Ankara’daki basın toplantısı, MHP lideri Bahçeli’nin sert çıkışının ardından geldi. Anımsayalım: Bahçeli, geçtiğimiz Pazar Bursa’daki mitingde, kitlesinin kendisine “Vur de vuralım, öl de ölelim” diye tezahürat yapması üzerine, “Onun da zamanı gelecek” diye yanıt vermişti. Bahçeli’nin yanıtı, AKP’lilerin kendilerini ‘mülayim milliyetçi’ pozisyonuna yerleştirmek için arayıp da bulamadığı fırsattı; nitekim takip eden iki gün boyunca AKP’nin muhtelif isimleri Bahçeli’yi eleştirdi. Bahçeli ise, Salı günkü Meclis grup toplantısında sözünün arkasında durduğunu beyan ederek MHP’nin lideri olduğu 1997 yılından beri ilk kez MHP’nin kanlı ‘eylemci’ mirasına göz kırptı.

Bahçeli, sözünün arkasında durup MHP’nin militan tabanına boncuk dağıtır iken, hiç şüphesiz Ümit Özdağ ve ekibinin girişiminden haberdardı. Biraz geriye, 2005’e gidelim. Özdağ, MHP Kongresi’nde aday olacağını açıklamış, gazetelere verdiği muhtelif söyleşilerde MHP’yi sokağa geri döndüreceğini duyurmuş; ancak henüz Kongre yapılmadan partiden ihraç edilmişti. Bahçeli’nin partiyi ana akıma çekme çabaları kısmen sonuç vermiş; örneğin, devletin ‘operasyonel gücü’ unvanı, Ülkü Ocakları’nın elinden, Hıristiyan cinayetleri ve Hrant Dink suikastında görüldüğü üzere, Alperen Ocakları’nın eline geçmişti. Bahçeli partiyi anaakım çizgiye oturtup yerini perçinledikten sonra, 2010 yılında, Ümit Özdağ, Tuğrul Türkeş gibi ağır topları partiye yeniden davet etmiş; ancak Özdağ’ı İstanbul ikinci bölge dördüncü sıradan aday gösterterek Meclis’e girmesini istemediğini de göstermişti. Geçtiğimiz Kasım’da yapılan MHP kongresinde ise, Özdağ, İzmir milletvekili Koray Aydın’ı desteklediğini beyan etmiş, Aydın, Bahçeli’nin 725 oyuna karşılık 441 oy alarak, ‘galip sayılan mağlup’ olmuştu. Kısaca, Bahçeli’nin konsolidasyon harekâtının başarıya ulaşamadığı tescil edilmişti. Bu arada, Kongre’den birkaç ay önce bu iki ismin ihraç girişimi ile karşı karşıya kaldığı, ama tabanın tepkisi yüzünden bu girişimin sonuçlanmadığını da not düşelim.

Ürkütücü ünlüler geçidi

Dönelim Çarşamba’ya. Doğrusu, Özdağ’ın arkasına aldığı isimler, hafife alınacak gibi değil. Ürkütücü bir ünlüler geçidi: realist Türkçü yazar Alev Alatlı, emekli 12 Mart Savcısı Baki Tuğ, devlet tarihçisi Halil İnalcık, popüler devlet tarihçisi İlber Ortaylı, kriptozede Hasan Celal Güzel, her devrin sağcısı Hüsamettin Cindoruk, ‘sağ CHP’li’ İlhan Kesici, Oda TV sanığı, ülkücü yazar Müyesser Yıldız, Türkiye solunun pek yakından tanıdığı Emekli Savcı Nuh Mete Yüksel, her devrin bir diğer sağcısı Yaşar Okuyan, ve ‘nasyonal sol’ kontenjanından Mümtaz Soysal, Sina Akşin, Anıl Çeçen ve Ahmet Say dörtlüsü…

Merkez kamuoyu tarafından bilinen bu isimleri es geçip, Özdağ ile birlikte girişimi başlatan isimlere göz atmakta fayda var: 1) Eski Türk Dil Kurumu Başkanı Ahmet Bican Ercilasun, 2) ‘Türk dünyası tarihçisi’ olarak da bilinen Prof. Mustafa Kafalı, 3) aşırı sağın hürmet gösterdiği isimlerden ve Özdağ’ın hem Gazi Üniversitesi’nden, hem de başkanı olduğu 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nden (http://www.21yyte.org/ ) mesai arkadaşı Prof. İskender Öksüz (milliyetçi sağın alabildiğine sığ kavramlar dünyası hakkında fikir edinmek için blog sitesine göz atabilirsiniz: http://ioksuz.blogspot.com/), 4) ‘Devlet aklı’nı temsilen, MHP’nin en eski teşkilatçılarından, MHP’li – ANAP’lı - yine MHP’li, eski Bakan, Milli Düşünce Merkezi’nin Başkanı (http://www.millidusunce.org/)Sadi Somuncuoğlu. –bu arada, tam listeyi de Milli Düşünce web sitesinden edinebilirsiniz-.

Girişimci listesindeki dört isimden özellikle ilk ikisi, ulusçu sağın ‘entelektüel’ damarının kuramcıları. Üçüncüsü, ABD’de tedrisat görmüş, kimya mühendisi olmasına rağmen güncel mevzularda kalem oynatan, sarkık bıyıklı olmayan ‘başarı öyküsü’ ülkücü modeli. Dördüncü isim ise, Türkeş’in mesai arkadaşlarından olması itibarıyla milliyetçiler arasında sevmeyeninin bile hürmet ettiği ‘ağır abi’.

Odadaki Kürt sorunu

Peki, bildirge ne diyor? Aslında tahmin edemeyeceğimiz hiçbir şey:

Aşağıda imzası bulunan bizler, Türk Milleti’nin akl-ı selimine sesleniyor, tarihin bu dönemecinde Türk Milleti adına hareket edenleri aşağıdaki hususlarda uyarıyoruz!

1.       Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu ve sahibi olan Türk Milleti’nin adı, vatandaşlık tarifinden ve Anayasa’dan çıkarılamaz.

2.      Devletimizin eşit ve şerefli üyeleri olan aziz vatandaşlarımız, ırklara ve mezheplere ayrıştırılamaz.

3.      Anadolu coğrafyasında Selçuklu ile başlayıp Osmanlı ile devam eden Türk Milleti’nin kesintisiz egemenliğini esas alan büyük Atatürk’ün kurduğu milli devlet yapısı ortadan kaldırılamaz.

Metnin en eğlenceli yanı, tüm bu tartışmayı başlatan Kürt sorunundan, ‘Kürt’ sözcüğünü etmemek için, bir kez bile söz edilmemesi. Ecnebilerin deyişiyle, ‘odadaki fil’e çarpmamak için akrobatik hamleler yapılıyor.

Bildirgenin kendisinden çok, işaret ettiği siyasi durum önemli: barış sürecinde her şey yolunda gider ve Kürt hareketinin ‘a la Turca’ ulus devlet yapısının çıkmazlarına ilişkin kaygılarına çözüm bulmak bir yana, yanıt dahi aranırsa; yalnızca Türkiye sağı değil, Türkiye’nin tüm siyasi yelpazesi, değişmek zorunda kalır. Ulusçu sağa –ve sola- kısa vadede şehirli ve tepkici bir savrulma şaşırtıcı olmaz. Bahçeli’nin hedefi, kendi siyasi kariyerini bitirebilecek bu badireyi kitlesini biraz daha sağa çekerek atlatmak, Özdağ’ın hedefi ise, arkasına yukarıda adı geçen isimleri ve / veya Bahçeli’nin uzlaşmayı reddettiği, Koray Aydın’ın ise daha ılımlı yaklaştığı ‘okyanus ötesi’ni alarak yeni MHP’yi oluşturmak olabilir.

Not: Bildirgenin özellikle üçüncü maddesinin çizdiği kuramsal çerçevenin tarihsel bir eleştirisi için, Akif Emre’nin 28 Mart Perşembe günü yazdığı “Derin entelektüel müdahale” başlıklı yazıyı öneririm: http://bit.ly/Zr888P 
ERTAN KESKİNSOY-BİRGÜN
Daha yeni Daha eski