Tanrı bize cennette vaat ettiği şarabı
Niçin haram etsin bu dünyada, akla sığar mı?
Bir sarhoş arap, devesini vurmuş Hamza’nın
Peygamber de yasak etmiş Arap’a Şarabı
Ömer Hayyam
Bilindiği gibi kendinden önceki tek tanrılı dinler olan Yahudilik ve Hristiyanlıkta şarap yasak olmamasına rağmen Müslümanlıkta “haram” yani; yasaktır. İslamiyet öncesinde olduğu gibi Müslümanlığın ilk senelerinde şarap, bira ve nebiz üretilir ve içilirdi. Ancak daha sonra aşamalı olarak inen ayetlerle şarap ve bira yasak olarak kabul edilmesine rağmen “Nebiz” şarap olarak kabul edilmeyip üretilip içilmesine devam edilmiştir.
Nebiz; üzüm, hurma, bal, buğday, arpa gibi bazı meyve ve tahılların suda bekletilip kendi kendine mayalanması neticesinde oluşan bir içki çeşididir. “Köpürme” yani fermentasyonun hızlanmasından sonra içilmesi haram olarak kabul edilmiştir. Çünkü bekleme süresi uzadıkça içinde oluşan alkol miktarı arttığından içildikçe sarhoş etme durumu ortaya çıkmaktadır. Ölçü; sarhoş olma olunca kişiye göre değişen bir durum ortaya çıktığı gibi çeşitli ulemalar tarafından da farklı yorumlar getirilerek her dönem nebiz kabul görmüştür. Nebizi içenler arasında Hz.Ali ve Hz.Ömer’in de bulunduğu hatta 3 günlük nebizden peygamberin da içtiği bilinir.
İmamı Azam Ebu Hanife, Kuran’da geçen “hamr” kelimesinin günlük dilde şarap anlamına geldiği için, şarap az veya çok da içilse haramdır, diğer alkollü içkiler ise sarhoş edecek kadar içilirse haramdır diye kabul etmiştir.
Bu konuda Ebu Hanife yalnız değildir. Onunla aynı fikirde olan çok sayıda kişi vardır. Örneğin, Osmanlı şeyhülislamlarından Çatalcalı Ali Efendi vişne likörü ile ilgili olarak sorulan soruya “ sarhoş etmeyecek kadarı içilebilir” diye fetva vermiştir.
Aslında şarap kultüründe de böyle bir durum söz konusudur. Şarap keyif ve sohbet içkisi olarak kabul edildiğinden onun içindeki lezzetleri almak üzere şarap içilmesi gerekir ve ölçüsü çakırkeyiftir.Bundan fazla içilmesi şaraba hakaret olarak görülür. Çünkü artık şaraptaki lezzetleri değil alkol almak üzere içilmesi söz konusu olmaktadır.
Osmanlı döneminde IV. Murat dönemi hariç katı bir yasaklama getirilmemiştir. Şarap üretenlere ve içenlere verilmiş herhangi yaygın bir ceza uygulaması da olmadığı bilinir. Bağcılık ve Şarap üretiminde olduğu gibi meyhanelerin de genellikle gayrimüslim ahali tarafından işletilirdi. Diğer taraftan Şarap ve meyhanelerden alınan vergilerin saraya önemli bir gelir kaynağı olduğu da bir gerçektir. Sadece Galata da 1400 adet meyhane olduğunu gösterir. IV Murat dahil hemen hemen tüm padişahların şarap içtiği bilinir.
1800 lerde Fransa ve Avrupa’da filoksera (asma biti) hastalığı nedeniyle tüm bağlar harap olduğunda Osmanlıya gelinir ve başta Trakya olmak üzere Marmara ve Ege de geniş ölçekli bağlar kurulur ve milyonlarca litre şarap üretilerek büyük bir kısmı dışarıya satılır. Üretilen şarapların hayli kaliteli olduğu Avusturya’da yapılan dünya şarap yarışmalarında Osmanlı şarapları üst üste aldığı birincilik ödülleriyle değerlendirilmesiyle kanıtlanmıştır.
Özet olarak; bence Müslümanlara yasaklanan alkollü içki değil sarhoşluktur. Ancak özü bırakıp görünüşü esas alanlar alkol konusunu, kokusunu ve hatta antiseptik olarak kullanılmasını bile haram sayacak kadar abartmışlardır. Kuran’da sarhoş olanlar için de herhangi bir ceza öngörmez. Ancak, ne dediği anlaşılıncaya kadar namaz kılmaması istedir.
Hayyam’la başladık onunla bitirelim yazıyı.
Kibrin lekelerini şarap gönülden siler;
Neşesinden çözülür en çözülmez düğümler.
Önünde on bin kere secde ederdi Adem’in
Şeytan bir iki yudum şarap içsedi eğer.
Memet Karabulut
Dünyalılar
Niçin haram etsin bu dünyada, akla sığar mı?
Bir sarhoş arap, devesini vurmuş Hamza’nın
Peygamber de yasak etmiş Arap’a Şarabı
Ömer Hayyam
Bilindiği gibi kendinden önceki tek tanrılı dinler olan Yahudilik ve Hristiyanlıkta şarap yasak olmamasına rağmen Müslümanlıkta “haram” yani; yasaktır. İslamiyet öncesinde olduğu gibi Müslümanlığın ilk senelerinde şarap, bira ve nebiz üretilir ve içilirdi. Ancak daha sonra aşamalı olarak inen ayetlerle şarap ve bira yasak olarak kabul edilmesine rağmen “Nebiz” şarap olarak kabul edilmeyip üretilip içilmesine devam edilmiştir.
Nebiz; üzüm, hurma, bal, buğday, arpa gibi bazı meyve ve tahılların suda bekletilip kendi kendine mayalanması neticesinde oluşan bir içki çeşididir. “Köpürme” yani fermentasyonun hızlanmasından sonra içilmesi haram olarak kabul edilmiştir. Çünkü bekleme süresi uzadıkça içinde oluşan alkol miktarı arttığından içildikçe sarhoş etme durumu ortaya çıkmaktadır. Ölçü; sarhoş olma olunca kişiye göre değişen bir durum ortaya çıktığı gibi çeşitli ulemalar tarafından da farklı yorumlar getirilerek her dönem nebiz kabul görmüştür. Nebizi içenler arasında Hz.Ali ve Hz.Ömer’in de bulunduğu hatta 3 günlük nebizden peygamberin da içtiği bilinir.
İmamı Azam Ebu Hanife, Kuran’da geçen “hamr” kelimesinin günlük dilde şarap anlamına geldiği için, şarap az veya çok da içilse haramdır, diğer alkollü içkiler ise sarhoş edecek kadar içilirse haramdır diye kabul etmiştir.
Bu konuda Ebu Hanife yalnız değildir. Onunla aynı fikirde olan çok sayıda kişi vardır. Örneğin, Osmanlı şeyhülislamlarından Çatalcalı Ali Efendi vişne likörü ile ilgili olarak sorulan soruya “ sarhoş etmeyecek kadarı içilebilir” diye fetva vermiştir.
Aslında şarap kultüründe de böyle bir durum söz konusudur. Şarap keyif ve sohbet içkisi olarak kabul edildiğinden onun içindeki lezzetleri almak üzere şarap içilmesi gerekir ve ölçüsü çakırkeyiftir.Bundan fazla içilmesi şaraba hakaret olarak görülür. Çünkü artık şaraptaki lezzetleri değil alkol almak üzere içilmesi söz konusu olmaktadır.
Osmanlı döneminde IV. Murat dönemi hariç katı bir yasaklama getirilmemiştir. Şarap üretenlere ve içenlere verilmiş herhangi yaygın bir ceza uygulaması da olmadığı bilinir. Bağcılık ve Şarap üretiminde olduğu gibi meyhanelerin de genellikle gayrimüslim ahali tarafından işletilirdi. Diğer taraftan Şarap ve meyhanelerden alınan vergilerin saraya önemli bir gelir kaynağı olduğu da bir gerçektir. Sadece Galata da 1400 adet meyhane olduğunu gösterir. IV Murat dahil hemen hemen tüm padişahların şarap içtiği bilinir.
1800 lerde Fransa ve Avrupa’da filoksera (asma biti) hastalığı nedeniyle tüm bağlar harap olduğunda Osmanlıya gelinir ve başta Trakya olmak üzere Marmara ve Ege de geniş ölçekli bağlar kurulur ve milyonlarca litre şarap üretilerek büyük bir kısmı dışarıya satılır. Üretilen şarapların hayli kaliteli olduğu Avusturya’da yapılan dünya şarap yarışmalarında Osmanlı şarapları üst üste aldığı birincilik ödülleriyle değerlendirilmesiyle kanıtlanmıştır.
Özet olarak; bence Müslümanlara yasaklanan alkollü içki değil sarhoşluktur. Ancak özü bırakıp görünüşü esas alanlar alkol konusunu, kokusunu ve hatta antiseptik olarak kullanılmasını bile haram sayacak kadar abartmışlardır. Kuran’da sarhoş olanlar için de herhangi bir ceza öngörmez. Ancak, ne dediği anlaşılıncaya kadar namaz kılmaması istedir.
Hayyam’la başladık onunla bitirelim yazıyı.
Kibrin lekelerini şarap gönülden siler;
Neşesinden çözülür en çözülmez düğümler.
Önünde on bin kere secde ederdi Adem’in
Şeytan bir iki yudum şarap içsedi eğer.
Memet Karabulut
Dünyalılar