Sesler uçuşuyor havada... Tanıdık sesler. Seslerin sahiplerini biliyorum, biliyorsun, biliyoruz! Adına "Tarih" denilen ins...
Sesler uçuşuyor havada... Tanıdık sesler.
Seslerin sahiplerini biliyorum, biliyorsun, biliyoruz!
Adına "Tarih" denilen insanlık çınarının
dallarına takılıp kalan sesler...
"Evdekilerin hepsini sıfırladınız mı?" diyen
sesler...
"Az bir miktar kaldı, 30 gibi baba" diyen
sesler...
"Büyük Patron ağzıma s.çtı birader" diyen kuru,
takır tukur sesler...
Takılıp kaldıkları o dallardan bir daha asla düşmeyecek
sesler...
Sesler uçuşuyor havada... Tanıdık sesler.
Seslerin sahiplerini biliyorum, biliyorsun, biliyoruz!
Günlerdir kafaları tütsüleyen "kumpas", "paralel",
"darbe" gürültüsünü draannkk diye susturan sesler
"Sakın dokunma o paraya, daha önce ne söz verdiyse
onu getirecek" diyen sesler...
"Sen hiç merak etme, kucağımıza düşecekler"
diyen sesler... sesler... sesler...
Tanıdık, bildik, her Alah'ın günü duyduğumuz sesler...
Sonra diğer sesler...
Başka, değişik, asi, yeter artık diyen...
Geldiği yer bir telefonun ahizesi değil, basbayağı ve
tepeden tırnağa "Sokak" olan sesler...
Tepeden tırnağa sokak, tepeden tırnağa aleni, tepeden
tırnağa yiğit...
"Halka Hesap Verecek" diyen sesler...
"Hırsız Var" diyen sesler...
Beş parasız, dünsüz ve belki de yarınsız ama hep takipçi,
geri adım atmayan sesler...
Sokağın sesi bu!
Siz de iyi bilirsiniz, kavgacıdır bu ses, sokakla
birlikte büyümüştür.
"Ben senin var ya, ananı, avradını"
kıvamındadır hep.
Ve hep tam orta yerindedir sokağın, kapı arkalarını
sevmez, ahizelerin ardına saklanmaz.
Bazen bir arsada yumruklaşan çocukların sümüklerine
karışmış toprak ve tozdur.
Bazen bir sarhoşun geceyi yırtan narasına çöreklenmiş
kallavi bir küfür.
Bazen polislerin girdikleri bir evden buldukları
kitaplarla dolu mühürlü çuvalların istiflendiği bir kapı önü.
Bazen "Kale'nin baklaları bunlar" diyen eşekli
manavın cılız ama inatçı sesi.
Bazen şehrin tam göbeğinde birdenbire patlayan gümbür
gümbür bir slogan.
Sonra bir pankart...
Siren seslerine, tepe lambalarına doğru, kasık kısmından
iki elle tutularak öfkeyle uzatılmış bir insan bacağı.
Bazen, "Bana Kaderimin Bir Oyunu mu Bu"...
Uzun lafın kısası, hani nasıl desem, ülkem kadar güzel,
ülkem kadar mert, ülkem kadar yalın, ülkem kadar adam gibi ve "Eşrefpaşa
Kadar Delikanlı"dır bu ses!
Hatırlatmaya gerek var mı bilmem; "Enseyi
karartmanın lüzumu yok" lafı, tarihimiz kadar eskidir belki. Ve belki de kim
bilir, bizim tarihimiz bu lafın üzerine bina edilmiştir.
"Su akar yolunu bulur" da öyle.
Evet, enseyi karartmanın alemi yok. Su akacak ve yolunu
bulacaktır.
Sabahın sahibi var çünkü. Sabahın sahibi
"Sokak"tır, sokağın, sokaktakilerin sesi.
Sokak Halktır, Haklıdır ve Kazanacaktır!
Hem söyler misiniz bana, hangi dağına, ne zaman bahar
gelmemiştir ki memleketimin?
Gözlerinizden... Gözlerinizden öpüyorum.
Sevgiyle, dirençli ve "uyanık" kalın e mi...!
HAYRİ GÜNEL
BU KÖŞE YAZISI BİZİM SİLİVRİGAZETESİNİN SON SAYISINDA DA YAYINLANACAKTIR.