KİBİRİN SEMBOLÜ FATİH TERİM
Günümüz piyasasının ve tüketim endüstrisinin önemli bir parçası durumuna gelmiş, yığınları maço eğilimlerini kışkırtarak saldırganlaştıran futbol, benim için farklı anlamlar da taşır…
Aşkla, sevgiyle yapılan amatör bir spor olarak bakıldığında, takım ruhunun, dayanışmacılığın da öğelerini barındırır... Otuz yaşından sonra çıkardığım resmi lisansla on beş yıla yakın Karabük Demirspor’da (iki yıl da Esnafspor arası var) futbol oynadım. Yoksul halk çocuklarıyla omuz omuza verdim; kömür tozu ve ter kokulu işçi barınaklarında giyindim formayı; Kilimli’de, Kozlu’da, Filyos’ta emekçilerle ekmeğimi paylaştım… Karla, balçıkla kaplı sahalarda ter döktüm; eklemlerimi o aşka feda ettim.
Çocukluk dönemimde tanıştığım Metin Oktay’ın alçakgönüllü, insan tarzı, Ardahan’dan Ankara’ya trenle kaçak giderek ekmeğini kazanmış, tekel müfettişi olmuş, aramızdan ayrılışının üzerinden yirmi yıl geçmiş sevgili dayımın, Turgut Akıncı’nın da etkisiyle Galatasaraylı olmuştum…
Futbol maçlarını hâlâ ilgiyle, sevgiyle izliyorum. Batılı Şarkiyatçı düşüncenin hakem yüzüne yansımış, bir Doğu takımını ve oyuncularını kendinden aşağı gördüğünü her davranışında belli eden (Real Madrid maçında serbest atış için baraj kurmakta olan Galatasaraylı futbolculara bir parmak sallayışı vardı ki Batılı beyzadenin!) duruşuna karşı, takımlarımızın ve Galatasaray’ın kazandığı başarılar bana bir tür devrimci doyum sağlıyor sanki…
Galatasaray’ın bol kazançlı, kendini beğenmiş tarzını her hücresinde belli eden çalıştırıcısı Fatih Terim ise, oldum olası itici gelmiştir… Futbolcular üzerinde kurmayı sağladığı otoritenin başarısında önemli bir yeri olmakla birlikte, yaptığı hataları çıngar çıkararak örtmeye çalışması da oldukça ironik bir tablo oluşturuyor.
6 Nisan akşamı oynanan Mersin İdmanyurdu maçına çıkardığı takım liğme liğme dökülüyordu. En başta, futboldan azıcık anlayan herkes açıkça söyleyebilir ki, Gökhan Zan denen futbolcu, oynadığı takımın savunma hattı için her an patlayacak bir el bombası gibidir. Galatasaray’ın yediği ilk gölü üst üste yaptığı iki hatayla o ikram etti rakibe. Dikkat edilsin, topla çıkışında karşı takım oyuncusuna beş metreden fazla yaklaşmaz; topu atar ve orada kalır. Görevini yapmış, dinlenmeye geçmiştir… Attığı top da çoğunlukla karşı takımın işine yarayacak bir yere gitmiştir.
Birkaç hafta önce yaşanan tartışmalarda, Gökhan Zan’ın aldığı ceza Futbol Federasyonu ilgili kurulunca ertelenerek diğer takımların ağzına bir demogoji öğesi verilmişti. Aynı kurul, tükürdü tükürmedi tartışmalarından sonra Melo’nun dört maçlık cezasını bir maç bile indirmemişti (FB’li Meireles açıkça tükürüdüğündeyse, ceza indirimi olabilmişti).
Federasyon’un ilgili ve yetkilileri, Gökhan Zan’ın Galatasaray’ın değişmez savunma oyuncusu olmasından yanadır zaten!
Fatih Terim, yanlış kurgulu, maça iyi hazırlayamadığı takımın ilk yarıdaki başarısızlığındaki payını örtebilmek ve takımın tek kurtuluşu olacak ateşi sağlayabilmek için olay çıkardı, ortalığı birbirine kattı.
At gözlüklü yandaşlığın hiç gereği yok… Bu kötü örnekler birer spor ayıbı olarak anılmalı…
Alper Akçam
Odatv.com
Daha yeni Daha eski