CUMHURİYET SAVCILARINA AÇIK SUÇ DUYURUSU İKTİDARI ANLADIK ANCAK, BU VAHŞETİ CUMHURİYET SAVCILARI NİÇİN SEYRETMEKTEDİR? Bilindiği üz...
CUMHURİYET SAVCILARINA AÇIK SUÇ DUYURUSU
İKTİDARI ANLADIK ANCAK, BU VAHŞETİ CUMHURİYET SAVCILARI NİÇİN SEYRETMEKTEDİR?
Bilindiği
üzere, Anayasa‘nın 34. maddesi, toplantı ve gösteri yürüyüşü
düzenlemenin bir hak olduğunu ve bu hakkın kullanılmasının izne tabi
olmadığını açık bir biçimde düzenlemiştir. Örgütlenme ve gösteri
yürüyüşü hakkı, aynı zamanda Anayasa‘nın 2. maddesinde düzenlenen "demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti"
ilkesi ile yakından ilgilidir. Demokratik yaşamın vazgeçilmez öğesi
örgütlenme hakkıdır, ancak bu hakkın tek başına bir şey ifade etmeyeceği
açık olduğundan düşünce ve ifade özgürlüğünün güvence altına alınması
gereği doğmuştur. Bu nedenle, Anayasanın 12‘nci maddesi; herkesin,
"kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetler"e sahip olduğunu söylemektedir. Bu hak ve hürriyetler kapsamında da Anayasa‘nın 25 ve 26‘ncı maddelerinde "düşünce ve ifade özgürlüğü" yer almaktadır.
İfade
özgürlüğünün ifade şekillerinden biri de toplantı ve gösteri yapmaktır.
Aksi takdirde siyasal iktidarların kamuoyu tarafından denetlenmesi
olanaksız hale gelir ki bu da demokratik yaşamın gerekleri ile
bağdaşmaz. Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin geçerli olduğu ve
kurumsallaştığı bir ülkede, bir hak talep etmek veya siyasal iktidarı
uygulamalarından dolayı protesto etmek; her koşulda tahammül edilmesi ve
başta kamu makamları tarafından hoşgörü ile karşılanması gereken bir
davranıştır. Bu anlamda muhalefet, demokratik toplum yaşamının olağan ve
vazgeçilmez unsurudur.
Anayasa ve yasaları
bizden daha iyi bilen ve bilmesi gereken Cumhuriyet savcıları günlerdir
yaşanan bu vahşet karşısında niçin suskun kalmaktadırlar?
Günlerdir
Ankara‘nın merkezine, işyerlerimize, sokağımıza gaz bombaları
yağmaktadır. Penceremizin ve kapımızın önünden kapsüller toplamaktayız.
Nefes alamıyoruz. Pencere açamıyoruz ve bordrolu memurlar eliyle bırakın
ifade özgürlüğünü yaşam hakkımız elimizden alınmaktadır.
Yönetim
Kurulu üyemiz TMMOB‘nin kapısında kapsülle ayağından yaralanmıştır.
Vergilerimizle maaş alanlar ya vahşet uygulamakta ya da seyretmektedir.
Halka hizmetle görevli olanlar, iktidar baskısına hizmet etmektedirler.
Toplum
vicdanı ve tarihin belleği bu vahşeti unutmayacaktır. Bu vahşete ortak
olmak istemeyenler, yasal yetkilerini zulümden yana değil, görevleri
gereği insan haklarını koruma yönünde kullanmalıdırlar.
Buradan
suç duyurusunda bulunuyoruz. Ankara‘da savcı varsa iktidar eliyle
yürütülen vahşet hakkında ivedilikle soruşturma açmalıdır. En temel
hakkımız olarak mahkemelerimizin adil karar vermesini talep ediyoruz.
Bizi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘ne başvuruya zorlamayınız.
Mehmet SoğancıTMMOB Yönetim Kurulu Başkanı