Tunceli'de üç dönemdir belediye başkanlığını BDP'nin alması ve CHP'nin 2011 genel seçimlerine göre oylarını yüzde 56'dan yüzde 30'a geriletmesi CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ü kızdırdı. Partisine yönelik sert eleştirilerde bulunan Aygün, CHP-cemaat işbirliği iddiaları, Tunceli'de aday belirlemede kendisi ve Kamer Genç'in görüşlerinin sorulmaması, partisinin Tunceli stratejisinin olmamasını sert sözlerle eleştirdi.
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Tunceli'deki yerel seçim sonuçlarıın açıklanmasının ardından partisini topa tuttu.
Facebook üzerinden "Dersim Belediyesi neden kazanılamadı?" başlığı yazısıyla sert eleştirilerde bulunan Aygün, 2011 seçimlerden sonraki CHP'nin tutumunu eleştirdi, partisiyle cemaat arasındaki işbirliği iddialarının Tunceli'de tepki gördüğünü söyledi.
'Cemaat Halk Partisi'
Aygün, bu konuda "Ne var ki ve ne yazık ki, Kürt sorununda program düzeyinde attığı olumlu adımlara karşın CHP'nin Diyarbakır'da dün yüzde 1 bile oy alamaması önemli bir veridir. Kürtler CHP'nin attığı adımları inandırıcı ve yeterli bulmamaktadır. Gelinen noktada ne yazık ki CHP, bırakalım 'sola yakın' olmayı Cemaat adı verilen ve son 12 yıldaki tüm komplo ürünü gözaltılar, tutuklamalar, yargılamalar, cezalandırmalar, dinlemeler, özel yaşamı yok eden uygulamalarda birinci dereceden sorumluluğu olan 'görünmez yapı' ile el ele bir parti görünümüne girmiştir. Nitekim Tayyip Erdoğan, 'CHP karanlık yapı ile beraber', Dersim'de 1 seçimde 2 miting yapan Selahattin Demirtaş ise, 'Cemaat Halk Partisi' tanımlaması yapmıştır" ifadelerini kullandı.
"Kara listedeyim"
Tunceli'de aday belirleme yöntemini de eleştiren Hüseyin Aygün, kendisine ve Kamer Genç'e bu konuda danışılmadığını ifade etti. Aygün, "işin ilginci yüzde 56 oy alan bendeniz ve Kamer Genç'e 2011'den beri, aradan geçen 3 yılda Dersim ile ilgili olarak hiçbir konuda görüş sorulmamıştır. Hadi ben kendimi geçeyim, Dersim 1938 tartışması, PKK tarafından kaçırılıp serbest bırakıldığımda yaptığım konuşma, Sakine Cansız taziyesi vb. nedenleriyle zaten 'kara listedeki' biri muamelesi görüyordum. Ancak neredeyse 30 yıldır parlamentoya gelen Kamer Genç'in dikkate alınmaması tuhaf ve açıklanamazdır" ifadelerini kullandı.
Aygün yazısının devamında ise şu cümleleri kurdu: "Örgütsel düzeyde ise, parti kapısı içeriden sıkıca kilitlenmiş, yeni bir tek kişi kazanılmamış, bir gençlik örgütü kurulamamıştır. Mantık her yerde olduğu gibi şöyledir: 'Küçük olsun ama CHP bizim olsun.' Yönetime gelenler daha çok 'seçim örgütü' olarak kendilerini görmüştür. CHP'den sorumlu denetçi milletvekili veya genel merkez bu duruma gözlerini 3 yıldır kapatmıştır."
"CHP, Dersim'de erkek partisi"
CP'nin kadın aday göstermemesine ileştiren Aygün, "Listede kadın neredeyse yoktur. il, ilçe ve beldelerde hiç kadın aday gösterilmemesini nasıl açıklayacağız? Yoksa Tayyip Erdoğan'ın sıklıkla söylediği gibi 'kadın-erkek eşit değil' midir? CHP Dersim'de 'erkek partisi'dir" dedi.
Hüseyin Aygün, "Kemal Kılıçdaroğlu adı tek başına seçim kazanmaya yeterli değildir. Oysa CHP Dersim örgütü propagandasında sadece 'Kılıçdaroğlu'ya oy verin' çağrısı yapmıştır. Dün bu gerçek, gözlerini kapayanlar veya göremeyenler tarafından da sanırım artık görülmüştür" ifadelerini kullandı.
İşte Hüseyin Aygün'ün Facebook üzerinden paylaştığı yazı
Dersim Belediyesi Niçin Kazanılamadı?
2011 genel seçimlerinde yüzde 56 oy alarak Dersim'i 'silip süpüren' CHP 2014 yerel seçimlerinde 4 ilçeyi alıp belediye sayısını artırsa da niçin yüzde 30 oya gerileyerek merkez belediyeyi alamamıştır? Bu kadar oy düşüşünün ve merkez belediyesini alamamanın sebepleri neler olabilir? Bu yazı, bu konuyu açıklamaya çalışıyor.
Genel Durum
2011 seçimlerinden önce ve sonra özellikle genel merkezin ortaya attığı 'yeni CHP' söylemi Türkiye genelinde olduğu gibi Dersim toplumunda da önemli bir sempati yaratmıştır. Bu, sol, emekten yana bir parti olduğu kadar, azınlıkları, dilleri ve kültürleri de koruyan bir CHP olarak anlaşılmıştır. Ne var ki ve ne yazık ki, Kürt sorununda program düzeyinde attığı olumlu adımlara karşın CHP'nin Diyarbakır'da dün yüzde 1 bile oy alamaması önemli bir veridir. Kürtler CHP'nin attığı adımları inandırıcı ve yeterli bulmamaktadır. Gelinen noktada ne yazık ki CHP, bırakalım 'sola yakın' olmayı Cemaat adı verilen ve son 12 yıldaki tüm komplo ürünü gözaltılar, tutuklamalar, yargılamalar, cezalandırmalar, dinlemeler, özel yaşamı yok eden uygulamalarda birinci dereceden sorumluluğu olan 'görünmez yapı' ile el ele bir parti görünümüne girmiştir. Nitekim Tayyip Erdoğan, 'CHP karanlık yapı ile beraber', Dersim'de 1 seçimde 2 miting yapan Selahattin Demirtaş ise, 'Cemaat Halk Partisi' tanımlaması yapmıştır.
2011 Dersim İl Yönetim Değişikliği
2011 seçimlerinden sonra eski il yönetimi Sinan Yerlikaya'ya yakın olduğundan görevden alınmıştır. Bu isabetli bir karardır. Zira, örneğin bu yönetim Dersim şehir merkezinde asılan Zazaca afişleri mahkemeye şikayet ederek kaldırma gibi siyasi tarihte görülmemiş bir tasarrufa imza atmıştır. Bir parti kendi astırdığı afişi 'yabancı oyu gelmez' düşüncesiyle kaldırabilmiştir. Görevden alınanların siyasi karakteri, bu ekibin kısa süre sonra önemli oranda AKP'ye geçmesi ile iyice ortaya çıkmıştır. Ancak bu kan değişiminden sonra göreve gelenler eskilerden hiç farklı olmamıştır. Genel Merkez, 'Biz orada Kureyşan-Yusufhan ittifakıyla belediyeyi de alacağız' düşüncesine girmiştir. Benim şahsen yaptığım uyarılar hiçbir zaman dikkate alınmamıştır. Bizzat genel başkana 'Murat Kur deneyini' 2011'de uzun uzun anlattım. Nafile.
Yeni yönetim eski milletvekillerinden birinin tam kontrolünde şekillendirilmiştir. Dışarıdan atanan başka bir milletvekili ise 3 yıldır Dersim'de yaşananların esas sorumlusudur. Bu milletvekili de bir 'aşiret ittifakı' düşüncesiyle hareket etmiş, yönetimi kendince Yusufhan aşireti ağırlıklı oluşturmuştur. Kurduğu yönetimin ciddi bir bölümü önceki seçimde feodal düşüncelerle BDP'nin Yusufhanlı adayına oy vermiş kişilerden teşekkül etmiştir.
işin ilginci yüzde 56 oy alan bendeniz ve Kamer Genç'e 2011'den beri, aradan geçen 3 yılda Dersim ile ilgili olarak hiçbir konuda görüş sorulmamıştır. Hadi ben kendimi geçeyim, Dersim 1938 tartışması, PKK tarafından kaçırılıp serbest bırakıldığımda yaptığım konuşma, Sakine Cansız taziyesi vb. nedenleriyle zaten 'kara listedeki' biri muamelesi görüyordum. Ancak neredeyse 30 yıldır parlamentoya gelen Kamer Genç'in dikkate alınmaması tuhaf ve açıklanamazdır.
2011'de yönetime gelen arkadaşlar, 'siyasi faaliyet' kavramından sadece eş-dost ziyaretini anlamıştır. Oysa bu arada Dersim ile ilgili bugüne kadar görülmemiş bir 'tarih tartışması' yaşanmış, Alevilik ve Suriye meseleleri Türkiye'de değil, dünyada ana tartışmalardan biri haline gelmiştir. 'Kılıçdaroğlu'nun cibiliyeti' ile ilgili olarak Tayyip Erdoğan'ın açtığı ırkçı tartışmaya dahi Dersim il örgütü katılmamış, ciddi bir tepki vermemiştir. Bendenizin sorumlularından biri olduğu Dersim '38 tartışması hakkında CHP il başkanı bir parti toplantısında, yüzüme karşı 'Siz ölüler üzerinden siyaset yapıyorsunuz' diyebilmiştir. Örgütsel düzeyde ise, parti kapısı içeriden sıkıca kilitlenmiş, yeni bir tek kişi kazanılmamış, bir gençlik örgütü kurulamamıştır. Mantık her yerde olduğu gibi şöyledir: 'Küçük olsun ama CHP bizim olsun.' Yönetime gelenler daha çok 'seçim örgütü' olarak kendilerini görmüştür. CHP'den sorumlu denetçi milletvekili veya genel merkez bu duruma gözlerini 3 yıldır kapatmıştır.
2014 Yerel Seçimleri
İşte bu şartlarda 2014 seçimleri yaklaşırken CHP, Dersim gibi 'iddialı' olduğu bir yerde, 4 resmi adayın adaylık başvurusunu görmüştür. 2011 seçimlerinde tam 24 aday vardır. Ve unutulmamalıdır ki, bir önceki seçimde yüzde 56 oy alan bir partide daha çok aday çıkması beklenir. Aday azlığı kesinlikle il yönetiminin demokratik olmaması ve genel merkezin izlediği politikanın bir sonucudur. CHP adayı olmak için tek bir genç nasıl aday olmaz? Nasıl olur da 'CHP'li olmayan bir kişi' aday olmak istemez? Dersim toplumu içinde bir anket yapılsa mevcut adayların dışında 'yeni', 'genç', 'CHP'li olmayan' isimlerin çıkacağı kesindir. Mevcut tablo, son 3 yıldaki genel merkez ve il siyasetiyle alakalıdır. Parti içeriden kilitlenmiştir, kimse girememektedir. Üye bile olamamakta, haliyle aday da olamamaktadır.
Adayın Belirlenmesi
Adaylara Temmuz 2013'de şehre yaptığı gezide bizzat genel başkan, 'sandığı koyun, adayınızı kendiniz belirleyin' sözünü vermiştir. Oysa yaşananlar tam tersidir: Eski bir milletvekiline çok önceleri 'Kureyşan-Yusufhan ittifakı' saçma tezine duyulan inanç sonucu 'aday olacaksın' vaadinde bulunulmuştur. Aslında adayın kim olduğu zaten bilinmektedir. Bu arada 4 aday adayı ise harıl harıl çalışmalar yapmış, ısrarla önseçim istemiş, ancak beklentileri zaten karşılanmayacaktır. Netice olarak genel merkez söz verdiği eski milletvekilinin adını bir MYK toplantısı sonunda açıklamış, eski milletvekili ise çevresine 'aday olmadığını' belirtmiştir. Genel merkeze 'örgütün tehditleri' sebebiyle aday olmak istemediğini bildirdiğinde seçimler kapıya dayanmıştır. Dün seçimlere giren ve yüzde 30 gibi bir oy alan arkadaşı genel merkeze öneren ve 'aşiretimi ikna ederim, seçimi kazanırım' diyen işte bu eski milletvekilidir.
Aday adayları ise, Ankara'nın Dersim adayını anti-demokratik olarak netleştireceğini anlayınca tepki göstermiş, eski belediye başkanlığı da yapan bir aday adayı 'basın toplantısı' yaparak CHP'yi protesto etmiş ve 'adaylıktan çekildiğini açıklamıştır. Bu aday adaylarından hiçbiri seçim çalışmalarında yer almamıştır. Tepkili olmaları normal ve kaçınılmazdır.
Bana 3 yıldır Dersim ile ilgili olarak hiçbir şey sorulmadığı gibi Dersim adaylığı ile ilgili de hiçbir zaman görüş sorulmamıştır. Ankara, illerde örgütleri, TBMM'deki milletvekillerini dışlayarak çok sayıda şehirde aday ve meclis üyeliklerini bu yöntemle belirlemiştir. 'Beşli Komite' adlı örgütlenme çok aşırı yetkilendirilmiştir. Bunun olumsuz sonuçları sanırım şimdi daha iyi görülebilecektir.
İl meclis adayları için de aşağı yukarı aynı prosedür izlenmiştir. Yapılan 'eğilim yoklaması' ile listeye asla giremeyecek bir-iki değerli kişi meclis üyesi olabilmiştir. Bu 'demokrasinin' ne kadar yararlı olduğunu ortaya koymuştur. Ancak buna rağmen meclis üyeliklerinde yer alan isimlerin çoğu Dersim'de sadece tepkiye neden olmuştur. Aşiret, statü ve varlık ne yazık ki listede gölgesini hissettirmiştir. Listede kadın neredeyse yoktur. il, ilçe ve beldelerde hiç kadın aday gösterilmemesini nasıl açıklayacağız? Yoksa Tayyip Erdoğan'ın sıklıkla söylediği gibi 'kadın-erkek eşit değil' midir? CHP Dersim'de 'erkek partisi'dir.
Ankara, Dersim adayını ve meclis listesini netleştirdikten sonra bana sadece ne düşündüğümü sormuştur. Burada yazdıklarımı daha uzun olarak soranlara anlattım. Ne yazık ki, 'bu tartışmalar geçti, artık seçime kilitlenelim' gibi hiçbir anlamı ve değeri olmayan bir cevap aldım. Görüş ve eleştirilerime sadece bu seçimde değil, seçildiğim 2011 yılından beri bir önem ve değer verildiğini görmedim. 2014 Dersim yerel seçimlerinde durum ne yazık ki aşağı yukarı böyledir.
Neden Kazanılmadı?
İşte bu ahval ve şartlarda 'seçimin favorisi' olarak girilen Mart 2014 yerel seçimlerinde Dersim Belediyesi niçin kazanılamamıştır? Bunu belli başlıklar altında toplamak mümkündür:
* Dersim toplumu bir aşiret toplumu değildir. Ankara'nın 'Kureyşan-Yusufhan ittifakı' tezi, başından beri büyük bir hatadır. 2009 seçimlerinde 'aşiret desteği en zayıf aday' olan Murat Kur'un aldığı yüksek oy tek başına bunun kanıtıdır.
* Dersim'de CHP'nin bir sloganı, halka yönelik bir vaadi, herhangi bir programı olmamıştır. Tüm tartışma kimin aday, kimin meclis üyesi olacağı, kimin gelecek seçimde milletvekili adayı olacağıdır. CHP'nin Dersim'de bir bir örgütü, il başkanı, 2 milletvekili vardır, ancak bir 'davası' yoktur. Böyle bir parti seçim kazanamaz.
* Seçimi kazanan BDP'ye baktığımızda bir 'dava' hemen görüyoruz. 'Yerel Özerklik' diyen BDP seçmene 'yeni' bir şey söylemektedir. Her birimde, kadın eşbaşkan gösteren BDP veya kimi yerlerdeki HDP seçmene 'eşitlik' ile ilgili bir mesaj vermektedir. 'Söz, yetki, karar Dersim halkına' diyen DHF adayı bir 'program' sunmaktadır. Dersim'de CHP'nin bir 'hayali' yoktur.
* Dersim'de CHP'nin dili Kırmancki veya Kırdaşki değildir. Oyda BDP olsun, DHF olsun seçim bildirilerini iki dilli olarak basmış, seçim konuşmalarını bile 'halkın diliyle' yapmıştır. Bu durumda CHP'nin halkın gözüne 'yabancı' görünmesi kaçınılmaz değil midir?
* Dersim 'atama' yoluyla bir adaylık belirlenmesinin üstünü çizmiştir. Şehirde yaşayan, tanınan, sorunlar için mücadele veren, kendini kanıtlamış kişileri başında görmek istemektedir. Yalın bir gerçek de işte budur.
* Dersim CHP adayı 'dışarıdan' bir emekli eğitimcidir. Şehre gelişi, çalışmaya başlaması ve kendini 'tanıtmaya çalışması' Mart ayı başında gerçekleşmiştir.
* CHP aday adaylarının hiçbiri seçimde çalışmamıştır. Yukarıda özetlediğim gelişmeler karşısında bu tavır anlaşılırdır.
* İl meclis üyeleri son derece yanlış oluşmuş, yukarıda belirttiğim olgular sebebiyle halk kendisini 'listelerde' görememiştir.
* Listelerde kadın ve genç olmaması, kadın ve kitlesel gençlik çalışmasına imkân vermemiştir. Listeye giren bir iki kadın seçilemez sıralardandır. Listede genç ise hiç yoktur. Bu durumda kadınlar ve gençler insanlar niçin fedakârca çalışsın ki?
* Kemal Kılıçdaroğlu adı tek başına seçim kazanmaya yeterli değildir. Oysa CHP Dersim örgütü propagandasında sadece 'Kılıçdaroğlu'ya oy verin' çağrısı yapmıştır. Dün bu gerçek, gözlerini kapayanlar veya göremeyenler tarafından da sanırım artık görülmüştür.
* Dersim 1938 meselesi de kanımca hâlâ çok etkilidir. BDP bu konuyu CHP aleyhine siyaseten iyi kullanmış, CHP ise bilindiği gibi bu konuda bugüne kadar ciddi bir açılım yapamamıştır. AKP Dersim il teşkilatı bile parti binasına 'Erdoğan'a Dersim özründen dolayı teşekkür pankartı' asarak bu konuyu gündemde tutmuştur.
* Seçmen oyunu verirken il örgütüne ve onun çalışmalarına da bakmıştır. Şehrin sorunları, dil, kültür, inanç ve tarihle ilgili örgütün son 3 yıllık veya daha öncesinden gelen 'geleneksel pozisyonu' ortadadır.
* Dersim'deki DHF adayı da seçim sonuçlarında etkili olmuştur. 2 binden fazla oy alan Ali Tacer DHF'nin 'Dersim'de var olduğunu' kanıtlamıştır. İlçelerde Ovacık ve Mazgirt gibi 2 belediyeyi alan DHF faktörü CHP'yi olumsuz etkilemiştir. DHF'nin adayı da en az BDP adayı kadar CHP'yi yıpratmış, 'Kemalistlere oy vermeyin' propagandası yapmıştır.
* CHP'nin 'Cemaatle ittifak yaptığı' görüntüsü ve bu konuda siyasi rakiplerden gelen eleştiriler de sonuçları etkilemiştir. Türkiye'de nüfusunun ezici çoğunluğu Alevi olan tek şehir Dersim'dir. Bu şehirde AKP sadece 1 ilçeyi kazanabilmiştir. CHP heyetinin ABD ziyareti ve 'Fetullah Gülen ile anlaşma yapıldığı' haberleri seçmeni olumsuz etkilemiştir. Dersim'de çok sevilen gazeteciler olan Ahmet Şık ve Nedim Şener'e işte bu Cemaat'in 'Oda TV davası' ile hangi komploları kurduğu unutulmamıştır. Binlerce Kürt siyasetçiyi KCK yaftası ile içeri tıkan gücün Cemaat olduğu sıklıkla vurgulanan bir realitedir. Hatta 'Ordudaki Laik subayları', 'Alevi subayları' derdest edip 'Balyoz' adlı 'dijital dava' ile 20 yıl gibi ağır cezalara mahkum edip 'İslamcı Ordu' inşa etmek isteyen gücün de Cemaat olduğu bizzat Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan tarafından vurgulanmıştır. Bunların tümünün şu anda en önemli hassasiyeti 'Laiklik' olan bir toplumda olumsuz etki yaratması kaçınılmazdır. Bu durumu BDP lideri Selahattin Demirtaş çok iyi propaganda konusu etmiş ve veciz şekilde 'Cemaat Halk Partisi' mührünü kullanmıştır.
* Türkiye genelinde belirlenen adaylar da Dersim'de etkili olmuş görünmektedir. MSP, RP, MHP kökenlerinden gelen, 'sağcı' olduğunu açıkça söyleyen, 'hizmet hareketine yardım ettim' diye 'övünen' adayların Dersim seçmenini caydırmış olması mümkündür.
* CHP'nin 'sağa açılma', 'sağ oyları alma', 'sağı partiye çekmeden iktidar olunamayacağı' görüşleri de tahminimce seçmenin önemli bir bölümünü caydırmıştır. Genel Başkanın Tuzluçayır'da düzenlenen bir mitingde yaptığı 'Bozkurt işareti' de tepkiye neden olmuştur. Dersim seçmenleri Kılıçdaroğlu'ya başından beri sadece 'hemşeri' diye değil, 'yeni CHP', 'herkes için CHP' vaadi nedeniyle destek vermektedir. 'Sağ CHP' Dersim'de reddedilmiştir.
İlçelerdeki Başarı
* CHP ilçeler açısından bakıldığında 4 belediyeyi kazanarak elindeki belediye sayısını artırmış ve 'başarılı' olmuştur. İlde kaybeden CHP, Nazımiye ve Pülümür'ü korumuş, Hozat ve Çemişgezek belediyelerini kazanma hanesine eklemiştir. Özellikle Sünni nüfusun yoğun olduğu Çemişgezek'i CHP'nin alması çok değerlidir.
* CHP ildeki başarısızlıklarını ilçelerde göstermediği için bu 4 belediyeyi kazanmıştır. Adaylar uzun yıllardır ilçelerde yaşayan, tanınan, bilinen kişilerdir. Meclis üyelikleri de böyledir. Buralarda büyük ekonomik faaliyetler olmadığından adaylıklarda 'ayak oyunları', 'Ankara'daki temaslar' değil, hakkaniyet ve liyakat belirleyici olmuştur. Kadın ve gençlerin ilçelerdeki büro açılışlarına katılımı, coşku ve heyecanı başından beri dikkat çekicidir. Hiçbir ilçeye Ankara'nın müdahalesi olamamıştır. Kaybedilen ilçelerde de CHP kötü oy almamıştır. Dersim'de seçim sonunda merkez BDP, ilçeler ise büyük oranda CHP ve sonra DHF gibi bir tablo ortaya çıkmıştır. Dersim, Kürt hareketinin, solun ve sosyalizmin renklerini yansıtan bir manzara çizmiştir. Türkiye'de 'komünistlerin tek belediyesi' olan TKP ve Mazgirt'te ÖDP'nin kazanması dikkate değerdir. Dersim toplumunda DHF'nin temsil ettiği bu iki ilçedeki sonuçlar üzerinde de iyice düşünülmelidir."
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Tunceli'deki yerel seçim sonuçlarıın açıklanmasının ardından partisini topa tuttu.
Facebook üzerinden "Dersim Belediyesi neden kazanılamadı?" başlığı yazısıyla sert eleştirilerde bulunan Aygün, 2011 seçimlerden sonraki CHP'nin tutumunu eleştirdi, partisiyle cemaat arasındaki işbirliği iddialarının Tunceli'de tepki gördüğünü söyledi.
'Cemaat Halk Partisi'
Aygün, bu konuda "Ne var ki ve ne yazık ki, Kürt sorununda program düzeyinde attığı olumlu adımlara karşın CHP'nin Diyarbakır'da dün yüzde 1 bile oy alamaması önemli bir veridir. Kürtler CHP'nin attığı adımları inandırıcı ve yeterli bulmamaktadır. Gelinen noktada ne yazık ki CHP, bırakalım 'sola yakın' olmayı Cemaat adı verilen ve son 12 yıldaki tüm komplo ürünü gözaltılar, tutuklamalar, yargılamalar, cezalandırmalar, dinlemeler, özel yaşamı yok eden uygulamalarda birinci dereceden sorumluluğu olan 'görünmez yapı' ile el ele bir parti görünümüne girmiştir. Nitekim Tayyip Erdoğan, 'CHP karanlık yapı ile beraber', Dersim'de 1 seçimde 2 miting yapan Selahattin Demirtaş ise, 'Cemaat Halk Partisi' tanımlaması yapmıştır" ifadelerini kullandı.
"Kara listedeyim"
Tunceli'de aday belirleme yöntemini de eleştiren Hüseyin Aygün, kendisine ve Kamer Genç'e bu konuda danışılmadığını ifade etti. Aygün, "işin ilginci yüzde 56 oy alan bendeniz ve Kamer Genç'e 2011'den beri, aradan geçen 3 yılda Dersim ile ilgili olarak hiçbir konuda görüş sorulmamıştır. Hadi ben kendimi geçeyim, Dersim 1938 tartışması, PKK tarafından kaçırılıp serbest bırakıldığımda yaptığım konuşma, Sakine Cansız taziyesi vb. nedenleriyle zaten 'kara listedeki' biri muamelesi görüyordum. Ancak neredeyse 30 yıldır parlamentoya gelen Kamer Genç'in dikkate alınmaması tuhaf ve açıklanamazdır" ifadelerini kullandı.
Aygün yazısının devamında ise şu cümleleri kurdu: "Örgütsel düzeyde ise, parti kapısı içeriden sıkıca kilitlenmiş, yeni bir tek kişi kazanılmamış, bir gençlik örgütü kurulamamıştır. Mantık her yerde olduğu gibi şöyledir: 'Küçük olsun ama CHP bizim olsun.' Yönetime gelenler daha çok 'seçim örgütü' olarak kendilerini görmüştür. CHP'den sorumlu denetçi milletvekili veya genel merkez bu duruma gözlerini 3 yıldır kapatmıştır."
"CHP, Dersim'de erkek partisi"
CP'nin kadın aday göstermemesine ileştiren Aygün, "Listede kadın neredeyse yoktur. il, ilçe ve beldelerde hiç kadın aday gösterilmemesini nasıl açıklayacağız? Yoksa Tayyip Erdoğan'ın sıklıkla söylediği gibi 'kadın-erkek eşit değil' midir? CHP Dersim'de 'erkek partisi'dir" dedi.
Hüseyin Aygün, "Kemal Kılıçdaroğlu adı tek başına seçim kazanmaya yeterli değildir. Oysa CHP Dersim örgütü propagandasında sadece 'Kılıçdaroğlu'ya oy verin' çağrısı yapmıştır. Dün bu gerçek, gözlerini kapayanlar veya göremeyenler tarafından da sanırım artık görülmüştür" ifadelerini kullandı.
İşte Hüseyin Aygün'ün Facebook üzerinden paylaştığı yazı
Dersim Belediyesi Niçin Kazanılamadı?
2011 genel seçimlerinde yüzde 56 oy alarak Dersim'i 'silip süpüren' CHP 2014 yerel seçimlerinde 4 ilçeyi alıp belediye sayısını artırsa da niçin yüzde 30 oya gerileyerek merkez belediyeyi alamamıştır? Bu kadar oy düşüşünün ve merkez belediyesini alamamanın sebepleri neler olabilir? Bu yazı, bu konuyu açıklamaya çalışıyor.
Genel Durum
2011 seçimlerinden önce ve sonra özellikle genel merkezin ortaya attığı 'yeni CHP' söylemi Türkiye genelinde olduğu gibi Dersim toplumunda da önemli bir sempati yaratmıştır. Bu, sol, emekten yana bir parti olduğu kadar, azınlıkları, dilleri ve kültürleri de koruyan bir CHP olarak anlaşılmıştır. Ne var ki ve ne yazık ki, Kürt sorununda program düzeyinde attığı olumlu adımlara karşın CHP'nin Diyarbakır'da dün yüzde 1 bile oy alamaması önemli bir veridir. Kürtler CHP'nin attığı adımları inandırıcı ve yeterli bulmamaktadır. Gelinen noktada ne yazık ki CHP, bırakalım 'sola yakın' olmayı Cemaat adı verilen ve son 12 yıldaki tüm komplo ürünü gözaltılar, tutuklamalar, yargılamalar, cezalandırmalar, dinlemeler, özel yaşamı yok eden uygulamalarda birinci dereceden sorumluluğu olan 'görünmez yapı' ile el ele bir parti görünümüne girmiştir. Nitekim Tayyip Erdoğan, 'CHP karanlık yapı ile beraber', Dersim'de 1 seçimde 2 miting yapan Selahattin Demirtaş ise, 'Cemaat Halk Partisi' tanımlaması yapmıştır.
2011 Dersim İl Yönetim Değişikliği
2011 seçimlerinden sonra eski il yönetimi Sinan Yerlikaya'ya yakın olduğundan görevden alınmıştır. Bu isabetli bir karardır. Zira, örneğin bu yönetim Dersim şehir merkezinde asılan Zazaca afişleri mahkemeye şikayet ederek kaldırma gibi siyasi tarihte görülmemiş bir tasarrufa imza atmıştır. Bir parti kendi astırdığı afişi 'yabancı oyu gelmez' düşüncesiyle kaldırabilmiştir. Görevden alınanların siyasi karakteri, bu ekibin kısa süre sonra önemli oranda AKP'ye geçmesi ile iyice ortaya çıkmıştır. Ancak bu kan değişiminden sonra göreve gelenler eskilerden hiç farklı olmamıştır. Genel Merkez, 'Biz orada Kureyşan-Yusufhan ittifakıyla belediyeyi de alacağız' düşüncesine girmiştir. Benim şahsen yaptığım uyarılar hiçbir zaman dikkate alınmamıştır. Bizzat genel başkana 'Murat Kur deneyini' 2011'de uzun uzun anlattım. Nafile.
Yeni yönetim eski milletvekillerinden birinin tam kontrolünde şekillendirilmiştir. Dışarıdan atanan başka bir milletvekili ise 3 yıldır Dersim'de yaşananların esas sorumlusudur. Bu milletvekili de bir 'aşiret ittifakı' düşüncesiyle hareket etmiş, yönetimi kendince Yusufhan aşireti ağırlıklı oluşturmuştur. Kurduğu yönetimin ciddi bir bölümü önceki seçimde feodal düşüncelerle BDP'nin Yusufhanlı adayına oy vermiş kişilerden teşekkül etmiştir.
işin ilginci yüzde 56 oy alan bendeniz ve Kamer Genç'e 2011'den beri, aradan geçen 3 yılda Dersim ile ilgili olarak hiçbir konuda görüş sorulmamıştır. Hadi ben kendimi geçeyim, Dersim 1938 tartışması, PKK tarafından kaçırılıp serbest bırakıldığımda yaptığım konuşma, Sakine Cansız taziyesi vb. nedenleriyle zaten 'kara listedeki' biri muamelesi görüyordum. Ancak neredeyse 30 yıldır parlamentoya gelen Kamer Genç'in dikkate alınmaması tuhaf ve açıklanamazdır.
2011'de yönetime gelen arkadaşlar, 'siyasi faaliyet' kavramından sadece eş-dost ziyaretini anlamıştır. Oysa bu arada Dersim ile ilgili bugüne kadar görülmemiş bir 'tarih tartışması' yaşanmış, Alevilik ve Suriye meseleleri Türkiye'de değil, dünyada ana tartışmalardan biri haline gelmiştir. 'Kılıçdaroğlu'nun cibiliyeti' ile ilgili olarak Tayyip Erdoğan'ın açtığı ırkçı tartışmaya dahi Dersim il örgütü katılmamış, ciddi bir tepki vermemiştir. Bendenizin sorumlularından biri olduğu Dersim '38 tartışması hakkında CHP il başkanı bir parti toplantısında, yüzüme karşı 'Siz ölüler üzerinden siyaset yapıyorsunuz' diyebilmiştir. Örgütsel düzeyde ise, parti kapısı içeriden sıkıca kilitlenmiş, yeni bir tek kişi kazanılmamış, bir gençlik örgütü kurulamamıştır. Mantık her yerde olduğu gibi şöyledir: 'Küçük olsun ama CHP bizim olsun.' Yönetime gelenler daha çok 'seçim örgütü' olarak kendilerini görmüştür. CHP'den sorumlu denetçi milletvekili veya genel merkez bu duruma gözlerini 3 yıldır kapatmıştır.
2014 Yerel Seçimleri
İşte bu şartlarda 2014 seçimleri yaklaşırken CHP, Dersim gibi 'iddialı' olduğu bir yerde, 4 resmi adayın adaylık başvurusunu görmüştür. 2011 seçimlerinde tam 24 aday vardır. Ve unutulmamalıdır ki, bir önceki seçimde yüzde 56 oy alan bir partide daha çok aday çıkması beklenir. Aday azlığı kesinlikle il yönetiminin demokratik olmaması ve genel merkezin izlediği politikanın bir sonucudur. CHP adayı olmak için tek bir genç nasıl aday olmaz? Nasıl olur da 'CHP'li olmayan bir kişi' aday olmak istemez? Dersim toplumu içinde bir anket yapılsa mevcut adayların dışında 'yeni', 'genç', 'CHP'li olmayan' isimlerin çıkacağı kesindir. Mevcut tablo, son 3 yıldaki genel merkez ve il siyasetiyle alakalıdır. Parti içeriden kilitlenmiştir, kimse girememektedir. Üye bile olamamakta, haliyle aday da olamamaktadır.
Adayın Belirlenmesi
Adaylara Temmuz 2013'de şehre yaptığı gezide bizzat genel başkan, 'sandığı koyun, adayınızı kendiniz belirleyin' sözünü vermiştir. Oysa yaşananlar tam tersidir: Eski bir milletvekiline çok önceleri 'Kureyşan-Yusufhan ittifakı' saçma tezine duyulan inanç sonucu 'aday olacaksın' vaadinde bulunulmuştur. Aslında adayın kim olduğu zaten bilinmektedir. Bu arada 4 aday adayı ise harıl harıl çalışmalar yapmış, ısrarla önseçim istemiş, ancak beklentileri zaten karşılanmayacaktır. Netice olarak genel merkez söz verdiği eski milletvekilinin adını bir MYK toplantısı sonunda açıklamış, eski milletvekili ise çevresine 'aday olmadığını' belirtmiştir. Genel merkeze 'örgütün tehditleri' sebebiyle aday olmak istemediğini bildirdiğinde seçimler kapıya dayanmıştır. Dün seçimlere giren ve yüzde 30 gibi bir oy alan arkadaşı genel merkeze öneren ve 'aşiretimi ikna ederim, seçimi kazanırım' diyen işte bu eski milletvekilidir.
Aday adayları ise, Ankara'nın Dersim adayını anti-demokratik olarak netleştireceğini anlayınca tepki göstermiş, eski belediye başkanlığı da yapan bir aday adayı 'basın toplantısı' yaparak CHP'yi protesto etmiş ve 'adaylıktan çekildiğini açıklamıştır. Bu aday adaylarından hiçbiri seçim çalışmalarında yer almamıştır. Tepkili olmaları normal ve kaçınılmazdır.
Bana 3 yıldır Dersim ile ilgili olarak hiçbir şey sorulmadığı gibi Dersim adaylığı ile ilgili de hiçbir zaman görüş sorulmamıştır. Ankara, illerde örgütleri, TBMM'deki milletvekillerini dışlayarak çok sayıda şehirde aday ve meclis üyeliklerini bu yöntemle belirlemiştir. 'Beşli Komite' adlı örgütlenme çok aşırı yetkilendirilmiştir. Bunun olumsuz sonuçları sanırım şimdi daha iyi görülebilecektir.
İl meclis adayları için de aşağı yukarı aynı prosedür izlenmiştir. Yapılan 'eğilim yoklaması' ile listeye asla giremeyecek bir-iki değerli kişi meclis üyesi olabilmiştir. Bu 'demokrasinin' ne kadar yararlı olduğunu ortaya koymuştur. Ancak buna rağmen meclis üyeliklerinde yer alan isimlerin çoğu Dersim'de sadece tepkiye neden olmuştur. Aşiret, statü ve varlık ne yazık ki listede gölgesini hissettirmiştir. Listede kadın neredeyse yoktur. il, ilçe ve beldelerde hiç kadın aday gösterilmemesini nasıl açıklayacağız? Yoksa Tayyip Erdoğan'ın sıklıkla söylediği gibi 'kadın-erkek eşit değil' midir? CHP Dersim'de 'erkek partisi'dir.
Ankara, Dersim adayını ve meclis listesini netleştirdikten sonra bana sadece ne düşündüğümü sormuştur. Burada yazdıklarımı daha uzun olarak soranlara anlattım. Ne yazık ki, 'bu tartışmalar geçti, artık seçime kilitlenelim' gibi hiçbir anlamı ve değeri olmayan bir cevap aldım. Görüş ve eleştirilerime sadece bu seçimde değil, seçildiğim 2011 yılından beri bir önem ve değer verildiğini görmedim. 2014 Dersim yerel seçimlerinde durum ne yazık ki aşağı yukarı böyledir.
Neden Kazanılmadı?
İşte bu ahval ve şartlarda 'seçimin favorisi' olarak girilen Mart 2014 yerel seçimlerinde Dersim Belediyesi niçin kazanılamamıştır? Bunu belli başlıklar altında toplamak mümkündür:
* Dersim toplumu bir aşiret toplumu değildir. Ankara'nın 'Kureyşan-Yusufhan ittifakı' tezi, başından beri büyük bir hatadır. 2009 seçimlerinde 'aşiret desteği en zayıf aday' olan Murat Kur'un aldığı yüksek oy tek başına bunun kanıtıdır.
* Dersim'de CHP'nin bir sloganı, halka yönelik bir vaadi, herhangi bir programı olmamıştır. Tüm tartışma kimin aday, kimin meclis üyesi olacağı, kimin gelecek seçimde milletvekili adayı olacağıdır. CHP'nin Dersim'de bir bir örgütü, il başkanı, 2 milletvekili vardır, ancak bir 'davası' yoktur. Böyle bir parti seçim kazanamaz.
* Seçimi kazanan BDP'ye baktığımızda bir 'dava' hemen görüyoruz. 'Yerel Özerklik' diyen BDP seçmene 'yeni' bir şey söylemektedir. Her birimde, kadın eşbaşkan gösteren BDP veya kimi yerlerdeki HDP seçmene 'eşitlik' ile ilgili bir mesaj vermektedir. 'Söz, yetki, karar Dersim halkına' diyen DHF adayı bir 'program' sunmaktadır. Dersim'de CHP'nin bir 'hayali' yoktur.
* Dersim'de CHP'nin dili Kırmancki veya Kırdaşki değildir. Oyda BDP olsun, DHF olsun seçim bildirilerini iki dilli olarak basmış, seçim konuşmalarını bile 'halkın diliyle' yapmıştır. Bu durumda CHP'nin halkın gözüne 'yabancı' görünmesi kaçınılmaz değil midir?
* Dersim 'atama' yoluyla bir adaylık belirlenmesinin üstünü çizmiştir. Şehirde yaşayan, tanınan, sorunlar için mücadele veren, kendini kanıtlamış kişileri başında görmek istemektedir. Yalın bir gerçek de işte budur.
* Dersim CHP adayı 'dışarıdan' bir emekli eğitimcidir. Şehre gelişi, çalışmaya başlaması ve kendini 'tanıtmaya çalışması' Mart ayı başında gerçekleşmiştir.
* CHP aday adaylarının hiçbiri seçimde çalışmamıştır. Yukarıda özetlediğim gelişmeler karşısında bu tavır anlaşılırdır.
* İl meclis üyeleri son derece yanlış oluşmuş, yukarıda belirttiğim olgular sebebiyle halk kendisini 'listelerde' görememiştir.
* Listelerde kadın ve genç olmaması, kadın ve kitlesel gençlik çalışmasına imkân vermemiştir. Listeye giren bir iki kadın seçilemez sıralardandır. Listede genç ise hiç yoktur. Bu durumda kadınlar ve gençler insanlar niçin fedakârca çalışsın ki?
* Kemal Kılıçdaroğlu adı tek başına seçim kazanmaya yeterli değildir. Oysa CHP Dersim örgütü propagandasında sadece 'Kılıçdaroğlu'ya oy verin' çağrısı yapmıştır. Dün bu gerçek, gözlerini kapayanlar veya göremeyenler tarafından da sanırım artık görülmüştür.
* Dersim 1938 meselesi de kanımca hâlâ çok etkilidir. BDP bu konuyu CHP aleyhine siyaseten iyi kullanmış, CHP ise bilindiği gibi bu konuda bugüne kadar ciddi bir açılım yapamamıştır. AKP Dersim il teşkilatı bile parti binasına 'Erdoğan'a Dersim özründen dolayı teşekkür pankartı' asarak bu konuyu gündemde tutmuştur.
* Seçmen oyunu verirken il örgütüne ve onun çalışmalarına da bakmıştır. Şehrin sorunları, dil, kültür, inanç ve tarihle ilgili örgütün son 3 yıllık veya daha öncesinden gelen 'geleneksel pozisyonu' ortadadır.
* Dersim'deki DHF adayı da seçim sonuçlarında etkili olmuştur. 2 binden fazla oy alan Ali Tacer DHF'nin 'Dersim'de var olduğunu' kanıtlamıştır. İlçelerde Ovacık ve Mazgirt gibi 2 belediyeyi alan DHF faktörü CHP'yi olumsuz etkilemiştir. DHF'nin adayı da en az BDP adayı kadar CHP'yi yıpratmış, 'Kemalistlere oy vermeyin' propagandası yapmıştır.
* CHP'nin 'Cemaatle ittifak yaptığı' görüntüsü ve bu konuda siyasi rakiplerden gelen eleştiriler de sonuçları etkilemiştir. Türkiye'de nüfusunun ezici çoğunluğu Alevi olan tek şehir Dersim'dir. Bu şehirde AKP sadece 1 ilçeyi kazanabilmiştir. CHP heyetinin ABD ziyareti ve 'Fetullah Gülen ile anlaşma yapıldığı' haberleri seçmeni olumsuz etkilemiştir. Dersim'de çok sevilen gazeteciler olan Ahmet Şık ve Nedim Şener'e işte bu Cemaat'in 'Oda TV davası' ile hangi komploları kurduğu unutulmamıştır. Binlerce Kürt siyasetçiyi KCK yaftası ile içeri tıkan gücün Cemaat olduğu sıklıkla vurgulanan bir realitedir. Hatta 'Ordudaki Laik subayları', 'Alevi subayları' derdest edip 'Balyoz' adlı 'dijital dava' ile 20 yıl gibi ağır cezalara mahkum edip 'İslamcı Ordu' inşa etmek isteyen gücün de Cemaat olduğu bizzat Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan tarafından vurgulanmıştır. Bunların tümünün şu anda en önemli hassasiyeti 'Laiklik' olan bir toplumda olumsuz etki yaratması kaçınılmazdır. Bu durumu BDP lideri Selahattin Demirtaş çok iyi propaganda konusu etmiş ve veciz şekilde 'Cemaat Halk Partisi' mührünü kullanmıştır.
* Türkiye genelinde belirlenen adaylar da Dersim'de etkili olmuş görünmektedir. MSP, RP, MHP kökenlerinden gelen, 'sağcı' olduğunu açıkça söyleyen, 'hizmet hareketine yardım ettim' diye 'övünen' adayların Dersim seçmenini caydırmış olması mümkündür.
* CHP'nin 'sağa açılma', 'sağ oyları alma', 'sağı partiye çekmeden iktidar olunamayacağı' görüşleri de tahminimce seçmenin önemli bir bölümünü caydırmıştır. Genel Başkanın Tuzluçayır'da düzenlenen bir mitingde yaptığı 'Bozkurt işareti' de tepkiye neden olmuştur. Dersim seçmenleri Kılıçdaroğlu'ya başından beri sadece 'hemşeri' diye değil, 'yeni CHP', 'herkes için CHP' vaadi nedeniyle destek vermektedir. 'Sağ CHP' Dersim'de reddedilmiştir.
İlçelerdeki Başarı
* CHP ilçeler açısından bakıldığında 4 belediyeyi kazanarak elindeki belediye sayısını artırmış ve 'başarılı' olmuştur. İlde kaybeden CHP, Nazımiye ve Pülümür'ü korumuş, Hozat ve Çemişgezek belediyelerini kazanma hanesine eklemiştir. Özellikle Sünni nüfusun yoğun olduğu Çemişgezek'i CHP'nin alması çok değerlidir.
* CHP ildeki başarısızlıklarını ilçelerde göstermediği için bu 4 belediyeyi kazanmıştır. Adaylar uzun yıllardır ilçelerde yaşayan, tanınan, bilinen kişilerdir. Meclis üyelikleri de böyledir. Buralarda büyük ekonomik faaliyetler olmadığından adaylıklarda 'ayak oyunları', 'Ankara'daki temaslar' değil, hakkaniyet ve liyakat belirleyici olmuştur. Kadın ve gençlerin ilçelerdeki büro açılışlarına katılımı, coşku ve heyecanı başından beri dikkat çekicidir. Hiçbir ilçeye Ankara'nın müdahalesi olamamıştır. Kaybedilen ilçelerde de CHP kötü oy almamıştır. Dersim'de seçim sonunda merkez BDP, ilçeler ise büyük oranda CHP ve sonra DHF gibi bir tablo ortaya çıkmıştır. Dersim, Kürt hareketinin, solun ve sosyalizmin renklerini yansıtan bir manzara çizmiştir. Türkiye'de 'komünistlerin tek belediyesi' olan TKP ve Mazgirt'te ÖDP'nin kazanması dikkate değerdir. Dersim toplumunda DHF'nin temsil ettiği bu iki ilçedeki sonuçlar üzerinde de iyice düşünülmelidir."