Katliamın üstünden tam 25 yıl geçti, artık görülmeyen fotoğraf,
yazılmayan hikaye kalmadığını düşündüğüm şu günlerde Halepçe
kasabasından çok uzaklarda yapılan katliamdan* çok sonra ve ondan
habersizce çekilen bir kare bizi yine o günlere götürüyor…
Hep gülümseyen yüzleri görürüz geçmişte çekilen fotoğraflarda, oysaki bugün hala gülümseyememiştir hayata bazı insanlar. Şimdiye kadar hiç rastlamadım gülmeyen fotoğraflara kendiminkiler dışında…
Bu günlerde çocukken çekilen birkaç fotoğrafa uzun uzun baktım o zaman da gülmediğimin farkına vardım, fotoğrafta kocaman bir yalnızlık var… Kimseye sarılmamışım sadece kareye girmek için oturmuşum, annemin ve onun kucağındaki kardeşimin yanına. Annem iki eliyle onu o kadar sarmalamış ki bu dünyadaki hiçbir kötü şey, ne kollarını geçebilir ne de zincir gibi birbirine sardığı ellerini açabilir, rahminden daha korunaklı daha güvenilir bir kucak… Ben ise bu kucağın yanı başında gülümsemeden sorgulayan bakışlarla bakıyorum fotoğrafı çeken kişiye… O zaman farkında değilim yaşanılanların neden camların önü hamurla yapıştırılmış, benim gözlerim daha çok karıncaların sert hamuru nasıl yemeğe çalıştığına takılıyor…
Soruyorum benden büyük ağabeylerime, ablalarıma “Neden camların önlerine hamur yapıştırıldı?”
Onlar cevap olarak “Elma kokusu alırsan kaç” diyorlar…
Neden hep kaçıyorum, kaçıyoruz ve nereye kaçıyoruz bilmiyorum, ama silah sesi duyarsan kaç, panzer arabası görürsen kaç, asker gelirse kaç…
Kürdistan’da büyüyen çocukların en iyi bildiği oyun kaçmak oluyor. Ama oyun arkadaşları silahların, panzerlerin ve askerlerin haberi yok oyundan…
Ancak 16 Mart 1988’de kimse kaçamıyor Halepçe kasabasından onları ne silah, ne asker, ne de panzer arabalarıdır yakalayan, elma kokusudur onları oldukları yerde ele geçiren. Çoğunun gözlerini bile kapatmaya zamanı olmamıştır, o yüzden onlardan kalan fotoğraflara baktığımda Murathan Mungan’ın “Nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata, öldüğünden haberi yok fotoğrafların” dizesini ‘’nasıl da kayıtsız bakıyorsunuz hayata, öldüğünüzden haberi yok fotoğrafların ‘’ cümleleriyle değiştirme ihtiyacı duyuyorum.
Bu katliamda 6 bin 357 kişi zehirlenerek ya da yanarak öldü, 14 bin 765 kişi ağır derece yaralandı WHO’nun raporuna göre bu kimyasal saldırı, günümüze kadar 43 bin 753 kişinin ölümüne, 61 bin 200 kişinin de sakat kalmasına sebep oldu.
Aradan 25 yıl geçti hala Kürdistanlı çocuklar önü hamurlu camları olan evlerinden uzakta, kalanlar ise hala kaçma oyununa devam ediyorlar… (FBM/HK)
* Irak ordusuna ait savaş uçakları, 16 Mart 1988 sabahı Halepçe ve çevresindeki Düveyde ile İnap kasabalarına kimyasal bombalar bıraktı. Uluslararası kamuoyu ancak günler sonra haberdar oldu katliamdan. Katliamın hemen ardından şehre giren gazeteci Ramazan Öztürk'ün çektiği ve "Sessiz Tanık" adı verilen fotoğraf, olayı tüm dünyaya duyurdu.
http://www.bianet.org/biamag/yasam/145129-halepce-hamur-elma-kokusu
Hep gülümseyen yüzleri görürüz geçmişte çekilen fotoğraflarda, oysaki bugün hala gülümseyememiştir hayata bazı insanlar. Şimdiye kadar hiç rastlamadım gülmeyen fotoğraflara kendiminkiler dışında…
Bu günlerde çocukken çekilen birkaç fotoğrafa uzun uzun baktım o zaman da gülmediğimin farkına vardım, fotoğrafta kocaman bir yalnızlık var… Kimseye sarılmamışım sadece kareye girmek için oturmuşum, annemin ve onun kucağındaki kardeşimin yanına. Annem iki eliyle onu o kadar sarmalamış ki bu dünyadaki hiçbir kötü şey, ne kollarını geçebilir ne de zincir gibi birbirine sardığı ellerini açabilir, rahminden daha korunaklı daha güvenilir bir kucak… Ben ise bu kucağın yanı başında gülümsemeden sorgulayan bakışlarla bakıyorum fotoğrafı çeken kişiye… O zaman farkında değilim yaşanılanların neden camların önü hamurla yapıştırılmış, benim gözlerim daha çok karıncaların sert hamuru nasıl yemeğe çalıştığına takılıyor…
Soruyorum benden büyük ağabeylerime, ablalarıma “Neden camların önlerine hamur yapıştırıldı?”
Onlar cevap olarak “Elma kokusu alırsan kaç” diyorlar…
Neden hep kaçıyorum, kaçıyoruz ve nereye kaçıyoruz bilmiyorum, ama silah sesi duyarsan kaç, panzer arabası görürsen kaç, asker gelirse kaç…
Kürdistan’da büyüyen çocukların en iyi bildiği oyun kaçmak oluyor. Ama oyun arkadaşları silahların, panzerlerin ve askerlerin haberi yok oyundan…
Ancak 16 Mart 1988’de kimse kaçamıyor Halepçe kasabasından onları ne silah, ne asker, ne de panzer arabalarıdır yakalayan, elma kokusudur onları oldukları yerde ele geçiren. Çoğunun gözlerini bile kapatmaya zamanı olmamıştır, o yüzden onlardan kalan fotoğraflara baktığımda Murathan Mungan’ın “Nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata, öldüğünden haberi yok fotoğrafların” dizesini ‘’nasıl da kayıtsız bakıyorsunuz hayata, öldüğünüzden haberi yok fotoğrafların ‘’ cümleleriyle değiştirme ihtiyacı duyuyorum.
Bu katliamda 6 bin 357 kişi zehirlenerek ya da yanarak öldü, 14 bin 765 kişi ağır derece yaralandı WHO’nun raporuna göre bu kimyasal saldırı, günümüze kadar 43 bin 753 kişinin ölümüne, 61 bin 200 kişinin de sakat kalmasına sebep oldu.
Aradan 25 yıl geçti hala Kürdistanlı çocuklar önü hamurlu camları olan evlerinden uzakta, kalanlar ise hala kaçma oyununa devam ediyorlar… (FBM/HK)
* Irak ordusuna ait savaş uçakları, 16 Mart 1988 sabahı Halepçe ve çevresindeki Düveyde ile İnap kasabalarına kimyasal bombalar bıraktı. Uluslararası kamuoyu ancak günler sonra haberdar oldu katliamdan. Katliamın hemen ardından şehre giren gazeteci Ramazan Öztürk'ün çektiği ve "Sessiz Tanık" adı verilen fotoğraf, olayı tüm dünyaya duyurdu.
http://www.bianet.org/biamag/yasam/145129-halepce-hamur-elma-kokusu