HIDE

GAZETE DEMOKRAT / EKONOMİ

GRID_STYLE

SON HAVADİS

SHOW_BLOG

SİLİVRİ’DE EĞİTİM SKANDALI

Yaklaşık 1 haftadan bu yana, Silivri kamuoyu gündemini meşgul eden  “Medrese”, “Sıbyan Mektebi” ve “İsmailağa Cemaati”  olayı ile ilgili ça...


Yaklaşık 1 haftadan bu yana, Silivri kamuoyu gündemini meşgul eden “Medrese”, “Sıbyan Mektebi” ve “İsmailağa Cemaati” olayı ile ilgili çarpıcı açıklamalar ortaya çıktı.

Yaklaşık 1 haftadan bu yana, Silivri kamuoyu gündemini meşgul edenbeş kelimenin peşine bu kez de Bizim Silivri Gazetesi olarak biz düştük. “Medrese”, “Sıbyan Mektebi” ve “İsmailağa Cemaati” meselesinin izini sürmeye çalıştık.

Bu iz sürme sürecinde, diğerleri gibi yapmak yerine ve elimizden geldiğince objektif olmak adına, olayın başından beri hiç konuşturulmayan “taraf”ı da konuşturduk. Bu anlamda içimizin rahat olduğunu söylemekte fayda görüyoruz.
İşin resmi kısmını halletmek amacıyla, ilçe kaymakamı başta olmak üzere, ilçe milli eğitim müdürü ile ilçe müftüsünün de bilgilerine başvurduk. İşte bize anlattıkları…

SİLİVRİ KAYMAKAMI SALİH KESER: “GEREKLİ İNCELEMEYİ SAVCILIK YAPACAK”
“Olayı gerek yaptığımız inceleme ve araştırma ile, gerekse de basına yansıyan yönleriyle takip ediyoruz. Zaten savcılık da bununla ilgili olarak gerekli incelemeyi yapacak. Eğer yasalara uymayan bulgular tespit ederse, gereği ne ise yapılacak. Bunun dışında söylenebilecek fazla bir şey yok. İlçemizde, Kuran Kursları da dahil olmak üzere, her türlü kursun faaliyete geçebilmesi için gerekli olan yasal onay bize ilden gelmektedir. Mesele özellikle bu yönüyle de incelenecek. Şu an için, söz konusu kursun ilan ve afişlerinin hala yerlerinde durup durmadığını bilmiyoruz. Araştırıyoruz.”

SİLİVRİ İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ İKRAM KAYAPINAR: “BU İSİMLE BİR KURSA İZİN VERMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL”
“İlçemizde böyle bir girişimin olduğunu öğrendiğimizde, verilen adrese ilgili personelimizle birlikte ben de gittim. Üç katlı bir binaydı. İlginç olansa, binanın ana giriş kapısı ile, bütün katların giriş kapılarının açık olmasıydı. Hiç zorlanmadan girdiğimiz binanın ilk ve üçüncü katlarının boş olduğunu, ikinci katın ise bir ev şeklinde düzenlenmiş ve dekore edilmiş olduğunu gördük. Binada hiç kimse yoktu. Bina sahibini de bulamadık. Ortada illegal bir durum olduğu aşikardı. Gördüklerimizi bir tutanak altına alarak binadan ayrıldık. 1924 yılında kabul edilen ve halen yürürlükte olan Tevhid-i Tedrisat (Eğitimin Birliği) kanununa göre böyle bir durumu kabul etmemiz asla mümkün değildir. İzinsiz ve onaysız bir girişimdir. Eğer bu isimle bize gelselerdi, gerekli izinler ve onay anlamında bir olurvermemiz imkansız olacaktı. Böyle bir girişimin beni çok rahatsız ettiğini özellikle belirtmek istiyorum” dedi.

SİLİVRİ İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ ŞUBE MÜDÜRÜ YILMAZ KAYA: “BU OLAYIN ÜZERİNE ATLANDI VE GEREKSİZ YERE KAŞINDI. ABARTILACAK BİR DURUM YOK”
“Olay öyle çok üzerinde durulacak bir şey değil. Gereksiz yere kaşındı. Duyulur duyulmaz medya üzerine atladı. Bir kurs olarak biliyoruz. Gerekli işlemler zaten yapıldı ve yapılıyor. Ama belirttiğim gibi, gereksiz yere kaşındı ve üzerine atlandı. Abartılacak bir durum yok” dedi.

SİLİVRİ İLÇE MÜFTÜSÜ MUSTAFA ONAT: “BU GİRİŞİMİN MÜFTÜLÜĞÜMÜZCE HİÇ BİR İLGİSİ YOKTUR. ULUSAL BASINA KURSLA İLGİLİ KONUŞAN GÖREVLİMİZ DE, YETKİSİ OLMAYAN BİR HİZMETLİMİZDİR”
“Bu girişimin öncelikle belirtmeliyim ki, müftülüğümüzle hiçbir ilgisi yoktur. Yasal olup olmadığına da biz karar veremeyiz. O iş adli makamları ilgilendirir. Onay ve izin anlamında da biz yetkili değiliz. Bu konu üst makamı ilgilendirir. Ulusal basına kursla ilgili konuşan görevlimiz de, burada yetkisi olmayan bir hizmetlimizdir. Basına söyledikleri müftülüğümüzün konuyla ilgili düşünceleri değildir. Olay tamamen bizim dışımızdadır. Biz müftülük olarak bütün kurslarımızı halkın talebi doğrultusunda ve yasalar çerçevesinde düzenlemekteyiz.” Dedi.

KONUŞTURULMAYAN TARAF NELER SÖYLÜYOR?
Evet, başta da belirttiğimiz gibi, olayın devlet yanından bize yansıyanlar bunlardı.
Ama olayın ilk duyulduğu andan bu güne kadar, bir de hiçbir biçimde “konuşmayan bir taraf” vardı ki, kamuoyunun objektif olarak bilgilendirilmesi adına, bizim, söyleyeceklerini en çok merak ettiğimiz bu konuşmayanın konuşturulması gerekiyordu.

Bazı bağlantılarımız sayesinde, Furkan Eğitim ve Kültür Derneği’nden bir “yetkili” ile temas kurduk ve bilgisine başvurduk. Kesinlikle fotoğraf vermeyeceğini söyleyen ve adının kullanılmasını da istemeyen bu “yetkili”, adının ve soyadının baş harflerini rumuz olarak kullanılmasına olur verdi. B.E.’nin konuyla ilgili söyledikleri itiraf etmeliyiz ki zihnimizi kurcalayan soruların tümünü ortadan doğal olarak kaldırmadı. İşte bize anlattıkları…
Bu olayın yerel basına ve ulusal medyaya yansımasının temel nedeni, afiş ve dağıtılan el ilanlarındaki “medrese” ve “sıbyan mektebi” ibareleridir. Biz biliyoruz ki, o ibareler olmasaydı, olay basına hiç yansımayacaktı. Size bütün samimiyetimizle yemin ederiz ki, bu olay, tamamen genç arkadaşlarımızın gereksiz heyecanlarından kaynaklanmış “abartılı” bir durumdan ibarettir.

Kursu açan arkadaşlarımız evli bir karı kocadır. Amaçları, belli yaş grubu çocuklarımıza özellikle yaz aylarında dini bilgiler vermek ve Kuran öğrenmelerine yardımcı olmaktır. Kursun bundan başka hiçbir amacı emin olun ki yoktur. Kaldı ki, Furkan Eğitim ve Kültür Derneği’nin bilgisi dışında gelişmiş bir süreç söz konusudur. Zaten, artık kursun bu ibareler altında devam etmesinin imkânı yoktur. Bu nedenle, şu anda faaliyeti durmuştur.
Olayı İsmailağa Cemaati’nin merkeziyle ilişkilendirmeye çalışmak doğru değildir. Cemaatimizin örgütlenmesi, bazı kurslar noktasında inisiyatifi bölgelerin sorumlularına bırakır. Silivri’de ki sorumlularınsa böyle bir olaydan haberleri olmamıştır. Buna inanabilirsiniz.

Evet, sözünü ettiğiniz şey doğru olarak kabul edilebilir, cemaatimiz, şer’i bir toplum yapısının yerleşmesini ve bütün toplumsal organların da bu yapıya uygun olarak düzenlenmesinden yanadır. Zaten İslamiyet demek, şer’i bir yapıyı kabullenmek demektir.

Furkan Derneğinin geçmişte İBDA-C örgütüyle bağının olup olmadığı ve varsa eğer, bu bağın mahkeme kayıt ve kararlarıyla tespit edilip edilmediğiyle ilgili olarak detaylı bir bilgim yok. Bununla ilgili bildiğim tek şey, böyle bir bağın olmadığı yönündedir. Demin de söylediğim gibi, Silivri’deki bu girişimden, Silivri’deki sorumlularımızın haberi ve bilgisi yoktur. Adı geçen kurs da zaten artık o afiş ve ilanlarda anlatılan şekliyle devam edemez. Bu ortadadır.” Dedi.

BİRİNCİ AĞIZDAN AÇIKLAMALAR: KURS YETKİLİSİ HAVVA AKSU NELER SÖYLEMİŞTİ?
“Medreseyi eşimle işletiyoruz, kurs açılınca bir yardımcı daha alacağız. Eğitim setimiz çocuklar için çok uygun. Arapça harfleri tek tek boyayıp öğrettiğimiz kitaplarımız var, bu şekilde yavaş yavaş sevdiriyoruz.

TÜRBAN’A ALIŞTIRMAK İÇİN BONE TAKIYORLAR
İlim, ihlas, iman, peygamber sevgisi, abdesti öğretecek kitaplar kullanıyoruz. Kıyafet olarak Fatih’ten aldığımız uzun kollu, eteği yere değen beyaz renkli elbiseleri giydiriyoruz. Türban alışkanlığı kazandırmak için çocuklara bone takıyoruz.
Kitap ve kıyafet için 100 lira istiyoruz. Medrese her gün 10.00 – 15.00 arası açık. Servis her gün evden alıyor, kurs sonunda bırakıyor. Servis ve kurs ayda 175 lira. Ailelerle konuşuyor yemek planı yapıyoruz, herkes haftanın bir günü yemek getiriyor.
Geçen yıl da kurs açtık. Önce dualardan başlıyoruz; Sübhaneke’den Fatiha’ya kadar geliyoruz, sonrasında Kuran’a geçiyoruz. Birçok çocuk hatim seviyesinde. Öğrenme hızı çocuğa göre değişiyor, önemli olan ailenin desteği. Bazen çocuğa ödül verilir, bazen de ufak cezalarla ilgisi sağlanır. Genellikle çocuklar yazları Kuran kurslarına gönderilir ama İslam 2 ayda öğrenilemez. İki aylığına Müslüman değiliz. Temeli bu yaşlarda atılmalı. Çünkü çocukların hafızası çok güçlü, İslam’ı aşılmanın en güzel zamanı. Yaşıtlarıyla, İslam ahlakını beraber almaları sosyal yaşamlarını etkiliyor.

“DİPLOMA İLE İŞİMİZ OLMAZ HOCALARIMIZDAN İCAZETALIRIZ”
Devlet okullarındaki eğitim çocukları köreltiyor. Eski sistemde zorunlu eğitim 8 yıldı, orta okuldan sonra çocuğunu okula göndermesen de oluyordu. Şimdi 12 yıla çıktı, o yaştan sonra Kuran, ilim nasıl öğretilsin? Biz o tarz (İLAHİYAT MEZUNU OLMAYI KAST EDİYOR) bir anlayışa karşıyız. Medreselerde eğitim görürüz, sonrasında gerekli yerlerdeki hocalarımızdan icazet alırız. Diplomayla işimiz olmaz.” Hocamız İsmailağa Cemaati’nden Mahmut Efendi’dir”


ÇOCUKLARIN RUHUNU YARALAR

“Kuran açısından evrim teorisi” ve “Oldu da Bitti Maşaalah” kitaplarını yazarı gazeteci Kaan Göktaş Silivri’de Medrese Skandalını şöyle yorumladı: “Küçük yaştaki çocuklara haremlik/selamlık usulü dini eğitim verdiklerini iddia ediyorlar. Ancak orada pedagojik açıdan da vahim bir hata var. 4 yaşındaki çocuğa din öğretmezsin. O yaştaki çocuk zekasını, becerilerini, öğrenme kabiliyetlerini geliştirecek oyunlara ihtiyaç duyar. Anasının kucağındaki çocuğa böyle çağ dışı metodlarla eğitim verirsen kişiliğinde, ruhunda yararlar açarsın, zarar verirsin” dedi.    
SON SÖZ…
En başta belirttiğimiz gibi, yaklaşık 1 haftadan bu yana, ulusal medya ile yerel basının gündemine yerleşen beş kelimenin peşine düştüğümüzde, olayın tarafları açısından bize yansıyanlar bunlardı.
İşin “devlet yanı” her zaman ki gibi “genel geçer söylemine başvurdu. Söyledikleri pek bir yere oturmadı ve hep yuvarlandı.

Sadece, İlçe Milli Eğitim Müdürü Kayapınar, üstüne basa basa “Böyle bir şeyi, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na rağmen kabul etmemiz mümkün değildir, olmaz öyle şey” dedi. Bu cümlenizi kullanabilir miyiz şeklindeki sorumuz üzerine de, “Elbette kullanabilirsiniz” karşılığını verdi.

İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ndeki şube Müdürü Yılmaz Kaya’nın ise gelişmeleri bir parça hafife aldığını gözlemledik. Oysa olay onun algısının tersine, pek de hafif değildi. Bu yüzden, Kaya’nın açıklamalarını kafamızda bir yere oturtmamız pek mümkün olmadı.

Kaymakam Keser’in açıklamaları ise netti. Gelişmenin adli makamlara aksettirildiğini belirtti.

Olayın konuşmayan tarafının temsilcisi ise özet olarak; İsmailağa Cemaatiyle olan bağlarını doğrulayarak, Silivri’deki bu girişimden yönetimin haberinin olmadığını belirtti ve bu işin bilgileri dışında gelişen ve tamamen genç arkadaşlarının heyecanlarıyla tecrübesizliklerinden kaynaklanan bir olaydan ibaret olduğunu birkaç kez ve özellikle tekrarladı. Olayın adli makamlara aksettirildiğini söylediğimizde ise, yüzüne yerleşen tedirginlik dikkatimizden kaçmadı.

Furkan Derneği yönetiminin böyle bir girişimden haberdar olmadığı yönlü bir açıklama hiç kuşku yok ki, muğlak ve flu bir beyandı. İlçenin her tarafına dağıtılan ilanlar ve asılan afişlere rağmen böylesi bir açıklama karşısında kim olsa benzer kuşkulara kapılabilirdi. Her şey bir yana, o afişler, ilanlar ve dev tanıtım pankartları hep birer maliyet unsuruydu ve böylesi bir girişim için hatırı sayılır bir finans kaynağı gerektiğinin birçok örneğinden birkaçıydı.

ANA HATLARIYLA TEVHİD-İ TEDRİSAT KANUNU
Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası), Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 3 Mart 1924 tarih ve 430 Kanun Numarası ile kabul edilmiş olan ve ülkedeki bütün eğitim kurumlarının Maarif Vekaleti’ne (Milli Eğitim Bakanlığı’na) bağlanmasını öngören yasadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nde eğitimin temel kanunu kabul edilmiş ve daha sonra çıkarılan kanunlara esas teşkil etmiştir. 1982 anayasasında 174. maddeyle koruma altına alınmış “inkılap kanunlarından” bir tanesidir.
Türkiye’de eğitim alanında reform yapabilmek; millilik, laiklik, modernlik esaslarını uygulayabilmek için eğitim kurumlarının birleştirilmesine ihtiyaç duyulması sebebiyle hazırlanan kanun; ülkenin eğitim işlerinde çokbaşlılığın kaldırılmasını sağladı. Halifeliğin kaldırılması’na dair kanun ve "Şeriye ve Evkaf Vekaleti’nin Kaldırılması hakkında kanun"la aynı gün çıkarıldı.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ayrıca tekke ve zaviyelerin kapatılması; dinsel olduğu düşünülen Arap harflerinin kaldırılıp Harf Devrimi’nin yapılması gibi diğer bazı Atatürk devrimlerinin gerçekleşmesi için de altyapıyı oluşturmuştur.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu maddelerinde mahalle mektepleri ve medreselerin kapatılmasına ilişkin bir ifade bulunmuyordu ancak Maarif Vekili Vasıf Bey, Mayıs ayında yayınladığı bir genelge ile “Bakanlığı'nın elindeki ilkokulların hiçbirinde meslek dersleri okutulamayacağı, bunun öğretimin birleştirilmesine aykırı olacağı gerekçesiyle” mahalle mektepleri ve medreseleri kapattı.
Yasa çıktığında ülkede 479 medrese ve 18.000 medrese talebesi vardı fakat sadece 6.000'i gerçek öğrenci idi. Geri kalanlar, II. Abdülhamit devrinde çıkan bir kanunla medrese öğrencileri askerlikten muaf tutuldukları için okula kayıt yaptıran ancak öğrenim görmeyen kimselerdi. Medrese başına ortalama bir hoca vardı. İstanbul’daki medrese binalarını inceleyen bir kurulun hazırladığı rapora göre; hiçbiri okul olarak kullanılabilecek nitelikte değildi.
Adalet Bakanlığı’nın şer-i mahkemeleri kapatması üzerine Mekteb-i Kuzat (Kadı Okulu) da kapatıldı. (BKZ:http://tr.wikipedia.org/wiki/Tevhid-i_Tedrisat_Kanunu)
Haber: HAYRİ GÜNEL

Business News