HIDE

GAZETE DEMOKRAT / EKONOMİ

GRID_STYLE

SON HAVADİS

SHOW_BLOG

"Çocuğu bırakıp pazara gitmişler abi" aslında neyin örtüsü?

Adana’da 6 yaşında bir kız çocuğu işkence edilip öldürüldü. Akhisar’da 9 yaşında bir çocuğun cesedi bulundu. Son zamanlarda çocuğa şidde...

Adana’da 6 yaşında bir kız çocuğu işkence edilip öldürüldü. Akhisar’da 9 yaşında bir çocuğun cesedi bulundu. Son zamanlarda çocuğa şiddet haberlerinde büyük artış var. Psikiyatristler Burhanettin Kaya ve Cemal Dindar’a göre, bu artış, AKP ve Erdoğan’ın 12 yılda yarattığı sağcı söylemle doğrudan bağlantılı.
Selin Asker - soL
Adana’da Pazar günü kaybolan 6 yaşındaki Gizem Akdeniz’in dün sabah önce cese- di bulundu. Cesedin bulunması, büyük üzüntü yarattı. Ardından, Gizem’in öldürülüşünün ayrıntıları bulundu. Bu ayrıntıların ortaya çıkmasıyla birlikte üzüntü, büyük bir öfkeye dönüştü.
Görünür sebep intikam
Gizem’in ablası Gamze’ye, bir akrabaları talip olmuştu. Aile, 20 yaşındaki S. A.’nın ablayla evliliğine karşı çıkmıştı. 20 yaşındaki genç, “intikam” amacıyla 6 yaşındaki Gizem’i kaçırdı, bıçakla işkence etti, boğarak öldürdü, cesedi de yaktı. Katil, cinayeti kendisinin işlediğini gizlemek için Gizem’i arama çalışmalarına da gönüllü olarak katılmıştı. Olayın ayrıntıları, herkeste büyük öfke uyandırdı. Ankara Barosu’ndan 41 avukat birden katilin avukatlığını üstlenmeyi reddedince, baro yönetiminden bir kişi bu görevi üstlendi. Ka- tilin savcılık ifadesi sonrası linç yaşanmaması için çok sayıda polis önlem aldı.
Halkta öfke patlaması
Dün gün içinde önce sosyal medya, ardından internet basınında “İdam geri getirilmeli”, “Böyle kişilere yaşama şansı verilmemeli” benzeri uç duygusal yorumlar patlama yaptı. Halkın bu kadar büyük tepki göstermesinin tek nedeni, Gizem’in hikayesinin dehşet verici ayrıntıları değil. Türkiye son dönemde giderek artan sayıda kayıp çocuklar, çocuğa şiddet ve çocuk cinayeti haberleriyle sarsılıyor. Nitekim dün Gizem’in öldü- rülmesinin yankıları sürerken, bu defa Akhisar’dan bir başka üzücü haber geldi. Manisa Akhisar’da 4 gündür kayıp olan 9 yaşındaki ilkokul öğrencisi Umut Zambak’ın cesedi, Akhisar İstasyonu sınırlarındaki kullanılmayan bir su kuyusunda bulundu. Son yıllarda yaşanan bu artış neden kaynaklanıyor? Medyada bu konular, “3. sayfa haberleri” olarak biliniyor. Bu haberlerde cinayet nedenleri, hep bireysel nedenlerle açıklanıyor: İntikam, kıskançlık, bunalım, öfke, canilik gibi ifadeler, cinayeti açıklamakta yeterli bulunuyor. Oysa tablonun bütününe bakıldığında, şiddetteki artışın bireysel olaylar değil, toplumsal nedenlerle açıklanması gerektiği görülüyor.
İktidarın yansıması
Türkiye Psikiyatri Derneği yöneticilerinden Doç. Dr. Burhanettin Kaya, şiddette yaşanan bu artışla AKP iktidarı arasında doğrudan bir bağ olduğu fikrinde: “Çocuğa ve kadına şiddetin özü bireyin üzerinde tahakküm kurma, gücünü koşulsuz dayatma isteğidir, erkek ideolojiyi temsil eder, burjuva iktidarlarının hepsinde erkek egemenlik vardır, İslami toplumlarda bu çok daha ağır hale geliyor. 12 yıllık iktidarın dilinde de bu var, eril dil o kadar belirgin ki güçsüz olan üzerine tahakküm kurulabileceği algısının alt yapısını oluşturuyor. Erkek de ‘ben belirleyenim, sevdiğim kadın benim olmazsa gücümü gösteririm, 6 yaşındaki kız kardeşini alır öldürürüm’ haline geliyor.” Kaya’ya göre medyanın da artışta rolü var. Öldürülen çocuklar, tecavüz edilen kadınlar, benzeri şiddet görüntülerinin sürekli ekranlara yansıtılması, insanlarda “her insanın öldürülebileceği” algısını pekiştiriyor.
‘AKP iktidarının adaletsizliği topluma da yansıyor’ 
Türkiye Psikiyatri Derneği yöneticisi Doç. Dr. Burhanettin Kaya’ya göre şiddet uygulayanlar gerekli cezayı almadığı, haksızlığın adil biçimde ortadan kaldırılmasına tanık olmadığı sürece kendi adaletlerini yaratma eğilimine giriyor.
Kaya, “ Çünkü mevcut iktidar da şu anda böyle… Yasayı değiştiriyor, kuralları değiştiriyor, adaleti yaratırım diyor ve sokaktaki vatandaş ‘ben de kendi adaletimi yaratırım’ diyor. Zihinsel meşruiyet buradan kaynaklanıyor” diyor. “Bu travmanın nedeni adalet duygusunun kaybıdır. İnsan adil dünyaya inancını yitirince böyle oluyor, şiddette de böyledir işkencede de. Travmayı ortaya çıkaran faktörleri ortadan kaldırmak lazım, siyasetten bilime sosyal koşullara dek insanların kendini özgürce ifade ettiği bir dünya gereklidir.”
Kaya’ya göre bu nedenle kamusal bir hizmet olarak bireysel travmaların onarılmasına destek sağlanmalı. Burhanettin Kaya, tecavüz davalarını ve Berkin’in ölümünü anımsatıyor: “Kız çocuğunun uzatılan şekeri kabul etmesini ‘rıza’ sayıyorsa mahkeme, ceza vermiyorsa, istismara uğratan kişi yeterli cezayı almamışsa bunlar insanların travmasını artırır. Başbakan’ın anneyi yuhalatmasını, insanların yasına bile saygı göstermemesi travmayı artırır. “Düşmanın bile ölüsünün yasını tutmasına izin verilir. Ama Başbakan insanlar için ‘şiddet modeli’ oluyor, başkalarını aşağılayarak sokaktaki vatandaşa kendi adaletini yarattırıyor. Bu iktidar bizi güvenli bir ülkede yaşatmıyor, savaşın ertesinde, diline biber sürerim diyen bir iktidarla travma devam eder.”
‘Şiddetle yeni-sağ söylem arasında dolaysız bağ var’
Toplumda artan şiddetin nedenlerini, Psikiyatrist Cemal Dindar’la konuştuk. Dindar, “Biat ve Öfke–Erdoğan’ın Psikobiyografisi”, “Öfke Dili” gibi kitapların yazarı.
Ülkede artan otoriterleşme, baskı, şiddet, polis şid- deti ortamının çocuğa şiddet ve çocuk cinayetlerinin artmasında doğrudan bir etkisi var mıdır? Şehirlerin meydanlarına, mahallelerin sokağına, evlerin odalarına yayılan şiddetle, yeni-sağın “öfke bir belagat sanatıdır” düsturu ya da karşıtına yerleşen her şeyi ve herkesi değersizleştirme tutumu arasında dolaysız bir bağ olduğunu düşünüyorum. Toplumu en ilkel iyi-kötü ayrımlarına bölerek yönetiyorlar. Bir yerde en ilkel kabile ve şefi , diğer tarafta altın nesil yüceltmesi var. Arada da bu zulümler. Sürekli birilerine ayar verenlerin, bu güç oyununu sürdürerek var olanların dünyasında da önce kadınlar kişiliksiz araçlara dönüştürülüyor. Sonra da çocuklar “işlenecek hammadde”ye. “Arzulayan bir birey olarak kadın” kabulü, tüm sağ zihniyetlerin kabusudur. O arzu belirdiği yerde de ezmek isterler.
Son yıllarda üzerinde çok durulan toplumsal çürüme, yoz kültür ve gerici söylemin pompalanmasıyla bir paralellik var mı? 
Yaşadığımız günlerin şiddetine asıl rengini veren dinamiği kültüre atfetmek yerine son yılların toplumsal metamorfozuna yormak daha doğru olur. İster İslami, ister bozkır-göçebe, isterse seküler görgü olsun, ortaya çıkan garabet bu toprakların her türlü birikimince ziyan olarak görülür.
Peki Türkiye toplumu bu travmayı nasıl atlatabilir? Gezi’deki gibi dayanışma örneklerine mi ihtiyaç var?
Direnerek, “nasıl yapmalı?” sorusunu hayatın her alanına genişleterek. Gezi dediniz... Gezi bir başlangıçtı. Bu sorunun bir ülke genişliğince yayılması için bir başlangıçtı. Bir sondu da. Bu dağılma ve 24 Ocak-12 Eylül darbesinin ruh hali için bir sondu.
Zekeriyaköy’de Pamir bebeğin kaza ölümü için “ailesinin ihmali” ya da Adana’da kaçırılan 6 yaşındaki Gizem’in ailesi için “çocuğu bırakıp pazara gitmişler” gibi haberlerde kullanılan bir dil peyda oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Çocuğa artan şiddetin, kaçırmaların “ailenin yeteri
kadar koruyamaması” şeklinde dile getirilmesi, asıl nedeni perdeliyor mu?
Elbette. Bu verdiğiniz örnek epey açıklayıcı. Kadın haklarıyla ilgili bakanlığı aileden sorumlu bakanlık haline getiren bir siyasi erkten söz ediyoruz. Aile, sağın kutsalıdır. Orada, duvarlar arasında işlenen suçları kapatmak dışında da çok az şey vardır bu kutsallık atfında. Sevgi bağlarının tam da bu otoriteryen ideolojinin kabulleriyle, uygulamalarıyla işgalinden söz ediyoruz. Bir de elbet, “onlar ihmal içindeler” demek kendini temize çıkarmanın da bir yolu. Yaşanılan örnekler üzerinden bu fırsatı da yeni-sağın sözcüleri vicdansızca kullanıyorlar

Business News