Recai Ünal öldürüldüğü 1980 yılında Demokrat Gazetesi’nin polis adliye muhabiriydi. İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Gazetecilik Yüksekokulu son sınıf öğrencisi olan Ünal 21 Temmuz 1980’de Karagümrük’te çalıştığı gazeteden eve gitmek üzere çıktığında kaçırıldı.
22 Temmuz sabahı saat 02.00 sularında bedeni iple boğulmuş halde bulundu. Üzerinde “Fatih’te hiçbir komünist cezasız kalmayacak” yazılı Türkiye İslam Birliği İntikamcıları imzasını taşıyan bir kağıt bulundu.
Ünal öldürüldüğünde 21 yaşındaydı.
Recai Ünal’ın ölümünden 52 gün sonra 1980 askeri darbesi yapıldı.
Recai Ünal cinayetinden sorumlu olduğu gerekçesiyle İstanbul Ülkü Ocağı Başkanı İsmail Hakkı Cerrahoğlu yargılandı. Cerrahoğlu ayrıca 26 Haziran 1980'de CHP'li Muhtar Yaşar Baki Duru ile 23 Nisan 1980'de Fatih'te öğretmen Halis Babacan cinayetlerinden de yargılanıyordu. Davalar zamanaşımı nedeniyle düştü.
Cerrahoğlu ise 21. dönemde Milliyetçi Hareket Partisi'nden Zonguldak milletvekili oldu.
"RECAİ ÜNAL İLE DEMOKRAT'TA BİRLİKTEYDİK"
Gençtik, daha yirmili yaşların başında... Çok güç şartlarda, özveriyle çıkarılan bir gazetenin, Demokrat'ın gönüllüleriydik ve isyankardık her genç gibi. Kavgamız kendimizle değildi, gençliğin "fıtratında" sayılan bencillik hiç değildi.
Sömürü düzenine, talana, zulme tüm haksızlığaydı.
80'lilerdik.
İlk gençlik ve gençlikleri ateşle sınanan. Aşklarını, sevinçlerini, kendi duygusal hesaplaşmalarını içine hapsetmiş; gelecek yeni bir dünyaya ertelemiş 80'liler.
Recai de bizdendi. Yalnızca bir bakışla bütün sırlarımızı, gençliğe dair, insanlığa dair bütün duyguları paylaştığımız arkadaşımızdı.1980 yılının faşizan ortamında gazetenin polis muhabirliğini yapan bir "cesur yürek"ti.
Yalnızca zulüm edilenleri yazmak, insanlığa haber çıkarmaktı görevi. "Haber iletmekti dört yana, güneş toplamaktı "
21 yaşında, işkenceyle öldürdü 12 Eylül faşizmi onu.
Gençliğini, orta yaşlılığını, geleceğini umutlarını, aile sevgisini, daha aydınlık, daha demokrat bir dünyada yaşama isteğini öldürdü.
İnsanlığı öldürdü.
Bize de Recai'nin katillerinin milletvekilliğine soyunduğu, zulmün, cinayetlerin, karaparanın, talanın kol gezdiği, 90 kuşağından medet uman bir memleket ve insanlık durumları kaldı. AYLA ÇİRİNGEL-BİANET