Adalet İçin Hukukçular tarafından yapılan açıklamada, Haziran
direnişi boyunca devlet tarafından işlenen suçlara karşı örgütlü ve
kurumsal bir mücadele yürütülmesi gerektiğinin altı çizildi.
Adalet İçin Hukukçular tarafından yapılan "Adalet için!" başlıklı açıklama şöyle:
Adalet İçin Hukukçular tarafından yapılan "Adalet için!" başlıklı açıklama şöyle:
"Mayıs ayının son günlerinden itibaren, eskisi gibi olmayan bir ülkeye, eskisi gibi olmayan bir halkla uyanıyoruz. Elbette biz hukukçular da Haziran eylemliliklerinin yarattığı bu değişimin ve dönüşümün birer parçası olarak sürecin özneleri arasındayız. Direniş boyunca yaşanan sert polis müdahaleleri ve sonrasında art arda yapılan ev baskınları, haksız tutuklamalar gibi doğrudan mesleki algımıza hitap eden başlıkların yanı sıra yaşanan direnişin politik tahlili ve bundan sonra alacağı biçimin ne olacağı gibi başlıklar da biz hukukçuların gündeminde olmalıdır.
Bu anlamda bizler direnişe dair yapacağımız toplumsal, politik ve hukuki okumaların geleceğe somut girdiler devredebilmesi için, bütünlüklü ve olabildiğince güçlü bir koordinasyon oluşturarak hareket etmeliyiz.
Hepimizin bildiği gibi Gezi eylemleri sırasında hayatını kaybedenler olmuştur. Gözünü kaybedenler, yaralananlar, haksız yere gözaltına alınanlar/tutuklananlar olmuştur. Daha birçok hukuka aykırı uygulama yapılmıştır. Yaşanan tüm hak kayıpları ile ilgili olarak hukuki bir mücadele verilmelidir. Bu tartışmasızdır. Hukukçu kimliğine sahip herkese yüklenen, tarihsel bir sorumluluktur bu.
Ancak bununla yetinilmemelidir.
Yaşanan tüm somut vakaları kapsayacak şekilde, aslında ve esas olarak halka karşı işlenmiş "örgütlü" bir suç bulunmaktadır.
Yaşanan olayları günlerce görmezden gelerek, halkın haber alma hakkını ihlal eden medya kuruluşları kimler tarafından yönlendirilmekte, kimler tarafından yönetilmektedir?
Halka karşı düşman gibi davranan, yaralılara, doktorlara ve revirlere saldırabilen, saldırı emirlerini veren, aralarında Ankara Barosu'nun da bulunduğu birçok örgütü ve partiyi mesnetsiz bir fezlekeyle hedef gösteren polis teşkilatı nasıl yapılanmıştır? Böylesine küstahça, yasalara ve hukuka aykırı nasıl davranabilmektedir?
Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda onlarca avukatın yaka paça gözaltına alınması emrini veren savcı hangi hukuku uygulamaktadır? Ethem Sarısülük'ün katilini serbest bırakıp, onlarca göstericiyi tutuklayan Yargı nasıl bir yapılanma içindedir? Hukuk öğrencilerini isyan ettiren, bize Ceza Hukuku'nu yeniden öğretin dedirten bu kararları nasıl alabilmektedir? Abdullah Cömert’in katili nerededir?
Bu emirleri veren valiler, emniyet müdürleri kimdir? Yetkilerini nasıl ve ne için kullanmaktadırlar? Halka karşı kullanılan binlerce biber gazı bombası, TOMA'lardan sıkılan kimyasal sular, plastik mermiler ve diğer saldırı metotlarının emirleri nasıl verilmektedir? Ve esas olarak siyasi iktidarın sorumluluğu. Resmi güçlerinin dışında paramiliter güçleri de halka karşı sokağa çıkaran, MİT’i iç siyasete yönelik yeniden yapılandıran AKP’nin sorumluğu.
Halka karşı işlenen tüm bu suçların ve sorumluların listesi çoğaltılabilir.
Tüm bunlara ilişkin titiz bir çalışma yürütülmelidir. Ancak, Yargının içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında, bu sürecin yalnızca savcılıklara ve mahkemelere bırakılamayacağı görülmektedir. Çalışmaların örgütlü/kurumsal bir şekilde yürütülmesi, ihtiyaçlara cevap vermesi ve sürekliliğinin sağlanması önemlidir. Bu nedenle, Barolar ve Türkiye Barolar Birliği aktif bir şekilde sürece müdahil olmalıdır. Hukuksuzluklar deşifre edilmeli, bunların kaynağı ortaya çıkarılmalı, hukuk dışı ve halka karşı örgütlenen oluşumların ve işledikleri suçların takipçisi olunmalıdır.
Adalet İçin Hukukçular, Türkiye Barolar Birliği'ni ve tüm Baroları sürecin hukuki ve toplumsal anlamda aktif olarak takipçisi olmaya çağırmakta, tüm meslektaşlarımızı da verilecek bu uzun soluklu mücadeleye katkı koymaya davet etmektedir."