HIDE

GAZETE DEMOKRAT / EKONOMİ

GRID_STYLE

SON HAVADİS

SHOW_BLOG

"Süründüklerini görmek en büyük arzumuz. Bunun içinde elimizden gelen hiçbir şeyi esirgemeyeceğiz"

"Balyoz Planı" davasında Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını y...


"Balyoz Planı" davasında Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını yaptı.

Emekli Oramiral Özden Örnek bugünkü duruşmada yaptığı esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını, "Bizler bu komployu hazırlayanları ve onlara yardımcı olanları tahmin edebiliyoruz. Bundan sonraki hayatımızda bu kişilerin en perişan hale gelip süründüklerini görmek en büyük arzumuz olacaktır. Bunun içinde elimizden gelen hiçbir şeyi esirgemeyeceğiz" diyerek bitirdi.
104'ÜNCÜ DURUŞMA
"Balyoz Planı" iddialarına ilişkin 250'si tutuklu 365 sanıklı davanın 104. duruşmasında tutuklu sanık sanık eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını yaptı. Örnek, mahkemeye sunduğu dilekçesinde 1927 adet çelişki, usul hatası ve hukuka aykırılıklara ilişkin bulgu sunduğunu belirterek, “364 masum insanın yargılanmasında sona geliyoruz. Böylece tamamen siyasi getiri sağlamak amacıyla kurgulanmış bir oyunun bu safhası da sona erecek. Umarım sonunda bu ülkede hukuk fakültelerinin gereksiz olduğunu kanıtlamayız" dedi.
"BALYOZ BİR KOMPLO"
Kasım 2002 -Ağustos 2003 döneminde TSK içerisinde bir darbeye teşebbüs hareketi olmadığını savunan Örnek, "Bu amaca yönelik olduğu iddia makamınca kabul edilen ama hukuki durumları ve geçerliliği davada tartışılmamış olan sayısal dosyalar sahtedir. Bütün Balyoz olayı bir komplo olup darbe ile beslenen, darbe olmasa bile yaratan hatta ortalığı boş bulursa kendisi sivil darbe yapan bir siyasi partinin ve onun yöneticilerinin siyasi getiri sağlamak için düzenledikleri veya düzenlenmesine göz yumdukları bir kurgudur" ifadelerini kullandı.
KAPLUMBAĞA KURYE
Gölcük belgeleriyle ilgili bilirkişi raporunun mahkemeye gelişini “trajikomedi" olarak nitelendiren Örnek, 14 Ocak 2011’de tamamlanan Donanma Askeri Savcılığı’nın 24 Mart 2011’de mahkemeye ulaştırıldığını söyledi. Örnek “Eğer rapor 11 Şubat 2011 öncesi gelseydi tasarlanan tutuklama gerçekleşemezdi. Soruşturma savcıları kendi lehlerine gördükleri Ahmet Erdoğan’ın raporunu bir veya iki gün içinde 1 Ordu Komutanlığı’ndan aldırmışlardır. Ama iş sanıkların lehine olan bir raporu aldırtmaya gelince kaplumbağa kurye olarak seçilmiştir" diye konuştu.
"TÜBİTAK'IN İÇİNE SİYASET BULAŞMIŞTIR"
Örnek “TÜBİTAK çalışanlarının bu davada bilirkişi olarak istihdamı yasaya aykırıdır. TÜBİTAK Bilirkişileri yasal olmayan şekilde seçilmişlerdirö diyen Örnek “İddia makamının Esas Hakkındaki Mütalaa’da esas aldığı bilirkişi raporları, iddianame tamamlanmadan önceki döneme aittirö diye konuştu. Dijital verileri ilişkin iki TÜBİTAK raporunun çarpıtılarak iddianame ve esas hakkındaki mütalaaya aktarıldığını savunan Örnek, "Bu kurumun içine siyaset bulaşmıştır. Kendi dergilerinin kapağına evrim teorisi mizansenini koyamamışlardır. Evrim teorisine inanmıyorlarsa bilimsel bir kurum değildir, inanıyorlarsa konmaması için siyasi baskı vardır. TÜBİTAK'ın bilimsel kalitesi ise alanına göre tartışılır. Bir kurumun bilimsel kalitesini söyleyebilmek için onunla iş yapmak gerekir. Bu kuruluşa 30'u aşkın proje verdim ve bir kısmının sonuçlarını aldım. Acaba iddia makamı kaç adet proje verdi? Eğer cevap hiç ise söylenti üzerine iddia inşa edilir mi? Size bildik bir lisandan söyleyeyim, kasaptan iyi fırıncı olmaz" sözleriyle TÜBİTAK'ı eleştirdi.
"DANIŞTAY'DA ÖNEMLİ BALYOZ'DA DEĞİL"
İddianamelerde ve esas hakkındaki mütalaada sanıklar lehine olan bilirkişi ve uzman raporlarının yok sayıldığını savunan Örnek, “İddia makamının iddiasının aksine suça dayanak olan dosyalar 1. Ordu bilgisayarlarında hazırlanmamıştır. Jandarma Yüzbaşı Hakan Erdoğan’ın sahteciliği tespit eden raporu, nedense savcılıkta kayboluyor ve bugüne kadar da bulunamadı. İşte bu davanın bir nevi dönüm noktası bu olaydır. Hakan Erdoğan’ın raporu soruşturmada normal işlem görseydi, Balyoz davası açılmazdı, kovuşturmada ise dava düşerdi" dedi. Balyoz davasına ilişkin belgeleri savcılığa veren Taraf Gazetesi yazarı Mehmet Baransu’nun ifadelerinin doğru yansıtmadığını öne süren Örnek şöyle konuştu: “MOBESE kamerası 21 Ocak 2010 günü araştırılsaydı Taraf gazetesine giren çıkanlar belli olacaktı.Danıştay cinayetindeki OYAK kamerası arızalı olduğu için kıyamet koparanlar, 19 CD geldikten sonra Taraf gazetesi girişini gösteren kameranın hangi tarihten itibaren ve neden arızalı olduğunu araştırmamışlar ve kamerayı tetkik için TÜBİTAK’a göndermemişlerdir.Danıştay cinayetinde kameraların arıza yapması önemlidir ama Balyoz davasında önemsizdir. Herhalde adil yargılama böyle olsa gerekir"
"KİLİT TANIKLAR ÇAĞRILMADI"
Gazeteci Mehmet Baransu ve Askeri Savcılığın bilirkişi raporunu hazırlayan Jandarma Yüzbaşı Hakan Erdoğan’ın tanık olarak çağrılması taleplerinin kabul edilmediğini belirten Örnek “Mahkeme kilit tanıkları çağırmazsa acaba biz tezimizi nasıl kanıtlayacağız. Tanıkların talep edilmesinin maddi gerçeğin ortaya çıkmasından başka bir amaçla istendiğini iddia makamı hariç kimse iddia edemez. Sanki gerçeğin ortaya çıkması ve 364 kişinin masumiyetinin kanıtlanması bazılarına ürküntü ve dehşet veriyor gibi bir hisse kapılıyoruz" dedi.
ERGENEKON'A TV DİZİSİ BENZETMESİ
Örnek, “Ergenekon davaları olarak adlandırılan ve bir televizyon dizisini andıran yargılamalar başladığından beri çözemediğim bir konu var. Neden tüm özel yetkili savcılar ve Özel yetkili Mahkemeler ‘adli bilişimci’ bilirkişi olarak daima TÜBİTAK’ı tercih ediyorlar? İl adli yargı adalet komisyonunca yayınlanan bilirkişi listelerinde adli bilişimci yeterinden fazla yer almaktadır. Ben esasında çözemediğim konunun cevabını çok iyi biliyorum ama mahkemede dile getirecek hukuki geçerliği olan kanıt bulamıyorum" ifadelerini kullandı.
YALMAN'IN TANIKLIĞI
Dava sürecinde 31 tanık dinlendiğini ifade eden Örnek, İddianame ve esas hakkındaki mütalaada “Kasım 2002 – Ağustos 2003 döneminde bir darbeye teşebbüs hareketinin dönemin Kara Kuvetleri Komutanı Aytaç Yalman tarafından engellendiğinin" yazılı olduğuna dikkat çekerek Örnek, “Bu konuda hiçbir yerde bir delil yoktur. Aytaç Yalman’ın soruşturma aşamasında ifadesi de alınmamıştır. Bu iddia Aytaç Yalman tarafından gerçeklenmediği sürece havada boşlukta duran bir iddiadır" dedi.
SES KASETLERİ
Eski 1. Ordu Komutanı Ergun Saygun’un savunması sırasında “Darbe planı yapıldığı iddia edilen seminer ses kasetlerinin Başbakan tarafından Aytaç Yalman’a verildiğini bizzat Yalman’dan öğrendim" dediğini anımsatan Örnek şöyle devam etti: “MİT, Emniyet, Jandarma Genel Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Balyoz davasıyla ilgili kendilerinde basında çıkan bilgilerden başka bir belge veya bilgi olmadığını savcılara resmi olarak bildirmişlerdir. Bu kuruluşlar ‘bizde belge yok’ diyorsa Başbakan’a bu kasetleri bunların dışında birileri yani bir çete, yasadışı bir örgütün vermiş olması lazımdır. Bu kasetlerin yasal yollardan ele geçirildiğine dair bir tek bilgi, bir tek belge yok. Bavullu adam da yok. Bavullu adam var diyen kanıtlamak zorundadır"
EZAN SESİ
Örnek Mahkemede ses kasetleri dinlenirken Mahkeme Başkanı Ömer Diken'in her sesin sahibini sorduğunu ama kaset kaydında geçmiş olan ‘ezan’ sesi hakkında 'bunu kim okuyor' diye sormadığını belirterek, "Eğer bu sesler orijinal kayıtsa size haberim var. Kaydın yapıldığı yer ses geçirmezdir. Şimdi bu kayıtlarda ezan sesinin olması nasıl izah edilecek? Acaba Başbakan'ın verdiği kasetlerden mikrofon kullanarak kayıt yapılırken mi geçti? Yoksa kasetlerin üzerinde oynanırken mi oldu? Seminer üç gün sürdüğüne göre neden başka ezan sesi veya trafik sesi yok? Bu arada Başbakan’ın eline geçen kasetlerden bir kopya muhakkak Başbakanlıkta kaldığına göre bu kasetler nerededir? Aytaç Yalman’a verilen kasetler nerededir? Kendisindekilerin nerede veya ne olduğunu en iyi Aytaç Yalman bilir. Bu kasetler bulunup buraya getirilmeli ve mahkemenin elindekiler ile mukayese edilmelidir. Sahtekarlık böylece daha kolay ortaya çıkar" diye konuştu.
"HUKUK MU ÜSTÜNDÜR SİYASET Mİ"
Balyoz davasının siyasi bir dava olduğunu hep tekrarladıklarını ifade eden Özden Örnek, "Siyasal müdahalenin mahkemeler üzerinde hiçbir etkisi olmadığını söyleyenlerin, kral çıplak demesini zaten beklemiyoruz. Şimdi kendimiz bir yargılanma sürecindeyiz. Bugüne kadar bizlere nasıl davranıldığını gördük, bundan sonrasını da göreceğiz, neyi göreceğiz 'hukuk mu üstündür siyaset mi' onu göreceğiz dedi. "Balyoz komplosunun yegane hedefi TSK'dır" diyen Örnek, "Bu hedefin iki amacı vardır, geçmiş 80 yılın intikamını almak ve ve ülkeyi totaliter bir rejime doğru götürülmesinin yegâne engeli olan TSK’yi aşağılayarak, küçük düşürerek uydurma bahaneler ile suçlayarak tasfiye etmektir. Bu komployu hazırlayanlar faaliyetlerini tamamen iktidar partisinin ve bir cemaatin yöneticilerinin bilgisi ve teşviki ile yapmışlardır. Maalesef hazırlanan komplonun içinde yargı, emniyet, medya ve TSK’den bazı hain kişiler vardır" diye konuştu. Örnek sözlerine şöyle devam etti. "Bizler burada bulunan emekli ve muvazzaf TSK mensubu Subay ve Astsubaylar hiçbirimiz ne bir darbe girişiminde bulunduk ne de böyle bir olaydan bilgimiz vardır. Ama şimdi Türk kamuoyunun gözleri önünde kimin darbeye hem de sivil darbeye teşebbüs ettiğini herkes çok daha iyi görüyor. Demokrasiyi ulaşılacak amaç değil bir araç olarak kullanan zihniyet istediklerini elde ettikçe demokrasiyi parça parça rafa kaldırıyor ve kaldırmaya da devam edecektir.Tabii bu arada ülkemizin bölünmesinde çıkarları olan birçok ülke veya ülkeler birliği de onları desteklemektedirler. Aynen Osmanlının çöküşünde olduğu gibi. Ülkemizi yönetenler sadece kimin amacına piyonluk yapacağımıza karar veriyorlar. Umarım bu karanlık tablo en kısa zamanda aydınlığa kavuşur. Zira hukuksuz bir toplumu yönetemezsiniz ve bir gün herkes hukuka gereksinim duyar"
"BU KİŞİLERİN SÜRÜNDÜKLERİNİ GÖRMEK EN BÜYÜK ARZUMUZ OLACAKTIR"
Özden savunmasını şu sert sözlerle tamamladı: "Şahsıma atılı hiçbir suçu kabul etmiyorum. Umarım bu incelemedeki tespitler mahkemece karar aşamasında dikkate alınır. Burada hazır bulunan 364 kişi masum ve davanın fiilinden bihaberdir. Onlar 20 aya varan süredir tutuklu olmakla bir komplonun yarattığı dertlerini anlatamama duygusu altında hayatlarından çalınan günler için isyan duygusu ile doludurlar. Umarım bu eziyet en kısa sürede sona erer. Bizler bu komployu hazırlayanları ve onlara yardımcı olanları tahmin edebiliyoruz. Bundan sonraki hayatımızda bu kişilerin en perişan hale gelip süründüklerini görmek en büyük arzumuz olacaktır. Bunun içinde elimizden gelen hiçbir şeyi esirgemeyeceğiz" Duruşma sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasının alınmasıyla devam ediyor.

Business News