Reyhanlı saldırısının Türkiye’nin Suriye’ye doğrudan askeri müdahalede
bulunmasını isteyen güçlerin düzenlediği bir provokasyon olduğundan hiç
kuşkum yok.
Bize ulaşan bilgiler de bu değerlendirmeyi doğruluyor. Bu güçler; siyasal İslamcılar, küresel cihatçılar ve ortaçağ artığı Selefiler’den başkası değil. Yani AKP Hükümeti’nin üs sağladığı, silah verdiği, beslediği, para yardımında bulunduğu, tekbir getirerek insan boğazlayan gericiler.
Suriye’de dengeler değişiyor. Emperyalizm ve küresel gericilik, bölgedeki direniş ekseninin kilit halkası olan Suriye’yi düşüremedi. Bölgede gericiliğin, İsrail yayılmacılığının ve emperyalist hegemonyanın önündeki en büyük engel olan Şii direnişi kırılamadı.
Rusya ve Çin’in bu konudaki kararlı tutumu önemli bir rol oynadı. Rusya, eğer kararlılığını sürdürmeseydi Ortadoğu denkleminin tümüyle dışında kalacaktı. Bunu göze alamazdı. Sıranın kendisine geleceğini bilen İran ile Lübnan Hizbullah’ının Suriye direnişine aktif desteği de çok etkili oldu. Irak’taki Şii hükümet bile bu direniş eksenine katıldı.
ABD, Esad rejiminin yıkılamayacağını, dünya savaşına yol açabilecek doğrudan bir askeri müdahalenin de imkânsız olduğunu gördü. Sonuçta ABD, Rusya’nın baskısıyla Suriye konusunda uluslararası bir konferans toplanmasını kabul etti. AKP de bu durumu kabul etmek zorunda kaldı.
AKP’nin burnunun ucunu göremeyen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yeni durumu doğru okuyamadı. Dengelerin değişmeye başladığını zamanında göremedi. Durum böyle olunca Ortadoğu bataklığı eski angajmanlarından kurtulamayan AKP Hükümeti’ni bir vakum gibi içine çekmeye başladı.
Siyasal İslamcı teröristler suçu yine Esad yönetiminin üzerine atacaklar. Böylelikle Türkiye’nin müdahale etmesini, en azından Suriye’ye misilleme yapmasını sağlamaya çalışacaklar. Hep böyle yaptılar. Bilindiği gibi kısa süre önce de ABD ve NATO’nun müdahale etmesini sağlamak için kendileri kimyasal silah kullanıp suçu Esad rejiminin üzerine atmaya kalkıştılar.
ABD, İsrail ve Batılı ortaklarının kirli çıkarları için Suriye’de laik rejimi devirmeye kalkan AKP Hükümeti, olup bitenlere karşın siyasal İslamcı güçleri, “muhalif” denilen kiralık katilleri desteklemeyi sürdürüyor. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, hemen Suriye yönetimini “olağan şüpheli” ilan ediyor. Ardından Bakan Beşir Atalay ve Muammer Güler açıkça Süriye yönetimini suçluyor. Öyle anlaşılıyor ki, AKP kendisini iktidara getiren ve orada tutan güçlere, ABD’ye diyetini ödemeye çalışıyor.
Ancak, imam hatip tedrisatıyla malûl oldukları için matematiksel bir bakışa sahip değiller. Bu nedenle olup biteni geç kavrıyorlar. Diyalektikten haberleri yok. Akıl ve bilimle değil, doğmalar ve önyargılarla hareket ediyorlar. Bu kadar oluyor.MERDAN YANARDAĞ
Bize ulaşan bilgiler de bu değerlendirmeyi doğruluyor. Bu güçler; siyasal İslamcılar, küresel cihatçılar ve ortaçağ artığı Selefiler’den başkası değil. Yani AKP Hükümeti’nin üs sağladığı, silah verdiği, beslediği, para yardımında bulunduğu, tekbir getirerek insan boğazlayan gericiler.
Suriye’de dengeler değişiyor. Emperyalizm ve küresel gericilik, bölgedeki direniş ekseninin kilit halkası olan Suriye’yi düşüremedi. Bölgede gericiliğin, İsrail yayılmacılığının ve emperyalist hegemonyanın önündeki en büyük engel olan Şii direnişi kırılamadı.
Rusya ve Çin’in bu konudaki kararlı tutumu önemli bir rol oynadı. Rusya, eğer kararlılığını sürdürmeseydi Ortadoğu denkleminin tümüyle dışında kalacaktı. Bunu göze alamazdı. Sıranın kendisine geleceğini bilen İran ile Lübnan Hizbullah’ının Suriye direnişine aktif desteği de çok etkili oldu. Irak’taki Şii hükümet bile bu direniş eksenine katıldı.
ABD, Esad rejiminin yıkılamayacağını, dünya savaşına yol açabilecek doğrudan bir askeri müdahalenin de imkânsız olduğunu gördü. Sonuçta ABD, Rusya’nın baskısıyla Suriye konusunda uluslararası bir konferans toplanmasını kabul etti. AKP de bu durumu kabul etmek zorunda kaldı.
AKP’nin burnunun ucunu göremeyen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yeni durumu doğru okuyamadı. Dengelerin değişmeye başladığını zamanında göremedi. Durum böyle olunca Ortadoğu bataklığı eski angajmanlarından kurtulamayan AKP Hükümeti’ni bir vakum gibi içine çekmeye başladı.
Siyasal İslamcı teröristler suçu yine Esad yönetiminin üzerine atacaklar. Böylelikle Türkiye’nin müdahale etmesini, en azından Suriye’ye misilleme yapmasını sağlamaya çalışacaklar. Hep böyle yaptılar. Bilindiği gibi kısa süre önce de ABD ve NATO’nun müdahale etmesini sağlamak için kendileri kimyasal silah kullanıp suçu Esad rejiminin üzerine atmaya kalkıştılar.
ABD, İsrail ve Batılı ortaklarının kirli çıkarları için Suriye’de laik rejimi devirmeye kalkan AKP Hükümeti, olup bitenlere karşın siyasal İslamcı güçleri, “muhalif” denilen kiralık katilleri desteklemeyi sürdürüyor. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, hemen Suriye yönetimini “olağan şüpheli” ilan ediyor. Ardından Bakan Beşir Atalay ve Muammer Güler açıkça Süriye yönetimini suçluyor. Öyle anlaşılıyor ki, AKP kendisini iktidara getiren ve orada tutan güçlere, ABD’ye diyetini ödemeye çalışıyor.
Ancak, imam hatip tedrisatıyla malûl oldukları için matematiksel bir bakışa sahip değiller. Bu nedenle olup biteni geç kavrıyorlar. Diyalektikten haberleri yok. Akıl ve bilimle değil, doğmalar ve önyargılarla hareket ediyorlar. Bu kadar oluyor.MERDAN YANARDAĞ