İddianın sahibi: Akit’in hedef göstermeleriyle ünlü yazarlarından Ali Karahasanoğlu.
Diyor ki özetle:
“Fethullah Gülen’in son açıklamasını aslında Gülen yapmadı.
Yani ses kaydı Gülen diye lanse edildi ama değil!”
Bu iddiasını da Gülen’in 28 Şubat ve 12 Eylül dönemlerindeki tavırlarıyla kanıtlamaya çalışıyor.
Dahası satır arasında Cemaat’e “laf sokuyor”.
İşte Ali Karahasanoğlu’nun Akit’te yayınlanan o yazısı:
“Hocaefendi’ye yakın grup, bir konuşma bandı yayınladı..
Görüntülü değil..
Sadece sesli..
Niye acaba?
Teknik imkansızlık olamaz..
Mutlaka derin bir sebebi vardır..
Öğreniriz inşaallah..
Ama ben, o konuşanın Hocaefendi olmadığına inanıyorum..
Hocaefendi’ye yakın durup da, “Hocaefendi’nin hükümeti eleştirdiği, dershanelerin kapatılmasına karşı çıktığı” mesajı verenlere inanmıyorum..
Niye?
Çünkü ben Hocaefendi’nin, “Dershaneler isteniyor ise.. Hemen anahtarlarını alıp götürün. Teslim edin” diyeceğine inanıyorum..
Dayanağım ne?
Alaaddin Kaya..
Ve Hocaefendi’nin bizzat kendisinin yazdığı mektup.
Ne yapmıştı Alaaddin Kaya?
Hocaefendi adına, 28 Şubat’ın önemli ismi Çevik Bir’den randevu alıp, “Hocaefendi, okullarını devretmeye hazır!” mesajını ulaştırmıştı..
Sadece Alaaddin Kaya’nın dilinden değil..
Hocaefendi’nin kendi mektubuyla da, aynı teklif yapılmıştı..
Hocaefendi, şöyle bir mektup yazmıştı egemenlere..
Girizgahtaki cümleleri hiç alıntılamıyorum bile..
“Tamamen Türk eğitim sistemine bağlı olarak faaliyet gösteren bu okullarda eğer, Türkiye Cumhuriyeti’nin lâik, bağımsız ve sosyal bir hukuk devleti özelliğinin aksine bir faaliyet varsa, devletimizden önce ben, bu okulların açılmasını teşvik etmiş bir olarak kapatılmalarını teşvik ederim... Bununla birlikte, devletimiz, zaten kendisinin olan bu okulları dilediği zaman devralabilir. Kaldı ki, bu okullar zaten devletimizin olduğu için, böyle bir devirden söz etmek bile abestir.”
Çevik Bir’e okulları devretmeye hazır olan Hocaefendi..
“Bu okullar zaten devletin” diyen Hocaefendi..
Şimdi okulların devlete geçirilmesini bir kenara bırakın..
Dershanelerin kapatılmasını bir kenara bırakın..
Dershanelerin sadece okula dönüşmesi çalışmasına mı itiraz edecek?
Bence mümkün değil..
Onun için diyorum ki, “Hocaefendi’nin konuşması, niye görüntülü değildi?”
•
Ben Hocaefendi’yi, şu hoşgörüsü ile tanıdım..
28 Şubat’ın en tantanalı günleri..
Milli Güvenlik Kurulu kararları alınmış.
Sözkonusu olan, “dershaneler” değil..
“Allah’ın kelamı öğretilen” Kur’an kursları kapatılıyor..
“Matematik, fizik” öğretilen, “üniversiteye hazırlık amaçlı dershaneler” değil...
“Kur’an-ı Kerim, tefsir, hadis dersleri” verilen İmam Hatiplerin orta kısımları kapatılıyor..
Hocaefendi o karanlık günlerde bile, 28 Şubat toplantısına katılan komutanlarımız için bakın ne diyor:
“Mesela şimdi onlar da şöyle düşünüyorlarsa.. biz burada milli güvenlik.. milletimizin güvenliğini şayet koruma mevkiinde bulunuyorsak... ister gerçekten öyle olsun.. ister bizim içtihatlarımıza, algılamalarımıza göre.. şu gelişmelerde rejim için şayet bir tehlike ise.. bizim sorumluluğumuz altındadır, bunlara müdahale etmek.. Müdahale etmediğimiz zaman tarih önünde suçlu oluruz, mülahazasıyla hareket ediliyorsa.. meseleyi böyle algılıyorsa.. bana göre onlar masumdurlar. Eğer işin içinde bir hata varsa bu içtihat hatasıdır. Hatta fakihlerin mülahazasıyla da yaklaşılabilir, içtihattaki hatalar bir sevap kazandırır, isabet olursa iki sevap kazandırır mülahazası.”
Hocaefendi, 28 Şubat’ın komutanlarına, Kur’an öğretmeyi yasaklayan kararlarına bile, “bir sevap” kazandıracak kadar, hoşgörülü, iyiniyetli birisidir..
Şimdi AK Parti hükümetini, “Firavun”a benzetir mi hiç?
Benzetirse, talebeleri demez mi kendisine, “Hocam, ne iş bu?”
Hayır, inanmıyorum..
“Darbelerin yumruğunu yedik” der mi hocaefendi!..
28 Şubat generallerini bile İslam müçtehidi yapmıştı.. “Bir sevap kazandırmıştı” onlara..
Sadece 28 şubatçılara değil..
Kenan Evren’e de bakın ne demişti: “Evren Paşa demokrasinin kesintiye uğraması ve daha pek çok açıdan tenkit edildi. Ama seçmeli din derslerini mecburi yapmakla yararlı bir iş yapmıştır. Gençlerin çoğu onun bu icraatı vesilesiyle din eğitiminden nasiplerini almışlardır. Bu iş kanaatimce öyle büyüktür ki doğrusunu Allah bilir hiçbir sevabı olmasa bile bu icraatı ona yetebilir, ahirette kurtuluşuna vesile olabilir, cennete de gidebilir.”
Bu denli hoşgörülü bir Hocamız.. Küçücük fırsatlarla insanları cennete gönderen Hocamız.. İmam Hatipleri tekrar açan. Kur’an kurslarına yaş sınırını kaldıran siyasilere, “Firavun” der mi hiç?
Derse, özgür ve samimi beyanı olur mu bu?
ABD’de kalmaya devam etmesi.. Zaten tartışmalara sebep oluyordu..
Bu denli çelişkili açıklamalar yapması, “Hocaefendi’nin şahsına tuzak” iddialarını ciddileştirmez mi?”Odatv.com
Diyor ki özetle:
“Fethullah Gülen’in son açıklamasını aslında Gülen yapmadı.
Yani ses kaydı Gülen diye lanse edildi ama değil!”
Bu iddiasını da Gülen’in 28 Şubat ve 12 Eylül dönemlerindeki tavırlarıyla kanıtlamaya çalışıyor.
Dahası satır arasında Cemaat’e “laf sokuyor”.
İşte Ali Karahasanoğlu’nun Akit’te yayınlanan o yazısı:
“Hocaefendi’ye yakın grup, bir konuşma bandı yayınladı..
Görüntülü değil..
Sadece sesli..
Niye acaba?
Teknik imkansızlık olamaz..
Mutlaka derin bir sebebi vardır..
Öğreniriz inşaallah..
Ama ben, o konuşanın Hocaefendi olmadığına inanıyorum..
Hocaefendi’ye yakın durup da, “Hocaefendi’nin hükümeti eleştirdiği, dershanelerin kapatılmasına karşı çıktığı” mesajı verenlere inanmıyorum..
Niye?
Çünkü ben Hocaefendi’nin, “Dershaneler isteniyor ise.. Hemen anahtarlarını alıp götürün. Teslim edin” diyeceğine inanıyorum..
Dayanağım ne?
Alaaddin Kaya..
Ve Hocaefendi’nin bizzat kendisinin yazdığı mektup.
Ne yapmıştı Alaaddin Kaya?
Hocaefendi adına, 28 Şubat’ın önemli ismi Çevik Bir’den randevu alıp, “Hocaefendi, okullarını devretmeye hazır!” mesajını ulaştırmıştı..
Sadece Alaaddin Kaya’nın dilinden değil..
Hocaefendi’nin kendi mektubuyla da, aynı teklif yapılmıştı..
Hocaefendi, şöyle bir mektup yazmıştı egemenlere..
Girizgahtaki cümleleri hiç alıntılamıyorum bile..
“Tamamen Türk eğitim sistemine bağlı olarak faaliyet gösteren bu okullarda eğer, Türkiye Cumhuriyeti’nin lâik, bağımsız ve sosyal bir hukuk devleti özelliğinin aksine bir faaliyet varsa, devletimizden önce ben, bu okulların açılmasını teşvik etmiş bir olarak kapatılmalarını teşvik ederim... Bununla birlikte, devletimiz, zaten kendisinin olan bu okulları dilediği zaman devralabilir. Kaldı ki, bu okullar zaten devletimizin olduğu için, böyle bir devirden söz etmek bile abestir.”
Çevik Bir’e okulları devretmeye hazır olan Hocaefendi..
“Bu okullar zaten devletin” diyen Hocaefendi..
Şimdi okulların devlete geçirilmesini bir kenara bırakın..
Dershanelerin kapatılmasını bir kenara bırakın..
Dershanelerin sadece okula dönüşmesi çalışmasına mı itiraz edecek?
Bence mümkün değil..
Onun için diyorum ki, “Hocaefendi’nin konuşması, niye görüntülü değildi?”
•
Ben Hocaefendi’yi, şu hoşgörüsü ile tanıdım..
28 Şubat’ın en tantanalı günleri..
Milli Güvenlik Kurulu kararları alınmış.
Sözkonusu olan, “dershaneler” değil..
“Allah’ın kelamı öğretilen” Kur’an kursları kapatılıyor..
“Matematik, fizik” öğretilen, “üniversiteye hazırlık amaçlı dershaneler” değil...
“Kur’an-ı Kerim, tefsir, hadis dersleri” verilen İmam Hatiplerin orta kısımları kapatılıyor..
Hocaefendi o karanlık günlerde bile, 28 Şubat toplantısına katılan komutanlarımız için bakın ne diyor:
“Mesela şimdi onlar da şöyle düşünüyorlarsa.. biz burada milli güvenlik.. milletimizin güvenliğini şayet koruma mevkiinde bulunuyorsak... ister gerçekten öyle olsun.. ister bizim içtihatlarımıza, algılamalarımıza göre.. şu gelişmelerde rejim için şayet bir tehlike ise.. bizim sorumluluğumuz altındadır, bunlara müdahale etmek.. Müdahale etmediğimiz zaman tarih önünde suçlu oluruz, mülahazasıyla hareket ediliyorsa.. meseleyi böyle algılıyorsa.. bana göre onlar masumdurlar. Eğer işin içinde bir hata varsa bu içtihat hatasıdır. Hatta fakihlerin mülahazasıyla da yaklaşılabilir, içtihattaki hatalar bir sevap kazandırır, isabet olursa iki sevap kazandırır mülahazası.”
Hocaefendi, 28 Şubat’ın komutanlarına, Kur’an öğretmeyi yasaklayan kararlarına bile, “bir sevap” kazandıracak kadar, hoşgörülü, iyiniyetli birisidir..
Şimdi AK Parti hükümetini, “Firavun”a benzetir mi hiç?
Benzetirse, talebeleri demez mi kendisine, “Hocam, ne iş bu?”
Hayır, inanmıyorum..
“Darbelerin yumruğunu yedik” der mi hocaefendi!..
28 Şubat generallerini bile İslam müçtehidi yapmıştı.. “Bir sevap kazandırmıştı” onlara..
Sadece 28 şubatçılara değil..
Kenan Evren’e de bakın ne demişti: “Evren Paşa demokrasinin kesintiye uğraması ve daha pek çok açıdan tenkit edildi. Ama seçmeli din derslerini mecburi yapmakla yararlı bir iş yapmıştır. Gençlerin çoğu onun bu icraatı vesilesiyle din eğitiminden nasiplerini almışlardır. Bu iş kanaatimce öyle büyüktür ki doğrusunu Allah bilir hiçbir sevabı olmasa bile bu icraatı ona yetebilir, ahirette kurtuluşuna vesile olabilir, cennete de gidebilir.”
Bu denli hoşgörülü bir Hocamız.. Küçücük fırsatlarla insanları cennete gönderen Hocamız.. İmam Hatipleri tekrar açan. Kur’an kurslarına yaş sınırını kaldıran siyasilere, “Firavun” der mi hiç?
Derse, özgür ve samimi beyanı olur mu bu?
ABD’de kalmaya devam etmesi.. Zaten tartışmalara sebep oluyordu..
Bu denli çelişkili açıklamalar yapması, “Hocaefendi’nin şahsına tuzak” iddialarını ciddileştirmez mi?”Odatv.com