Dersim’de direnişi sürdüren Aksa Elektrik işçileri, dayatılan kölelik koşullarını reddediyor. İşçiler bin 50 lira ücretle nasıl yaşadıklarını, şirketin almadığı önlemler sonucu iş “kazaları”nda yitirdikleri arkadaşlarını, sürgünleri ve direnişi soL’a anlattı.
Dersim’de, Fırat Aksa Elektrik Dağıtım Şirketi’nde çalışan Enerji-Sen üyesi 87 işçi, 9 gündür direnişte. Özelleştirme sürecinde Aksa Elektrik’e satılan elektrik dağıtım şirketinde işçiler, hiçbir iş güvenliği önlemi alınmadan çalışmaya zorlanıyor. İş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçiler için, şirket “adli vaka” diyor, hakkını isteyen işçilere sürgün ve zorunlu rotasyon dayatılıyor. Gezi sürecinde de, işten çıkarılan 20 arkadaşlarının işe dönüşü için 2 günlük bir direniş yapan işçiler, o direnişi kazanımla sonuçlandırmıştı.
Direniş meclis gündeminde
Şirkete yönelik iddialardan biri de, Aksa Elektrik’in farklı bölgelerdeki işçilere farklı ücret verdiği ve kendi içinde “bölgesel asgari ücret” uyguladığına ilişkin. BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, bu iddiaları Meclis gündemine taşıdı. Tuncel, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e, işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin Aksa Holding’de alınan önlemlerin denetlenip denetlenmediğini ve şirketin aynı iş için bölgesel düzeyde farklı ücret politikası izleyip izlemediği yönündeki iddiaları sordu.
Halk direnişin yanında
9 gündür devam eden direniş, bir işçinin Hozat’tan Ovacık’a sürülmesi üzerine başladı. Arıza, sayaç okuma ve açma-kesme bölümündeki işçilerin neredeyse tamamının iş bıraktığı bölgede arıza kayıtlarının birikmesine, elektrik dağıtımında sıkıntı yaşanmasına ve elektrik kesintisi yaşanmasına karşın, yöre halkı direnişin yanında.
Türkiye’nin en zenginlerinden
Özelleştirmeyle birlikte, Elazığ, Bingöl, Malatya ve Dersim illerinin elektrik dağıtımını üstlenen Aksa Elektrik Hizmetleri A.Ş. bir Kazancı Holding şirketi. Ekonomist dergisinin 2012 yılı “En zengin 100 Türk” listesinde 51. sırada olan Kazancı Holding’in en büyük kârı elektrik dağıtım şirketlerinden geliyor. 2009 yılında Gazprom’la “iyi niyet” anlaşması imzalayan Aksa Enerji’nin attığı bu imzaya ilişkin, “iktidara yakınlığından dolayı Gazprom için önerildiği” iddiaları ortaya atılmış, Kazancı Holding’in patronu Mehmet Kazancı, iddialara tepki göstererek, “iktidara herkes kadar yakınız” demişti.
Enerji-Sen ve enerji işçileri bunları talep ediyor:
• Bin 50 lira olan ücretlerin, bin 800 liraya çıkması.
• Hâlâ taşeron bünyesinde çalıştırılan işçilerin kadroya alınması ve toplu sözleşmeden yararlanması.
• Taşeron firmalardan kalan kıdem tazminatı, yıllık izin gibi alacakların ödenmesi.
• Keyfi rotasyonların ve sürgünlerin durdurulması.
• İşçi açığının kapatılması.
• Fazla mesai ücretlerinin ödenmesi.
• İşçi sağlığı ve iş güvenliği koşullarının düzeltilmesi.
‘Taşeronda bile koşullar daha iyiydi’
Konuya ilişkin soL’a bilgi veren Enerji-Sen Genel Başkanı Ali Duman, enerji işkolunda çalışan işçilerin dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesi sonucunda çok ağır koşullarda çalışmaya başladığını belirterek şunları söyledi:
“Enerji; su gibi, barınma gibi, ulaşım gibi temel bir haktır. Bu hakkın devlet tarafından halka ücretsiz biçimde verilmesi gerekir. Ancak süregelen piyasalaştırma, enerjiyi kâr edilecek bir metaya dönüştürdü. Özellikle AKP iktidarının palazlandırdığı şirketlere enerji sektörü peşkeş çekildi ve buralarda çalışan arkadaşlarımız kölece çalışma koşullarına mahkum edildi.”
Enerji dağıtım sektöründe kamunun tasfiyesinin tamamlandığını hatırlatan Duman, sektörün önce taşeron şirketlere verildiğini, gelinen noktada özel dağıtım şirketlerinin işçileri taşerondan almaya başladığını ancak işçilere daha da kötü çalışma koşullarının dayatıldığını söyledi. Duman, yaşanan duruma şu sözlerle örnek verdi:
“Dersim’de eskiden işçilere bin 300 lira ücret verilirken, şimdi bin 50 lira ödeniyor. Özelleştirme sürecinde ihaleyi kazanan Aksa Dağıtım, Elazığ, Bingöl, Dersim ve Malatya gibi illerdeki işçileri kendi bünyesine aldı. Taşerondayken toplu sözleşme yapılamıyor. Kendi bünyesine alınca ‘acaba toplu sözleşme imzalanabilir mi’ diye düşündük. Ancak Aksa’nın, Türk-İş’e bağlı Tes-İş Sendikası’yla altı aya yaydığı toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda, ücretler bin 79 lira oldu. Yani işçilerin sendikaya vereceği aidat kadar zam yapmış oldular.”
Ali Duman, Dersim’deki direnişin tüm bu kölelik koşullarına karşı ortaya çıktığını belirterek, “Elazığ’daki işçiler de bizimle dayanışma grevi yaptılar. Halkın da büyük desteği var” dedi.
İşçiler dayatılan koşullara isyan ediyor
Cafer Yıldız: Bundan üç ay önce de işten çıkarılan 20 arkadaşımızın işe geri alınması için 2 günlük bir direniş yapmıştık. Gezi eylemleri süreciydi, Dersim’de de eylemler vardı. Bunların da etkisiyle kazandık ve arkadaşlarımız işe döndü. Bunun dışındaki taleplerimiz ise şirketin söz vermesine rağmen yerine getirilmedi. Hâlâ güvencesiz ve çok düşük ücretle çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Burada iş kazalarına karşı da bir önlem alınmıyor. Geçenlerde bir arkadaşımız Trabzon’da yaşamını yitirdi mesela. Böyle durumlarda da işçileri suçluyorlar. Şimdiki direnişin tetikleyicisi ise Taylan arkadaşımızın keyfi biçimde Hozat ilçesinden, Ovacık’a sürülmesi oldu. Direnişimiz, taleplerimiz yerine getirilene kadar devam edecek.
‘3 bin liralık senet imzalattılar’
Şahin Özmen: İşe başlarken, “bırakıp gitmeyelim” diye 3 bin liralık da senet imzalattılar. Şirket, sonra bu senetleri tefecilere verip, bize verdiği ücreti de böylece geri almaya çalıştı. Mahkemelik olduk şirketle. Pülümür’de bir arkadaşım, şirket, iş güvenliği malzemeleri sağlamadığı için elektrik çarpması sonucu vefat etti. Bu iş artık namus meselesi, onur meselesi. Sonuna kadar grevi sürdüreceğiz.
‘Çocuğuma bez bile alamıyorum’
Umut Sarı: Şirkette adam kayırma çok oluyor. Örneğin şirketin il müdürü, kendi yakınlarını işe alıp, onlara yüksek ücret veriyor. Lojmanlar, ihtiyacı olan aileler yerine şirket yöneticilerinin tanıdıklarına, bekar olanlara veriliyor. Sonuçta, bize verdikleri bin 50 lirayla, hem çocuklarımıza bakmak hem de 500-600 lira verip kirada oturmak zorunda bırakılıyoruz. Benim 30 aylık bir çocuğum var. Bu parayla, onun mamasını, bezini bile alamıyorum. Şirket yöneticileri bu ücretle yaşasın bakalım. Biz bu grevi, onurumuz için, insanca yaşamak için yapıyoruz.
‘İş kazaları adli vaka oluyor’
Sinan Aygül: Kışın bazen metrelerce karın olduğu köylere, arazilere elektrik arızaları için gidiyoruz. Şirket bunun koşullarını sağlamamasına rağmen, biz insanlarımız mağdur olmasın diye, kendi inisiyatifimizle yapıyoruz aslında. “Bu şartlarda arızaya gitmemiz çok tehlikeli” dediğimizde, işten atılmakla tehdit ediliyoruz. Birçok arkadaşımız bu yüzden iş kazası geçirdi. Şirket ise bunu adli vaka olarak göstermeye çalışıyor.
Daha yeni Daha eski