Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

GAZETE DEMOKRAT / İKTİDAR DOSYASI

HIDE_BLOG

"Beyzbol sopasını görünce değişirsin elbette sen"

Kılıçdaroğlu sert çıktı: 'Beyzbol sopasını görerek değişirsin tabi sen' CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Ta...

Kılıçdaroğlu sert çıktı: 'Beyzbol sopasını görerek değişirsin tabi sen'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ziyaretinde 5 konuda duvara çarptığını savunarak, "Obama'yı 'ikna edeceğim' dedi.

Obama, 'Bir dakika, ne silahlı müdahalesi' dedi. Başbakan, görüşmeden sonra 'görüşüm değişti ve gelişti' dedi. Beyzbol sopasını görerek değişirsin tabi sen" diye konuştu. Başbakanı Reyhanlı'da ölenlerin "katil"i olmakla suçlayan Kılıçdaroğlu, Uludere olayını da hatırlatarak, bu olayın sorumlusu olarak da Erdoğan'ı gösterdi.

CHP lideri, dün partisinin grup toplantısında Başbakan Erdoğan'ın ABD ziyaretini ve AKP hükümetinin Suriye politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Grup toplantısında CHP liderinin konuşması coşkulu kalabalık tarafından sık sık "Türkiye seninle gurur duyuyor" ve "Başbakan Kemal" sloganlarıyla kesildi.

Kılıçdaroğlu, özetle şöyle konuştu:

MEYDANLARA ÇIKACAĞIZ: AKP hükümeti milli günlerimizi yasaklıyor. İstediğin kadar yasakla, meydanlar bizimdir, çıkacağız o meydanlara. 21 Mayıs 1864, binlerce Çerkes ağır bedeller ödeyerek Anadolu'ya geldi. Büyük bir milletin parçası oldular, ülkenin bağımsızlığı için çarpıştılar. Bugün Anadolu'ya gelişinin 149. yılı. Onların acılarını yüreğimizle paylaşıyoruz ve onları kucaklıyoruz.

YAZIK GÜNAH: Gelip duvara çarpıyorsunuz. Dış politika inatla sürdürülen bir politika değildir, blöf olmaz. İnandığınız şeyleri söylersiniz, ülkenin çıkarlarını savunursunuz, kendi ülkenizin çıkarlarını başkalarının çıkarlarına heba etmezsiniz. Geldiğimiz noktada düşmanlık kazandı, kaybeden barış oldu. Yeni yeni terör örgütü mensuplarını kazandık, topraklarımızda terör kampları kazandık. Açıkça yasalara göre AKP hükümeti suç işlemiştir. Başka ülkelere terör örgütü elemanlarını göndermek için kendi topraklarını açmıştır. Kendisini, ilk uyardığımızda Suriye'de 4 ölü var, bugün 200 bini aştı. Yazık günah değil mi? 6 Şubat 2012 yazılı açıklama yapmışız; "Bu politika yanlıştır, uluslararası konferansa ihtiyaç var" demişiz. Ağustos 2012'de "neden uluslararası konferansa ihtiyaç vardır" diye rapor hazırlamışız. 4 madde halinde çözümün hedefini söylemişiz. "Biz bildiğimiz yoldan devam edeceğiz" dediler. "Radikal unsurları Türkiye'ye getireceğiz, Katar'dan, Suudi Arabistan'dan para alacağız, silahlı eğitim vereceğiz, git kardeşlerini öldür diyeceğiz". Bu politikayı hala izliyorlar, hala suç işliyorlar.

HER MÜSLÜMANIN KANI: Suriye konusunda bir ülkeden parasal yardım alıp politikanızı belirlerseniz, dış politikanızı Katar'a satmış olursunuz, Suudi Arabistan'a ihale etmiş olursunuz. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, 90 yıllık geleneği olan, 150 yıllık parlamenter geleneği olan bir devlet, dış politikasını nasıl Katar'a, Suudi Arabistan'a nasıl ihale edebilir? Ölen her Müslümanın kanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ellerindedir.

5 KONUDA DUVARA ÇARPTI: Başbakan Amerika'ya gitti, Reyhanlı'ya gidemedi. Suriye muhalefeti milli egemenlik mücadelesi veriyor, biz lojistik desteği veriyoruz. Terör örgütüne Türkiye'nin yataklık yapması doğru mudur? Ne demek lojistik destek? Türk askerlerinin giydiği elbiseleri sen kime giydiriyorsun? Ne zamandan beri terör örgütüne yardım ve yataklık yapmak Türkiye'nin görevi oldu? Ala-yı vala ile gitti, 5 konuda duvara çarptı.

SOPA SOPA POLİTİKASI: "Obama'yı ikna edeceğim" dedi. Obama, 'Bir dakika, ne silahlı müdahalesi. Öyle bir şey yok' dedi. Birinci duvara çarptı. 'Koltuğumun altında dosya var, kimyasal silahlar kullandığına ikna edeceğim' dedi. 'Kimyasal silahı, bizim elimizde bulgu yok. Nereden çıkarıyorsun' dediler. Açtı kapağı, içinden beyaz sayfa çıktı. Suriye'de uçuşa yasak bölge ilan edin, muhalefet güçlensin diyor. Obama, 'Bir dakika, biz bütünlüğünden yanayız' dedi. Giderken, 'Cenevre, ipe un sermek demektir' dedi. Gitti, Obama, 'Dışişleri bakanımız ile Rusya Dışişleri Bakanı anlaştı' dedi. Erdoğan, 'Görüşüm değişti ve gelişti' dedi. Beyzbol sopasını görerek değişirsin tabi. Sizin Suriye politikanız yok. Egemen güçlerin istekleri üzerine politika oluşturursanız, duvara çarparsınız. Havuç sopa politikası gösteriyordu, havuç da vermediler bu sefer, sopa sopa politikası oldu. 'Gazze'ye gideceğim' diyordu. 'Önce ABD'ye gel ben senin Gazze işini görüşürüm' dedi. ABD'ye gitti. 'Gideceksen hem Gazze'ye hem Batı Şeria'ya gideceksin. FKÖ'yü de ziyaret edeceksin' dediler. 'Görüşüm değişti, emredersiniz, başüstüne' dedi. Sen Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı olamazsın.

BEN SANA SORMAYACAK MIYIM?: Özel bir toplantı yapıyorlar, o toplantı Türkiye açısından yüz karası bir toplantı. O toplantıda, büyükelçi yok, müsteşar yok, siz kiminle toplantı yapıyorsunuz? Devletin arşivine hangi bilgiler girecek? Kendi ülkesini kendi malı gibi gören anlayıştır bu. Devlet yönetiminden bihaber olan bir anlayıştır. Devlet yönetimi farklı birşey. Dışişleri Müsteşarını çıkaracaksınız dışarı, oturup başbaşa pazarlık yapacaksınız. Ben sana sormayacak mıyım, hangi ülkenin pazarlığını yapıyorsun diye.

ASLA GÖRÜŞMEM: Swoboda ile ortak basın toplantısı yaptım. Swoboda ayrıldıktan sonra bir Türk gazeteci, Erdoğan'ın CHP'yi suçladığını söyledi. Okuduğunuz açıklamayı yaptım. Erdoğan'ın Esad'dan bir farkının olmadığını, al birini vur ötekine, arada ton farkı olduğunu, CHP Genel Başkanı olarak Esad'a "kardeşim" demedim, ailece tatil yapmadım, ortak bakanlar kurulu yapmadım, bir gecede "düşmanım" demedim, arkasından hançerlemedim, çünkü ben insanım" dedim. Swoboda'ya gittiğimizde danışmanları, Esad ile yaptığım açıklamadan rahatsız olduğunu ifade ettiler. Aynen şunu söyledim: Benim düşünceme ve düşünce özgürlüğüme müdahale eden birisiyle asla ve asla görüşmem. Türkiye, 3. sınıf bir demokrasiye layık değil, sen kim oluyorsun da benim düşüncemden rahatsız oluyorsun. Ben hesabını sana değil, hesabımı kendi milletime veririm.

HAKKARİ'DEKİ ESNAFTAN MI SORACAĞIZ: Reyhanlıda 51 kişi hayatını kaybetmiş. Yazık günah değil mi o insanlara? Orada ölenlerin hesabını kimden soracağız? Reyhanlı'daki manavdan, Hatay'daki bakkaldan, Hakkari'deki esnaftan, Samsun'daki balıkçıdan mı soracağız? Demokrasilerde o işin sorumlusu iktidardır. Ülkeyi yöneten de, diktatörlüğe soyunan bir adamdır.

ALINMIŞ: Diktatör demişim, alınmışlar. "Yasama ve yargı benim için ayak bağıdır" diyen adama diktatör denir. ÖYM'leri kurduran, kendi yargıçlarını, savcılarını atayan adama diktatör denir. 1 Mayıs Emek Günü'nün yasaklayan yöneticiye diktatör denir. Polisiyle, panzeriyle, biber gazıyla masum insanların üzerine gidecek, ne diyecekmişiz, "bu adam demokrattır". Bizim kitabımızda bu yazmaz, bunu yapan adama diktatör denir. Masum insanları sabahın köründe gözaltına alacaksın, dosyasına gizlilik kararı koyduracaksın, aylarca yıllarca tutacaksın, bunu yapan adama diktatör denir. Vatandaşı düşünün, Başbakanı bulmuş derdini anlatacak. Tahammül edemiyor, "ananı da al git" diyor, bunu söyleyen adama diktatör denir.

EN HAYIRLI DAVA: Orduya talimat vereceksin, Uludere'de 34 vatandaşımız öldürecek, kendi vatandaşımızın imhası için TSK'ya talimat veren kişiye diktatör denir. Mahkemeye verecekmiş beni, o kadar mutlu oldum ki, belki Türkiye'nin en hayırlı davası olacak. Şunu söyleyeceğim; Bu talimatı veren kim? Genelkurmay, "Hükümetin emrindeyiz" diyor. Bu talimatı kim verdi? O işin talimatını veren Başbakan'dır. 34 yurttaşımızın katili Erdoğan'dır.

ELİ AYAĞINA DOLANDI: Avrupa'nın en büyük, dünyanın üçüncü büyük barosu, yasalara aykırı olarak yargılanıyor. Yargıç, davayı erteledi, eli ayağına dolandı, ekim ayında cumartesi gününe gün verdi, haberi bile yok, cumartesinin tatil olduğundan.

KURSAĞINDA KALACAK: Başkanlık hayalleri kuran kişiye diktatör denir, ama kursağında kalacak. Çünkü başkanlık sistemi CHP parlamentoda olduğu sürece asla geçmeyecek.

RUH HALİNİ BİLİYORLAR: ABD ziyaretinin otelcilik hizmeti çok iyiydi, en önemlisi de hanımefendiye verdikleri kitap: Diktatörlüğün Psikolojisi. Ne kadar iyi okuyorlar di mi? Ruh halini biliyorlar çünkü.

ZEYTİNYAĞI GÖNDERİN: ATO, bilboardları süslemiş, 'Erdoğan, IMF'nin borçlarını ödedi teşekkür ederiz'. Yalakalığın, yağdanlığın bu kadarını hiç görmedim. Arkadaşlarımdan rica ediyorum, zeytinyağı göndersinler. Diktanın olduğu yerlerde bu tür yalakalar her zaman olur. Başbakan geldiğinde alkışlansın diye davetiye göndermişler genel kurullarında. Onların tek derdi, minnet duydukları kişiye yağ çekmek.