Topu topuna üç yazı yazdım Odatv için ama önce dolaylı yollardan bana ulaşan tepkilerden, sonra da üçüncü yazımın sonunda verdiğim mail adresime gelen maillerden anladığım kadarıyla yazılar baya bir gürültü koparmış.
Kim olduğumu soranlar, onca şeyi nerden bildiğimi merak edenler, takdir ettiklerini söyleyenler, kızanlar öfkelenenler, bilgi verenler, benim hakkımda endişe duyanlar, kendilerini anlamamı isteyenler, bizi tanımalısın diyenler, üslubumu sevenler, daha neler neler var maillerde.
Yine gelen maillerden anlıyorum ki, beni en çok Cemaat’tekiler takip ediyor. Zaten ben de öyle tahmin ediyordum. Çünkü bugüne kadar yazdıklarım Cemaat’le ilgili olduğu için haliyle yazdıklarım onların da ilgisini çekiyordu.
Bir beyefendi saygılı üslupla uzun bir mail yazmış. Özetle şunları söylüyor.
“Sizi tanımıyoruz, ama cemaatle ilgili yazılarınızı takip ediyoruz. Bizim hoşumuza gitmeyecek şeyler yazmanıza rağmen, itici ve incitici değilsiniz. Okutan bir yazı tarzınız var, kötü niyetli olmadığınızı düşünüyoruz ancak kötü niyetliler tarafından yönlendirildiğiniz kanaatindeyiz. Birileri sizi yönlendiriyor ve sürekli bizi yazıyorsunuz. Bizi tanısanız yazdıklarınızdan utanırsınız. Bunun dışında asıl eleştirilmesi gereken hükümet iken, bu konuda aynı tarafta olmamıza rağmen bizi eleştirmeniz hırsızların, mutacıların, humuscuların yanında olmanız anlamına gelmektedir.”
Yeri gelmişken belirteyim.
Ben hangi konuyu ele alırsam alayım, ön yargıyla yazmıyorum. Benim her çevreden dostlarım, arkadaşlarım var. Bir araya gelip oturduğumuzda konuşulanlar, yapılan yorumlar, yaşanan hadiselerin değerlendirilişi ve benim düşüncelerim üslubuma yansıyor. Cemaat’e mensup NT’lerin kalabalık müşterilerini kaybetmesi, 17 Aralık sürecinde Cemaat’in tabanından çok kayıp olması bilinen konuşulan şeyler. Yani iftira atmıyorum, yalan söylemiyorum, karalamıyorum.
KEKEÇ VE KARAALİOĞLU’NUN KASETLERİ ÇIKACAKMIŞ
Tabii beyefendi gibi nazik üslupla yazanlar var, ama yine Cemaat mensubu olup da hakaret edenler, tehdit edenler de var.
Biri benim yazılarımdan yola çıkarak, hükümetle Ergenekoncuların işbirliği yaptığı çıkarımını yapmış. “Göreceksiniz hırsız Tayyip ve avanesi ile birlikte, siz Ergenekoncuları kötü günler bekliyor. O çıkanlar yine içeri girecek, destek olduğunuz Başbakan ve bakanlar da eninde sonunda hapse tıkılacak. Zannettiğiniz gibi hizmet güç kaybetmedi, biraz sarsıldı, bazı fireler verdi ama eskisinden daha güçlü. Hepiniz hak ettiğiniz cezayı alacaksınız.”
Biri daha ileri gitmiş. “İrancı Ali Bulaç nasıl paralelci oldu” yazıma çok öfkelenmiş. “Yakında Ahmet Kekeç, Mustafa Karaalioğlu, Fadime Özkan, Halime Kökçe, Fehmi Koru vs. gibi yazarların tapeleri, kasetleri ortaya çıkınca Ali Bulaç’a karşı onları savunduğunuz için utanacaksınız.”
İsim listesi çok uzun. Star, Yeni Şafak, Kanal 24, Sabah, Takvim, Ahaber gibi medya organlarında yazanlar, program yapanlar hem mute ile hem de humusla ilişkilendirilerek, ahlaksızlıkla, hırsızlıkla suçlanıyor. Kasetleri çıkınca ben onlarla ilgili yazabilir miymişim.
Pardon da, sadece bu tarz mail yazanlar değil, Cemaat’in kimi yazarları ve onların tweet silahşörleri neden mute, humus diye arada söylenir dururlar da, açıkça neyin ne olduğunu bir türlü ifade etmezler?
Yani açıkça Başbakan kimlerle mute nikahı yapmıştır, hangi bakan, hangi milletvekili, hangi yazar? İma filan ediliyor da, madem biliniyor, neden bu konuda somut veriler paylaşılamıyor?
Hoş, seçimden önce “AKP % 28,7 oy alacak” diye kesin dille iddiada bulunanların, bu tarz iddialarını ciddiye almam.
“CEMAAT İLE ODATV TAYYİP’E KARŞI AYNI SAFTA OLMALI”
Ayrıca siyasi mücadeleyi, Cemaat hükümet çekişmesini elbette anlarım ama “kaset çıkaracağız, göreceksiniz” yollu tehditleri, şantajları, korkutmayı anlamam. Mücadelede böyle bir yolu doğrusu hiç ahlaki bulmam. Hele karalama, gözü kara suçlama metodunu onaylamam mümkün değil. Üstelik “tertemiz ve ihlaslı” olduklarını söyleyen Cemaat bunu yaparsa…
Gelen Cemaat maillerinden bir kısmı ise açıkça şunu söylüyor: “Odatv, hırsız hükümete karşı ne olursa olsun Cemaat’le aynı safta yer almalı. Hedefimiz tek olmalı. Şu zaman birbirimiz aleyhinde olmak değil, birlikte olmak zamanı.”
Benim bildiğim kadarıyla, hükümete en muhalif sitelerin başında geliyor Odatv. Bunu Türkiye’de bilmeyen yok. Ama Odatv’nin artık “hükümete karşı” diye Cemaat’le işbirliği yapması gerektiğini düşüneceğini hiç sanmıyorum. Zaten yaptıkları yayın da ortada. Değil hükümeti, Cemaat’i, CHP’yi de eleştiriyorlar. Hem “Odatv davası” diye bir dava yaşandı bu ülkede. Bu dava nasıl oldu, kim neler yaptı, kim neler yazdı cümle alem biliyor.
Gelen maillerin bir kısmı ise, hükümet yanlısı okurlardan. Cemaat’le ilgili yazdıklarımdan doğal olarak memnunlar ama biraz da şaşkınlar. Bazıları bu işte bir iş olduğunu düşünse de çoğu yazılarımdan keyif aldığını söylüyor. Sabırsızlıkla yeni yazılar bekliyorlar benden. Hemen hepsi de beni çok merak ediyor.
Onlardan da Cemaat hakkında bilgi verenler, yorum yapanlar var. Bazıları Başbakan’a neden Tayyip dediğimi merak ediyor. “Bir de Tayyip demeseniz çok daha iyi olacak” demiş biri. İyi de ben Tayyip’i, Başbakan’ı aşağılamak amaçlı kullanmıyorum ki. AKP’lilerin çoğu kendi aralarında Tayyip diyorlar genelde. Ben çocukların bile Tayyip dediğini biliyorum.
Tabi ki Tayyip’i eleştiri anlamında, başbakanlığa layık bulmamak adına, küçümsemek için söyleyenler de var. Ancak, gördüğüm kadarıyla kendilerinden biri gibi yakın buldukları için de Tayyip diyenler hayli çok. AKP mitinglerinde, özellikle ön sıralardaki kızlar hem “Recep Tayyip Erdoğan” diye tempo tutuyorlar, hem de “Tayyip Tayyip” diye bağırıyorlar. Başbakan da bundan şikayetçi görünmüyor.
Bana kalırsa Başbakan’a Tayyip demek, onu küçük kılmıyor. Yaşlılar da, çocuklar da Tayyip diyerek ne kadar sevdiklerini belirtiyorlar. Bugüne kadar başka liderlere ismiyle hitap edilmedi ülkemizde. Kimse Süleyman Demirel’e Süleyman, Turgut Özal’a Turgut demedi mesela. Kılıçdaroğlu’na Kemal, Bahçeli’ye Devlet diyen de yok.
TAYYİP HER ZAMAN HER YERDE TAYYİP
Fakat Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nda iş değişebilir belki. Çünkü aday gösteren parti liderleri bile ne adını, ne soyadını doğru dürüst söyleyebiliyorlar. O yüzden, Ekmeleddin bile değil de Ekmel olarak hitap edilecek belki de.
Eğer Cumhurbaşkanı seçilirse, resmi yazışmalarda, haberlerde, gazetelerde prosedür gereği “Sayın Cumhurbaşkanı İhsanoğlu” dense de, sanırım halkımızın çoğu Cumhurbaşkanı Ekmeleddin demeyi tercih edecektir. Cumhurbaşkanı olduktan sonra Ekmel adı, Ekmeleddin’e dönüşecektir. Ekmeleddin adını çok sevdiklerinden ya da nefret ettiklerinden değil, dillerine daha kolay geleceği için diyeceklerdir. O zamana kadar diller dönmeye başlar artık.
Tabii Cumhurbaşkanı Ekmel diyenler de olacaktır, onlar tahmin edeceğiniz gibi AKP’liler olacaktır. Eğer aday olursa (hala emin değilim), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçilirse, Cumhurbaşkanı bile denmeden yine Tayyip denecektir. Tayyip, her zaman, her yerde Tayyip yani.
Neyse, benim kimseyi övmek, yermek gibi bir derdim yok. Seveni de sevmeyeni de Tayyip dediği için, ben de buna nerdeyse çocukluğumdan beri alıştığım için Başbakan’a Tayyip diyorum. Hoş sevsem bile, yanlışında eleştirmekten geri kalmayacağım gibi, nefret etsem de doğru yaptığında takdir etmekten geri kalmam. Fanatik taraftar değilim, fanatik düşman da değilim.
CUMHURBAŞKANI ADAYI BÜLENT ARINÇ MI OLACAK
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olması büyük ihtimal görünüyor ama hala emin olamamam, Başbakan’a yakın kaynağımın Bülent Arınç isminin Cumhurbaşkanı adayı olma ihtimalini yüksek görmesinden. “Sıra Bülent Arınç’ta” diyor haber kaynağım. “Erdoğan, Gül ve Arınç birbirlerine makam ikram eden partinin üç gerçek yöneticisi. Sıra Bülent Arınç’a geldi. Çok kuvvetle Erdoğan aday görünüyor ama Bülent Arınç ve Binali Yıldırım isimleri olursa şaşırmayın.”
Olması gereken Bülent Arınç’mış ama damadının cemaat mensubu olması tek dezavantajıymış, olmazsa bu yüzden olmazmış. Onun yerine Binali Yıldırım da olabilirmiş. Cemaat’le bu kadar şiddetli kavga varken ve hükümette neredeyse sadece kendisi mücadele ediyorken Başbakanlığı bırakmayabilirmiş Erdoğan. Başkanlık sistemi olmazsa, Cumhurbaşkanlığını tercih etmezmiş.
Haber kaynağımın bu zamana kadar dedikleri hep çıktı. Bu sefer de dediği olacak mı, ben de merak ediyorum. Kaldı şurada çok az zaman. (Asiye Güldoğan-asiyeguldogan@hotmail.com-Odatv.com)