Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

GAZETE DEMOKRAT / İKTİDAR DOSYASI

HIDE_BLOG

Akil insanlar toplantıları nasıl yapılıyor?

Hatay Halkevi başkanı Eylem Mansuroğlu Antakya’da gerçekleşen “Akil İnsanlar” toplantısına dair değerlendirmelerde bulundu. Mansuroğlu ...

Hatay Halkevi başkanı Eylem Mansuroğlu Antakya’da gerçekleşen “Akil İnsanlar” toplantısına dair değerlendirmelerde bulundu. Mansuroğlu “Hatay Konuşuyor” üst başlıklı toplantıya katıldıklarını fakat toplantının yürütülüş tarzına ve niteliğine dair sıkıntılardan dolayı toplantıyı terk ettiklerini belirtti. Mansuroğlu, sürece ve toplantıya dair itirazlarını moderatör aracığıyla dile getirdiklerini belirtti.

Sendika.Org muhabirine açıklamada bulunan Mansuroğlu, Akil İnsanlar tarafından üç gün önce telefon ile aranarak Hatay Halkevi olarak toplantıya davet edildiklerini söyledi. Sürece dair düşüncelerini ifade etmek için toplantıya katıldıklarını belirten Mansuroğlu, toplantının Ortadoğu sürecine dair kirli toplantıların yapıldığı Ottaman Hotel’de gerçekleşmesinden rahatsızlık duyduğunu dile getirdi.
Toplantıya giderken yol üzerinde jandarmanın zırhlı araçlarıyla karşılandıklarını aktaran Mansuroğlu toplantının yürütülüş biçimine itiraz ettiğini söyledi. Mansuroğlu şunları söyledi:
Toplantı düzenleyicilerinin farklı siyasi görüşteki insanları onar kişilik masalarda yan yana oturtması ve masayı temsilen bir kişinin konuşmasının nötr bir düzlem yaratmayı hedeflediğini gördük. Ayrıca toplantı içeriğine dair dağıtılan metinlerde konuşacak kişilerin örgütsel kimlikleriyle değil bireysel olarak fikirlerini beyan etmesi isteniyordu. Toplantı formatının sürece dair fikirlerimizi ifade etmede ön kesici bir şekilde oluşturulmasına dair itirazlarımızı moderatöre bildirerek sürece dair düşüncelerimizi yazılı olarak sunup toplantıyı terk ettik.
Mansuroğlu, basının alınmadığı toplantıda sürece dair moderatöre ilettiği düşünceleri yazılı bir açıklama halinde basınla da paylaştı.

Halkevleri Hatay Şube Başkanı Eylem Mansuroğlu’nun açıklamasının tam metni:


BARIŞ HEMEN ŞİMDİ!
30 yıldır ülkemizde bir savaş sürüyor. Bunun 11 yılı  AKP iktidarı döneminde yaşandı. AKP döneminde 181’i çocuk olmak üzere 3000 i aşkın insanımız öldü.
Halkevleri bu savaş başladığı günden bu yana barış talebini sürekli yineledi. Bir genel başkanımız (Abdullah Aydın) Barış mitinginde konuştuğu için hapis yattı. Diğer bir genel başkanımız (İlknur Birol) kirli savaşın ve faili meçhullerin baş sorumlularından dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’a “çete” suçlaması getirdiği için hapse atıldı, öğretmenliği elinden alındı. Ne hikmettir ki AKP’nin “çözüm sürecinin” ilk meyvesini de Ağar yiyerek tahliye oluyor.
Halkevleri 25 yıldır olduğu gibi bugün de barışın kararlı bir savunucusudur ve olmaya devam edeceğinden hiç kimsenin kuşkusu da olmasın. Ancak AKP’nin ve Genel Başkanı, Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın “barış” konusundaki niyetlerinden şüphe duymamız için yeterince nedenimiz var.
Kürt sorununa, “Kürt sorunu” diyemeyen bir Başbakan’ın “barış”a dair yapacakları bizi bir kez daha şüpheye düşürüyor.
Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın 2006 yılında, Kürt kadınların ve çocukların yasaklanan kitlesel Newroz gösterilerinde en önde yer almalarından rahatsızlık duyarak “kadın da olsa çocuk da olsa güvenlik güçlerimiz gereğini yapacaktır” sözünün ardından 127 çocuğun öldürülmesi bizi Başbakan’ın “barış”ı hakkında şüpheye düşürüyor.
Bir taraftan barış havarisi kesilirken ABD, Suudi Arabistan, Katar ittifakıyla Suriye’yi kan gölüne çeviren operasyonu yönetmesi bizi Başbakan’ın barışı hakkında şüpheye düşürüyor.
Bir taraftan birlik beraberlik lafları ederken diğer taraftan Alevilere dönük ayrımcı eylem ve söylemleri bizi Başbakan ve Hükümetinin Barış ve kardeşlik söylemi konusunda şüpheye düşürüyor.
Bir taraftan barıştan dem vururken diğer taraftan Fazıl Say’a hapis cezası veren, bir sinema binasına sahip çıkan insanların üzerine gaz boca eden iktidarın barış niyetinden şüphe ediyoruz.
Bir taraftan barıştan söz ederken, Roboski’nin karanlıkta kalmayacağına dair sözler verirken diğer yandan Roboski katliamını karartan Başbakan’ın niyetinden ve samimiyetinden şüphe ediyoruz.
Halkevlerini ve diğer sol sosyalist demokratik örgütlenmeleri Kürt Halkına ve barışa düşman; AKP’yi ise Kürt Halkına ve barışa dost gösteren Akil adamların da akilliğinden ve niyetlerinden de şüphe duyuyoruz.
“Barış hemen şimdi!” Bu bizim 30 yıllık sloganımızdır. “Yaşasın halkların kardeşliği” bizim 30 yıllık sloganımızdır. Her anmamızdan sonra hakkımızda kovuşturmalar açılan Deniz Gezmiş idam sehpasından Kürt ve Türk halkı için haykırdı. Ve bizler de haykırmaya devam edeceğiz.
Tekrar ediyoruz: Halkevleri Kürt halkımızın demokratik haklarının yanında AKP faşizminin karşısındadır. Alevi halkımızın haklarının yanındayız, gerici AKP mezhepçiliğinin karşısındayız. Dünyada, Türkiye’de, Ortadoğu’da, Suriye’de barışın yanında AKP’nin emperyalist savaş taşeronluğunun karşısındayız.
Evet, barış hemen şimdi! Bunun için öncelikle;
  • Terörle Mücadele Yasası lağvedilmeli,
  • Özel yetkili Mahkemeler kaldırılmalı,
  • Yargı bağımsızlığı sağlanmalı,
  • Genel af ilan edilmeli,
  • Anadilin önündeki tüm engeller kaldırılmalı,
  • Düşünce, basın, örgütlenme ve sendikalaşma özgürlüğüne vurulan prangalar kaldırılmalı,
  • Seçim barajları kaldırılmalı,
  • Tutuklu milletvekili skandalına son verilmeli,
  • NATO ve ABD başta olmak üzere emperyalist kuvvetler ülkemizden def edilmeli,
  • Suriye’nin kan gölüne çevrilmesine neden olan politikalardan vazgeçilmeli,
  • Kürt Sorununun demokratik çözümü için tüm toplumun katılımına açık şeffaf süreç işletilmeli, başta Başbakan olmak üzere şovenist söylem ve politikalardan vazgeçilmelidir.
Bunların yerine getirilmesi Kürt sorununun demokratik çözümü için yeterli değil ancak bu başlıklarda adım atılmadan çözüm yolunda ilerleme sağlanması ne inandırıcıdır ne de olanaklıdır. Olsa olsa seçim sürecine dair bir yatırımdır.
Bizler Halkevleri olarak Barış için, halkların kardeşliği için, mücadele etmeye devam edeceğiz. Barışın, halkların kardeşliğinin önündeki en büyük engel olan AKP iktidarına karşı mücadele ederek barışı ve kardeşliği kazanacağız.