Futbolun ulusal bilinç oluşumuna etkileri üzerine çokça yazılıp, söylenmiştir. Spor sosyolojisi alanındaki araştırmaların en popüler konuları arasındadır; özellikle uluslararası yarışmaların, geçmişte savaşların, seferberliklerin yerine getirdiği ulusal birliği kuvvetlendirme işlevini gördüğünden bahsedilir.
İskoçya'daki referandum öncesinde, bağımsızlık yanlıları ve Birleşik Krallık'la birliğin devamını savunanlar arasındaki atışmaların tribünlerde de yankı bulması, hatta tribünlerin referandumun sonucunu merak edenlere ipucu vermesi beklenebilirdi. Öyle ya, İskoçya'nın, bizdeki Birleşik Krallık ya da ülkemizdeki yaygın ve yanlış adlandırmayla İngiltere'den en çok ayrı düşünülebileceği alan futbol. Yaklaşık 1,5 asırdır, neredeyse futbolun icadından bu yana, İskoç futbolunun bağımsız bir kimliği olmuş. İskoçya AB ya da BM'de ayrı bir koltuğa sahip değilken, FIFA'ya münhasıran üye; tıpkı Britanya coğrafyasının bir parçası olan Galler ve Kuzey İrlanda gibi. Bunun yanı sıra, İngiltere-İskoçya rekabeti, 1872 yılında oynanan ilk maçla başlayan en eski uluslararası rekabet. Bu rekabet, Olimpiyat turnuvaları ve Dünya Kupasının düzenli hale gelişini takip eden uzun yıllar boyunca, "British Home Championships" adı altında 1980'li yılların sonuna kadar her yıl düzenlenen karşılaşmalarla sürdürülmüş, sonrasında endüstriyel futbol takviminin yoğunlaşmasına yenik düşmüştü. Son yıllarda rekabetin canlandırılmasına çalışılıyor; 2013 yazında yeni Wembley'de oynanacak dostluk maçı öncesinde binlerce İskoç taraftarın oluşturduğu "Tartan Army", Trafalgar Meydanında yer alan havuzu, devasa bir köpük banyosuna çevirmişti!
Oylama öncesinde, Rangers taraftarları arasındaki birlik yanlıları (Unionist) ya da Celtic tribünlerinin politize kanatları, meşreplerine göre "Hayır" ya da "Evet" oyu vereceklerini belli ettiler. Ancak bunun ve birkaç benzer vakanın dışında, tribünler, Simon Kuper'in ünlü kitabında aktardığı hikayelerdeki gibi miting alanlarına dönüşmedi. Dahası, İskoçya'nın Birleşik Krallık'ın bir parçası olarak kalmasıyla sonuçlanan referandum, önceki yüzyıllarda ulus devletlerin kurulmasına yol açan Kendi Kaderini Tayin Hakkı tartışmalarının temelinde yatan, mitolojik ulus argümanları üzerine şekillenmedi. Yapılan çok sayıda anketten ve amprik bulgulara dayanan çeşitli haber-analizlerden anladığımız kadarıyla, 18 Eylül 2014 Günü sandıklara giden yaklaşık 5 milyon İskoçyalı seçmen, ekonomik endişeler ve beklentiler doğrultusunda oylarını kullandılar. Bağımsılık için oy kullananlar arasında, Celtic taraftarları da dahil olmak üzere, katolik kimliğini ön plana çıkaranlar ya da Birliğin devamı için oy kullananlar arasında, protestanlığı ve Birleşik Krallık'ın siyasi birliğini öne çıkaranlar elbette oldu. Ancak "Evet" diyenlerin önemli bir bölümünün, özellikle 2008 krizini takip eden dönemde Birleşik Krallık hükümetlerinin, başta eğitim olmak üzere sosyal politika alanındaki kamusal harcamaları kısmasından, "Hayır" diyenlerin önemli bir bölümününse, İskoçya'nın ayrılması durumunda Sterlin'i ulusal para birimi olarak kullanmaya devam edemeyebilecek oluşundan, AB'den ayrılmaya kadar oluşabilecek bir dizi belirsizlikten etkilendiği görülüyor. Referandumdan birkaç gün önce yayınlanan, AFP imzalı bir haber, Glasgow'da, Celtic taraftarlarının müdavimi oldukları bir pub'da da en çok bu konuların konuşulduğunu ve İngiliz etkisinden ve Krallık'tan haz etmedikleri herkes tarafından bilinen Celtic taraftarlarının dahi, bir bütün olarak bağımsızlığı desteklemediklerini, tercihlerinin kültürel, mezhepsel ve taraftarlık aidiyetlerini aşan bir biçimde, günlük yaşamı sürdürme kaygısına göre yaptıklarını bildiriyordu.
Sonuç olarak İskoçya, Krallık'tan ayrılmamış oldu. Öte yandan seçmenlerin %45'lik bir bölümünün bu doğrultuda oy kullanmış olması, ülke siyasetinde bazı değişimlerin, muhtemelen Edinburgh'taki parlamentoya daha fazla yetki devredilmesinin habercisi olabilir. Bununla birlikte, Katalonya Parlamentosu'nun da önümüzdeki 2 ay içerisinde, yasal bağlayıcılığı olmayan bir referanduma hazırlandığı haberlerini okuduk. Bu yazıda da anlatmaya çalıştığım üzere, İskoçya'da Celtic taraftarları bağımsızlık kampanyasının sembolü olmadılar; bakalım Katalonya'nın gayri-resmi milli takımı olma özelliğini de taşıyan Barcelona tribünleri bu konuda başı çekecekler mi? NAZIM SİNAN ODABAŞI - SOL.ORG
Daha yeni Daha eski