ABD EMPERYALİZMİ VE BÜYÜK SERMAYE İLE KÜRT DÜĞÜMÜNÜ ÇÖZMEK

Kendini “sosyalist” olarak tanımlayan bir kişi, Kürt Sorunu’nun çözümü üzerine iki gün yazı yazar ve “emperyalizm”den bir kez bile bahsetmezse nasıl bir sonuç çıkar ortaya?
Bu sorunun cevabını Mustafa Sönmez’in 20 ve 22 Şubat tarihlerinde Cumhuriyet gazetesinde “Kürt Düğümü: Kim Çözer, Kim Çözemez” başlıklı yazılarında buluyoruz.
Sönmez, “AKP’nin PKK ile diyalog ve barış” atağını üç neden ile açıklıyor: 1- Askeri yöntemin başarısız olması, 2- Kuzey Irak petrolü için PKK’ya duyulan ihtiyaç ve 3- Tayyip Erdoğan’ın başkanlık hayali.

PKK’nın tutumu ve politikası
Yazara göre, PKK ise; “müzakereye yanaşmayan, savaş dilinden başka bir şey bilmeyen, uzlaşmaz bir güruh” durumuna düşmemek için, AKP’nin çağrısını reddetmedi. Ama PKK askeri bakımdan başarılıdır, Suriye’de mevzi kazanmıştır. Onun için ‘kendini, inisiyatifi elinde tutan taraf olarak görmektedir ve bu özgüvenle oyunun içinde yer almaktadır.’
Cumhuriyet yazarına göre PKK, “yoksul Kürt proleterlerinin ve topraksız Kürt köylüsünün hareketidir” ve Türkiye’nin genel “demokratikleşme” akımının bir parçasıdır. ‘Bundan dolayı PKK’nın taleplerinin, tek derdi bir diktatörlük düzeni olan AKP tarafından karşılanmasının söz konusu olamayacağını’ söylemektedir.
Peki kim karşılayacak PKK’nın taleplerini?

CHP de bu haliyle olmaz
Cumhuriyet yazarına göre çözüm, PKK’nın, “Sol ile birlikte hareket etmesindedir.” CHP ise ‘bugünkü haliyle AKP’nin yapamadığını yapabilecek durumda değildir. Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun çizgisi CHP’ye hâkim olursa, ancak o zaman bu Parti’nin sorunun çözümüne olumlu yanıt vermesi söz konusu olabilecektir.’
Geriye “sosyalist sol” kalıyor. “Gerek Türkiye solu gerekse Kürt siyaseti, kendini iç AKP’lilerden, milliyetçi muhafazakar, liberal, sermaye kuyrukçusu çapaklardan arındırırsa”, işte o zaman Kürt sorununu çözebilecek potansiyel ortaya çıkabilecekmiş!…

Olgulara gözleri kapamak
Aynı günlerde Kürt sorunu ile ilgili olarak gazetelerde yer alan birkaç habere bakalım:
19 Şubat 2013 günü Cumhuriyet de dâhil olmak üzere bütün gazeteler, PKK’nın Suriye kolu PYD’nin ÖSO ile 11 maddelik bir anlaşma imzaladığını duyurdular. Artık Esad’a karşı birlikte savaşacaklarmış…
ÖSO biliniyor, ABD’nin Tayyip Erdoğan ve Katar Şeyhleri ile birlikte silahlandırıp Suriye’ye saldırttığı terör örgütü.
Özgür Gündem gazetesi, Şeriatçı terör çetelerinin Şam’da sivil halka yönelik olarak gerçekleştirdikleri ve en az 53 kişinin öldüğü ve yüzlerce kişinin yaralandığı terör saldırısını, “Esad ve Moskova’ya gözdağı” başlığı ile selamlayarak verdi. (22 Şubat 2013)
Aynı gazete, birkaç gün önce tahliye edilen Diyarbakır Yenişehir Eski Belediye Başkanı Fırat Anlı’nın şu sözlerini onaylayarak duyurdu: “KCK’nın, Ergenekon ve Balyoz tutukluları gibi terör suçluları ile bir tutulmamaları gerekir.” (23 Şubat 2013)
“Sosyalistlik”, emperyalizmin Suriye’de kışkırttığı çapulcu çetelerini desteklemek midir?
ABD’nin Ergenekon Operasyonu’nu alkışlamak mı?
Yoksa CIA’nın yan kuruluşu Stratfor’un kayıtlarında “TR 705” koduyla kayıtlı elemanla el ele çözüm aramak mı?

PKK, hangi sınıfın partisi?
PKK, 1978 yılında kuruldu. Otuz beş yıllık bir tarihi var.
PKK’nın bu otuz beş yıllık tarihi boyunca, bırakın önderlik etmeyi, içinde yer aldığı tek bir yoksul köylü hareketi yoktur.
Oysa PKK’nın etkin olduğu iller, Türkiye’de toprak ağalığının en güçlü olduğu illerdir. Ama PKK, yoksul köylülüğün toprak talebi ile ilgilenmek bir yana, tam tersine örneğin, 2004 yılından bu yana şehitler verilerek sürdürülen Bismil köylülerinin toprak mücadelesinin karşısında, toprak ağalarının yanında yer aldı.
Aynı durum, işçi sınıfının mücadelesine ilişkin tutum için de söz konusudur.
PKK iktidar mevkilerini ele geçirdikçe, savunduğu programa uygun olarak Kürt feodallerinin ve sermaye sahiplerinin Parti içinde daha etkin konumlara geldikleri de ayrı bir gerçektir.
Bugün “Kürt Sorunu’nun çözümü”nde; PKK, AKP, TUSİAD, Cengiz Çandar gibi Atlantik ötesi ile çalışan malum kişiler ile neoliberal dönek takımı kol koladırlar.
Hiç kuşkusuz, bu da sınıfsal bir duruştur.

Görülmesi gereken temel gerçek
Kürt sorunu bugün, Kürtlerin “demokratik hak ve özgürlükleri” sorunu olmaktan çıkmış, ABD başta olmak üzere emperyalist ülkelerin bölgemize ve ülkemize yönelik planlarında kullanılan bir “araç” haline gelmiştir.
Bu temel gerçeği görmeden, Kürt sorunu ile ilgili tek bir doğru cümle kurulamaz.
Öcalan “Yeni Anayasa’yı Osman Can yapsın” diyor. Kendisi ile son olarak görüşen heyete, AKP’nin “çözüm” yolunda attığı adımları önemli gördüğünü söylüyor.
Kuzey Irak petrolü ve doğalgazı ile ilgili AKP pratiğinde önemli rol oynayan Genel Enerji Başkanı Mehmet Sepil, “İmralı süreci, Kuzey Irak’la gelişen ilişkilerimizin sonucudur’ diyor.
ÖSO ile Suriye’de varılan anlaşmanın, İmralı’da varılan mutabakatın sonucu olduğunu görmemek için uzayda yaşamak gerekir.
Vb. vb. …
ABD faktörünü görmeden bütün bu gelişmeleri anlayabilmek mümkün değildir.
MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN-AYDINLIK
Daha yeni Daha eski