Bugün hangi servet sahibine, hangi zengine sorarsanız, cevap olarak ‘Bunlar benim emeğimin karşılığı. Mücadele ettim, alınterimle kazandım’ yanıtını alırsınız.
Yani adam hepsini emeğimle kazandım diyor, helalinden kazandım diyor buna ne diyeceğiz diyorsunuz? O zaman buna da şu soruyu soracağız. Helalinden zengin olur mu? O kadar servet, milyonlarca liralık mal, mülk emekle kazanılabilir mi? Bunu ifade etmek için de Nisa Süresi'ndeki bir başka ayette deniyor ki;  Erkekler için kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlar için de kazandıklarından bir pay vardır. Yani emek verdiğimizin de tamamı bize ait değildir. İnsan için emek vardır dedi ya, burada da diyor ki, ‘Emek vererek kazandıklarının da tamamı sana ait değildir. İhtiyacın kadarını alabilirsin içinden. Geri kalanını elinden çıkaracaksın. İyi ama benim kazandığım nasıl oluyor da başkasına ait oluyor? Şöyle ki; insanlar vermeleri gerekeni vermediği  için, kendi dışındakilerin hakkını vermedikleri için biriktiriyorlar. Biriktirenlere de zengin diyorlar. Birinde birşey birikmişse içinde başkasının hakkı vardır. O hakkı  vermediği için zengindir. Yoksa zengin olabilmesi mümkün değildir.
Hak ile neyi kastediyorsunuz? Sonuçta bu servet sahipleri çıkıp, ‘biz gereken desteği, yardımı da yapıyoruz muhtaç olanlara, zekatımızı veriyoruz’ diyebilirler.
Koç ailesine, Türkiye'nin en zenginlerine soruyorum; Sizin o kazandıklarınızın tamamının kendi emeğinizle olduğunu, helalinden olduğunu iddia ediyorsunuz, o zaman şu sorulara cevap verin. Soluduğunuz havanın hakkını verdiniz mi? Nasıl yani? Havanın hakkını verdiniz mi? Şimdi siz o kadar malı, mülkü şu havayı soluyarak kazanmadınız mı? Hava olmasa çalışamazsınız. Allah diyor ki, Allah'ın hakkını verin.  Allah'ın hakkı ne demek? Şu havanın hakkı demek. Kime vereceksiniz, Allah’a naıl vereceksiniz? İşte Allah burada kendi yerine yoksulları koyuyor. Sekiz sınıf insanı koyuyor. Yoksullar, fakir, fukaralar, köleler, yetimler vs... Bunlara diyor vereceksiniz. Yeryüzünde  Allah'ın hakkını bunlar temsil ediyor. Bunlara verdiğin zaman Allah'ın hakkını  vermiş oluyorsun. Allah'ın havada, yağmurda, suda, ateşte, toprakta hakkı var. Bunları siz yaratmadınız. Bunların hepsini siz yaratmadınız, o yarattı ve sizin istifadenize sundu. Mesela küçük bir hesap yapacak olursak, suyu para ile satıyorlar. Şu suyu kim yarattı? Allah yarattı, peki niye bunu parayla satıyorsun? ‘İşte bunu dağdan getirdim, kutunun içine koydum ve insanlara ulaştırdım.’ Tamam, o zaman bunu kamu hizmeti olarak yap. Aynı şeyi hava için yaparlarsa ne yapacağız. Havanın da tıpkı su gibi şişelerin içine konduğunu düşünün. Soluduğumuz havayı... Gelecekte böyle yapma ihtimalleri var mı? Var. Bu imansız kapitalistler böyle birşey yapabilir mi? Yapabilir. Buna cidden inanıyor musun? Cidden inanıyorum. Bunu yapan adam havayı da yapar arkadaş. Bir zamanlar bu su da ücretsizdi. Devlet kamu hizmeti olarak sağlıyordu bunu. 387 çeşit vergi veriyoruz o zaman bununla yapacaksın.  Daha ne parası istiyorsun. Elektrik faturası, su faturası, doğalgaz faturası ne bunlar ya? Tüm bunları vergilerden alacaksın. Bunların hepsi kamu hizmeti. Sosyal devlet, sosyal adalet budur.

O zaman hakları böylesine geniş bir yelpazede ele alacak olursak sayısız hak çıkacaktır ortaya değil mi?
 
Evet aynen öyle. Şimdi havanın hakkını verseydin eğer Sabancı, Koç, Ülker, Türkiye'nin zenginleri, Bill Gates dünyanın zenginleri, bu kadar zengin olabilir miydiniz? Olamazdınız.  Çünkü o biriktirdiklerinizin içinde verilmemiş haklar var. Onları vermediğiniz için size zengin diyorlar. Daha bir sürü hak var sıralanacak. Mesela sizi dokuz ay karnında taşıyanın hakkını verdiniz mi? Size bir harf öğretenin hakkını verdiniz mi? Herkes kendi hayatını hesaplasın, annenizden tutun, size bir şey öğreten herkesin kazandıklarınız üzerinde hakkı vardır. Ben geçenlerde hesapladım, 70 kişi çıktı. Hatırladığım. İlkokul öğretmenimden tutun da Kuran’ı öğreten hafıza kadar. Çünkü ben aynı zamanda onların ürünüyüm. Hepimiz bir emeğin ürünüyüz. Onların hakkını vereceksiniz. Vermezseniz size işte biriktirdiğiniz için zengin diyorlar. Zenginliğin kökeninde hak vermeme vardır. Hazreti Ebubekir,  600 bin dirhemlik servetinin yüzde 90'ınını köleleri azad etmek için kullandı. Müslüman olduğu andan itibaren vermeye başladı ve öldüğünde hiçbirşeyi kalmamıştı. Peki neden böyle yaptı? Şunun için. Bu hakkın onlara kölelerden geçtiğini farketti ve onları tek  tek geri verdi. Bu zaten sizin hakkınızdı dedi. Devletin maaşı ile geçindi halife olarak. 

Peki günümüz itibariyle bir Müslüman için ortalaması nedir bu bakış açısının?
Bir müslümanın çağımızda bir arabası ve bir evinin olması yeterlidir. Bir evinin, arabasının, evini geçindirecek maaşının, kimseye muhtaç olmayacak kadar rızkının olması,  bunun da bir yıl kadar bir kenarda bekletilmesi caizdir. Bundan fazlası yasaktır. Şimdi böyle olunca mülkün Allah'a ait olduğunu önce bir söylemek sonra emeğin sadece bir şeye sahip olmak için ölçü olduğunu kabul etmek gerekiyor. Emeğin de tamamının değil içerisinden sadece bir bölümünün bize ait olduğunu, geri kalanının başkasının hakkı olduğunu kabul etmektir. Kuran, zenginlerin malının üzerinde yoksulların hakkı vardır diyor.  İşte bunu kastediyor.  Biriktirenlerin, birikimi üzerinde yoksulların , hakkı vardır. Mahrum bırakılmışların ve isteyenlerin, ihtiyaç sahibi olanların hakkı vardır diyor. 

Bu söylediğinizi bir kapitalistin, servet sahibinin kabul etmesi mümkün değil hocam…

Evet Kuran’ın bu yaklaşımını bir kapitalistin bunu kabul etmesi mümkün değil. Herkesin kazandığı kendinedir, isteyen isteyene verir, isteyen vermez der kapitalist bakış.  Senin kazandığında herkesin hakkı vardır. Bunları vermek durumundasın. İnfak dediğimiz şey budur. Aksi halde harama batmış bir şekilde yaşamış olursun. Bir başka ayette de şöyle denir: ‘Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. Deki ihtiyaçtan fazla olanı.’ Bunun da kapitalizm ile bağdaşması mümkün değildir. Bu okuduğum ayetlerin hiçbiri kapitalizmle bağdaşmaz. Başka bir ayette gene denir ki; ‘Mallar sizler arasında dönüp dolaşan bir devlet olmasın.’  Başka bir ayette denir ki; ‘Onlar yanındakimizle eşit hale geliriz korkusu ile vermiyorlar. Allahın nimetini inkar mı ediyorlar.’ Başka bir ayette de, ‘Biz yeryüzünde rızık ve rızık kaynaklarını ihtiyacı olanlar arasında eşitçe bölüşülsün diye yarattık.’ Bu da yine kapitalizme aykırıdır.  Böyle onlarca ayet söyleyebilirim. Bu açıdan bakıldığında Kuranda ortaya konulan İslamın kapitalizmle bağdaşması mümkün  değildir. Yani sermaye ile para biriktirmecilikle, zengin sevicilikle ve onunla yaşamakla bağdaşması mümkün değildir. Bir defa herşeyden evvel ölüm vardır. Kefenin cebi yoktur. Hiçbirini mezara götüremeyeceksin o zaman niye biriktiriyorsun?


 Peki biriktirmemesi halinde ne yapılması gerektiğini de söylüyor mu Kuran?

Eğer bir iş yapıyorsan yap ona birşey dediğimiz yok. Elinde bir birikim varsa şu dört yoldan birini yapman gerekiyor.  Bir iş ve istihdam yaratacaksın. Herkesin hakkını vereceksin, işçinin hakkını çalmayacaksın. Sekizini alıp ikisini vermeyeceksin. Beşe beş bölüşeceksin. Bunu yapmıyorsan infak etmen gerekiyor.  Ver ki başkası bunu yapsın. Bunu da yapmıyorsan vakfetmen gerekiyor. Bunu da yapmıyorsan elindeki birikimi başkasına borç vermen gerekiyor ve adam da zor durumdaysa borcu da silmen gerekiyor. Çünkü nasılsa sende ihtiyaçtan fazla. Asla ve kat'a ihtiyaçtan fazlasını elinde tutmaman, biriktirmemen gerekiyor. Biriktirirsen ne olur.? Ateş olur. Tevbe Süresi 35. ayette ‘Biriktirdiklerinizle dağlanacaksınız’ diyor.  ‘Biriktirdiklerinizle dağlanacaksınız. O gün, biriktirdikleriniz alınlarınıza, sırtlarınıza vurulacak, tadın kendi nefsiniz için biriktirdiklerinizi’ denecek. Bunlar Kuran'dan ayetlerdir.

İyi ama hocam tüm bu söylediklerinizi neden insanlar camilerde hocalardan, televizyonlarda sürekli biçimde hadis ve menkıbelerden dem vuran dinci tayfadan duymuyor? Neden bahsedilmiyor? Siz mi yanlış yoldasınız yoksa onlar mı?
Doğru bu ayetlerden hiçbirini televizyondaki hocalardan duyamazsınız. Hiçbir vaizden bunları duyamazsınız. Hatta isterseniz deneyin. Niye bahsetmiyorlar? Kuran'ın özü, ruhu bu çünkü. Şimdi biz burada bunları anlatmakla insanları yoksulluğa mı çağırıyoruz. Fakir fukura olun mu diyoruz. Hayır. Hakka, hukuka, adalete çağırıyoruz. Haram yemeyin diyoruz, alnınızın teriyle, emeğinizle geçinin diyoruz. Böyle bir yaşam onurlu ve şerefli bir hayattır diyoruz.  

Bahsettiğiniz çevreler daha çok başörtüsü, namaz, niyaz ile ilgili gördüğüm kadarıyla…

Bizim müslümanlar öyle bir hale geldiler ki artık, saçının tek teli görünmeyecek diye ıyametleri koparıyor ama aynı hassasiyeti bir damla alınteri için göstermiyor. Bir damla alınteri bana geçti diye kıyametleri koparan bir müslüman hacı abi görmedim. Üç ay üstü  üstüne kirasını ödemedi diye kiracısını evden attırıyor. Apartmanının kapısında da 'Mülk Allah'ındır' yazıyor. Karakola geliyor, burada seccade yok mu seccade diye ikindi namazını kılmak için seccade arıyor. Komiser de 'Sana seccade yok. Zaten senin kıldığında kabul olmaz bana göre' diyor. Kiracısını evden attırmış, karakolluk olmuşlar,  mahallede rezalet çıkarmış, gelmiş karakolda da seccade arıyor, ikindi namazı çok önemli  diye bir de namaz hakkında karakoldakilere nutuk çekiyor. Niye geldin sen buraya? Kiracını evden attırdın diye. Apartmanının 12 dairesi var, bir dairesinde kendisi  oturuyor, diğer kiracısı parasını veremiyor diye attırıyor onu. Apartmanının kapısında da ‘Mülk Allah’ındır’ diye yazıyor.
Daha yeni Daha eski