CHP ve HDP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine yönelik gayri-resmi ittifak görüşmeleri haberine yönelik bugün iki partiden de açıklama geldi. Açıklamaların ortak özelliği ittifak olasılığına kapıyı kapatmayan, ihtiyatlı mesajlar taşımasıydı.
CHP ile HDP arasında Meclis kulislerinde ve milletvekili odalarında yürütülen görüşmelerin "gayri resmi ittifak görüşmeleri" olarak kabul edilmemesi seçim hassasiyeti nedeniyle anlaşılabilir bir durum. Adaylarını henüz ilan etmemiş olan iki partinin seçime kadar daha birçok hesap içinde olacağını görmek de mümkün.

Dikkat çekici nokta, yapılan açıklamaların satır aralarındaki ifadelerin, ittifak görüşmelerindeki konularla uyum içerisinde olması. CHP cephesinden Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, ittifak haberlerini değerlendirirken "CHP’nin her seçim bölgesinde kendi adaylarıyla seçime gideceğini" söyledi. Bu konu aslında ittifak görüşmelerindeki bir formülün ifade edilişinden başka bir şey değil. Şöyle ki, gayri resmi görüşmelerde CHP, anketlere göre seçim sonuçlarını alabilecek bir oy oranında görünen Sırrı Süreyya Önder'in, CHP adayı lehine "çekilmesini" isterken; HDP bunun karşılığında 4 ilçede (Sultangazi, Esenler, Kartal ve Maltepe) HDP lehine ittifak yapılmasını önerdi. HDP bunlara ek olarak Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nda "yetkili" bir başkan yardımcılığı talep etti. CHP ise 4 ilçe yerine 3 ilçede HDP adaylarına destek verilebileceğini belirtti. Bu ilçelerde HDP adaylarının CHP listesinden seçime girmesini istedi. HDP de bu öneriye sıcak yaklaştı. Bu durum, Haluk Koç'un "CHP’nin her seçim bölgesinde kendi adaylarıyla seçime gideceği" açıklamasıyla örtüşüyor. Koç'un bu cümlenin devamında söylediği “CHP’nin temsil ettiği, AKP karşısındaki güçlü demokrasi arayışını destekleyen herkesin CHP’de yeri var, desteğine de ihtiyacımız var” sözleri de bu tür bir ittifaka kapıyı kapatmayan, hatta ittifak olasılığını güçlendiren bir açıklama olarak okunabilir.

HDP cephesinden konuya ilişkin açıklama ise HDP'nin bileşenlerinden BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'tan geldi. Demirtaş, daha önce olduğu gibi "ilkesel ittifaklara açık olduklarını" belirtti. Demirtaş, her ne kadar "resmi ya da gayri resmi" görüşme olmadığını söylese de daha önce olduğu gibi ittifaka yeşil ışık yakan ifadeler kullandı. Aslında HDP'nin görüşmelerde de ısrarla üzerinde durduğu konu ittifakın ve ittifak görüşmelerinin "açık ve şeffaf" yürütülmesi yönünde. HDP yöneticileri, yeni kurulan ve Batı'daki seçimlerde BDP'nin geleneksel oyları dışında da geniş kesimlere ulaşmaya çalışan partilerinin, böylece toplumsal meşruiyetinin artacağını düşünüyor. HDP, bu yüzden görüşmelerde CHP'ye bir ittifak olacaksa bunun ilkelerinin ve yönteminin kamuoyuna deklere edilmesi gerektiğini belirtiyor. Demirtaş'ın "Bu böyle gizli kapalı kapılar ardında yapılacak işler değil. Olacaksa ilkeler düzeyinde belirlemeler yapılır. Halkın kamuoyunun karşısında çıkılarak, hangi temelde nereler için ittifak yapıldığı halkla paylaşılır” sözleri de bu konunun altını çizmeye yönelik.


Her iki parti açısından ittifakın artıları ve eksilerine ilişkin değerlendirmeler de bitmiş değil. CHP'nin, 1991 genel seçimlerinde HEP ile ittifak yapan SHP'nin Batı'da yaşadığı oy kaybını hep aklında tuttuğu kesin. HDP'de ise yeni kurulmuş bir parti olarak seçime tek başına girilmesi gerektiği yönünde etkili bir görüş var. Bu görüş, HDP'nin özelilkle Sırrı Süreyya Önder rüzgarıyla seçimlerde alacağı oylarla, solda alternatif parti olma yolunda önemli bir adım atacağını savunuyor. İki parti arasındaki ittifak görüşmeleri bir yandan çekincelerle birlikte sürdürülüyor ve bu yüzden "alenileşme" sancısı yaşıyor.
Daha yeni Daha eski