CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, siyasetteki gerginliğe işaret ederek, “Vatandaş huzur içinde yaşayacaksa bunun birinci koşulu siyasetçilerin yan yana geldiğinde en azından tokalaşmaları birbirlerine selam vermeleri, gülümsemeleri gerekir. Biz bunu yapmıyoruz. Yani geçen gün bir cenaze töreninde Sayın Köseoğlu’nun cenaze töreninde, iki liderin Erdoğan ile Sayın Bahçeli’nin tokalaşmamaları beni gerçekten üzdü. Elini uzatacak ilk kişinin de Başbakan olduğunu kimsenin unutmaması gerekir” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Samanyolu Haber Tv'de “Gönüllerdeki Bayram” programında Yakup Sağlam’ın sorularını yanıtladı.

Vatandaşların bayramını kutlayan CHP Genel Başkanı, “Huzur içinde barış içinde güzel bir bayram geçirirler, komşularıyla, akrabalarıyla, yakınlarıyla, kahvedeki arkadaşlarıyla huzur içinde bir bayram geçirmelerini isterim” mesajını verdi.

“SİYASETÇİ CEBİNİ DOLDURMAYACAK, VATANDAŞIN CEBİ DOLACAK”

“Siyasete atıldıktan sonra bizim normal yurttaşlar gibi bir hayatımız maalesef olmuyor” diyen CHP lideri, yoğunluktan kendilerine zaman ayıramadıklarını ifade etti. Bunun bütün siyasetçiler için geçerli olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, "Biz, normal böyle herkesin günde 3 kez yemek yediği gibi yemek yiyecek zaman bulamayız. Herkesin rahat oturup çay içtiği bir ortamda oturup çayımızı içemeyiz. Böyle bir yoğunluğumuz var. Çünkü siyaset halka adanmışlıktır, halk için çalışıyoruz, vatandaş için çalışıyoruz. Onun mutluluğu için çalışıyoruz. Bu işe girenlerin ana görevi budur. Siyasetçi cebini doldurmayacak, vatandaşın cebi dolacak.”

“DEDEM GELECEK BİZE DE BİR KONUŞMA YAPACAK MI?"

“Çocuklarınız, torununuz sitem ediyorlar mı?” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Geçenlerde Antalya’ya gittim. Torunum duymuş, annesine söylemiş, anne demiş, ‘dedem gelecek bize de bir konuşma yapacak mı’ demiş. Çünkü onun belleğinde kalan siyasetçi konuşur. ‘Bize de bir konuşma yapacak mı’ demiş, buraya geldiğinde” yanıtını verdi.

“O BAYRAMLARI ÖZLÜYORUM”

Eski bayramlara değinen CHP Genel Başkanı, “O bayramları özlüyorum tabii…Van’ın Erciş kazasında ilkokulu başladım. Bir yıl Tunceli’de okudum, 4. sınıftı. Beşinci sınıfı Bingöl’ün Genç İlçesinde bitirdim, ortaokulu orada okudum. Bayramlar şöyleydi; sabahları kalkardık, büyüklerimizin ellerini öperdik, elimize küçük bir torba alırdık, bütün komşuların kapısını çalardık, ‘bayramınız kutlu olsun’ derdik ve onlardan şeker toplardık. Tabii bu arada kaçıp kaçıp bayramlarda sigara da içerdik, erkekliğimizi kanıtlamak için.

Büyüklerimizi gördüğümüzde cadde de yürürken, hiç tanımasak bile gider elini öperdik. Onlar bazen bize harçlık verirlerdi. Para aldığımız zaman çok mutlu olurduk. Bunlar bizim Anadolu’da yaşadığımız güzellikler. Bugün aynı güzellikler Anadolu’da var mı? Kentleşme süreci yoğunlaşınca bunlar büyük ölçüde kayboluyor. Hele büyük kentlerde gidip komşunuzun kapısını çalıp iyi bayramlar diliyorsunuz ama çocuklar eskiden olduğu gibi sokaklarda, caddelerde daha özgürce dolaşıp şeker toplayamıyorlar” diye konuştu.

“Çok harçlık toplar mıydınız, kardeşler arasında sen çok topladın oluyor muydu?” sorusuna CHP Genel Başkanı, “7 kardeşiz. Oluyordu. Bir kardeşimiz daha fazla para almışsa onu bize getirir, gösterirdi. Biz de keşke biz de alsaydık diye içimizden geçirirdik ama sonuçta bayram tabii” yanıtını verdi.

“EŞİMLE MEKTUPLAŞMA VAR, ONLARIN TAMAMINI SAKLIYORUZ”

Dünyanın değiştiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, “Toplumlar değişiyor. Kültürlerimiz yenileniyor, değişiyor. Teknoloji değişiyor. İnsanoğlu bu teknolojiye adapte oluyor. Eskiden mektup yazardık ama ben son mektubu ne zaman yazdığımı hatırlamıyorum. Artık bilgisayar başına oturuyorsunuz, ileti gönderiyorsunuz” dedi.

“Kime yazmıştınız?” sorusuna CHP lideri, “Hiç hatırlamıyorum” diyerek şöyle devam etti:

“Eşimle mektuplaşma var, onların tamamını saklıyoruz. 1970’li yıllarda evlendim. 1971’de mezun oldum. Aynı yıl hesap uzmanlığı sınavını kazandım, oraya girdim, arkasından askerlik oldu. Askerlik yaptığımda 74’te evliydim. Mektuplaşma o süreç içerisinde oluyor, nişanlanırken, o süre içerisinde, her nişanlının yaptığı gibi bizler de mektuplaştık.

Herkesin anıları var. Bizim de anılarımız var. Sevdiğiniz birisinden mektup gelirse hoşlanırsınız hele hele nişanlınızdan bir mektup bekliyorsunuz o mektup gecikirse kafanızda bir çengel olarak kalır, neden gecikti mektup diye. Tek haberleşme aracı mektuptu. O mektupların şöyle güzel özelliği var. Bütün samimi duygularınızı karşı tarafa aktarıyorsunuz. O da aynı şekilde samimi duygularını aktarıyor tabii hasretlik dediğiniz bir kavram var, bunu da yaşıyoruz.”

ASKERLİK ANISI

İzmir Bornova’da askerlik yaptığını belirten CHP lideri, “Kısa süre askerlik yaptım. 53. Er Eğitim Tugayına uçaksavar topçusu olarak askerlik yaptık.
Askerlikte unutmadığım bir anım var. Bir gün akşam içtimada, genç bir teğmen bize askerlikle ilgili düşüncelerini aktarıyor. Bir arkadaşımız çıktı, şunu söyledi. ‘Bu askerliğin mantığı yoktur, böyle şey olur mu’ dedi, böyle bir itiraz yaptı, genç teğmen unutamadığım bir yanıt verdi, dedi ki; ‘askerliğin mantığı yoktur tabii’ dedi, ‘yani sizin düşündüğünüz anlamda askerliğin mantığı yoktur’. Düşman tepede ben size yürü dediğim zaman siz yürüyeceksiniz ve siz yürüyorsunuz’ dedi, ‘askerlik budur’ dedi. ‘Oysa oturup düşündüğünüz zaman ya ben yürürken kurşun gelecek, ben yaralanacağım, öleceğim, ben niye gideyim diye düşünürsünüz, dolayısıyla askerliğin kendisine göre mantığı vardır. Sivil hayatla asla kıyaslanamaz bu. Kuralları budur. Bütün dünyada böyledir dedi. Ve siz bu kararlara uymak zorundasınız’.”

“ASKERLİĞİN KISALMASI DOĞRUDUR”

Askerliğin kısalması tartışmalarına ilişkin de CHP Genel Başkanı, “Askerliğin kısalması doğrudur. Askerlik ile ilgili daha sağlıklı, daha tutarlı kararlar almamız gerekiyor. Askere giden insanın sivil yaşamda eğer işi gücü varsa, üretim yapıyorsa, onu bir süre üretimden koparmış oluyoruz. Belki askerliği zaman içerisinde daha profesyonel bir yapıya dönüştürmek gerekiyor. Bunu rahmetli Turgut Özal’da dillendiriyordu. Daha farklı konsept içinde askerliği ele alıp değerlendirmek gerekiyor. Türkiye’nin güçlü bir orduya ihtiyacı var, daha dinamik daha atak bir orduya ihtiyacı var. Daha iyi donanımı sağlanmış bir orduya ihtiyacı var. Bu zaman içerisinde olabilir. Askerliğin kısalmasının bizim açımızdan büyük yararı var. Hem daha fazla tasarruf yapmış olabiliriz. Askerliği daha güçlü bir hale kurumsal olarak getirmiş olabiliriz. Bunun çok iyi düşünülmesi alt yapısının oluşturulması ona göre karar alınması gerekiyor” dedi.

“SÜTLACI ÇOK SEVERİM”

“Oturduğunuz sofrada, bayram sofrasında görmek istediğiniz tatlılar içerisinde hangisini görmek istersiniz?” sorusuna da CHP Genel Başkanı, “Ben sütlacı çok severim. Dolayısıyla görmek istediğim en güzel tatlı sütlaç. Hafif bir tatlı. Bana göre de çok güzel bir tatlı. Ben sütlacı seviyorum ama genelde şu var; baklava ikram ediliyor, börek, çay, kahve ikram ediliyor. Biz genel beğeniye bakıyoruz benim tercihlerime göre oluşmuyor tabii…Baklava bizim tatlı geleneğimizin çok önemli bir unsuru.”

KIZILAY BAŞKANI’NA KURBAN ÖNERİSİ

“Kurbanı ne yaptınız?” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Kızılay’a verdik. Kızılay Başkanı’yla konuştum. Hatta sordum kendisine Gazze’de sizin çadırınız var mı diye, ‘evet Gazze’de sabit bir yerimiz var, oradaki Gazzelilere, Müslümanlara yardım yapıyoruz’. Biz de kurban bağışımızı oraya yaptık. Onlar kavurma haline getiriyorlar. Gerçekten de yoksullara dağıtıyorlar. Bundan çok mutlu olduğumu ifade ettim. Hatta şöyle bir de konuşma oldu, hacca giden vatandaşlarımız var. Çoğu zaman kurban kesiyoruz ama bu kurbanlar çoğu zaman gömülüyor toprağa. Oysa dünyada milyonlarca yoksul ve aç insan var. Kızılay bu konuda çok örnek bir davranış sergiliyor aslında. Kurbanı alıyor, kesiyor, duasını yapıyor, kavurma haline getiriyor ve 365 gün yoksulun sofrasına bir eti getirip bırakabiliyor. Dedim ki acaba hacda kesilen kurbanlar ile ilgili olarak da böyle bir çalışma yapabilir misiniz? Dedi ki; ‘bizim bu çalışmamızdan sonra Suudi Arabistan’dan bize bir teklif geldi, acaba burada da böyle yapabilir misiniz diye, onlar bir proje hazırlamışlar, göndermişler, bu projeye uygun kesimhane ve diğer yerler hazırlasanız, soğuk hava deposu, biz aynısını yapabiliriz ve bütün dünyaya günün 365 günü kurban etini gönderebiliriz diye, öyle bir proje üzerinde çalışıyorlar bu mükemmel bir şey.”

“AİLEMİZİN SOYADI KARABULUT’TU”

“Ailemizin soyadı Karabulut’tu, orijinal soyadı” diyen Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:

“Cumhuriyetten sonra aldığı soyad ama çok kalabalık bir aileyiz biz. Mesela 7 tane Mehmet Karabulut var, 10 tane Hüseyin Karabulut var. Çok yaygın isimler var Anadolu’da bildiğimiz isimler, soyadı da aynı olunca rahmetli babam soyadını değiştirmek istemiş, biz o zaman çocuğuz tabi. Kılıçdaroğlu yaptı soyadını, eleştirdiler beni vay efendim Karabulut'ken niye Kılıçdaroğlu yaptı diye sanki ben yapmışım bunu. Rahmetli babamın tercihiydi. Biz de çocuğuz zaten otomatikman değişiyor. Soyadımızdan memnunuz, ama ailemizde Karabulut var amcamların soyadı Karabulut onlar bizim büyüklerimiz gördüğümüz zaman ayağa kalkarız saygısızlık yapmayız, bayramlarda veya karşılaştığımızda elini öperiz.

“BEN VE HANIM FENERBAHÇELİYİZ”

Üç çocuğum var, üçü de İstanbul doğumlu, Zeynep Kamil Hastanesinde doğdular. Üçü de Galatasaraylı. O ara Galatasaray 3 kez arka arkaya şampiyon oldu. Bizim bir komşumuz vardı koyu Galatasaraylı, çocuklara atkılar, şapkalar derken çocuklar Galatasaraylı oldular, ben ve hanım Fenerbahçeliyiz, torun da büyük bir olasılıkla Beşiktaşlı olacak herhalde.

Çocuk aslında, çocukluğunda geçen olaylardan etkilenip bir takımı tutuyor..

Geçen Ramazan’da bir kaçamak yaptık eşimle beraber. Ankara’da Hacıbaba’ya gittik orada iftar açtık. Çok fazla yoğun bir sinemaya bir çay bahçesine gidip oturma şansımız maalesef yok, arada bir bir yerlere gidebiliyorsak bundan mutluluk duyuyoruz.

“KADIN EGEMEN BİR DEMOKRASİ VAR EVDE”

Her erkeğin üzerinde kadının etkisi vardır. Her ne kadar çok kazağız diyorsak da evde hanımın sözü geçiyor. Bizim evde de onun sözü geçiyor. Bir şeyler yaptığımız zaman yanlış bir şey diyelim onun itirazları ile hemen karşılaşıyoruz. Siyasette de oluyor, bazen bir şeyler olur beni sert bir şekilde eleştirebiliyor, eleştiriyor da zaten. Evde demokrasi var. Kadın egemen bir demokrasi var evde. Hanımlar gerçekten daha titiz oluyorlar yemeğin hazırlanması evin temizliği günlük sorunlar çocukların sorunları bizim sorunlarımız bütün bunlarla ilgileniyorlar tabi eşimde ilgileniyor kendisine her zaman şükran borçluyuz her erkeğin şükran borçlu olduğu gibi.”
Yaklaşan seçimlere ilişkin “Seçimler öncesinde ailenize zaman ayırmayı düşünüyor musunuz?” sorusunun yöneltildiği CHP Genel Başkanı, “Öyle bir ortam olursa tabi çok sevinirim. Ara dönem yaratabilirsek 3-4 günlük bir dönem yaratabilirsek, geçen tatilde Antalya Kaş’a gittim orada 3 gün tatil yapma imkanımız oldu, güzeldi, dinlenme imkanımız oldu. Dinlenme derken, daha sağlıklı oturup hem düşünme hem konuşma belki çevreyi belki hayatı belki siyaseti daha rahat sorgulama imkanı buluyorsunuz. Yoksa siyasetçinin dinlenmesi oturup böyle akşama kadar başka bir şey düşünmemesi mümkün değil. Yine sonuçta ülkeyi insanı düşünüyorsunuz, insanların sorunlarını düşünüyorsunuz, gazete açtığınız zaman eğer orada olumsuz bir haber varsa kaygı duyuyorsunuz telefon ediyorsunuz arkadaşları görevlendiriyorsunuz bizim dinlenmemiz öyle bildiğimiz dinlenme değil. Ailede buna alıştı” yanıtını verdi.

“ELİNİ UZATACAK İLK KİŞİNİN DE BAŞBAKAN OLDUĞUNU KİMSENİN UNUTMAMASI GEREKİR”

Cumhuriyet gazetesinde unutmadığı bir fotoğraf olduğunu ifade eden CHP Genel Başkanı, şöyle dedi:

“İnönü ile Demirel’in el ele tutuşmaları ve siyasette bahar diye bir manşet vardı. Bu o dönem için bana göre çok önemli bir fotoğraftı. Biri anamuhalefet partisinin genel başkanı öbürü Başbakan ama ikisi elele dolayısıyla ülkenin sorunlarını en azından konuşuyorlar ama bu birlikteliği gösterebiliyorlar. Geçmişte bu tür tabloları çok yaşadık. Günümüzde biraz daha sert bir siyaset anlayışı egemen ve topluma, kahvedeki vatandaşa da yansıyor. Oysa siyasetçinin amacı ne? Vatandaşın huzur içinde yaşaması. Vatandaş huzur içinde yaşayacaksa bunun birinci koşulu siyasetçilerin yan yana geldiğinde en azından tokalaşmaları birbirlerine selam vermeleri gülümsemeleri biz bunu yapmıyoruz. Yani geçen gün bir cenaze töreninde Sayın Köseoğlu’nun cenaze töreninde, iki liderin Erdoğan ile Sayın Bahçeli’nin tokalaşmamaları beni gerçekten üzdü. Bir cenaze töreni orası. Bir ölen insanın arkasından hayır duası ediyorsunuz. Dolayısıyla en azından onun anısına saygı duyarak merhaba demeleri gerekir, bir tokalaşmaları gerekir. Elini uzatacak ilk kişinin de Başbakan olduğunu kimsenin unutmaması gerekir. Toplumu geren bir siyaset anlayışının ülkeye hayır getirmediğini hepimiz biliyoruz, zarar getiriyor. Toplumu germemeliyiz, farklı düşüncelerimiz elbette olacak elbette ki birbirimizi eleştireceğiz bu gayet doğaldır zaten. İnsanlar en çok nerede eleştiri konusu olurlar kendi evlerinde, ama hiçbir zaman bir karı koca arasındaki ilişkilerde tartışma eleştiri olur ama hiçbir zaman bu bir kan davasına dönüşmez, dönüşmemeli de zaten genel kural budur zaten. Sonuçta çocuğunuz, çevreniz, komşunuz akrabanız var. Yani o mutlu havayı güzel havayı yakalamak ve sürdürmek zorundasınız. Siyasette böyle bir şeydir. Siyaset bir uzlaşma kültürüdür. Demokraside bir uzlaşma kültürü üzerine inşa edilir. Düşüncelerimiz farklı olabilir ama ortak bir paydamız vardır. Nedir bu ortak paydamız? Vatanımız, bayrağımız milletimiz toprağımız, insanımızdır. Bunlar bizim ortak paydamızdır. Bu ortak paylar üzerinden siyaseti şekillendirmeliyiz, yani gövdeyi güçlü tutmalıyız, dallar farklı olabilir. Gövdeyi budamazsınız hiçbir zaman ama dalları budarsanız daha yeni dallar filizler çıkar o anayı gövdeyi güçlendirir. Bizim siyasette yapmak istediğimizde bu olmalı.”

“Üzüldüğünüz oluyor mu, keşke bunu söylemesiydim dediğiniz” sorusuna da CHP Genel Başkanı, “Oluyor tabi. Sonuçta biz de zaman zaman sert söylemlerde bulunuyoruz. Bundan kaçınmak gerekiyor” yanıtını verdi.

“EVDE ÇOK SESSİZİM”


“Evde Kemal Kılıçdaroğlu nasıldır?” sorusuna CHP lideri, “Evde çok sessizim. Çok fazla konuşmam, konuşma yetkisi tümüyle eşimdedir. Olabildiğince rahat etmemi sağlarlar zaten yorgun geliyoruz eve” yanıtını verdi.
“Kaç saat uyuyorsunuz?” sorusuna CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Emin olun o konuda günden güne değişiyor. Bazen 3 saat bile uyumayız bazen 8 saat uyuruz. Koşullara, yere ve zamana bağlı. Ama böyle bir siyasetçi yatağa uzanıp huzur içinde bir şöyle bir deliksiz uyku uyumak böyle bir şansımız yoktur. Her akşam başımı yastığa koyarken bir vicdan muhasebesi yaparım. Bunu yapmak zorundayım. Huzur içinde yatmak istiyorsanız bunu yapmak zorundasınız, insanınıza saygı duyuyorsanız bunu yapmak zorundasınız. Eğer o gün iyi bir şeyler yapmışsanız huzur içinde yatarsınız. Siyasetçi çok rahat bir insan değildir. Sevinirken hepimiz seviniriz acıları çoğu zaman paylaşmayız. Acıları da paylaşmalıyız, topluma huzuru egemen kılmalıyız, bu toplum huzurlu rahat olmalı. Nasıl bayramda birbirimizi kucaklıyorsak küsler barışır bayramda biraya gelirler emin olun bu çok güzel bir şeydir. Birbirimiz kucaklamak, sevmek komşularımıza selam vermek merhaba demek onlarla oturup arada bir sohbet etmek bu güzel bir şey. Bu vesile ile bizi izleyen bütün yurttaşlarımı inancı, rengi, kimliği ne olursa olsun hepsine selamlarımı saygılarımı sunuyorum. Yaşı benden büyük olanların ellerinden öpüyorum, yaşıtım olanları kucaklıyorum, çocukların gözlerinden öpüyorum. Onları Türkiye’nin ayrılmaz parçası olarak görüyorum. Beraber kucaklaşacağız birbirimizi seveceğiz. Sevgi üzerine güzel bir Türkiye kuracağız buna inanıyorum” dedi.
Daha yeni Daha eski