Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

GAZETE DEMOKRAT / İKTİDAR DOSYASI

HIDE_BLOG

Şımarıklık mı, vurdumduymazlık mı, yoksa derin bir gaflet içinde olmak mı?

Neredeyse her gün gazetelerde Suriye’de acı çeken masum çocukların, bombalardan kaçan zavallı kadınların, ölen çocuklarının başında ağla...

Neredeyse her gün gazetelerde Suriye’de acı çeken masum çocukların, bombalardan kaçan zavallı kadınların, ölen çocuklarının başında ağlayan anaların babaların resimlerini görüyorum. Yüzbinlerce çaresiz insanın ülkelerini, evlerini, eşyalarınınasıl dabırakıp bez çadırlarda yaşam mücadelesi verdiklerini izliyorum. Buz gibi soğuk havada, karın üzerinde duran çorapsız küçük ayaklar, eline küçücük bir ekmek parçası alan çocuklar, o yoklukta kendisiyle birlikte evlatlarını korumaya çalışan nice analar...

İşte gözümüzün önünde böylesine büyük bir vahşet yaşanırken, bir şehir değil, bir köy değil, koskoca bir ülke yok olurken hiç kılını bile kıpırdatmayan, sanki bir zulüm yokmuşçasına yaşayan yüzbinlerce insan var dünyada.Üstelik bu insanlar “Müslümanım” diyen, hatta sorulduğunda son derece samimi olduklarını iddia eden insanlar.

Peki ama Allah Kuran’da zavallı, muhtaç durumda olan insanlara yardım eli uzatmayı emretmiyor mu?
Nasıl oluyor da bu kadar insan kendini bu hükümden muaf görebiliyor?
Nasıl oluyor da bu kadar insan en ufak bir şey yapmadan büyük bir umursuzluk içerisinde yaşamlarına devam edebiliyor?

Elbette Allah’tan korkan, Kuran’a uyan samimi Müslümanlar"Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahip) gönder, bize Katından bir yardım eden yolladiyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına”(Nisa Suresi, 75) ellerinden geleni yapıyorlar. Gece gündüz Kuran ahlakını anlatıyor, bu zulmün durması için yazılar yazıyor, sürekli Müslümanları birlik olmaya çağırıyorlar. Fakat Müslüman oldukları halde yanıbaşımızda yaşanan bu felaketlere, katliamlara karşı duyarsız olanlara benim sözüm.

Bu gibi kişileradeta vicdanlarını öldürerek tamamen dünya hayatına kapılmışlar. Müthiş bir hırs içinde mallarına mal katmak peşindeler. Akılları fikirleri sadece ve sadece yaptıkları ticarette, alışverişte. Tabi ki çalışacaklar, alışveriş yapacaklar ancak asıl amaç bu olmayacak.

Dünya hayatına iyice dalmış olanbazı insanlarsaatlerce kazanamadığı bir para için tartışıyor, kaybettiği bir eşyasına günlerce üzülüyor, birisinin söylediği bir söze takılıyor içi sıkılıyor. Ama bu insanyanıbaşındaki Müslüman kardeşinin ölüm kalım savaşı verdiğinin farkında bile değil.

O böylesine dalmış oyalanırken, sıcacık koltuğuna oturup dizisini seyrederken, maç muhabbetleri yaparken, iş yerlerinden çıkıp, sıcacık evlerine gidip huzur içinde uykusuna dalarken Suriye’de küçücük bir çocuğun yıkık harabelerin arasında dolaştığından, gözlerinin önünde babasının katledilişiniizlediğinden, bir annenin günlerce aç kaldığından, sürekli ağlayan çocuklarının başında tarifi mümkün olmayan bir çaresizlik yaşadığından haberi bile olmuyor.Izdırap çeken bunca Müslümanı gören gözleri sanki körmüş, duyan kulakları sanki sağırmış, kalpleri sanki yokmuş gibi...

Şimdi soruyorum size. Yüzbinlerce Müslüman şehit edilirken, sakat bırakılırken, ailelerinden koparılırken “Müslümanım” diyen bu insanların yaptıkları şımarıklık mı, vurdumduymazlık mı, yoksa derin bir gaflet içinde olmak mı?

Sen bir günlüğüne mülteci oldun mu hiç?
Yalnızca bir gece incecik bez çadırda sabaha kadar durdun mu hiç?
Günlerce aç, susuz kalıp midene ağrılar girdi mi hiç?
Peki ya üzerine bombalar yağarken ölüm korkusunu tam yüreğinde hissettin mi hiç?
Yanıbaşında kardeşinin, babanın, ananın, en yakın arkadaşının vurulup parçalara ayrıldığını gördün mü hiç?
Bir gece bir daha hiç dönmemek üzere evinden ve yurdundan ayrıldın mı hiç?
Bugün böylesine boş şeylere üzülen, dünya hırsına kapılıp giden, biraz daha para kazanmak için yapmadığı entrika kalmayan insanlara sesleniyorum.
Sadece bir gün bile bu insanların başına geleni yaşasanız bir daha asla böyle şımaramazsınız.
Sadece bir gün o mülteci kampında kalsanız tek derdiniz oradan bir an önce kurtulmak olur.
Sadece bir gününüzü Suriye’de geçirseniz, o zaman gece gündüz halinize şükredersiniz. Değil şımarmak, değil büyüklenmek, değil boş şeylerle zaman kaybetmek, içinde bulunduğunuz o derin gaflet uykusundanuyanır ve “Rabbim, ne olur bir an önce İslam Birliğini nasip et” diye haykırırdınız.

İşte bu yüzden elinizi vicdanınıza koyun. Bu dünya hayatı elbet bir gün bitecek. Kısa bir süre tüm dünyanız, içindeki tüm mal ve mülklerle birlikte sonsuza kadar yok olacak. İnsanın elinde sadece ve sadece takvası, samimiyeti ve ihlasla yaptığısalih amelleri kalacak. Bu yüzden bu dünyaya değil ahirete değer verin; kendi menfaatlerinizi değil Allah’ın rızasını gözetin, üzerinizdeki derin gaflet perdesini kaldırın.

Unutmayın ki Allah’ın rızası ve cenneti ancak samimiyetle kazanılır. Samimiyet de Allah için yaşamak, Allah’ın razı olmayacağı bir tavrı asla yapmamaktır. Gerçekten samimiyseniz muhtaç durumdaki Müslümanlara yardım elini uzatın, Müslümanların bir araya gelmesi için elinizden ne geliyorsa yapın, İslam Birliğini isteyin. Aksi takdirde Allah bu tavrınızdan razı olmayacaktır. Bir Müslüman için Allah’ın razı olmadığı bir kul olmak ise çok büyük bir kayıptır.

Ey iman edenler, ne oldu ki size, Allah yolunda çaba harcayın denildiği zaman, yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız? Ahiretten (cayıp) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek azdır. (Tevbe Suresi, 38)


Ebru Yılmazatila

SON YAZIDAN