"Tesadüf" kelimesinin insanlığın bir kuruntusu olduğunu biliyor muydunuz?
Biraz daha yakından bakalım. 1 katrilyon adet atomun bulunduğu bir su birikintisinden bir atomu, lazer aygıtımızla ve elektromanyetik alanlarımızla seçeceğiz. Bunlardan herhangi birini seçme olasılığımız nedir? Cevap gayet açık:
1/1.000.000.000.000.000...
Yani katrilyonda bir. Şimdi kendimizi bu atomlardan birinin yerine koyarak düşünelim. Diğer atomlardan her birinin seçilme olasılığı, bizim seçilme olasılığımıza eşit. Yani ''adaletli'' bir durum söz konusu. Daha doğru bir deyişle, şartlar, tüm atomlar için eşit. Bu tür bir durumda, seçeceğimiz atom, daha önceden belirlenmiş bir atom olsaydı, eminiz ki çoğu insan bu olayı ''olağanüstü bir tesadüf'' olarak görecekti. Ancak çoğu insanın burada düştüğü hata, ''...ama diğer tüm atomlar 999.999.999.999.999 adet ve onlardan birinin seçilmesi daha olasıydı!'' gibi bir itirazdır. Burada benimsememiz gereken, her bir bireysel atom için olasılıkları, ayrı ayrı ele almaktır. Böylece herkesin aslında belli ve eşit bir olasılıkta seçilebilir olduğunu anlarız. ''Tesadüf'' algımız da böylece ortadan kalkar.
Günlük yaşantıdan da sayısız bir örnek verebiliriz: Sizce bir otoyolda saatte 120 kilometre hızla giderken, karşı yoldan gelen bir aracın lastik cantındaki bir parçanın, aracın yerde bulunan bir çukura hızlı girmesinden ötürü kopup fırlayarak sizin açık olan camınızdan içeri girme ve kafanıza çarpıp canınızı acıtma, belki kaza yapmanıza neden olma ihtimali nedir? Tüm olasılıkları bir düşünün: Sizin, otoyol üzerinde bulunabileceğiniz sayısız konumdan, tam da parçanın fırladığı yerde bulunuyor olma ihtimaliniz... Belki sonsuzda bir... Orada, aynı zamanda karşı yoldan gelecek aracın girebileceği bir çukurun olma ihtimali (ancak diğer herhangi bir çukurun olmaması)... Lastiğin çukura giriş açısından, sizin konumunuzdan, karşıdaki aracın konumundan, aranızdaki mesafeden, hava sürtünme katsayısından, çarpma enerjisinin ne kadar elastik olarak aktarıldığı katsayısından ve daha sayısız etmenden ötürü, cismin size tam denk gelecek şekilde uçmuş olması... Hepsi ve daha fazlası. Ancak olmuyor mu? Oluyor. Uzun yolda araç kullananlar, belki saatlerce kullanırlar ve bir ara, yol mıcırlı veya taşlı olmamasına rağmen karşı yoldan fırlayan bir taş camınıza çarpabilir, açıksa içeri bile girebilir.
Peki bir diğer olasılık... Pikniğe gittiniz ve ağaçlar altında yemek yiyorsunuz. Reçel çıkardınız ve kabını yere bıraktınız. O sırada, sizden 30 metre uzakta, yerden 15 metre yükseklikteki bir yaprak daldan kopuyor ve rüzgar, çevresel etmenler vb. durumlara bağlı olarak yere düşüyor. Tam da reçel kabını koyduğunuz yere... Yaprağın alanı ve düşebileceği alanın oranına bakılırsa, katrilyonda bir ihtimal belki de... Ancak hepimizin başına bu tip olaylar gelmiştir.
Tavla oynuyorsunuz ve üst üste iki defa 6-6 attınız. Tam ikinci 6-6 atışınızda, kapınız çaldı ve komşunuz geldi. O da tavla oynamak istiyor ancak zarlarını kaybetmiş. Sizden zar istiyor. Acaba zarların o gelmeden hemen önce 2 defa üst üste 6-6 gelmesiyle, komşunuzun zar istemesi arasında herhangi bir ilişi var mı? Elbette hayır. Peki ya komşunuzun size uğradığı zaman dilimi (1-2 dakika) ile uğrayabileceği zaman aralığının (sabah 9 akşam 11 arası diyelim) olasılıksal olarak oranlanmasının ufacık bir olasılık verdiğini biliyor muydunuz? Sizin o sırada tavla oynuyor olma ihtimalinizi, o sırada yapıyor olabileceğiniz sayısız işe oranlayarak hesaba katalım. Komşunuzun o sırada tavla oynama ihtimalini, yapabileceği diğer sayısız şeye oranlayıp katalım. Komşunuzun sizden isteyebileceği şeyler arasından, zar isteme ihtimalini de katalım. Ufacık bir olasılık. Ancak gerçekleşiyor. Çünkü gerçekleşiyor, bu kadar basit.
Yurtdışına, çok uzak bir ülkeye gittiniz (örneğin ABD). Bir sokakta yürürken, ilkokul arkadaşınızla karşılaştınız. Bir düşünelim: Olası 200 küsür ülkeden, 50 eyaletten, 19.000 yerleşim yerinden, ikiniz de olası diğer tüm zaman aralıkları yerine, o anı seçtiniz ve Dünya üzerinde bulunabileceğiniz sayısız konum içinden, aynı konuma denk geldiniz. Bunun olasılığı, diğer olasılıkların yanında sıfırdır. Ama oldu. Bu bir mucize mi? Elbette hayır.
Bu "tesadüf"ler ilgimizi çeker, çünkü ilginçtirler. Arkadaşınız İstanbul'dayken, tam aynı saatte sizin New York'ta olma ihtimaliniz de, aynı ihtimale sahiptir. Ancak bu kimseye ilginç gelmez, çünkü denk gelmemişsinizdir ve anlatmaya değer, ilginç bir hikaye değildir. Ancak denk gelince, inanılmaz bir rastlantı, "mistik" bir şekilde gerçekleşmiş gibi gelir. Bu, apaçık bir algı yanılgısıdır. Algıda seçiciliktir!
Örnekleri sonsuz sayıda arttırmak mümkündür. Herhangi bir kelimenin etimolojik köken olarak ya da başlı başına bir kelime olarak kullanışlı olması, onun karşıladığı anlamın algısal bir yanılsama olduğu gerçeğini değiştirmez. Bizler "olasılığı düşük olan olaylar" deriz, ancak bu olayların gerçekleşme olasılıkları vardır ve bu, doğal bir işleyiş sürecinin parçasıdır. Eğer doğada bu olasılıkları değerlendirecek bir zeka olmadığını varsayarsak, ''tesadüf'' kelimesinin doğa için ne kadar ''işe yarar'' olduğunu -ya da olmadığını- anlarız.
Bu noktaya kadar konuyu tam anlamamışlar için ufak bir uyarı: bu yazı "Evrende tesadüfler yoktur." sonucuna varmamaktadır. Tam tersine, yukarıda izah ettiğimiz gibi, bu olanların her biri net ve açık tesadüflerdir. Bu yazının anlatmak istediği, bunlara anlam yüklemenin saçmalığıdır. Evrende, hiçbir anlam taşımayan tesadüfler meydana gelmektedir ve çok düşük olasılıklı gördüğümüz birçok olay, sıklıkla etrafımızda gerçekleşir ve biz bunlara olmadık anlamlar yükler, "tesadüf" sözcüğünün altını gerçek dışı yollarla doldururuz. Bu bir hatadır.
Yazanlar: Emre ORAL (Pozitif İnfotropizma) ve ÇMB (Evrim Ağacı)
Biraz daha yakından bakalım. 1 katrilyon adet atomun bulunduğu bir su birikintisinden bir atomu, lazer aygıtımızla ve elektromanyetik alanlarımızla seçeceğiz. Bunlardan herhangi birini seçme olasılığımız nedir? Cevap gayet açık:
1/1.000.000.000.000.000...
Yani katrilyonda bir. Şimdi kendimizi bu atomlardan birinin yerine koyarak düşünelim. Diğer atomlardan her birinin seçilme olasılığı, bizim seçilme olasılığımıza eşit. Yani ''adaletli'' bir durum söz konusu. Daha doğru bir deyişle, şartlar, tüm atomlar için eşit. Bu tür bir durumda, seçeceğimiz atom, daha önceden belirlenmiş bir atom olsaydı, eminiz ki çoğu insan bu olayı ''olağanüstü bir tesadüf'' olarak görecekti. Ancak çoğu insanın burada düştüğü hata, ''...ama diğer tüm atomlar 999.999.999.999.999 adet ve onlardan birinin seçilmesi daha olasıydı!'' gibi bir itirazdır. Burada benimsememiz gereken, her bir bireysel atom için olasılıkları, ayrı ayrı ele almaktır. Böylece herkesin aslında belli ve eşit bir olasılıkta seçilebilir olduğunu anlarız. ''Tesadüf'' algımız da böylece ortadan kalkar.
Günlük yaşantıdan da sayısız bir örnek verebiliriz: Sizce bir otoyolda saatte 120 kilometre hızla giderken, karşı yoldan gelen bir aracın lastik cantındaki bir parçanın, aracın yerde bulunan bir çukura hızlı girmesinden ötürü kopup fırlayarak sizin açık olan camınızdan içeri girme ve kafanıza çarpıp canınızı acıtma, belki kaza yapmanıza neden olma ihtimali nedir? Tüm olasılıkları bir düşünün: Sizin, otoyol üzerinde bulunabileceğiniz sayısız konumdan, tam da parçanın fırladığı yerde bulunuyor olma ihtimaliniz... Belki sonsuzda bir... Orada, aynı zamanda karşı yoldan gelecek aracın girebileceği bir çukurun olma ihtimali (ancak diğer herhangi bir çukurun olmaması)... Lastiğin çukura giriş açısından, sizin konumunuzdan, karşıdaki aracın konumundan, aranızdaki mesafeden, hava sürtünme katsayısından, çarpma enerjisinin ne kadar elastik olarak aktarıldığı katsayısından ve daha sayısız etmenden ötürü, cismin size tam denk gelecek şekilde uçmuş olması... Hepsi ve daha fazlası. Ancak olmuyor mu? Oluyor. Uzun yolda araç kullananlar, belki saatlerce kullanırlar ve bir ara, yol mıcırlı veya taşlı olmamasına rağmen karşı yoldan fırlayan bir taş camınıza çarpabilir, açıksa içeri bile girebilir.
Peki bir diğer olasılık... Pikniğe gittiniz ve ağaçlar altında yemek yiyorsunuz. Reçel çıkardınız ve kabını yere bıraktınız. O sırada, sizden 30 metre uzakta, yerden 15 metre yükseklikteki bir yaprak daldan kopuyor ve rüzgar, çevresel etmenler vb. durumlara bağlı olarak yere düşüyor. Tam da reçel kabını koyduğunuz yere... Yaprağın alanı ve düşebileceği alanın oranına bakılırsa, katrilyonda bir ihtimal belki de... Ancak hepimizin başına bu tip olaylar gelmiştir.
Tavla oynuyorsunuz ve üst üste iki defa 6-6 attınız. Tam ikinci 6-6 atışınızda, kapınız çaldı ve komşunuz geldi. O da tavla oynamak istiyor ancak zarlarını kaybetmiş. Sizden zar istiyor. Acaba zarların o gelmeden hemen önce 2 defa üst üste 6-6 gelmesiyle, komşunuzun zar istemesi arasında herhangi bir ilişi var mı? Elbette hayır. Peki ya komşunuzun size uğradığı zaman dilimi (1-2 dakika) ile uğrayabileceği zaman aralığının (sabah 9 akşam 11 arası diyelim) olasılıksal olarak oranlanmasının ufacık bir olasılık verdiğini biliyor muydunuz? Sizin o sırada tavla oynuyor olma ihtimalinizi, o sırada yapıyor olabileceğiniz sayısız işe oranlayarak hesaba katalım. Komşunuzun o sırada tavla oynama ihtimalini, yapabileceği diğer sayısız şeye oranlayıp katalım. Komşunuzun sizden isteyebileceği şeyler arasından, zar isteme ihtimalini de katalım. Ufacık bir olasılık. Ancak gerçekleşiyor. Çünkü gerçekleşiyor, bu kadar basit.
Yurtdışına, çok uzak bir ülkeye gittiniz (örneğin ABD). Bir sokakta yürürken, ilkokul arkadaşınızla karşılaştınız. Bir düşünelim: Olası 200 küsür ülkeden, 50 eyaletten, 19.000 yerleşim yerinden, ikiniz de olası diğer tüm zaman aralıkları yerine, o anı seçtiniz ve Dünya üzerinde bulunabileceğiniz sayısız konum içinden, aynı konuma denk geldiniz. Bunun olasılığı, diğer olasılıkların yanında sıfırdır. Ama oldu. Bu bir mucize mi? Elbette hayır.
Bu "tesadüf"ler ilgimizi çeker, çünkü ilginçtirler. Arkadaşınız İstanbul'dayken, tam aynı saatte sizin New York'ta olma ihtimaliniz de, aynı ihtimale sahiptir. Ancak bu kimseye ilginç gelmez, çünkü denk gelmemişsinizdir ve anlatmaya değer, ilginç bir hikaye değildir. Ancak denk gelince, inanılmaz bir rastlantı, "mistik" bir şekilde gerçekleşmiş gibi gelir. Bu, apaçık bir algı yanılgısıdır. Algıda seçiciliktir!
Örnekleri sonsuz sayıda arttırmak mümkündür. Herhangi bir kelimenin etimolojik köken olarak ya da başlı başına bir kelime olarak kullanışlı olması, onun karşıladığı anlamın algısal bir yanılsama olduğu gerçeğini değiştirmez. Bizler "olasılığı düşük olan olaylar" deriz, ancak bu olayların gerçekleşme olasılıkları vardır ve bu, doğal bir işleyiş sürecinin parçasıdır. Eğer doğada bu olasılıkları değerlendirecek bir zeka olmadığını varsayarsak, ''tesadüf'' kelimesinin doğa için ne kadar ''işe yarar'' olduğunu -ya da olmadığını- anlarız.
Bu noktaya kadar konuyu tam anlamamışlar için ufak bir uyarı: bu yazı "Evrende tesadüfler yoktur." sonucuna varmamaktadır. Tam tersine, yukarıda izah ettiğimiz gibi, bu olanların her biri net ve açık tesadüflerdir. Bu yazının anlatmak istediği, bunlara anlam yüklemenin saçmalığıdır. Evrende, hiçbir anlam taşımayan tesadüfler meydana gelmektedir ve çok düşük olasılıklı gördüğümüz birçok olay, sıklıkla etrafımızda gerçekleşir ve biz bunlara olmadık anlamlar yükler, "tesadüf" sözcüğünün altını gerçek dışı yollarla doldururuz. Bu bir hatadır.
Yazanlar: Emre ORAL (Pozitif İnfotropizma) ve ÇMB (Evrim Ağacı)