Cinsel istismara uğrayan çocuklar, kızlık zarı, kemik yaşı, beden ve ruh sağlığı
raporu derken hastane hastane dolaşıp yaşadıklarını kanıtlamaya çalışıyor.
Aileler, her gün kapılarına rapor ve ifade için gelen polisler yüzünden cinsel
istismarı akrabalarından ve çevrelerinden saklayamadıkları için yaşadıkları
şehirden göç etmek zorunda kalıyor. Hukukçulara göre, cinsel istismarın yanı
sıra düzenlemeler ve yargının işleyişi çocuğun ruh sağlığını daha çok
bozuyor.
RAPOR İŞKENCESİ
Cinsel istismara uğradığı ortaya çıkan M.K’nin davası 4 yıldır devam ediyor. Sanık 2 yıl tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. M.K ise suçu kanıtlamak için kızlık zarı ve ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığı, yaş tespiti gibi raporlar almak için 3 yıl boyunca hastanelerde dolaştırıldı. Son olarak mahkeme “Ruh ve beden sağlığının bozulup bozulma-dığının” tespiti için İstanbul Adli Tıp’a sevk edilmesini istedi. M.K. bu talebe uymayınca polis zoruyla götürülmesi yönünde karar çıktı. Aile çocuğunun olayı unutması için mücadele verirken, soruşturma ve mahkeme aşamasındaki talepler yüzünden neredeyse şikayetinden bile vazgeçmeyi düşündü ve yaşadıkları şehirden göç etmek zorunda kaldı. Cinsel istismara uğrayan çocuklar, emniyet, savcılık, hakimlik, psikolog, mahkeme aşaması derken olayı her defasında anlatarak ağır travmayı yeniden yaşıyor.
AİLE VAZGEÇMEYİ DÜŞÜNDÜ
Mağdure M.K.’nin avukatı Gevriye Atlı, müvekkilinin cinsel istismar olayından sonra yaşadığı travmayı Taraf’a anlattı. İstismar edilen çocuğun olayı unutup tedavi olması için çaba sarf edilirken çocuğun soruşturma ve mahkeme aşamasında talep edilen belgeler nedeniyle olayı her defasında yeninden yaşadığını söyleyen Atlı, “Emniyette ifadesi alınmasa bile çocuk orada olayı anlatıyor; ardından avukata, psikologa, savcıya, hakime, doktorlara tekrar tekrar anlatıyor. Aile bile neredeyse şikayetinden vazgeçmeyi düşündü” diyor. M.K.’nin yasal düzenlemeler nedeniyle de kat kat mağdur edildiğini belirten avukat Atlı, “Mahkeme, İstanbul Adli Tıp’a sevkini isteyince, aile artık kızımızı rahat bıraksınlar diye isyan etme noktasına geldi” dedi.
UYGULAMALAR İŞKENCE GİBİ
Avukat Atlı, “Tüm bu uygulamalar çocuk için bir işkenceye dönüşüyor. Mağdursunuz uygulamayla daha da mağdur ediliyorsunuz” dedi. M.K.’nin ikna çabaları ile hastaneye gittiğini belirten Atlı, mağdurenin tekrar Adli Tıp’a gitmek istemediğini söylediğimizde mahkeme ‘Diyarbakır Adli Tıp Kurumu, İstanbul’a gönderilmesini istemiş. Bunu yapmazsak dosya eksik yargılama yapıldığı için dosyayı bozup tekrar yollayabilir’ diyor.
RAPOR ÜSTÜNE RAPOR
Diyarbakır Adli Tıp Kurumunun ilk raporunda mağdure M.K., ile görüşme sonunda uykularının ve yemesinin düzenli olduğunu ancak, bu olaydan etkilendiğini ve unutmaya çalıştığını belirtti. Dicle Üniversitesi raporunda “Bulguların travma sonucu stres bozukluğuyla uyumlu bulunduğu ruh sağlığı bozulduğu kayıtlıdır” denildi. Diyarbakır Adli Tıp Kurumu bir başka raporunda ise rh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığı hususunda “İstanbul Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesi” istendi. M.K. hakkında bir raporda bakire olduğu belirtilirken başka bir raporda çentik görüldüğünden tekrar muayene talep edildi.
RAPORSUZ KABUL EDİLMELİ
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, bu tür cinsel istismar davalarında 18 yaşından küçük çocukların yaşadığı cinsel istismarın ardından, ruhsal bütünlüğünün bozulduğunun Adli Tıp’a sevk edilmeden kabul edilmesi gerektiğini belirtiyor. Elçi, “Çocuğun ruhsal bütünlüğünün bozulması, sanığın alacağı cezanın da artmasına neden oluyor. Bilim adamları, yorum ve tespitlerinde de 18 yaşından küçük çocukların yaşadığı cinsel istismarda ruh sağlıklarının bozulduğu noktasında hem fikirler. Bu tür davalarda önemli olan bir başka boyut ise mağdurun, cinsel istismarı yapan kişiyle karşı karşıya getirilmemesidir. Psikolojisinin etkilenmemesi, ağır travma yaşamaması için çocuğun duruşma esnasında Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yöntemi ile ifadesinin alınması gerekir” dedi.
TECAVÜZ GÖÇÜ
Kadın Sorunlarını Araştırma Uygulama Merkezi (DİKASUM) Koordinatörü Özlem Özen ise mahkemelerin bu tür cinsel istismar davalarında, özellikle çocuklarının rıza ile mi bu işi yapıp yapmadığı üzerinde durarak cezada indirim ya da beraat kararları verdiğini belirterek “Yargı erkek egemen zihniyetle işliyor. 18 yaşın altındakilerin çocuk olduğu mahkeme tarafından gözetilmiyor. Çoğu cinsel istismar olaylarında aileler, olayı saklayamadıkları için yaşadıkları yerden göç etmek zorunda kalıyor. Silvan’da ve Diyarbakır’da cinsel istismara uğrayan çocuklar ailesi ile taşınmak zorunda kaldı. Mağdurun daha da mağdur edildiği bir bir sistem ve düzenleme var” dedi.
Yılda 7 bin çocuk istismara uğruyor
Türkiye'de her 4 saatte bir tecavüz suçu işleniyor. Yılda 7 bin çocuk ise istismara uğruyor. Bunu yapanlar ise yakınları.. Çocuk Esirgeme Kurumu Sosyal Hizmetler, Emniyet Çocuk Büroları ile adli sicil bültenleri verilerine göre; son 20 yılda aile içinde birinci yakınları ve akrabalarının ensest istismarına uğrayan çocuk sayısı 350-400 bin. Çocuğu istismar eden kişilerin yüzde 80’i çocuğun ebeveyni ya da çocuğu yakından tanıyan kişiler.
30 BİN CİNSEL İSTİSMAR
Sokaklarda
yaşayan 50 bin çocuktan 30 bininin cinsel istismara ve tecavüze uğradığı tahmin
ediliyor. Cezaevindeki suçluların yüzde 84’ü, çocukken istismar ediliyor. Adalet
Bakanlığı’nın 2011 yılı verilerine göre ise Türkiye’nin 81 ilinde de çocuklara
yönelik cinsel suçlar, tecavüz ve taciz olayları yaşanıyor. Sadece İstanbul’da
2011 yılında bin 486 tecavüz, 2 bin 488 çocuk istismarı, 2 bin 223 taciz davası
açıldı. Açılan davalar baz alındığında İstanbul’u tecavüz suçlarında İzmir
(568), çocuk istismarında ise Ankara (1162) izliyor.(TARAF)
RAPOR İŞKENCESİ
Cinsel istismara uğradığı ortaya çıkan M.K’nin davası 4 yıldır devam ediyor. Sanık 2 yıl tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. M.K ise suçu kanıtlamak için kızlık zarı ve ruh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığı, yaş tespiti gibi raporlar almak için 3 yıl boyunca hastanelerde dolaştırıldı. Son olarak mahkeme “Ruh ve beden sağlığının bozulup bozulma-dığının” tespiti için İstanbul Adli Tıp’a sevk edilmesini istedi. M.K. bu talebe uymayınca polis zoruyla götürülmesi yönünde karar çıktı. Aile çocuğunun olayı unutması için mücadele verirken, soruşturma ve mahkeme aşamasındaki talepler yüzünden neredeyse şikayetinden bile vazgeçmeyi düşündü ve yaşadıkları şehirden göç etmek zorunda kaldı. Cinsel istismara uğrayan çocuklar, emniyet, savcılık, hakimlik, psikolog, mahkeme aşaması derken olayı her defasında anlatarak ağır travmayı yeniden yaşıyor.
AİLE VAZGEÇMEYİ DÜŞÜNDÜ
Mağdure M.K.’nin avukatı Gevriye Atlı, müvekkilinin cinsel istismar olayından sonra yaşadığı travmayı Taraf’a anlattı. İstismar edilen çocuğun olayı unutup tedavi olması için çaba sarf edilirken çocuğun soruşturma ve mahkeme aşamasında talep edilen belgeler nedeniyle olayı her defasında yeninden yaşadığını söyleyen Atlı, “Emniyette ifadesi alınmasa bile çocuk orada olayı anlatıyor; ardından avukata, psikologa, savcıya, hakime, doktorlara tekrar tekrar anlatıyor. Aile bile neredeyse şikayetinden vazgeçmeyi düşündü” diyor. M.K.’nin yasal düzenlemeler nedeniyle de kat kat mağdur edildiğini belirten avukat Atlı, “Mahkeme, İstanbul Adli Tıp’a sevkini isteyince, aile artık kızımızı rahat bıraksınlar diye isyan etme noktasına geldi” dedi.
UYGULAMALAR İŞKENCE GİBİ
Avukat Atlı, “Tüm bu uygulamalar çocuk için bir işkenceye dönüşüyor. Mağdursunuz uygulamayla daha da mağdur ediliyorsunuz” dedi. M.K.’nin ikna çabaları ile hastaneye gittiğini belirten Atlı, mağdurenin tekrar Adli Tıp’a gitmek istemediğini söylediğimizde mahkeme ‘Diyarbakır Adli Tıp Kurumu, İstanbul’a gönderilmesini istemiş. Bunu yapmazsak dosya eksik yargılama yapıldığı için dosyayı bozup tekrar yollayabilir’ diyor.
RAPOR ÜSTÜNE RAPOR
Diyarbakır Adli Tıp Kurumunun ilk raporunda mağdure M.K., ile görüşme sonunda uykularının ve yemesinin düzenli olduğunu ancak, bu olaydan etkilendiğini ve unutmaya çalıştığını belirtti. Dicle Üniversitesi raporunda “Bulguların travma sonucu stres bozukluğuyla uyumlu bulunduğu ruh sağlığı bozulduğu kayıtlıdır” denildi. Diyarbakır Adli Tıp Kurumu bir başka raporunda ise rh ve beden sağlığının bozulup bozulmadığı hususunda “İstanbul Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesi” istendi. M.K. hakkında bir raporda bakire olduğu belirtilirken başka bir raporda çentik görüldüğünden tekrar muayene talep edildi.
RAPORSUZ KABUL EDİLMELİ
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, bu tür cinsel istismar davalarında 18 yaşından küçük çocukların yaşadığı cinsel istismarın ardından, ruhsal bütünlüğünün bozulduğunun Adli Tıp’a sevk edilmeden kabul edilmesi gerektiğini belirtiyor. Elçi, “Çocuğun ruhsal bütünlüğünün bozulması, sanığın alacağı cezanın da artmasına neden oluyor. Bilim adamları, yorum ve tespitlerinde de 18 yaşından küçük çocukların yaşadığı cinsel istismarda ruh sağlıklarının bozulduğu noktasında hem fikirler. Bu tür davalarda önemli olan bir başka boyut ise mağdurun, cinsel istismarı yapan kişiyle karşı karşıya getirilmemesidir. Psikolojisinin etkilenmemesi, ağır travma yaşamaması için çocuğun duruşma esnasında Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yöntemi ile ifadesinin alınması gerekir” dedi.
TECAVÜZ GÖÇÜ
Kadın Sorunlarını Araştırma Uygulama Merkezi (DİKASUM) Koordinatörü Özlem Özen ise mahkemelerin bu tür cinsel istismar davalarında, özellikle çocuklarının rıza ile mi bu işi yapıp yapmadığı üzerinde durarak cezada indirim ya da beraat kararları verdiğini belirterek “Yargı erkek egemen zihniyetle işliyor. 18 yaşın altındakilerin çocuk olduğu mahkeme tarafından gözetilmiyor. Çoğu cinsel istismar olaylarında aileler, olayı saklayamadıkları için yaşadıkları yerden göç etmek zorunda kalıyor. Silvan’da ve Diyarbakır’da cinsel istismara uğrayan çocuklar ailesi ile taşınmak zorunda kaldı. Mağdurun daha da mağdur edildiği bir bir sistem ve düzenleme var” dedi.
Yılda 7 bin çocuk istismara uğruyor
Türkiye'de her 4 saatte bir tecavüz suçu işleniyor. Yılda 7 bin çocuk ise istismara uğruyor. Bunu yapanlar ise yakınları.. Çocuk Esirgeme Kurumu Sosyal Hizmetler, Emniyet Çocuk Büroları ile adli sicil bültenleri verilerine göre; son 20 yılda aile içinde birinci yakınları ve akrabalarının ensest istismarına uğrayan çocuk sayısı 350-400 bin. Çocuğu istismar eden kişilerin yüzde 80’i çocuğun ebeveyni ya da çocuğu yakından tanıyan kişiler.
30 BİN CİNSEL İSTİSMAR