MÜTTEFİKDİR LENİN! Ezen ve ezilen çelişkisini yok edip,hür uluslar yaratmanın zorunlu komünist ilkeler oldu...



EZİLEN ULUSLAR PROLETERYANIN MÜTTEFİKDİR LENİN!
Ezen ve ezilen çelişkisini yok edip,hür uluslar yaratmanın zorunlu komünist ilkeler olduğu su götürmez.Bu yazımızda bizler,kendi kanaat notumuzu ve yorumumuzu kullanmaktan ziyade Ekim Devriminin Önder kadrolarının,kendi ağızlarından bu meseleye bakışını ele almak istiyoruz.Tek bu açıklamamız dışında diğer bahsi geçen yazılar tamamen Lenin ve Stalinindir.Kitaplardan alıntılar yapmamızın sebebi
taktir edeceğiniz gibi,bütün kitabı yazmak değil ana içeriklerinin belli başlı başlıklarını ortaya koymaktır.Çünkü temel ve gayenin bu alıntılar üzerinde döndüğünü sanırım her Marksist bilmektedir.Bunun aksini iddia etmenin Marksist Leninist ilkeler ile uzaktan veya yakından hiç bir ilgisi yoktur.Ve Lenininde aşağıda vereceğimiz üzere alçak saymak hakkımızı ve görevimiz olduğunu vurgulaması sanırım,öze yönelik herkesi aydınlatmaya yetecektir.Bizim bu yazımız unutulmaya dönük olan bilgileri yeniden hatırlatmak ve yeni başlayanlar içinse kolaylık sağlamaktır.

LENİN:

Ezen ülkelerin işçilerinin enternasyonalist eğitimi, zorunlu olarak her şeyden önce, ezilen ülkelerin özgürlüğü ve ayrılması ilkesinin savunulmasını içermelidir. Yoksa ortada enternasyonalizm diye bir şey kalmaz. Bu propagandayı yapmayan ezen bir ulusun sosyal-demokratını, emperyalist ve alçak saymak, hakkımız ve görevimizdir. Sosyalizmin gerçekleşmesinden önce ayrılma olasılığının binde-bir olması durumunda bile, bu istem, mutlak bir istemdir.(Lenin, Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı, Sol Yayınları, Sf. 179)

Proletarya, ‘kendi’ ulusu tarafından ezilen sömürgeler ve uluslar için siyasal ayrılma özgürlüğü istemelidir.Bir yandan da, ezilen ulusların sosyalistleri, ezilen ulusun işçileriyle, ezen ulusun işçilerinin tam ve kayıtsız şartsız birliğini, örgütsel birlik dâhil olmak üzere, savunmalı ve uygulamalıdırlar.(Lenin, Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı, Sol Yayınları, Sf.139 140)

Ancak proletarya ezilen ulus milliyetçiliğine karşı mücadele etmeden ezilen ulus proletaryasının bağımsız bir siyaset izlemesini sağlayamaz.Böyle bir savaşım olmadan, ezilen ulusların proletaryasının, bağımsız bir siyaset izleyebileceği, ortak düşmanın devrilmesi için savaşımda, egemen ülkelerin proletaryası ile sınıf dayanışmasına gidebileceği düşünülemez.(Stalin, Leninizmin İlkeleri, Sol Yayınları, Sf. 65)

Ezilen ulus milliyetçiliğinin programı, kendi ulusunun dil ve kültürü üzerindeki baskının kaldırılması, kendi dilinde eğitim, özerklik, bağımsızlık gibi ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı çerçevesinde taleplerden oluşur. Ulusal baskıya karşı bir tepki niteliğindedir. Elbette sosyalist bir tepki niteliğinde değildir. Onun burjuva ve ya küçük burjuva karakteri en fazla ulusal-demokratik bir programa izin verir.
Ezilen ulus milliyetçiliği sözde ‘sosyalist’ söylemler kullansa da, sosyalizmin ideallerinden az veya çok etkilense de, onun burjuva veya küçük burjuva sınıfsal niteliği, halklar arasında güvensizlik ve düşmanlık yayan içeriği değişmez. Ama onun ulusal-demokratik programı ilericidir. Bu yüzden demokrasi mücadelesinde, ulusların kendi kaderini tayin hakkı için savaşımında ezilen ulus milliyetçiliği proletaryanın müttefikidir. Proletarya ezilen uluslara önderlik edebildiği sürece bu müttefiklik sosyalizm mücadelesinde de devam edebilir. Çünkü sosyalizm, ulusların kendi kaderini tayin hakkının gerçek anlamda uygulanabileceği tek sosyo-ekonomik sistemdir. Ama genel olarak ezilen ulus milliyetçiliği, proletaryanın demokrasi ve demokratik devrim mücadelesinde müttefikidir.Eğer ezilen ulusun burjuvazisi, ezen
burjuvaziye karşı savaşırsa, biz, her zaman ve her durumda, herkesten daha kararlı olarak bu savaştan yanayız; çünkü biz, zulmün en amansız ve en tutarlı düşmanlarıyız. (Lenin, Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı, Sol Yayınları, Sf.69)

Marksistlerin programındaki ‘ulusların kaderlerini tayin etmeleri’ ilkesi, tarihsel ve iktisadi bakımdan, siyasal kaderini tayin etme, siyasal bağımsızlık, ulusal devletin kurulmasından başka bir anlama gelemez demektir.(Lenin, Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı, Sol Yayınları, Sf. 57)

Ulusların ayrılma hakkının tanınması, ‘devletin çözülüp dağılma’ tehlikesini azaltır.
(Lenin, Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı, Sol Yayınları, Sf.80)

STALİN:

Ulus, kaderini serbestçe kararlaştırma hakkına sahiptir. Bu, tartışma götürmez.Ulus, kendi özerkliğini kurma hakkına, hatta ayrılma hakkına sahiptir.(Stalin, Marksizm ve Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu, Sol Yayınları, Sf. 27)

Özünde ulusal savaşım, her zaman burjuva nitelikte, yalnızca burjuvazi için yararlı ve istenir olarak kalır.Ama bundan, proletaryanın, milliyetlerin ezilmesi siyasetine karşı savaşmaması gerektiği sonucu çıkmaz.(Stalin, Marksizm ve Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu, Sol Yayınları, Sf. 24)

Demek ki, kendi kaderini tayin etme hakkı, ulusal sorunun çözümünde zorunlu dayanak noktasıdır.(Stalin, Marksizm ve Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu, Sol Yayınları, Sf. 70)

Bir çok noktayıda belirtebilirdik fakat sanırız gerekliliği kalmamıştır bu vurgulamaların ardından.Ezen ve Ezilenler meselesinde durumun ne olduğu ve Sol cenahın meseleye bakış açısı çok net olmalıdır.Çünkü Lenin önderliğindeki Bolşevik partisi, uluslar arası komünist harekete; Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı'nı bir
prensip olarak kazandırmıştır. İsteyen uluslar, ayrı devletlerini kurarak SSCB'den gönüllü olarak ayrılmış (Finlandiya örneği) ve sosyalist devlet bunu bir hak olarak resmen tanımıştır. İsteyen uluslar ise yine kendilerini yönetmek, kendi dillerinde özgürce konuşmak ve yayın yapmak üzere sosyalist cumhuriyetlerden biri olarak
yaşamını sürdürmüştür. Sovyet topraklarındaki tüm etnik gruplar, halklar istedikleri an özerk yapılarına kavuşmuştur. Tüm dillere yayın yapma hakkı tanınmış ve Marksist klasikler tüm dillere çevrilmiştir

Business News