Devam, Fransızcası çok net,“nous t’avons révélé que tu es à suivre la réligion d’Abraham”, on altıncı sure, Nahl ve işaret numarası 125, Allahımız bize, “Abraham’ın dinini” takip etmemizi buyuruyorlar. En yakın bir çeviriyi İhsan Eliaçık’ın“Yaşayan Kur’an” çevirisinde bulmayı ümit ettim ve şudur: “Sonuç olarak, sana vahyediyoruz ki, hiçbir zaman Allah’a ortak koşanlardan olmayan ve sağduyudan şaşmayan İbrahim’in yolundan ayrılma”. Peki, biz İbrahim’in dininden gidiyoruz. Kuran’ın işaretini yazıyorum, aktarmış oluyorum. Budur.
Oruç tutmaya başlıyoruz, Cahiliye’de var, ama Recep’ten çeviriyoruz, Ramazan’a alıyoruz, modelimiz Medineliler ve burada Profesör Goitein,“Studies in Islamic History”, bir Hadis’ten söz ediyor ve bunda, Peygamber’in, Musa söz konusu olduğunda, “biz daha yakınız” veya“Musa üzerinde daha çok hakkımız var” dedikleri rivayetini haber veriyor; tabii rivayettir ve emin olamayız. Hadis’ler çok çok sonra “o, oğluna; oğlu amcasına dedi ki” üslubuyla yazıldılar, ne kadar güvenirsek, o kadar güveniyoruz. Çoğu böyledir.
İSMAİL Mİ, İSHAK MI
Peki biz kimiz, Abraham ya da İbrahim’e, essahtan mı, yoksa ihtiyaçtan mı o kadar sahip çıktık, “hanif” demek yetiyor mu, duruyorum. Peki evden atılmış Agar’ın, “Hacer” diyoruz, oğlu İsmail’i kurban etmek istediğinden emin olabilir miyiz; İsmail’in karısı, Abraham’ı eve almamıştır. Tevrat“İshak” diyor, Abraham’ın rüyasında, İsmail’i değil, İshak’ı kurban etmek istediğini bildiriyor. İnsan hiç görmediği oğlunu, İsmail’i, kurban eder mi, Isa Peygamber, Yahudiler’in büyük peygamberi İsaïe, “yeter artık, kurban” diyor, Bizim Allahımız İsmail’i ne yapacak, yoksa Abraham’ın sevgili oğlu İshak mı, soruyorum. Güzel, Muhammed Peygamber’in şiddetten çekindiğini ve bu nedenle akrabalık ilişkileri kurduğunu düşünebiliriz. Yakınlık var. Ancak hangisi olursa olsun, kurban edilmediler. Rüyadır.
İMRAN AİLESİ
Tekrar Kur’an’a dönebilir miyim, sure “La Famille d’Imran”, işaret 78, İmran Ailesi, üçüncü sure ve “nous croyons aux livres saints que Moïse, Jesus et les prophètes ont reçus du ciel; nous ne mettons aucune différence entre eux, nous sommes résignés à la volonté de Dieu,”Musa’ya, Jesu’ya, diğer peygamberlere gönderilen tüm kutsal kitaplara inanıyoruz, aralarında hiçbir ayrım gözetmiyoruz, meali işte budur. Bu sure de, “İmran Ailesi”, esaslı bir suredir, dinin temelleri buradadır. İnek ve İmran soyu, pek önemli bölümlerdir, hep okuyoruz.
Rusça’da “Al’ İmran” diyoruz, “İmran Ailesi” ve “soyu” da olabilir, 3-4 numaralı ayetlere dönmüş durumdayız: он Мору и Евангелие, как указатель верного пути для людей. Ниспослал он и Фуркан Он ниспослал тебе книгу (т.е. Коран) в истине, в подверждение тех, которые были до нее. А раньше ниспосывал он в Мору и Евангелие, как указатель верного пути для людей. Ниспослал он и Фуркан. Для тех, которые отвергают знамения Аллаха, уготовано жестокое наказание. Аллах - силен, мстителен. Allah güçlüdür ve kötülüğü yanlarına bırakmaz, Rusça Kuran ve ayet işte böyle bitiyor.
İçindekileri biliyoruz, mealini veriyorum: Allah size, daha öncekileri doğrulayan Kitap’ı, Kuran, gönderdi. Daha önce de doğru haberleri gösteren Tora, “Tevrat” demek, ve İncil’i göndermişti. Furkan’ı da indirdi. Ve görüyoruz, “Furkan” ayrı yerdedir, ayrıca işaret ediliyor; yine görüyoruz ki, aralarında bir fark, bir mertebe, bir diziliş yoktur ve Kuran yenilemektedir. Kuran, Arap Kavmi’ne inmiş kitaptır ve eksik sözcükleri başka dillerden alıyor. Bunu hep yapıyoruz, Keynes İktisadı çıktığında, biz, yatırım için, “envestisman” diyorduk ve burada da “sure” sözcüğünü ithal ediyoruz ki pek normaldir.
MUCİZESİ YOKTUR
Şunları ekleyebilir miyim, Yahudiler’in peygamberleri çoktur, önce, “seer”,görürler, çok mahirdirler, büyücüleri var, Musa’yı hatırlıyoruz, sopayı nasıl canlandırıyor, kahindirler; bizim Peygamber bunlardan gelmiyor, daha önce ticaret yapıyordu. Buhari’nin derlediği hadisler arasında yer alıyor, bir kadın saralı, nöbet gelince açılıyormuş, edep yerleri görülüyor ve Peygamber’e başvuruyor, okuyoruz. Peygamber, Hadis No 2216,“istersen sabret cennet senin olsun, istersen de şifa vermesi için Allah’a dua edeyim” diyor, hepsi budur. Peygamber Muhammed’in mucizesi yoktur, bunu anlıyoruz.
PEYGAMBER HASTALIĞI
Erdoğan’ın saralı olduğunu yazmaya başlamıştım ve çok ilgi çekiyordu, Trilya’da iş adamları geliyorlar, soruyorlar, bilgi alıyorlardı. İş adamlarından işitmiştim, “Peygamber hastalığı” diyorlardı, Jesu-Krist’i kastettiklerini biliyordum ve Erdoğan’a doktorlar diliyorum. Dualarını hep arıyor ve bekliyoruz.
ABRAHAM’IN YOLU
Ignaz Goldziher, İslam’ı en çok yazandır, Macar Yahudisi, üniversitede Türkçe okumuş, Ezher Üniversitesi’ne giren ilk yabancı olmuş, nerede ise müslüman kabul ediliyor; Muhammed’in bir dinsel yenilik getirmediğini, mevcutları yenileştirdiğini ileri sürüyor, mühimdir. Pekiştirici bir ekolü var, öyle anlıyoruz. Muhammed için “the renewer of Abraham’s religion”, İbrahim’in dinini yenileştiren, diyor ve “his prophecy become interwoven with Abrahamic traditions”, peygamberliği Abraham’ın yolu ile karışmıştır, bunu ekliyor. İslam’ı en çok yücelten bilim adamının değerlendirmesi budur. Aynı dokudandır, netleştiriyoruz.
Şu söz de, “Islam proper was born in Medina”, İslam Medine’de doğrmuştur, eninde-sonunda, bir on dokuzuncu yüzyıl bilim adamı olan Profesör Goldziher’e aittir. Medine, öncelikle bir Yahudiler ile birlikte olma, bir kazanma ve bir savaş alanı idi ve buna mukabil Profesör S. D. Goitein, bu görüşten ayrılarak, bir tür model saymaktadır. Güzel, ancak Peygamber’in verdiği önem ve hele hele rüyasında Barak’a binerek Kudüs’e uçmasını, Profesör Goitien’in görüşünü ihmal etmeme yönünde bir işaret saymak durumundayım. Goitien, Kabe’nin Kudüs’e aktarılması ve bu nedenle “Kayadan Gümbet” inşaası meselesinde de ayrı düşünmektedir.
KRALA KAVUŞMA
Profesör Watt, önce “Muhammed at Mecca” ve sonra da “Muhammed at Medina” kitaplarını yazdı; yazdıkları Muhammed’in hayatıdır, diyebiliyoruz. Montgomery Watt’ın ilkinde, “since from the first Muhammed was something of a statesman” notu var, bu notu düşmüş, “biraz da” veya“daha çok” şeklinde anlamamız isabetlidir, başından bu yana daha çok“devlet adamı”, düşülen not budur. Benzer bir işareti başka bir Hadis’te de gördüm, Yahudi imiş, müslüman olmuş, “king” diyor, Peygamber görmüyor, “kral”, sanki bir krala kavuşmanın sevincini yaşıyor. Güzel, Muhammed’in Mekke tarafı pek önemli değil, sanki nostaljik, Medine’ye gelince, bu sıfatları bir kenara atamıyoruz.
BİRBİRİNE DİKİLEN PARÇALAR
Muhammed’in Burak’a ya da Barak’a binerek Kudüs’e uçuşu, Kuran’da yer almıyor, bir Hadis olmuş, Ibn Ishaq, ibn İsak, Gece Yürüyüşü’nden söz ederken, “it is pieced together in the story that follows” diyor ki, “parçaları birleştirerek bu hikaye yazıldı” anlamındadır. Birbirine dikilen parçalardan oluşan bu hadisi de, “Buhari ve Müslim İttifak Ettiği Hadisler” içinde buluyoruz, Müslim’e ait, Buhari’ye atıflar var. İşimize yarıyor, önemli olan budur.
Uçarak vardığı Kudüs’te sevdiği peygamberler ile buluşuyor ve hoş-sohbet ediyor, “kaç vakit namaz” sorusuna Peygamber “elli vakit”yanıtını verince, Musa, “Rabbine geri dön, çünkü ümmetin buna güç yetiremez” buyuruyor. Bizim Peygamber gidiyor, Rabb indiriyor; Musa itiraz ediyor, “olmaz” ve sonunda beş vakiti buluyoruz. Eğer Müslim’in Hadis’ine inanacak olursak, bu kolaylığı Musa’ya borçluyuz. Yoksa “elli”olacaktı, Peygamber’in aklına düşüren Musa’dır. Güzel, ne de olsa, Bizim Musa’mız, diyoruz.
Hadis’ten öğrendiğimize göre, Peygamber bir yerde, nerede olduğunu bilemiyoruz, “bana katırdan küçük, eşekten büyük, beyaz bir hayvan getirildi ki, o Burak’tır” demiş, işte kaynağımız budur. Güzel, bu hayvana Musa Peygamber’in de bindiği rivayet ediliyor, iki bin yıl kadar öncesine gidiyoruz. Peygamberler dünyasındayız, gerçeklikten uzaklaşma hakkımız var.
BARAK’LA GECE UÇUŞU
Miriam Bodian’ın “Men of Nation”, Ehl-i Millet adlı makalesinden söz etmiştim, Oxford University Press yayını, “Past & Present”, 1994, eski yıllara gidiyor; Muhammed’e göre, “Allah sent forth the Angel Gabriel from heaven”, Cebrail’i gönderiyor, küçük at ile katır arası bir “beast”ile yanına geliyor. Adı Alborayque; “Al Boraik” veya “Borak” okuyabiliriz,“vav” ile yazılıyor, Borak ya da Barak okumamız doğrudur ve gece yürüyüşü ya da uçuşuna çıkıyorlar. Güzel, böylece bir yerde Barak’ı bulduğuma seviniyorum, yalnız İspanyollar, orada geçiyor, İslami bir tarihleri var, biliyorlar; ancak bunu maranolara uygun görüyorlar, eşek mi, katır mı, karar veremiyorlar ve bu nedenledir. Yalnız bu ata, “in either the Old or New Testament”, eski ve yeni İncil’de rastlamıyoruz, bize bunu bildiriyor. Demek Musa ve Jesu-Krist habersizdirler. Burak’ın kutsal bir at olmadığını anlamış bulunuyoruz.
İNANMAYANLAR
İranlı İslam Bilgini Ali Şeriati, öldürüldü, şu bilgiyi veriyor: “Şia’nın tamamı ile Şii olmayan güvenilir tarihçilerin çoğunluğu, her iki olayın da bir gecede vuku bulduğunu ve Miraç’ın bazılarının iddia ettiği gibi ruhani değil, cismani olduğuna inanırlar”. İnanmayanlar varlar. Buna mukabil Patricia Crone, daha çok İslam’ın ilk yüzyılı üzerinde çalışmalar yapıyor, “Meccan Trade” bunlardan birisidir ve Mekke’nin ticaret merkezi olduğunu reddediyor. O tarihte Mekke’den Suriye’ye bir karavan bir ayda gidiyor ve bir ay da dönüş; Barak’la uçuş hikayesini duyan, yeni Müslüman olmuş Mekkeliler, hiç inanmamışlar ve İslam’dan dönmüşler. Profesör Crone bizi haberdar ediyor; fakat Barak müthiş bir attır, uçan at, diyebiliyoruz.
Muhammed Esed’in Yahudilik’ten İslam’a geçtiğini ve “Kur’an’ın Mesajı”kitabını yazdığına işaret etmiştim. “Hz Muhammed’in kendisi, bu tecrübe ile ilgili hiçbir açıklama” bırakmadığını not ediyor, Kuran’a ek olarak koyduğu yerdedir. Buna mukabil sahabiler, ayrı ayrı görüştedirler, savunanları da mevcuttur.
ÖNCEKİ PEYGAMBERLERİN YOLUNDA
Esed inanmıyor ve bulduğu neden şudur: “Sonuç olarak söylemek gerekir ki, Hz. Peygamber’in göğe yükselmeden, Miraç, önce Mekke’den Kudüs’e yaptığı gece yolculuğu, İsra, açıkça İslam’ın yeni bir öğreti olmadığını, ama hepsi de Kudüs’ü manevi yurt edinmiş eski, önceki/geçmiş peygamberler tarafından tebliğ edilen aynı ilahi mesajın bir devamı olduğunu göstermek amacındaydı”. Güzel, bir yükseliş veya uçuş, Esed bitiriyor, Muhammed, “Allah’ın elçisinin en sonuncusu ve en büyüğü olduğu inancını mecazi bir şekilde ifade etmektedir.” Sözcükler yerindedir, Esed de, Kuran’da olmayan bir iddiayı mecazen açıklamış olmaktadır. Kayıt ediyorum; bunu yapmadan söylediklerini söylemesi zordur.
Muhammed Esed, maksadın bir devam olduğunu açıklamayı, çok güzel ifade etmektedir. İ. Eliaçık da, Yaşanan Kuran’da buna yakın düşüyor ve ifadesi şöyledir: “İşte şu öksüz Muhammed, Musa’nın ve İsa’nın ve önceki çağların bütün peygamberlerinin yolunu sürdürüyor; onların davasının yeniden dile gelen sesi soluğu oluyor.” Hoş, bir tesadüf, “Öksüz Muhammed” tabir ediyor, ancak yalnız değil, tarihin çok derininde mücadele arkadaşları, sahabileri, var. Kuran’ın dilini kullanacak olursak, Arabi Ced’di, Türki Ata’sı mevcuttur. Yalnız değil ve beraberdir.
İBN İSHAK ANLATIYOR
Sırada Ibn Hisham’ın editörlüğünde, Ibn Ishaq’ın yazdıkları var; Ibn Ishaq Medine doğumlu, Hicret’ten 85 yıl sonra doğmuş ve ölümü 151, demek ki yedinci yüzyıldayız, ve yazdıkları derleyebildiği hadislere dayanıyor; ancak yine de güvenmek durumundayız. İbn İshak, Burak’ın her adımda gözün yetişebildiği yere kadar sıçradığını ve “on which the prophets before him used to ride”, Burak’a önceki peygamberlerin de bindiklerinin kendisine söylenmiş olduğunu, haber veriyor. Yalnız İbn İshak’a bu haberi getirenler arasında, Muhammed’i görenler ve duyanlar, sahabileri görenler ve duyanlar, çocuklarıyla karşılaşanlar, yokturlar. Çok uzaktadırlar.
İbn İshak, Abu Bekir’in akrabalarından, tabii kalanlardan, duymuş, Aişe, “The apostle’s body remained where it was but God removed his spirit by night”, bunları söylemiş; eşi ya, o gece vücudu, olduğu yerde duruyormuş, Allah ruhunu götürmüş, bunu anlıyoruz. Ruh gittiği için de ata gerek olmamaktadır. İlaveten, Muaviye de, “it was a true vision from God” diyormuş, “vision” sözcüğünün çevirisini “hayal” veya “vahiy” dahil bırakıyorum; “Allah’tan” söylüyorlar. Bunu bitiriyorum, böyle bir at yoktur. Verilen isimlerin geri alınmasını öneriyorum. Artık islam’da ruhunun dahi olmadığını biliyoruz. Demek İslam’ı hiç bilmiyorlar ve çokturlar.
***
Yahudiler’de var, Barak, sanki şimşek, Kraliçe Deborah’ın özendirmesiyle, en zor zamanda, bir zafer kazanan bir kahraman, artık biliyoruz. Bizde de, Profesör Faruk Sümer’in pek değerli “Türk Devletleri Tarihinde Şahıs Adları” çalışmasından buluyoruz; “Barak, iyi koşan, av için kabiliyetli, tüyleri uzun bir tür köpek.” Bunlara “Barak” adları konuyor. Ancak“Burak Baba” da var, olabilir. Hazır, Barak’a çevirebiliriz, belki affeder, ümit ederiz.
Prof. Dr. Yalçın Küçük-Odatv.com
Daha yeni Daha eski